# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MOĞOLLAR – Anatolian Sun
| 23.12.2020

Ne umduk ne bulduk.

Oğuz Sel

Dile kolay, 53 sene. Evet, Moğollar’ın kuruluşundan bu yana geçen zamandan bahsediyorum. Yarım asırdır, araya ayrılıklar, dağılmalar girmiş olsa da bir biçimde varlığını sürdüren, en azından kendini unutturmayan Moğollar, Cahit Berkay’ın 50. yıllarında gerçekleştirdikleri bir konserde dile getirdiği yeni albümünü, biraz gecikmeli de olsa çıkardı. Grubun uzun yıllar davulculuğunu üstlenen Engin Yörükoğlu’nun aramızdan ayrılmasından bu yana stüdyoya girip uzun soluklu bir albüm kaydetmeyen grubun bu seferki çalışması ise epey farklı. Zira “Anatolian Sun” Hollanda’daki Artone Studio’da, hem hücum kayıt şeklinde hem de işitsel unsurların doğrudan plağa kaydedildiği “Direct to Drive/D2D” yöntemiyle hazırlandı. Baba Zula’dan Murat Ertel’in prodüktörlüğünü üstlendiği albüm, grubun eski parçalarından oluşmakta. Moğollar’ın albüm ile hedeflediği öncelikli şey ise yurt dışındaki müzikseverlerin grubu tanıması.

Buraya kadar her şey güzel, ama…

Grubun yeni albümle ilgili olarak çeşitli yayınlarda röportajları çıktı. Bunların büyük kısmı, yayımlanan albümü cilalamak ve grubu yüceltmek üzerine kurulu ifadelerle dolup taşıyor maalesef. Maalesef dedim çünkü “Moğollar ‘94” kritiğinde de yazdığım gibi 1990’ların ortalarından beri Moğollar dinlerim, severim hatta hızımı alamam, parçalarını klavyemle icra ederim. Lakin Moğollar’ın çok ama çok uzun süredir üretkenlik konusunda sıkıntı çektiğini, üretilen eserlerin de eski Moğollar’la ilgisinin olmadığını da pek kimse dillendirmez. İşte varsa, sözlük sayfalarında, Twitter köşelerinde vs. birileri kendilerince eleştiriler sıralar ama bunlar da unutulur gider.

“Anatolian Sun” benim açımdan bardağı taşıran son damla tadında bir eser. Niye diye soracak olursanız, albümde yeni bir tane bile şarkı bulunmuyor. Bu da yetmezmiş gibi orijinali bozulmuş, bazıları iğdiş edilmiş, hatta ve hatta Moğollar ile zerrece ilgisi olmayan şarkılar albüme konmuş; hem de yapımın ilk sırasına. Cumhuriyet’e röportaj veren Cahit Berkay “53 yıllık tarihimizden değişik kesitler sunan bir albüm olsun istedik.” diyor, bagetleri Engin Yörükoğlu’ndan devralan Kemal Küçükbakkal “Şarkı seçiminde önceliğimiz Moğollar tarihini mümkün olduğunca iyi yansıtmak oldu,” diyor, klavyeci Serhat Ersöz ise “Şarkı seçimlerini Murat Ertel’in tavsiyeleri doğrultusunda beraber düşünerek yaptık.” diyerek albüm fikrinin nasıl çıktığına dair yanıtlar veriyor.

