“Başkalarını öldürmek, bir insanı öldürecek düzeyde vahşet sergilemek türümüz için normal bir davranış değildir.”
Kendilerini I. Dünya Savaşı’na adayan Ukraynalı grup 1914’le birlikteyiz. 2015 çıkışlı ilk albümleri “Eschatology of War”daki “Ottoman Rise” şarkısıyla ülkemiz dinleyicilerini ilgisini çeken grup, 2018’deki “The Blind Leading the Blind” albümüyle adını hatırı sayılır bir kitleye duyurmayı başarmıştı. Yeni albümleri “Where Fear and Weapons Meet”i bugün (22 Ekim 2021) piyasa süren grupla yeni albümü, I. Dünya Savaşı’nı, savaş karşıtı duruşlarını, “Ottoman Rise”ı konuştuk. Hatta belki ilerideki albümlerinde kullanırlar diye onlara Türk edebiyatından oldukça “metal” bir hikâye bile anlattık.
Röportaj: Ahmet Saraçoğlu
Merhaba Vitaliy, umarım o taraflarda her şey yolundadır. Yeni albümünüz “Where Fear and Weapons Meet”in promosunu 2 hafta önce aldım ve o zamandan beri albümü dinlemekteyim. İlk iki albümünüzü çok seven bir dinleyiciniz olarak yeni albümün de çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bu aralar zamanınız nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Bu aralar çok yoğunuz. Klipler, yeni albümün promosyonu, röportajlar, tüm gündemimizi bunlar oluşturuyor. Albümü beğendiğine sevindim. Zaten tüm bu çaba bunu sağlamak için.
Bir önceki albümdeki ölüm ve yıkım temasının aksine, yeni albüm umuda odaklanıyor. “Where Fear and Weapons Meet”i yazmaya başlarken nasıl bir motivasyonunuz vardı?
Albümü yazmaya başladığımızda dünya bu salgın, kapanmalar ve diğer kısıtlamalardan dolayı çok sıkıntı bir hâldeydi. Kimse ne olduğunu, ne olacağını bilmiyordu ve genel olarak kasvetli, belirsiz bir atmosfer vardı. Konserler iptal edildi, hepimiz öyle ya da böyle etkilendik. Bazılarımız çok daha ağır etkilendi, grup üyeleri arasından gündelik işlerini kaybedenler oldu. Bu yüzden de yaratıcılık açısından çok sıkıntılı bir dönemdi. Ancak bir şekilde albümü yazmamız gerekiyordu ve yazım sürecine başlarken bunun kendimizi ifade etmemiz için bir fırsat olduğunu düşündük ve olaya bu açıdan baktık. Albüm de bu sayede ortaya çıktı diyebilirim.
Yeni albümde değinilen diğer bir konu da kahramanlar. Genel olarak I. Dünya Savaşı’ndaki kahramanları işliyorsunuz, lakin albümde “Coward” (Korkak) adlı bir şarkı var. Tüm bu kahramanlıklar içerisindeki bu “korkak” savaşta rol almış belirli bir şahıs mı acaba?
Belirli bir kişi değil aslında. Bu şarkı dünya tarihinin utanç verici bir konusunu, askere gitmek istemeyen insanların askerî vesayet tarafından öldürülmesini, idam edilmesini işliyor. Her insan bir diğerinden farklıdır ve çok az insan bir diğer insanı rahatça öldürebilir. Başkalarını öldürmek, bir insanı öldürecek düzeyde vahşet sergilemek türümüz için normal bir davranış değildir. Dolayısıyla savaş sırasında pek çok insan bunun psikolojisini yaşamış ve birilerini öldürmesi gerektiği gerçeğinin altında ezilerek ya kafayı sıyırmış ya da çareyi kaçmakta bulmuştu. Bu insanlar yakalandılar ve korkak oldukları gerekçesiyle idam edildiler. “Coward” bu insanlara ithafen yazıldı.
