Çalıyor ama çalışıyor: Kundaklama, cinayet, ırkçılık, tecavüz, aile içi şiddet ve adam dövmenin ardından, NACHTMYSTIUM sayesinde dolandırıcılık da black metal suç portföyündeki yerini alıyor.
2000 yılında kariyerine son derece çiğ sound’lu, corpsepaint’li standart bir black metal grubu olarak başlayan NACHTMYSTIUM, 2004’te çıkardığı “Eulogy IV” EP’si ile ilk kez sonradan bildiğimiz NACHTMYSTIUM’un adımlarını atmaya başlamıştı. Müzikteki saykodelik izler, çiğ sound’dan daha maceracı bir anlayışa geçiş ve diğer birtakım fikirlerle NACHTMYSTIUM, özellikle WEAKLING’in dağılmasının ardından USBM’nin aradığı kan olma potansiyeliyle esas yolculuğuna başlamıştı.
2006’da çıkan “Instinct: Decay”de NACHTMYSTIUM’u tam anlamıyla kendine güvenli, çıktığı bu vizyoner yola daha da hâkim bir hüviyette görmüştük. İnovatif ve cesur bir yaklaşımla ortaya çıkarılan albüm, underground ortamlarda ses getirmiş ve NACHTMYSTIUM isminin daha çok kişi tarafından duyulmasını sağlamıştı. Grup o albümle birlikte müziğini hem icra hem de işlenen temalar olarak black metalin klişelerinden sıyırma yoluna gitmiş, daha öznel bir yaklaşım benimsemiş ve işlenen temalarla bağlantılı olarak kimilerinin empati kurmaktan çekinmeyeceği bir müzik ortaya koymuştu.
Her iki senede bir düzenli olarak albüm çıkarmaya kararlı olan grup, 2008’de çıkardığı “Assassins: Black Meddle Pt. I” ile ilk gerçek patlamasını yapmış ve bir anda underground USBM’nin en ilgi çeken oluşumlarından birine dönüşmüştü. Blake Judd o albümle birlikte black metal kalabalığının büyük çoğunluğundan farklı çalışan bir kafası olduğunu göstermişti. Bazıları albümü çöp olarak niteleyip 0 puan verirken, kimileri ise NACHTMYSTIUM’un black metali ileri ittiğini, yeniden şekillendirdiğini söyleyip albüme tam puanlar vermişti.
Blake’in vizyonunun dönemsel veya tesadüfi olmadığı, bir sonraki “Addicts: Black Meddle Pt. II” ile kanıtlanmış olsa da gerek müzikten gerekse işlenen temalardan Blake’in bu müziği yaratırken birtakım destekler aldığı da açık şekilde hissediliyordu. NACHTMYSTIUM belki kısa vadede bu desteklerin faydasını görüyor ve kalabalıktan ayrı duran orijinal bir müzik yapıyordu, ancak sonradan tanık olacağımız üzere aslında bir yandan da geleceğini yok etmeye doğru gidecek yolun taşlarını döşüyordu.
Sonrasında çıkan üç albümü ve “Resilient” EP’sini içeren altı yıllık dönem, Blake Judd’ın metal dünyasının en nefret edilen insanlarından birine dönüşmesini sağlayan çok sıkıntılı, adli vakalarla dolu, grubun tüm itibarının yok olduğu bir süreçti. Blake Judd o vizyoner müzisyen kimliğinden çıkmış ve bir anda dalga konusu, nefret objesi, utanç vesikası hâline gelmişti.
İşte “Blight Privilege”a giden yol da burada başlamış oldu. Blake o kadar olumsuz, o kadar dezavantajlı, o kadar kariyer sıfırlayan bir noktadaydı ki, kaybedecek hiçbir şeyinin olmadığının bilinciyle, belli ki bunun son şansı olduğunun farkındalığıyla, tüm yeteneğini herkesi terse yatıracak bir albüme dökmek istedi. Bu yüzden “Blight Privilege” sadece bir “her şeyi batırdım ama neyse ki yeniden başlamamı sağlayacak yeteneklerim var” albümü değil. Bu yüzden “Blight Privilege”, bunca rezilliğe rağmen NACHTMYSTIUM’la çalıştığı için itibarını zedeleme riskine giren, herkes sırtını dönerken kendisine bir şans daha veren müzik şirketinin gönlünü hoş tutma amacıyla yazılmış bir albüm değil.
