Merhabalar, dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına geri dönen tilki misali Thrash metal bataklığına tekrar düştüm. black metalin ve death metalin 2021 yılında da devam eden ve önlenemeyen yükselişi karşısında thrash metale ‘’Abi yanları al, üstlere fazla dokunma’’ dediğimiz halde kendisinin ‘’Bu berber bu berber, kapı orada hemşerim’’ diyerek kafamızı komple kazıması ve bu duruşundan asla taviz vermemesine bir yandan üzülüyorum bir yandan da seviniyorum.
Seviniyorum çünkü ‘’Ben doom’cuyum arkadaş’’ diyenler bile arada da olsa sırf gaz veriyor diye yüksek dozda pezevenklik ve varoşluk içeren düz Thrash metal albümlerine mutlaka bakıyordur. Funeral Hymns ise tam olarak böyle bir şey. Albümü tek bir cümle ile özet geçmek gerekirse berberde tıraş olduktan sonra aynaya baktığınız zaman saçınızı ne kadar beğeniyorsanız Funeral Hymns’ı da o kadar beğenirsiniz.
Bloodletter ise süper bir berber.
Funeral Hymns, kurdelesini çözdüğünüz anda suratınıza sert bir yumruk patlatan hediye paketi gibi bir albüm. Böyle diyorum çünkü albüm kapağındaki iskeleti ve Funeral Hymns ismini gördüğüm anda bunun bir doom ya da black metal albümü olabileceğini düşünmüştüm. Neyle karşılaşacağımdan bihaber şekilde ilk şarkıya başladığım da ise gayet iyi bir thrash metal albümünün beni beklediğini anladım.
Albüm için ‘’düz thrash metal’’ dedim ama Bloodletter’ın bu albümde yaptığı şey düz olmanın aksine dinamikleri sağlam referanslara oturtulmuş bir müzik. Hatta bunu ilham edinmenin bile ötesinde duran bir kimlik yaratma girişimi olarak tanımlayabilirim.
Bloodletter, Funeral Hymns ile Death Angel’i ve In Flames’i aynı düzlemin üzerine koyarak onlarla neredeyse aynı seviyede bir coşku ve enerji patlaması meydana getiriyor. Ve bunu yaparken her ikisinden de çok farklı bir noktada durmayı başarıyor. Grup In Flames melodilerini ve Mark Osegueda stili vokallerini alenen birleştirerek müzikal kaygılarımızı bize unutturup aklımıza metal müzikten başka bir şeyin takılmasını engel oluyor.
Funeral Hymns soloların ve riflerin üst üste bindiği, kimi zaman takibi zorlaştıran ve bunun sonucunda enstrümanların sadece yıkıcı özelliğini ön planda tutmasından mütevellit yukarıda adını andığım gruplardan geri kalan bir müzikaliteye sahip. Ama bıçağın keskin tarafını görmek isteyenler için yeteri kadar coşkulu ve hızlı bir albüm. Buradan baktığımda Bloodletter’ın eşsiz veya müzikalite olarak kaygılı bir şeyler yapmak istediğini de söyleyemem zaten.
Albümdeki en uzun şarkı 4 dakika 22 saniye. Bu şarkı da dahil kalan tüm parçalar sadece ve sadece kavgaya giderken ya da bench press basarken gerekli olan şarjı sağlamakla yükümlü. Dinledikten sonra tekrar dinleme isteğini çok fazla uyandırmıyorlar ama dinlendikleri zaman da sizi başka şarkıya geçirmemekte gayet ısrarcılar. Hal böyle olunca ilk şarkıdan son şarkıya kadar tespih taneleri gibi dizilip öyle geliyorlar üzerinize. Albümün içerisinde bu ‘tespihimsi’ bütünlüğü sabote edecek bir şeyle karşılaşılmaması da Funeral Hymns’in hanesine bir puan daha ekleten faktörler arasında yerini alıyor.
Albümü bu yıl piyasaya geri dönüş yapan vitaminsiz Evile’ın ve gittikçe bambaşka bir hale bürünen vasat altı vasat Artillery’nin son albümleri ile kıyasladığımda her iki albümden de daha üstün olduğunu görüyorum. İşin içine eski grupların para kazanmaya veya tişört satmaya devam etmek adına önümüze albüm diye attıkları 8-9 şarkılık paçavraları da katınca taze grupların görevlerine daha sıkı tutunmaları, eskiler gibi olmasa da en azından Funeral Hymns gibi işlerle kendilerini kanıtlamaları gerektiği kanaatindeyim.
Sözün özü Funeral Hymns 31 dakikalık bir albüm için fazlasıyla zengin bir içeriğe sahip olan, %100 Metal anlayışı ile yapılmış hem melodik hem de teknik birtakım güzellikler barındıran heyecanlı bir çalışma. Geçen yıl neleri kaçırdım acaba diye arayışta olan müzikseverlerin ve özellikle Thrash metal dinleyicilerinin dikkatine mutlaka değer. Son olarak I Am the End, Memoriam’ın son albümündeki To the End şarkısıyla eşit mükemmellikte.
