Metal dünyasının en saygıdeğer isimlerinden biri şüphesiz ki Fenriz. Hem DARKTHRONE’la yaptıkları hem de underground’a olan desteği sayesinde 30 yıla yakın süredir çok hak ettiği bir saygı ve hürmet bulutunun içinde yaşıyor ve günümüz metalinin eleştirilemez figürlerinden biri olarak karşımızda duruyor. Bu “eleştirilemez” ifademde bir kinaye yok; Fenriz gerçekten de tavrıyla, duruşuyla metalin en nevi şahsına münhasır kimliklerinden biri ve ciddi ciddi black metal yaptığında da kucağına kedisi alıp yaşadığı kasabada belediye başkanı adayı olacağına dair geyikler yaptığında da bir şekilde eleştiri, yergi, tepki üstü kalabiliyor. Ben de doksanların muhafazakâr black metal ortamında türün en önemli başyapıtlarından birkaçına imza atsam, yıllar sonra ben de kim ne der ne düşünür demeden ağzımda şişme deniz topuyla mayolu fotoğraflar çektirebilirdim.
Kafası her daim iyi izlenimi veren ve pek çok kişinin Nocturno Culto ile ahşap bir kulübede yaşadığını sandığı Fenriz, uzun yıllardır devam ettiği postanedeki işinden arta kalan zamanlarda metalin yeraltı tarafını desteklemekle, DARKTHRONE albümleri çıkarmakla ve black metal dünyasının tartışmasız en sevimli kişisi olmakla meşgul. Kafası aşırı rahat olduğundan bugüne dek kendisinden ne ters bir açıklama ne birilerine yönelik iğneleyici ifadeler ne de “bunun da kafası güzel, iyice saçmalıyor artık” dedirten bir şeyler duyduk. Black metalin temellerini atanlar da dâhil tür içerisindeki pek çok kişi yıllar içinde kendi kendisinin karikatürüne dönüşürken, Fenriz her zaman içki masasında oturup sohbet edilmek istenen o babacan kişi oldu, süper taşak muhabbeti olduğunu belli eden hareketler sergiledi.
Şimdiyse Fenriz solo projesi ISENGARD’ın aslında çok eski olan ancak yeni çıkardığı albümü “Vårjevndøgn” ile karşımızda. “Vinterskugge” toplamasını 1994′te, ilk albümü “Høstmørke”yi 1995’te çıkaran Fenriz, o albümü çıktığı dönemde yazmış, kaydetmiş ve yayınlamıştı. Albümdeki black metal karakterli şarkıları SATYRICON’dan Frost’a, daha nordik karakterli olanları ise yine SATYRICON’dan Satyr’e adayan Fenriz, sonrasında bu projeyi buzluğa kaldırmış ve 2016’da çıkardığı EP’ye dek ISENGARD’dan ses seda çıkmamıştı. Belki “bunlar da kaybolup gitmesin” diye düşündüğünden, belki de yerel ürün pazarına gelen turistlere 50 kuruş maliyetli şeyleri 5 Euro’ya satan organik köylüler gibi bir miktar gelir elde etmek istediğinden, Fenriz 2020’ye geldiğimizde yeni bir ISENGARD albümü çıkarmaya karar verdi. Yeni olmasına yeniydi, ancak albüm 1989-1993 arasında kaydedilen şarkılardan oluşuyordu ve 2020’nin metal iklimi içerisinde böylesi bir şey yayınlayacak kadar umursamaz olabilecek tek kişi de yine Fenriz’den başkası değildi.
Şimdi “Vårjevndøgn”dan bahsetmeye başlayalım, daha doğrusu çalışalım. DARKTHRONE’un 1989’daki “Cromlech” demosu dönemlerinde kaydedilmeye başlanan bazı şarkıları da içinde barındıran “Vårjevndøgn”, tahmin edilebileceği üzere olabilecek en primitif, en amatöre yakın kayıtlardan bazılarını içeriyor. Şarkılardaki rifler gerçekten de 30 yıl öncenin Fenriz’inden duymayı bekleyebileceğiniz basitlikte. O dönemde daha DARKTHRONE ne yapmak istediğine karar vermediğinden ve death metal ile black metal arasında tiki takalar yaptığından, Fenriz’in net bir müzikal bilinç oluşturmuş olması zaten beklenemez. Albümü dinlerken yer yer STORM’un muhteşem albümü “Nordavind”de duyacağımız türden daha folka yakın şeyler de duyuyoruz, saf heavy metal de duyuyoruz, Fenriz’in dağıttığı diğer bir solo projesi REGRESS FF’in 2015’te yayınladığı single’da yer alan “Rockemillion” gibi punk şarkıları da duyuyoruz. Bu yüzden “Vårjevndøgn”un yazımından 31-32 yıl sonra eleştirel gözle yorumlanması elbette ki anlam taşımıyor.
