Selamlar, bu bahar aylarında ufaktan yaklaşan sıcağın hararetini alacak, hepimizi buz gibi eritecek şöyle esaslısından bir Black metal ihtiyacının hasıl olduğu şu tuhaf günlerde Ninkharsag benim bu acınası serzenişimi işitmiş olacak ki Gojira‘nın ve Evile‘ın albümlerinin çıktığı 30 Nisan tarihinde elimdeki The Dread March of Solemn Gods isimli bu güzel albümünü saldı.
The Dread March of Solemn Gods’ın kapağında yer alan Azrail’i ve onun kutlu faytonunu çeken dört ölümlüyü gördüğünüz de albümün içeriğinde neler bulunduğunu tahmin etmeniz hiç zor olmuyor; Dissection ve Emperor’vari bir takım işlere girişildiğini, buna bağlı olarak yapıtın 90′ları özlem ile haykıran, kuytu ve habis rifleri bünyesinde tuttuğu hemen anlaşılıyor.
Şaşırtıcı şekilde Norveç veya Finlandiya’dan değil de İngiltere’den sesini duyuran grup, kariyerine 2009 senesinde gitarist Paul Armitstead’in tek kişilik bir projesi olarak başlamış daha sonra ise 2011 yılında tam kadro ile çalışmalarını sürdürmeye devam etmiş. Demo ve Single’lar hariç 2015′te çıkardığı The Blood of Celestial Kings ile Black metal sahnesine merhaba dedikten sonra nihayetinde bu yıl The Dread March of Solemn Gods ile tabiri caizse çıkarıp masaya vurmayı başarmış diyebilirim.
Fakat şöyle de bir gerçek var: Black metalin baskın ve uğursuz havasını suistimal derecesinde kullanarak neredeyse dümdüz ve niteliksiz şarkılar yapan gruplardan adım atacak yer kalmadığını ve bu yüzden at izi ile it izinin birbirine karıştığı internet ortamında Ninkharsag’ı çekici gösteren tek unsur yaptıkları müzikten başka bir şey değil. Sosyal medya ve müzik platformları sayesinde her türlü işe saniyeler içinde erişebilme lüksümüz neticesinde grupların albüm kapakları dizaynı konusunda çok titiz davranmaları gerektiği kanısındayım. Bir albümün kapağına gerçekten çok önem veren bir dinleyici olarak Ninkharsag’ın bu konuda tıpkı müzik anlayışında yaptığı gibi sırtını eskiye dayaması çoğu dinleyicinin bu güzelliği es geçmesine neden olabilir, mutlaka olmuştur da. Ben olsaydım kendi albümümü kesinlikle daha modern bir anlayışa ayna tutan bir kapak ile süslerdim.
Albüme geçelim:
Geleneksel ve rif bazlı bir Black metal yapmayı tercih eden grup The Dread March of Solemn Gods ile buz gibi, keskin ve tavizsiz bir müzik deneyimi yaşatıyor. Son zamanlarda Black metalin çehresine vizyoner hamleler ile yenilikler katan Mare Cognitum, Bythos ve Deafheaven gibi grupların aksine görüş alanlarını radikal bir seviyede tutarak bir takım eski işleri güzelleyen, bu yolda işin piri olmuş birkaç grubu kendine hoca edinen Ninkharsag, onlardan öğrendiği ince hileleri son derece başarılı ve gururlu bir biçimde uyguluyor.
Şu an itibariyle yayınlanmasının üzerinden 2 hafta geçen bu albümü her gün en az bir kere dinleyen ve aralarda da bir çok şarkısını çevirmeye devam eden birisi olarak, The Dread March of Solemn Gods’ın bu yıl içinde yayınlanan en iyi Black metal albümlerinden birisi olduğu kanısındayım. Albümdeki ilk şarkı olan Night Wrath ile kapanış şarkısı Strigoi Diabolica’ya kadar sindirilmesi zor veya kendinden uzaklaştırıcı bir karaktere sahip tek bir saniye dahi bulunmuyor. Birbirinden tatlı ve dinleyene zevk cümbüşü yaşatan soloları ve sıklıkla Heavy metal ya da Thrash metal şarkılarında karşılaştığımız breakdown kısımları ile dehşetengiz bir yapıt olduğunu kanıtlayan ve bu uğurda yapılması gereken hiçbir şeyin şansa bırakılmadığı bu albümün, Black metalin ağırlığını ve kaotik kimliğini herkesin yiyebileceği bir biçime sokarak sunulduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Adamlar bu işi öylesine güzel yapıyorlar ki ellerindeki masmavi, iğne gibi buz sarkıtını resmen içi şeker dolu bir kaba bandırarak satıyorlar.
Dread March of Solemn Gods Black metalde vizyon arayanların ya da daha kapalı bir üslupla yapılmış albümleri tercih edenlerin aradığı kan olmayabilir. Fakat içeriğindeki yoğun, dinamik rifler ve melodi trafiğinin akıcı ilerlemesi sadece Black metal dinleyenleri değil, her türlü metal dinleyicisini dahi çekebilecek kalitede. Örnek vermek gerekirse Under the Dead of Night ile The Necromanteion parçalarının sololarının ve Discipline Through Black Sorcery’nin 3:40′ta başlayan hayvan ötesi riflerinin her türlü adamı sütlaç kıvamına getirebileceğinden zerre kuşkum yok. Bahsettiğim kolay ısınabilme durumunu Dread March of Solemn Gods’ın Dissection’dan ve Emperor’dan esinlenen atmosferiyle birleştirince elinizde adeta bomba gibi patlamayı bekleyen bir yapıt beliriyor.
Ben Ninkharsag’ın gittiği bu yolu açıkçası çok güzel buldum. Daha önce yapılmış olan bir şeyi kopyalama kolaylığına girişmeden kendi yetenekleri ile küllerinden çıkarmasını da gördüğünüz üzere bol bol övdüm. Dediğim gibi ”Radikal şeyler sıktı, almayayım” diyenlerden değilseniz bu albümü beğenmemeniz bence imkansız. Gelin Ninkharsag’ın bize sunduğu soğuk, acımasız, riflerle ve sololarla dolup taşan bu zengin albümünü dinlemeden bu yılı kapatmayın.
Kadro K.R.N.: Vokal, ritim gitar, sözler
P.A.: Lead gitar
A.K.: Bas
J.P. Davul
Şarkılar 1. Night Wrath
2. The Dread March of Solemn Gods
3. Under the Dead of Night
4. Lunar Hex; The Art of Mighty Lycanthropy
5. The Necromanteion
6. Discipline Through Black Sorcery
7. The Tower of Perpetual Twilight
8. Spectres of the Ancient World
9. Strigoi Diabolicum
10. The Lord of Death and Midnight
Bu albüme de gereken ilgi verilmediğini düşünüyorum. Kapaktan temaya her şey dissection belki de bu kadar benziyor olması insanlarda negatif etki yapmış olabilir ama dissection benzeri olmak da bana göre çok büyük iş. Reinkaos bu benzetmenin dışında tutuyorum tabi ki.
Bu albüme de gereken ilgi verilmediğini düşünüyorum. Kapaktan temaya her şey dissection belki de bu kadar benziyor olması insanlarda negatif etki yapmış olabilir ama dissection benzeri olmak da bana göre çok büyük iş. Reinkaos bu benzetmenin dışında tutuyorum tabi ki.