Sizin savaş karşıtı bir grup olduğunuzu biliyoruz, ki zaten bu cevabından da anlaşılabiliyor. Özellikle black metal sahnesi içerisinde sadece savaştan bahsettiği ve bu temaları işlediği için savaş taraftarı olarak algılanan veya belirli bir siyasi görüşü savunduğu iddia edilen pek çok grup var. Hatta kimi gruplar bu ithamların ortaya atılmasına ortam hazırlayacak davranışlar yapmaktan da kaçınmıyorlar. Sen metal dünyası içerisindeki bu durumu nasıl değerlendiriyorsun? Daha önce size karşı da böyle yakıştırmalar yapıldı mı?
Grubu kurduğumuzda bizi bu şekilde gören, bize hiçbir şey sormadan veya sözlerimizi okumadan bizi bu şekilde değerlendirenler oldu. Ancak sözlerimizi okursanız savaş karşıtı bir duruşumuz olduğunu açıkça görebilirsiniz. Zaman içerisinde adımız duyuldukça, röportajlar verdikçe bu tarafımızın daha net görüldüğünü düşünüyorum. 1914 %100 savaş karşıtı bir gruptur, çünkü savaş insanlık tarihinin en korkunç kavramıdır. Şu an biz konuşurken ülkemizde, Ukrayna’da da bir savaş yaşanıyor. 21. yüzyıldayız; tekrar kullanılabilen roketler inşa ediyoruz, insanları uzaya taşıyoruz, elektrikli otomobiller kullanıyoruz, milyonları iyileştiren ilaçlar üretiyoruz ve bir yandan da birbirimizi öldürmeye devam ediyoruz. Bu durum genelde sol görüşlü birisinin sağ görüşlü bir grubu ekstrem fikirlere sahip olmakla suçlamasıyla başlıyor ve nihayetinde o grubun konserler verememesiyle, bir yerlerde yasaklanmasıyla sonuçlanıyor. Bence bu tamamen saçmalık. Birileri sizin hakkınızda kurmaca iddialar ortaya atıyor ve tüm emekleriniz boşa gidiyor, hedefleriniz sekteye uğruyor. Bu yüzden eğer birileri hakkında çeşitli ithamlarda bulunacaksanız, onları kötülemeye çalışacaksanız lütfen öncesinde bir araştırma yapın, çünkü belki de o grup hiç de sandığınız gibi bir düşünce yapısına sahip değildir. İnsanlara bu kadar kolay iftira atılmamalı. Ben böyle düşünüyorum.
Son yıllarda SJW’lerin ve Antifa’nın özellikle Kuzey Amerika’da etkin şekilde bu tür olaylara imza attığını gördük. MARDUK, WATAIN, GRAVELAND gibi grupların konserleri iptal edildi. Size yönelik bu tarz bir şey planlandığına ilişkin duyumlar aldınız mı?
Dediğim gibi, biz en başından itibaren tavrımızı çok net koyduğumuz için bu tarz bir şey olmadı ve umarım da olmaz. Biz adını andığın bu gruplar da dâhil olmak üzere bu müziğe bir şeyler katan bütün grupları destekliyoruz ve bu tarz sıkıntılarla karşılaşmamak için büyük, kurumsal plak şirketleriyle çalışıyoruz. Umarım ileride de bu tür şeylerle karşılaşmayız, çünkü gerçekten tamamen bambaşka bir düşünce yapısına ve yaklaşıma sahibiz.
I. Dünya Savaşı genelde II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde kalıyor. Katılan ülkelerin o dönemdeki durumu, diğer yan unsurlar ve daha güncel olması itibarıyla o savaş daha pazarlanabilir gibi gözüküyor, Hollywood’dan tut da pek çok farklı bağlamda sürekli olarak işleniyor.
Katılıyorum.
Ama bu I. Dünya Savaşı’nın insanlık tarihinin en korkunç dönemlerinden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hâl böyle olunca I. Dünya Savaşı’nı konsept edinen başka gruplar da ortaya çıkıyor. Mesela birlikte “Ich hatt einen Kameraden” split’ini yayınladığınız ABD’li grup MINENWERFER.
Aynen.
Son albümleri “Alpenpässe” sence de mükemmel değil mi?
Müthiş bir albüm.
