Birkaç gün sonra tam bir yılını dolduracak olan kritikle Aethyrick’ten ve o yıl çıkardığı albümü “Gnosis”ten söz ettiğimi, tüm PA takipçilerinin hemen anımsayacağından adım gibi eminim.
Grubu oluşturan ikilinin, yeni bir albümle karşımıza çıkacağını pek beklemediğim için oluşumun yeni albümüne hazırlıksız yakalandım diyebilirim. Çünkü bu herifler, Finlandiya merkezli pek çok black metal grubu gibi dinleyeni hüzün, yalnızlık, elem gibi duygulara kolayca sürükleyebiliyor. Her ne kadar müzisyenlerin, liriklerde dile getirdikleri meseleler, bu duygulara gark olmamıza neden olabilecek unsurları barındırmasa da o coğrafyanın ekmeğinden suyundan kaynaklı konsantre elem, parçaların notalarına bir biçimde sirayet ediyor işte.
Black metalin kendilerine uygun yorumunun yarattığı görünmez çerçevenin dışına çıkmak istemeyen, bence de bu hareketleriyle iyi eden Aethyrick, “Apotheosis”te, aynen “Gnosis”te olduğu gibi acı dolu rifleri ve melodileri, kâh ağır aksak ilerleyen kâh hızlıya yakın parçalarla sahneye çıkarıyor. Önceki albümdeki formülleri, küçük dokunuşlar haricinde aynen bırakan grup, klavyeleri atmosfer yaratma amacıyla değerlendiriyor. Gitarlardan dökülen işitsel unsurlar, karanlık çökerken hızla giden bir trenin camından dışarı baktığınız sırada, akıp giden görüntüleri andırırken bu işitsel unsurlara eşlik eden ve parçanın duygusal yoğunluğunu bir iki tık yukarı çeken klavyeler ise camdan dışarıyı izlerken birden bakakaldığınız, çevresinde başka bir ağacın bulunmadığı, kuru bir ağacın yalnızlığını ve çaresizliğini temsil ediyor âdeta. Hani süper gücünüz olsa ve treni anında durdurma imkânınız bulunsa, hemen yanına gitmek isteyeceğiniz, canını tamamen teslim etmeden önce belki de son dileği, bir insanın kendisine şefkatle dokunması olan ağaçlar vardır ya, işte öyle bir ağaçtan söz ediyorum.
“Olm iyice uçtun, insan dokunuşuna hasret ağaç mı olurmuş?” demeyin. Belki veganlar tetiklenecek ama bitkilerin hissedebildiği, hatta yaprağı koparılan bitkilerin ağlama benzeri sesler çıkarabildiği gibi sonuçlara bilimsel olarak yıllar evvel ulaşılmışken birbirleriyle bir şekilde etkileşime geçebilen ve iletişim kurabilen ağaçların, insan dokunuşunu hissetmeyeceğini düşünmek pek mümkün değil. Klip çekmek için, kendini ifade etmek için, müzik yapmak için kendini dağa taşa vuran, ormanlıkların içerisinde kaybolmayı göze alan hatta kuzey ormanlarında sisli havaları kovalayan black metalcilerin bir bildikleri, bilmeseler de hissettikleri olsa gerek.
Bakınız, Aethyrick üyeleri de uzun süredir kullandıkları grup temsil pozlarında ormanlık bir alanda bulunuyor ve bir sudan geçiyorlar. Bu görsele ister “sembolizm kaynıyor” deyin isterseniz başka bir şey deyin ama doğayla iç içe bulunabilen insanların, olguları ve olayları daha farklı tespit ve tahlil edebildiklerini düşünüyorum. Grubun müziğine bu farklılığın yansıdığından şüphem yok, diğer sayısız black metal grubunda olduğu gibi.
İnceleme sürecinde “Gnosis”i çok başarılı bulmuş olsam da şimdi dinleyip kıyasladığımda “Apotheosis”in, “Gnosis”ten daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hele hele albümde loop manyağı edilebilecek “Rosary of Midnights” gibi bir şaheser var ki beni, önceki albümün kritiğinde adını andığım klasikleri ilk dinlediğim dönemlere ışınladı desem yeridir. Hatta albümde bu ayarda birkaç parça daha olsa grubun tanınırlığını, bilinirliğini daha da arttıracağından şüphem olmazdı. Yine de “Apotheosis” bu hâliyle bile çok iyi ve dinlenmeye değer bir eser.
Eline sağlık Oğuz. Sanırım kapağından, bu albüme çok yükseldim haberini ilk aldığımdan beri ama dinlemeye fırsatım olmadı. En kısa zamanda dinleyeceğim.
@trivago, İncil’de Tanrı’ya karşı gelen Mezopotamya kralı Nimrod (Nemrut) kendisi. Sayısız eserde referansları olan bir arkadaş. Tanrı’ya ok atıyor iki kapakta da.
Aethyarrck,malakerpeten,oraal katarakth gibi bi grup adı bulamadık gitti nass sk…..
05.03.2021
@Retrokafa, malakerpeten ilk başta hiç sırıtmıyor. Olur da grindcore grubu kurarsam aklımda bulunsun.
Malakerpeten haa.
Eline sağlık Oğuz. Sanırım kapağından, bu albüme çok yükseldim haberini ilk aldığımdan beri ama dinlemeye fırsatım olmadı. En kısa zamanda dinleyeceğim.
06.03.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Sağ olasın Ahmet, önceki albümü dinlemediysen dal bu albüme git derim. Kapak harika, Timo Ketola’nın :/
Bu sene ilk parçasından son parçasına kadar istisnasız tamamını sevdiğim ilk albüm olabilir. Perfekto.
kapak resminde synarchy of molten bones’dan esinlenilmiş gibi duruyo
http://www.pasifagresif.com/wp-content/uploads/deathspell-omega-the-synarchy-of-molten-bones.jpg
06.03.2021
@trivago, İncil’de Tanrı’ya karşı gelen Mezopotamya kralı Nimrod (Nemrut) kendisi. Sayısız eserde referansları olan bir arkadaş. Tanrı’ya ok atıyor iki kapakta da.
https://herbmandel.files.wordpress.com/2014/04/screen-shot-2014-04-13-at-11-32-04-am.png
Nemrud’un torunuyuz. /m\