O hâlde sormak istiyorum: Albümü açan ve artık duymaktan hakikaten bıkkınlık veren “Selvi Boylum Al Yazmalım” parçasının, Moğollar’ı temsil edecek albümde ne işi var? 1976 yılında dağılan grup, 1978 yılında seyirciyle buluşan sinema filmi için müzik mi yapmış? Yoksa Cahit Berkay, bu şarkıyı Moğollar adına tescil ettirdi de bizim mi haberimiz yok? Albümün ikinci şarkısı, eski Türk filmlerinden de bildiğiniz, “Hitit Sun – Düm-Tek” albümünün hitlerinden “7/8 9/8”. Fakat o da ne, şarkının nakarat kısmında girmesi gereken küçük ama etkili melodinin yerinde yeller esiyor, genel seyir içerisindeyse bana sırf zaman doldurma gibi gelen alakasız bir ekleme mevcut. Albümün neredeyse tamamı boyunca susmayan darbukalar ise bu şarkıda da kulaklara tecavüz etmekten geri durmuyor. Hani albüm, yabancıları Moğollar ile tanıştırma albümü ya ve hani yabancılar, darbuka gibi otantik enstrümanlara meraklı olurlar ya, işte bu nedenle albümde aşırı dozda bir darbuka kullanımı bulunuyor. “Ne var yani, Moğollar daha önce de darbuka kullandı, bilmiyor musun?” diyebilirsiniz. Bilmez olur muyum ama şakadak şakadak bir darbuka kullanımı yoktu ve darbukaya ek olarak kaşık da eski kayıtlarda yer alırdı. Hadi geleneksel asma davulu böyle bir kayıtta minimum düzeyde kullanmanızı anlarım da kaşık hakikaten de kullanılamaz mıydı? Neyse.

Yine doğrudan doğruya Moğollar’ı değil, Cem Karaca ve Moğollar’ı temsil eden “Gel Gel” parçası albüme eklenmiş. Burada, Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca’nın uzun süredir vokal olarak görev almasından kaynaklı bir kıyak geçme durumu var sanırım. Zira Moğollar eğer Barış Manço ve Ersen Dinleten gibi başka bir sanatçıyla yaptığı parçaları değil de Cem Karaca’yla yaptığı şarkıyı, böyle hatıra niteliğinde bir albüme koyuyorsa, burada bir kayırma söz konusudur derim. Beri yandan Emrah Karaca’nın Moğollar’daki vokallerini oldum olası zorlama ve yapay buluyorum, dost acı söyler fakat Cem Karaca’yla uzaktan yakından alakası yok. Cem Karaca için hazırlanan belgesellerde Karaca’nın, zamanının gençliğini peşinden sürükleyen muhalif şarkılarına takık olan ve babası için “Keşke babam bu şarkıları söylemeseydi. Keşke babam yurt dışına gitmeseydi. Keşke babam bu kadar politik olmasaydı. Keşke hayatı boyunca ‘Resimdeki Gözyaşları’, ‘Bu Son Olsun’ gibi şarkılar söyleseydi.” diyen ve protest/muhalif çizgide yer alan Moğollar’ın vokali Emrah Karaca’dan bahsediyorum gerçi. Belli ki sesini/vokal tarzını da duruşunu da babasından ayrı tutmak istiyor, tutsun o hâlde. Belki ileride onun çocukları da böylesi bir belgeselde “Keşke babam Moğollar’da vokal yapmasaydı,” filan derler, tabii kendisinin babası hakkındaki sözlerine ne kadar katılmıyorsam, çocuklarının muhtemel böyle bir yorumuna da gönülden katılırım.

Moğollar’ın Yeşilçam klasikleri arasındaki “Gam Yükü” ve “Nilüfer” parçaları da albümde ama maalesef ve ne yazık ki orijinallerini aratır nitelikteler. Bütün şarkıları -ki albümde 16 parça bulunuyor- bu şekilde yazıp yerden yere vurabilme potansiyeline sahibim çünkü karşımdaki albüme, muhtemelen epey emek verilmiş olmasına karşın çok kızgınım.