Kadro Peter Carparelli: Vokal, gitar
Pat Armamentos: Gitar
Adam Payne: Bas
Zach Sutton: Davul
Şarkılar 1. Absolution Denied
2. The Grim
3. Funeral Bell
4. Burnt Beyond Recognition
5. Death Masks
6. Mark of Justice
7. Blood, Bone & Ash
8. Guillotine
9. Disinterment
10. Hang
11. I Am the End
“… [G]ittikçe bambaşka bir hale bürünen vasat altı vasat Artillery’nin son albümleri…” mi? Son dönemlerde duyduğum en cahilce ve en saçma yorum. Sen albümü dinlediğine emin misin? Grubun gidişatı hakkında bilgi sahibi olmadan atıp tutuyorsun. Bir önceki albümde vokal tarzı sebebiyle heavy/power sularına yaklaşmışlardı, ama X ile tekrar By Inheritance köklerine yöneldiler ve belki de Flemming Rönsdorf sonrası dönemin en iyi albümüne imza attılar. Zaten internette iki dakikalık bir araştırma yaptığında albümün bütün metal siteleri tarafından övüldüğünü görebilirsin. Verilen notlar şöyle:
AMG: 3,5/5
Blabbermouth: 8/10
Metal Storm: 7,6/10
Distorted Sound Mag: 9/10
Sonic Perspectives: 8,8/10
Metallum: 86/100
…
@Emre Görür, Bu arada albümü dinledim 3. dinleyişten sonra kaldıramadım. Yukarıda yazdığın sitelerin çoğunun puanlamalarına da güvenmiyorum. Buna AMG de dahil.
@Erhan, By Inheritance’ı 20 küsur yıldır dinliyorum ve favori thrash albümlerimden biri. Grubu orijinal denebilecek bir kadroyla izledim. Elemanlarla muhabbet edip fotoğraf çektirmişliğim var. Türkiye’de onlar hakkında yazan ilk kişilerden biriyim. Grupla ilk röportajı ben yaptım… Ve bu ilgimin doğal sonucu olarak son albümde dünya kadar By Inheritance numarası olduğunu görebiliyorum.
”Son olarak I Am the End, Memoriam’ın son albümündeki To the End şarkısıyla eşit mükemmellikte” dediğim yere To the End değil No Effect yazmam gerekiyordu.
Şarkı ve albüm isimleri konusunda bazen aşırı dikkatsiz olabiliyorum maalesef.
“… [G]ittikçe bambaşka bir hale bürünen vasat altı vasat Artillery’nin son albümleri…” mi? Son dönemlerde duyduğum en cahilce ve en saçma yorum. Sen albümü dinlediğine emin misin? Grubun gidişatı hakkında bilgi sahibi olmadan atıp tutuyorsun. Bir önceki albümde vokal tarzı sebebiyle heavy/power sularına yaklaşmışlardı, ama X ile tekrar By Inheritance köklerine yöneldiler ve belki de Flemming Rönsdorf sonrası dönemin en iyi albümüne imza attılar. Zaten internette iki dakikalık bir araştırma yaptığında albümün bütün metal siteleri tarafından övüldüğünü görebilirsin. Verilen notlar şöyle:
AMG: 3,5/5
Blabbermouth: 8/10
Metal Storm: 7,6/10
Distorted Sound Mag: 9/10
Sonic Perspectives: 8,8/10
Metallum: 86/100
…
19.05.2021
@Emre Görür, Bu arada albümü dinledim 3. dinleyişten sonra kaldıramadım. Yukarıda yazdığın sitelerin çoğunun puanlamalarına da güvenmiyorum. Buna AMG de dahil.
Bu yoruma bir cevap verecektim ama
”X ile tekrar By Inheritance köklerine yöneldiler”
bunu okuyunca vazgeçtim.
19.05.2021
@Erhan, By Inheritance’ı 20 küsur yıldır dinliyorum ve favori thrash albümlerimden biri. Grubu orijinal denebilecek bir kadroyla izledim. Elemanlarla muhabbet edip fotoğraf çektirmişliğim var. Türkiye’de onlar hakkında yazan ilk kişilerden biriyim. Grupla ilk röportajı ben yaptım… Ve bu ilgimin doğal sonucu olarak son albümde dünya kadar By Inheritance numarası olduğunu görebiliyorum.
Nedendir bilinmez, Mark of Justice bence cok tatli sarki. Bayram sekeri gibi.
7/10 album.
”Son olarak I Am the End, Memoriam’ın son albümündeki To the End şarkısıyla eşit mükemmellikte” dediğim yere To the End değil No Effect yazmam gerekiyordu.
Şarkı ve albüm isimleri konusunda bazen aşırı dikkatsiz olabiliyorum maalesef.