Onlar o albümde sadece İtalya Cephesi’ni konu etmişlerdi. Şöyle bir bakınca, sizin coğrafyanızı da içine alan bölgede yaşanan korkunç şeyler var. Doğu Cephesinde, Karpatlar’da ölen milyonlarca Ukraynalı, Rumen, Leh, Rus asker var. Dolayısıyla I. Dünya Savaşı içerisinde bahsedilebilecek sürüyle olay, cephe, trajedi vesaire mevcut. Yine de sormak istiyorum, günün birinde I. Dünya Savaşı dışında herhangi bir konuda şarkı yazma ihtimalinizi nasıl görüyorsun?
Böyle bir şey düşüneceğimizi sanmıyorum, çünkü I. Dünya Savaşı öyle bir şey ki farklı konularına ilişkin 20 tane albüm yazsan bile yine de işleyen bir dolu yan hikâye çıkar. Yeni albümü çıkarmış olmamıza rağmen bir sonraki albümün çalışmalarına da başladık ve her ne kadar detay veremesem de konu bazında birtakım esnetmelere gideceğimizi söyleyebilirim. Bazı spesifik operasyonlar, muharebeler vesaire. Günün birinde bu konseptin tamamen dışında bir şeyler yazmak istersek muhtemelen farklı bir grup kurar, 1914’ü yine bu tema içerisinde devam ettiririz.
Bir Türk olarak 1914’le röportaj yapıp “Ottoman Rise”dan bahsetmemek elbette ki mümkün değil.
Tabii ki.
Buradaki çoğu dinleyiciniz sizi bu şarkı sayesinde tanıdı, hatta yeni albümün şarkı listesi açıklandığında acaba bu taraflarla ilgili yeni bir şarkı olacak mı diye şarkı isimleri üzerinde konuşuldu. “Ottoman Rise”, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Abdülmecit dönemindeki millî marşı olan Mecidiye Marşı’yla başlıyor, Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle devam ediyor. Aynı şekilde Atatürk’ün bazı sözlerini İngilizce olarak kullanıyorsunuz ve ortasında bir de ezan bölümü yer alıyor. Mecidiye Marşı günümüz Türklerinin dahi pek aşina olduğu bir şey değilken, siz nasıl bir araştırma safhası yaşadınız da tüm bu detayları şarkıya entegre edebildiniz? Danıştığınız birtakım Türkler oldu mu?
Ana fikir, ideolojik altyapı ve araştırma kısmı grubumuzun ruhani lideri diyebileceğim vokalistimiz Dmytro tarafından yapıldı. Aynı şey diğer tüm şarkılarımız için de geçerli. Bir şarkıyı yazmaya başlamadan önce yaptığımız pek çok şey var. Arşivler, günlükler, resmî belgeler araştırılıyor, belgeseller izleniyor. Türkiye’den herhangi biriyle konuştuğunu sanmıyorum ama belki de konuşmuştur, emin değilim. Müzik ve sözler yazıldıktan sonra bazen şarkının bir şeylerin eksikliğini çektiğini hissediyoruz. Mesela yeni albümde Belçika’yla ilgili bir şarkı var ve…
Pillars of Fire (The Battle of Messines).
Evet. O ve bir tane daha. Şarkıyı yazdık, dinledik ve eksik bir şeyler olduğunu düşündük. Ekstra bir şeyler eklemeliydik. İyi bir intro’nun işe yarayacağını düşündük. Bir intro’yu iyi yapacak neler olabilir? O döneme ait yerel bir şarkıdan bir kesit yerleştirelim dedik. Şarkıya Belçika’ya özgü melodiler ekledik. Başka bir şarkıda Amerikalı bir generalin bir konuşmasından bir kesit koyduk. Osmanlı’yla ilgili bir şarkı olunca, daha önce kullanılmamış birtakım şeyleri entegre etmeye çalıştık. Yaklaşımımız genel olarak bu şekilde ilerliyor.