Albümde övülecek şeylere baktığımızda “The Light” gibi, “The Solar Winds Mantra” gibi müzikal olarak zamanının ötesine ışık tutabilecek şeyler görüyoruz. Fenriz belli ki ta o zamanlarda bile kendimi göstereyim, Norveç sahnesinin önemli bir siması olayım diye kasmamış. Sürekli ritim kaçıran davullar, akıl almaz düzeyde baştan savma vokaller ve kimi zaman rastgele gibi gözüken gitar rifleriyle donatılan şarkıların bazı anlarında gerçekten de dinleyicinin sabrı sınanabiliyor, insan ister istemez “TÖVBE ESTAĞFURULLAH FENRİZ AMA HARBİDEN ÇOK KÖTÜ LAAAAAAAAAAAAN!!!” diyebiliyor. Yine de bunca yıl sonra o dönemin bu girişimini günümüz standartlarını düşünerek eleştirmek tabii ki de abesle iştigal olur.
Bu albümün değer taşıyan tarafı, daha 1990’a gelmemişken Norveç’in bir köyündeki bir gencin kendi kendine neler yaptığını ve sonrasında gelecek başyapıtlar öncesindeki kafa karışıklıklarını görmemizi sağlaması. İşte “”Vårjevndøgn” neden çıktı ki?” sorusunun cevabı da burada yatıyor. Özgünlük, saflık, samimiyet, hatta masumluk istiyorsanız burada var. Diyeceksiniz ki seksenlerin sonunda millet virtüözite şhovvvv yapıyordu, kayıtlar gümbür gümbürdü, kompleks şarkı yapıları almış yürümüştü; bu kadar amatör bir şeye neden anlam yükleyelim ki? Belli oranda haklısınız, ancak black metalin o andaki durumu, yeni yeni ortaya çıkan DARKTHRONE’un birkaç yıl içinde yapacakları, Norveç sahnesinin durumu gibi şeyler düşünüldüğünde, ben “Vårjevndøgn”un yine de arşivlik bir değerinin olduğunu düşünüyorum. Ha, metal nedir bilmeyen biri duyup “asdafsasd senin dinlediğin şu metal böyle bir şey mi?” dese vallahi de açıklayamazsınız, billahi de açıklayamazsınız.
“Slash at the Sun”ın 4.54’ündeki “Aaaaaaaah yes! AH YES! AĞAĞAĞAĞA! YEAH! DIE! DIE! DIEEEEEEYYAH!” kısmı neredeyse bir Devin Townsend, “Ziltoid” albümünde karşımıza çıkabilecek kadar komik ve spontane bir manyaklık. Albümdeki bu tür şeyler gerçekten de isteseniz olmayacak, o dönemin şartları içerisinde yapılabilecek enteresanlıklar. Bugün tekrarlanmasının, taklit edilmesinin, hatta parodisinin yapılmasının dahi imkânı yok. Ama ne dinlediğini ve ne zamana ait bir şey dinlediğini bilen dinleyiciler için bu albümün de bir değeri, bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Elbette ki defalarca açıp yıllarca dinlenecek bir şey değil, ancak sürecin başlarında kafalarda neler olduğunu göstermesi açısından şahsen duyduğuma memnun olduğum bir çalışma.
Şarkılar 1. Cult Metal
2. Dragon Fly (Proceed upon the Journey)
3. Floating with the Ancient Tide
4. The Fright
5. A Shape in the Dark
6. Slash at the Sun
7. Rockemillion
8. The Light
9. The Solar Winds Mantra
hayatımda duyduğum profesyonel biri tarafından yapılmış en kötü metal albümü olabilir, insan neden böyle bir şeyi yayınlar anlamıyorum. özellikle vokaller cidden rahatsız edici. diğer albümler demolar da oldukça kötüydü.
İşin ilginç yanı hakikaten 90 larda bu adam ne müzikler dinleyip ne kafalar yaşıyormuş.adamın müzik zevki hala da değişmemiş.biz 90 ların sonlarına doğru bu herifleri dinleyip,ormanda mir mağarada yaşadıklarını ve black metalden başka hiç bi halt dinlemediklerini sanıyorduk.Bizim bebeliğimiz tabi ki… sürprizlerle dolusunuz Mr.Nagell
Aga müthiş başlık olmuş ya:D tebrikler
22.10.2020
@Retrokafa, ahah sağ ol.
bir low budget candlemass çağrışımı yaptığından çok tatlış buldum albümü ben şahsen.
Dinlemedim ama beğendim ben bu albümü. Çünkü Fenriz.
07.11.2020
@ismail vilehand, hahaha boş anıma geldi :D
haftalar önce dinlemeye başlamıştım. allak bullak olmuştum. hiçbir şey düşünemiyorum bu albüm ile ilgili.
hayatımda duyduğum profesyonel biri tarafından yapılmış en kötü metal albümü olabilir, insan neden böyle bir şeyi yayınlar anlamıyorum. özellikle vokaller cidden rahatsız edici. diğer albümler demolar da oldukça kötüydü.
İşin ilginç yanı hakikaten 90 larda bu adam ne müzikler dinleyip ne kafalar yaşıyormuş.adamın müzik zevki hala da değişmemiş.biz 90 ların sonlarına doğru bu herifleri dinleyip,ormanda mir mağarada yaşadıklarını ve black metalden başka hiç bi halt dinlemediklerini sanıyorduk.Bizim bebeliğimiz tabi ki… sürprizlerle dolusunuz Mr.Nagell