Ağabey, neden böyle bir işe giriştiniz de şarkıların canına okudunuz? Karşımıza çıkıp konser verseniz ve bu bir konser kaydı olsa inanın gıkımı çıkarmam, kaldı ki artık öyle konserler görüyoruz ki albüm kaydından farksız oluyor. Bunu geçtim, çok riskli ve müzisyeni ister istemez strese sokabilecek bir kayıt türünde işe girişip bu kayıtla yabancı ülkelere açılma sevdasına nasıl kapıldınız? Devir zaten internet devri gözünü sevdiklerim, kayıtlarınız zaten hemen her platformda mevcut. Siz bu albümü yapana kadar keşfeden zaten keşfetti sizi. Şarkılarınızı ezbere bilen ve bu kayıttaki hataları saniye saniye yazabilecek (Serhat Ersöz’ün “Toprak Ana”da ses değiştirmeyi unutması/atlaması gibi durumlar hariç) biriyim ve ben sizi tanımayan bir yabancı olsam, böyle bir kayıtla sizi tanıdığıma pek memnun olmazdım. Kusura bakmayın; “Keşişleme”nin ırzına geçmişsiniz, “Iklığ”ı tanınmaz hâle getirmişsiniz, neden küs olduğunuzu ve yok saydığınızı bilemediğim Murat Ses’in klavye solosuyla anlam kazanan “Haliç’te Güneşin Batışı”nı başkalaştırmışsınız ve bunlar gibi nice olumsuzluğa gönlünüz razı gelmiş de bu kayıtları sevenlerinizle ve sizi tanımayanlarla paylaşmayı uygun bulmuşsunuz. Hakikaten diyecek söz bulamıyorum ağabeyler.

Yazabileceğim daha sayısız sorunlu/canımı sıkan nokta var ama açıkçası sizleri, daha da darlamak istemiyorum. Sözün özü şu; Moğollar’ı ucundan kıyısından seviyorsanız, bu albüme pek bulaşmayın. “Best of” tadında bir yapım arıyorsanız, gidin grubun 2000 yılında yayımladığı, hem icra hem sound bakımından çok daha başarılı toplama albümüne göz atın. Tabii bana kalırsa imkânınız varken gidin bu şarkıların orijinallerini dinleyin. “Yeni albüm yeni albüm” diyerek sevenlerinizi gazladınız ama kusura bakmayın ağabeyler; dağ, fare doğurmuş bilmem farkında mısınız? Yineleyeyim, dost acı söyler.

4/10
Albümün okur notu: 12345678910 (4.39/10, Toplam oy: 28)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
Night Dreamer & Gulbaba Records
Kadro
Cahit Berkay: Cura, vokal
Emrah Karaca: Akustik gitar, vokal
Serhat Ersöz: Klavye
Taner Öngür: Bas gitar
Kemal Küçükbakkal: Davul

Konuk:
Ümit Adakale: Darbuka, bendir, asma davul
Şarkılar
1. Selvi Boylum Al Yazmalım
2. 7-8 9-8
3. Gel Gel
4. Gam Yükü / Nilüfer
5. Dinleyiverin Gari
6. Çığrık
7. Düm Tek
8. Haliç’te Güneşin Batışı
9. Keşişleme
10. Bi’ Şey Yapmalı
11. Buzlar Çözülmeden
12. Toprak Ana
13. Iklığ
14. Berkay Oyun Havası
15. Ölüler Altın Takar Mı
16. Alageyik Destanı
  Yorum alanı

“MOĞOLLAR – Anatolian Sun” yazısına 10 yorum var

  1. Rzeczom says:

    yarım asırdan fazladır türkiye’de ölmüş müzik yapan bir grubun yurt dışına falan gidip orada toplanıp, değiştirilmiş şarkılarının yer aldığı bir albümle 60-70 yaşından sonra 2020 yılında tanınabileceklerini düşünmelerine mi güleyim -yazı da eleştiriye katıldığım kısım- yoksa cem karaca’nın -ki siyasi görüşlerine vs. hiç katılmam- oğlu hakkında söylenenlere mi kızayım bilemedim.

    adam ülkeden kaçmak zorunda kalmış. eşi, dostu, çocuğu görememiş, ailesinin ağzına sıçılmış, uzar gider böyle. bu adamın oğlunun babam bunları söylemeseydi de biz bunları yaşamasaydık demeye hakkı yok mudur? bunda sitem edilecek ne var. isminin arkasına saklanıp içten içe kendisini ve ailesini üzmüş, derinden etkilemiş olaylar neticesinde yalan söyleyip illa sahip mi çıkması gerekiyor? anlamadım açıkçası.