Yıllar önce sizi ilk keşfettiğimde aklıma gelen bir şeyden bahsetmek istiyorum. Türk edebiyatının önde gelen figürlerinden biri olan Ömer Seyfettin adlı bir yazar var. Kendisi I. Dünya Savaşı sırasında bir hikâye yazmıştı ve bu hikâye son derece “metal” olduğu için bunun 1914’e çok yakışacağını düşünmüştüm. Hikâyenin adı “Başını Vermeyen Şehit” ve 1500’lerin ortalarında, Zigetvar Kuşatması sırasında başı kesilen bir Osmanlı askerinin başsız gövdesinin kesilen kafasını yerden almasını, kafasını düşmana bırakmamasını anlatıyor. Bence bu savaş temalı bir metal grubuna yakışan bir betimleme, o yüzden seninle paylaşmak istedim haha.
Çok ilginçmiş. Bu konuya daha detaylı bakmak istiyorum. Hikâyenin adını Türkçe ve İngilizce olarak yazarak yollar mısın, daha sonra bakacağım. Türk arkadaşlarım var, onlardan da yardım alırım.
Tabii ki yazarım, buna sevindim. Ukrayna’ya dönersek, Ukrayna’nın metal açısından ortalamanın üstünde bir grafiği olduğunu düşünüyorum. Çıkan grup sayısı çok fazla olmasa da çıkan gruplar genelde bir hayli iyi oluyor. Siz, DRUDKH, NOKTURNAL MORTUM, HATE FOREST, daha pek çok grup. Bu sahnenin içindeki biri olarak Ukrayna’yı metal açısından nasıl görüyorsun?
Sana katılıyorum. Açıkçası metal sahnesiyle çok ilgilenmiyorum ancak çıkan gruplar gerçekten de yurt dışında fark edilecek türde şeyler yapıyorlar. Her albüme büyük emek ve özen gösterdiklerini biliyorum. O açıdan evet, Ukraynalı gruplar bence de ortalamanın üstünde işler sunuyorlar. Örneğin STONED JESUS gibi bir grubun başarısına bakınca, Ukrayna dışında da başarılı olunabileceğini görüyorsun. Bence Ukraynalı gruplarda böyle bir motivasyon var. Mesela 10-15 yıl önce Ukraynalı bir grubun konserine gittiğinde çok da etkilenmeyebilirdin. Ama günümüzde, 3-4 Ukraynalı grubun birlikte çıktığı bir turnedeki bir konsere gidersen muhteşem bir konser deneyimi yaşayacağını garanti edebilirim. Müzisyenler daha profesyonel hâle geldi, daha profesyonel şekilde şarkı yazıyorlar ve bu şekilde gelişen pek çok arkadaşım olduğunu söyleyebilirim.
Konserler demişken Mart 2022’de çıkacağınız ve ne yazık ki İstanbul’u içermeyen turneden de bahsedelim. Yaklaşık 60 konserlik bir turne olacak, neler hissediyorsunuz? Son konserinizi ne zaman vermiştiniz?
Salgından önceki son konserimiz Covid-19 patlamadan hemen önce Hollanda’daki Eindhoven Metal Meeting’deydi. Verdiğimiz en yakın konserlerimiz ise geçtiğimiz Temmuz ve Ağustos aylarında Ukrayna’daki yaz festivallerinde verdiğimiz iki konserdi. Yani 18 ay boyunca sadece 2 konser verebildik.
Peki nasıl bir histi?
Sanki komadan uyanmış ve tekrar yürümeye başlamışsınız gibiydi. Sahne hazırlığı, soundcheck, performans, konser sonrası; biraz da olsa hepsine yabancılaşmış gibi hissettik ama hissettiğimiz enerji, heyecan, hepsi mükemmeldi. Seyirci muhteşemdi ve harika vakit geçirdik. Bir müzisyenin sahneye çıkamaması çok kötü bir durum. Sanki nefes alman engelleniyormuş gibi. Umarım her şey planlandığı gibi gider ve yakın zamanda tüm bunlar son bulur, konserlerimiz eskiden olduğu gibi devam eder.
Son olarak da sana biraz kişisel bir soru sorayım. Siz Lvivli bir grupsunuz ve ben de Aralık sonuna doğru Lviv’e geleceğim. Acaba oraya gelip “The Blind Leading the Blind”ın plağını satın alsam, onu birlikte podcast yaptığım arkadaşım Emrah için imzalayabilir misiniz? Aynı şekilde ben de CD’lerinizi alsam, acaba gruptan herhangi biri böyle bir şey için müsait olur mu?
