Sevmek ve sevildiğini bilmek bu dünyadaki en güzel duygulardan biri olmalı. Aşkın en yoğun şekilde hissedilen duyguların başında geldiğini düşünüyorum. Bir kere bu duyguyu tattınız mı bir daha hiçbir şey aynı şekilde hissettirmiyor. Hep, “insanı öbür canlılardan ayıran şey beynimizi kullanışımızdır” gibi bir laf ederiz. Doğru, fakat bunun yanı sıra âşık olmak, sevmek, değer vermek gibi eylemler de kesinlikle bizi öbür canlılardan farklı kılar. Hiç sevgi gören ile sevgi görmeyen insan bir olur mu? Neyse, siz yine de dikkatli olun aman, celladınıza âşık olmayın…
Normalde giriş kısmını uzattıkça uzatırım ama bu seferlik öyle yapmayacağım. Ne için buradayız bugün? Evet. Lacrimas Profundere. 28 yıllık koca bir çınar. 1993 yılından günümüze kadar faaliyet göstermek öyle her baba yiğidin harcı değil. Grup kariyeri boyunca inişli çıkışlı bir grafik çizse de hala kanlı canlı ve bizimle beraber olmaları güzel bir durum. Özellikle vokalist değişimlerinden sonra hayranlarının büyük tepkisini çeken, eski günlerindeki kadar sevilmeyen bir oluşum olarak biliniyor şu an Lacrimas Profundere. Maalesef durum böyle. Bakalım 2019 yılında çıkan Bleeding the Stars ile bu imajı düzeltebildiler mi?
Grubun bel kemiği olarak görülen Christopher Schmid 2007 yılında gruptan ayrıldıktan sonra Rob Vitacca isimli düz lise terk bir arkadaş vokalleri devraldı. Bu vakitten sonra grubun ilk vukuatı zaten son dönemlerinde iyice azalan sert vokalleri tamamen bırakmak oldu ve hayranları tarafından haklı bir şekilde tepki gördü. Haklı diyorum çünkü grubun ilk albümlerinden beri Schmid’in yaptığı efsane vokaller grubun bir simgesi gibiydi. Daha sonra yaptıkları müzikte de bariz bir yumuşamaya gidilince birçok hayranı tarafından terkedildi grup. Aslında objektif olursak yeni bir grup kurduktan sonra Rob ile yayınlanan 4 albümü de o grup adı altında yayınlasalardı bu kadar tepki çekmeyeceklerdi. Çünkü özünde eskisi kadar kaliteli olmasa da bazı güzel anlar barındıran çalışmalardı hepsi. Özellikle 2010 yılında çıkan The Grandiose Nowhere gothic metal türünde en sevdiğim albümlerden biridir.
2018 yılında Rob kardeşimiz de gruba veda etti ve Julian Larre isminde ne idiği belirsiz, daha önce pek bir grupta çalıp söylememiş bir arkadaş vokalleri devraldı. Kendisi Meksikalı ve tam genç kızların sevgilisi diyebileceğiniz bir imaja sahip. Temiz ve sert vokallerine oldukça hakim bir vokalist. Hatta bazı dinleyiciler bu arkadaşı Schmid kadar iyi bulabilir. Sözün özü, grup eski günlerine kavuşmak ve hayranlarının kalbini almak için bu sefer cidden iyi bir hamle yapmış.
Albümün kendisine gelirsek kızıl ve sade bir kapak ile karşılaşıyoruz. Pek alışa gelen bir Lacrimas Profundere kapağı olduğu söylenemez. “Bakın biz değiştik kardeşim” imajı verilmeye devam ediliyor… İlk şarkıyı açınca “Lan?” diyebilirsiniz. Hatta Schmid size, “Ne ölmesi kardeşim? Bayılmışım amk” der gibi hissedebilirsiniz. Çünkü vokal anlamında oldukça güçlü bir geri dönüş ile karşı karşıyayız. Şeker kıvamındaki Celestite Woman’dan sonra çalan The Kingdom Solicitude işte bu, tamamdır dedirten şarkı. Gerçekten de artık her açıdan grup eski harika günlerine dönmek için çabaladığını burada belli ediyor. Müthiş akılda kalıcı bir ana melodi, yağ gibi akan vokaller ve bildiğimiz, özlediğimiz Lacrimas Profundere kalitesi suratımızda!