    vokalini, kayrılmasını beğenmemek ve eleştirmek elbette seçenektir ama albüm beğenilmedi diye de adamın oğluna bu lafları söylemek bence biraz ağır olmuş. kendisini tanımıyorum ama yerinde olsam ve şu yazıyı okusam hem üzüntümden sinirler ve kırılırdım açıkçası.

    onun dışında moğollar umurumda değil. herkes bi rüyanın peşinden tekrar tekrar koşup uyanmanın peşinde. kolay gelsin adamlara ne diyeyim.

    Ouz

    @Rzeczom, Selam, tabii ki Emrah Karaca’nın bu sözleri söylemeye hakkı var ama bunları söylerken babasının o dönem üstlendiği misyonu görmezden geldiği de bir o kadar açık. Benim de kızdığım nokta bu işte.

    Cem Karaca 1970′li yıllarda, olanlara bitenlere sessiz kalamayan, Taner Öngür’ün sözlerine göre bugün olan tatsız bir toplumsal olayın gecesinde bir şarkı hazırlayıp ertesi gün konserde söyleyebilen bir sanatçıydı. Emrah’ın bunun idrakine vararak cümlelerini daha dikkatli kurmasını beklerdim. Bu konuda, kendisinden yaşça epey ufak olan Doğukan ve Batıkan Manço’yu örnek alabilir. Onların da katıldıkları söyleşileri izledim/dinledim, babalarının duruşu ve yapıtları hakkında gayet dikkatli konuşuyorlardı ve bana kalırsa, topluma mal olmuş sanatçılar için böyle bir tutum alınması en doğrusu. Beri yandan ilgili ifadeleri dost meclisinde söyler bunu bir noktaya kadar anlarım ama babası için hazırlanan ve dijital ortamlarda belki de sonsuza kadar kalacak bir belgesel için bunları zikretmesini hoş karşılayamıyorum.

  2. necrobutcher says:

    Murat Ertel Moğolların buğday kokan şarkıların haşhaş serpmiş mükemmel olmuş. Bence bu şekilde devam edip saykodelik tarzda bir anadolu rock albüm yaparlarsa daha da süper olur ben de severek dinlerim.

    Ouz

    @necrobutcher, Moğollar bu saatten sonra saykodelik anadolu rock albümü yaparsa yer yerinden oynar gerçekten.

  3. mehmet says:

    Moğolların özü Murat Ses ve Aziz Azmettir. O efsane parçaların sebebi bu 2 efsane müzisyendir. Elbette Cahit Berkay, Taner Öngör ve Engin Yörükoğlu’nun hakkı ödenmez ama bence Moğolları Moğollar yapan başta söylediğim efsane ikilidir. Dikkat ettiyseniz 2. birleşmeden sonraki besteler çok zayıf kalıyor ilk döneme göre. Bunun sebebi de Murat Sesin olmamasıdır. Bu albüme gelince benim için maalesef heyecanla bekleyip ağzımda kekremsi bir tat bırakan bir albüm olması oldu. Hele kapak tasarımı beni kızdırdı açıkçası. Sonuçta Moğolların özünü oluşturan elemanlardan sadece 2 kişi grupta. Bu tasarım yerine grup elemanlarının olmadığı bir kapak kullanılabilirdi.

    Ouz

    @mehmet, Moğollar’ın tüm albümlerini yalayıp yuttuktan ve eski albümlerdeki (Anadolu Pop zamanları) bestelerin arkasında kimler olduğuna baktıktan sonra ben de bu kanaate vardım diyebilirim. Evet, Cahit Berkay “Hitit Sun” albümünde hakikaten her biri birer hit olmuş eserlere imza atmış fakat o Hammond orgla atılan acayip sololar, Iklığ’ın orijinalindeki gibi caz esintili piyanolar filan hep Murat Ses’in elinden çıkmış. Yine de ikinci birleşme sonrasında da epey iyi parçalar yaptı Moğollar, ikinci birleşme dönemindeki ruh korunabilseydi keşke.