Yapabiliriz, ancak Aralık sonunda Almanya’da konserimiz var. Eğer o sırada Almanya’ya gitmiş olmazsak bunu %100 yaparız. Eğer o sırada Lviv’de olmayacaksak, önceden konuşuruz ve plağı imzalayıp bir arkadaşımıza bırakırız, sana adresini veririz sen de ondan alırsın.
Çok sağ ol. Bir de şeyi sorayım, biz yurt dışına gittiğimizde imkân olursa o ülkenin metal sahnesine ilişkin detaylı dosyalar hazırlıyoruz. Daha önce Yunan, Çekya, Avusturya metal sahnelerine ilişkin dosyalar hazırladık ve aynısını Ukrayna için yapmayı da çok isteriz. Acaba Lviv’de hem sizin albümlerinizi satın alabileceğimiz hem de bizimle Ukrayna sahnesini, oradaki grupları falan konuşabileceğimiz bir metal mağazası var mıdır (ekmeğimi taştan çıkarıyorum)?
Lviv’de herhangi bir metal mağazası yok. Metal çalan mekân bile yok. Lviv eski bir şehir ve burada böyle bir kültür yok. Kiev’de bulabilirsin. “Core Metal Shop” diye bir mekân var, oraya bakabilirsin. Metal konusunda Ukrayna’nın en ünlü ve köklü yerlerinden biri. Açıkçası albümlerimizi bulabileceğin konusunda şüpheliyim; o konuyla Napalm Records ilgileniyor ve nerede satılıp satılmadığı konusunda bilgim yok.
Tamamdır bir şekilde halledeceğimizi umuyorum. Zaman ayırdığın için teşekkürler Vitaliy, umarım günün birinde sizi Türkiye’de de görürüz. Yeni albüm için de tekrardan tebrikler.
Çok teşekkürler, umarım bir gün o tarafa da geliriz.
Bazı röportajlar vardır gruba karşı saygınızı arttırır. Bu da onlardan biri. Savaş konseptini ırkçı yavşaklar gibi ele almadıklarına çok sevindim. Yaşasın silah sıkmak istemeyen korkaklar!
Bu elemanlari ilk gördugumde, grup fotolarina, album/sarki isimlerine filan baktigimda bende pek iyi bir intiba uyandirmamislardi. “2. dunya savasi kapilmis, bizim olayimiz da 1. dunya savasi olsun madem, savas negzel yuhuu” kafalarinda olduklarini dusunmustum ama yanilmisim, akli basinda insanlara benziyorlar. Ilk firsatta bir önceki albumlerinden baslayip dinleyecegim.
Dün İsviçreli bir müşterimle konuşurken konu döndü dolaştı 1. Dünya Savaşı’na geldi. Normalde pek de milliyetçi sayılmam zannederdim kendimi ancak adama anlatırken konu ilerledikçe ben de bir gaza gelmeye başladım. Savaşın sonrasında Sevr anlaşmasıyla cağnım topraklarımızın nasıl parçalanmış olduğunu harita açıp gösterdim önce.
Sonra “Mustafa Kemal Atatürk” dedim, “Kurtuluş Savaşı ile halkı örgütledi.” Atatürk’ün adını bir yabancıya telaffuz edince yavaştan gözlerim yaşarmaya başladı. Konu devam ettikçe ben daha da yükseliyordum: “Analar sırtlarında mermiler taşıyor, gencecik oğlanlar ayakları çıplak cephelere koşuyordu. Mustafa Kemal bağırdı: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Eleman İsviçre’den buraya bisikletle gelmişti. Ben ise “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!” diye adama sarsıcı vuruşu yapmak üzereydim ki şiiri İngilizceye çeviremeyeceğimi farkettim. Anın heyecanıyla tense’ler falan da gitmiş, cümleler birbirine karışmıştı. Ancak dil bariyeri bana engel olmazdı. Hikayenin geri kalanını beden dilimle büyük büyük anlatıyor, acayip sesler çıkarıyordum. Ben artık Hababam Sınıfı’ndaki Nuri Hoca olmuştum.