Şarkı yazımlarını orijinal vokalistin kardeşi, grubun kurucusu olan Oliver Nikolas Schmid yapmaya devam ediyor bu albümde de. Rob dönemi olan 2008-2016 değil de daha çok 2001-2006 dönemini yansıtan bir Lacrimas Profundere var bu albümde. Gothic türünü sonuna kadar hissediyorsunuz. Şarkıların birçoğu radyo dostu fakat birkaç tane sert, eski usul parça da mevcut. Yine de bu eskiye dönme olayı tamamen “dozunda” olmuş. Kalkıp tekrardan bir Memorandum yapacak halleri yok zaten bu saatten sonra…
Yaklaşık 10 yıldan fazladır Lacrimas Profundere dinleyen biri olarak bu geri dönüş albümü beni fazlasıyla memnun etti. Çıktığı dönemden bugüne kadar hala dinlediğim nadir albümlerden biri oldu. Kesinlikle grubun en iyi çalışması değil ama bu dönemlerde yapabilecekleri en iyi çalışma diyebilirim. Bu albümle beraber grup adına gerçekten heyecan verici bir 3. döneme girdiler. Gruptan soğuyan arkadaşlara “Daha ne duruyorsunuz?” demek istiyorum. Bu albüm de sizi gruba yeniden çekmezse siz oraya bir çivi çakın artık.
Kadro Julian Larre: Vokal
Oliver Nikolas Schmid: Gitar
Dominik Scholz: Davul
Şarkılar 1. I Knew and Will Forever Know
2. Celestite Woman
3. The Kingdom Solicitude
4. Mother of Doom
5. Father of Fate
6. Like Screams in Empty Halls
7. The Reaper
8. After All Those Infinities
9. A Sip of Multiverse
10. A Sleeping Throne
Grubu son yıllarda eskiye göre az dinleyen biri olarak “…grubun en iyi çalışması değil ama bu dönemlerde yapabilecekleri en iyi çalışma diyebilirim” cümlesine çok katıldım. Gerçekten güzel, başı sonu derli toplu ve dolu bir albüm olmuş. Gruba tekrar ısındıracak cinsten. Vokalist gencoyu ben de beğendim bu arada.
Lacrimas Profundere bu eleman ayrılıkları yüzünden de şanssız bir grup. Bir zamanlar ALmanya’nın Paradise Lost’u yakıştırması yapılıyordu(birlikte turladılar da) ama gerek müzikal seçimleri gerek eleman ayrılıkları çok yıprandılar. Bence bu dönemde hazır ekstrem türler de atağa geçmişken ve daha çok seviliyorken tonlarını genel anlamda biraz daha sertleştirirlerse daha kalıcı bir dönüş yapmış olurlar. 7,5′tan 8.
@Rzeczom, Amme hizmeti de yapiyoruz burda. Sadece album incelemesi sananlar gorsun iste bunlari! Rica ederim Rzeczom bey.
Bu arada senin albumun kapaktaki hatuna ig uzerinden mesaj attim. Ne bicim karisin sen boyle!!!! dedim. Cok tesekkur ederim cok incesiniz umarim albumu begenmissinizdir falan diye cevap verdi. Diyemedim ki albumun koy gotune gitsin asil senden bahsedelim canimmmm
…And the Wings Embraced Us, La Naissance D’Un Rêve ve Memorandum albümleri çok çok daha iyidir.. Hepsi birer klasik. Bunları yazabilirseniz…
09.01.2021
@bahadır, Memorandum doom/death metal tarihinin en iyi albümüdür(.)
Grubu son yıllarda eskiye göre az dinleyen biri olarak “…grubun en iyi çalışması değil ama bu dönemlerde yapabilecekleri en iyi çalışma diyebilirim” cümlesine çok katıldım. Gerçekten güzel, başı sonu derli toplu ve dolu bir albüm olmuş. Gruba tekrar ısındıracak cinsten. Vokalist gencoyu ben de beğendim bu arada.
Lacrimas Profundere bu eleman ayrılıkları yüzünden de şanssız bir grup. Bir zamanlar ALmanya’nın Paradise Lost’u yakıştırması yapılıyordu(birlikte turladılar da) ama gerek müzikal seçimleri gerek eleman ayrılıkları çok yıprandılar. Bence bu dönemde hazır ekstrem türler de atağa geçmişken ve daha çok seviliyorken tonlarını genel anlamda biraz daha sertleştirirlerse daha kalıcı bir dönüş yapmış olurlar. 7,5′tan 8.
”Selestit taşı gibi karısınız hanımefendi.” ben bu pick-up line’ı kullanırım. Teşekkürler.
10.01.2021
@Rzeczom, Amme hizmeti de yapiyoruz burda. Sadece album incelemesi sananlar gorsun iste bunlari! Rica ederim Rzeczom bey.
Bu arada senin albumun kapaktaki hatuna ig uzerinden mesaj attim. Ne bicim karisin sen boyle!!!! dedim. Cok tesekkur ederim cok incesiniz umarim albumu begenmissinizdir falan diye cevap verdi. Diyemedim ki albumun koy gotune gitsin asil senden bahsedelim canimmmm
10.01.2021
@Alondate, şu dövmeyi yaptırayım ben de yazıcam bakalım nasıl tepki verecek.