    Madem Murat Ses’i bolca andık, muhtemelen kendisinin paylaştığı/paylaştırdığı ünlü Fitaş konserinin de linkini şöyle bırakayım:

    https://youtu.be/ueT0l-Puc4s

  4. burock1988 says:

    Bu albüm benimde uzun süredir beklediğim bir albümdü. Gerek şarkı seçimleri gerek düzenleme olarak bende hiç memnun kalmadım bu albümden. 2000 yılında yayınladıkları best of bundan çok daha iyiydi. Emrah Karaca maalesef bu denli köklü bir grup için çok zayıf bir vokal seçimiydi. Aynı kulvardaki köklü gruplardan Kurtalan Ekspres Yusuf Uğurer ve Tolga Akyurt gibi iyi rock vokalleriyle devam etmelerine rağmen Moğollar grubundaki bu seçim grubu oldukça aşşağı çekti. Bu albümün bu denli zayıf olmasında bir parantezde prodüktör Murat Ertele açılmalı bence. Parçaların orjinalini muhtemelen biliyordur diye düşünüyorum. Bu kadar iyi parçanın nasıl bu hale getirilmesine izin verdi gerçekten anlamak mümkün değil. Artık yalnızca gruptan sayın Taner Öngür’ün 43.75 ile yayınladığı albümleri takip etmeyi düşünüyorum.

    Ouz

    @burock1988, Yazıda da dediğim gibi bence bu kayıt yapısı sanatçıları haklı olarak biraz strese soktu ve icra esnasında yapılabilecek hataları minimuma indirmek adına şarkıları maalesef çok kötü bir forma dönüştürdüler. Konser iyi kötü hata kabul eder ama kayda girildi mi dörder şarkılık performans çöpe gidecekti hâliyle.

    Ömrü uzun ve güzel olsun Taner Ağabey, 43,75 ile hakikaten harikalar yaratıyor. Bugünkü yazıda da bir şeyler anlattım yeni albümü ve kendisi hakkında.

  5. koca says:

    - Ben albümdeki şarkı seçimlerini yerinde buldum.
    - Albümün ismi konusunda ise halihazırda “Anatolian Sun” olarak anılan ilk albüm varken, bunun kafa karıştırıcı olabileceğini düşünüyorum.
    - Emrah Karaca kötü bir vokalist; lakin babasının nasıl birisi olmasını istediği mevzusu beni/bizi ilgilendirmemeli bana göre. Ben de Cem Karaca’yı el öperken görmek istemezdim örneğin…
    - Şarkıların canlı kaydedildiği düşünülürse müzisyen performansları yeterli ama maalesef davullar hiç olmuyor. Nerede “Düm Tek”in orijinalindeki süper aksak, funky davullar nerede bu tek düze iş? Bence Moğollar çok daha iyi bir davulcu hak ediyor. Alen falan boşta değil mi ya?
    - Albümün soundu cidden vasat. Bu bir “tanıtma” albümüyse, canlı kayıt işi çok saçma; eğer bir “derleme” albümse, şarkıların ilk versiyonlarının 50 yıllık soundu bile çok daha iyi. Baba Zula’nın hangi albümü iyi bir sounda sahip ki Moğollar’ın soununda söz sahibi olma iddiası ile işe girişilmiş anlayamıyorum. Keşke Moğollar için heyecan verici olan bu hamle daha büyük bir prodüktör ile kotarılsaymış.
    - Son olarak, Cahit Baba iyi ki var. İyi ki onun güzel aklına böyle melodiler gelmiş zamanında. Eski Türkiye’ye dair en güzel şeylerden biri…

  6. bahadır says:

    Gayet güzel bir albüm. Yüzlerce niteliksiz çalışma arasında güzel parıldıyor. Bence bütün olumsuz noktaları tekrar kulaktan geçirin. 7,5/10

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.