Son dönem Black metal in -Abi yüzleri boyuyoruz, şeytana tapıyoruz, savaş şiddet ne güzel, anaya babaya isyan ediyoruz’ tribinden kurtulup; Nihilizm, felsefi konular, savaş karşıklığı gibi olması gereken yere gelmesi sevindirici. Kişiliği oturmuş, olgun insanların bu müziği icra etkisi, müzikal kaliteyede yansıyor ve kulaklar ekstra bayram ettiriyor. Son bi kaç yıldır, Black metal hem müzikal anlamda kendini geliştirmekte ve imajını olgunlaştırmakta
Allam… Ahmet ve 1914 <3 <3 <3
ve tabii ki üfffff
Konseptleri ve fotoğraflarıyla coollugun dibine vurmalarının yanında süper insanlar olduklarını da cevaplarıyla belli etmiş adamlar. Eline sağlık abi.
Bazı röportajlar vardır gruba karşı saygınızı arttırır. Bu da onlardan biri. Savaş konseptini ırkçı yavşaklar gibi ele almadıklarına çok sevindim. Yaşasın silah sıkmak istemeyen korkaklar!
Tek kelimelik cevaplar biraz garip. Aklıma Myrkur geldi.
“Sjw”ler ve antifasistler opsun sizi
Bu elemanlari ilk gördugumde, grup fotolarina, album/sarki isimlerine filan baktigimda bende pek iyi bir intiba uyandirmamislardi. “2. dunya savasi kapilmis, bizim olayimiz da 1. dunya savasi olsun madem, savas negzel yuhuu” kafalarinda olduklarini dusunmustum ama yanilmisim, akli basinda insanlara benziyorlar. Ilk firsatta bir önceki albumlerinden baslayip dinleyecegim.
Dün İsviçreli bir müşterimle konuşurken konu döndü dolaştı 1. Dünya Savaşı’na geldi. Normalde pek de milliyetçi sayılmam zannederdim kendimi ancak adama anlatırken konu ilerledikçe ben de bir gaza gelmeye başladım. Savaşın sonrasında Sevr anlaşmasıyla cağnım topraklarımızın nasıl parçalanmış olduğunu harita açıp gösterdim önce.
Sonra “Mustafa Kemal Atatürk” dedim, “Kurtuluş Savaşı ile halkı örgütledi.” Atatürk’ün adını bir yabancıya telaffuz edince yavaştan gözlerim yaşarmaya başladı. Konu devam ettikçe ben daha da yükseliyordum: “Analar sırtlarında mermiler taşıyor, gencecik oğlanlar ayakları çıplak cephelere koşuyordu. Mustafa Kemal bağırdı: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Eleman İsviçre’den buraya bisikletle gelmişti. Ben ise “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı!” diye adama sarsıcı vuruşu yapmak üzereydim ki şiiri İngilizceye çeviremeyeceğimi farkettim. Anın heyecanıyla tense’ler falan da gitmiş, cümleler birbirine karışmıştı. Ancak dil bariyeri bana engel olmazdı. Hikayenin geri kalanını beden dilimle büyük büyük anlatıyor, acayip sesler çıkarıyordum. Ben artık Hababam Sınıfı’ndaki Nuri Hoca olmuştum.
https://youtu.be/IzFDvyfftOA?t=80
Son dönem Black metal in -Abi yüzleri boyuyoruz, şeytana tapıyoruz, savaş şiddet ne güzel, anaya babaya isyan ediyoruz’ tribinden kurtulup; Nihilizm, felsefi konular, savaş karşıklığı gibi olması gereken yere gelmesi sevindirici. Kişiliği oturmuş, olgun insanların bu müziği icra etkisi, müzikal kaliteyede yansıyor ve kulaklar ekstra bayram ettiriyor. Son bi kaç yıldır, Black metal hem müzikal anlamda kendini geliştirmekte ve imajını olgunlaştırmakta
17.03.2022
@Liquid, imzamı attım.
Dün Atatürk paylaştılar.
https://www.facebook.com/1914band/posts/5293777584008383