Yapılanları, Blake’in yıllar süren saçmalıklarını, işlediği suçları görmezden gelmeden, ancak kılavuz da istemeyen köyün ışığında söyleyebilirim ki, “Blight Privilege” tam anlamıyla, özbeöz black metal duruşu eşliğinde çıkarılmış bir albüm. Müzikal olarak grubun önceki albümleri kadar maceracı, deneysel, saykodelik değil; bilakis pek çok açıdan epey lineer bir anlayışta. Ancak albümün hem müzikal hem de şarkı sözleri bakımından takındığı pişmanlıktan uzak, özür dilemeyi asla düşünmeyen, kariyer ve itibar katili onca eyleme rağmen hâlâ bıyık altından tebessüm edebilen tavrı, cehennem alevlerinin, kanatlı iblislerin, kutsal kitapların çok daha ötesine geçen; gerçek, yaşanmış, yaşanmakta olan ve en önemlisi de son derece insani bir orta parmak olarak black metalin bu utanmaz, üste çıkan, güçsüz gözükmeyi reddeden duruşu adına gerçekten de numunelik bir örnek.
Tabii buradaki en önemli şey, NACHTMYSTIUM’un altı doldurulmadığında yavşaklığa, içi boş bir pişkinliğe gidecek bu duruşu kariyerindeki en tutkulu, iştahlı şarkılardan bazılarıyla beslemeyi başarmış olması. “Blight Privilege” albümün bu şekilde biçimlenmesini sağlayan diğer tüm unsurları silip atsak, NACTMYSTIUM’u sarmalayan olumsuzlukları yok saysak bile kendi adına yine çok tutkulu ve hevesli bir albüm. Parasını aldığı sweatshirt’leri göndermediği için değil elbet, ama müzikal anlamdaki bu meydan okumayı yapabildiği için Blake’i takdir etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Evet hırsız, evet dolandırıcı, evet torbacı, hatta daha fazlası. Ama bu geri dönüş özelinde, kendinden beklenenin de üstüne çıkmayı başaran bir sanatçı.
Black metal tarihinin yolları yakılan kiliseler, işlenen cinayetler, mahkeme salonlarındaki tebessümlerle örülü… Bu yüzden de sadece güncel olması ve parasal konulara dayanması sebebiyle Blake Judd’ı doksanlarda yapılanları unuturcasına çarmıha gelmek çok anlamsız. Elbette ki yaptıklarını mazur görecek, hırsız ve dolandırıcı olduğunu unutacak değiliz. Ancak black metali çevreleyen ve varlıklarıyla bu müziğin şekillenmesinde rol oynayan müzik dışı olumsuzluklar, burada da yine bir grubun yeniden doğmasına ve çok iyi bir geri dönüşle pek çoklarını susturmasına vesile oluyor. “Blight Privilege” NACHTMYSTIUM’un en iyi albümlerinden biri ve şüphesiz ki kimi dinleyicilerin yıl sonu listesini de süsleyecektir.
Yazımızı bir NACHTMYSTIUM klibinin altındaki yorum ve ona verilen cevapla noktalayalım:
“Nasıl oluyor da insanlar bu sahtekârla hâlâ iş yapabiliyor ve onu destekleyebiliyor?”
- Çok iyi müzik yaptığı için.
Ya kapaktaki surat son yıllarda çıkarılmış bir firavuna ya da o tarz bir şeye ait sanırım. Tutankhamun değil ama o tarz birini anımsatıyor. Çok tanıdık bir yüz, kesin gördüm bir yerlerde.
Haber altına yazdığım yorumu buraya da kopyalıyorum.
“Takip ettiğim, bildiğim bir grup değildi. Bakaym neymiş diye açtım son albümü ve hayretler içerisinde dinledim. Senenin en büyük sürprizi oldu. Sıfır beklenti ile bilmediğin bir grubun albümünü açıyorsun ve muazzam bir müzik ile karşılaşıyorsun. Bana bunlarla gelin. Para lazımsa iban gönder, hak ettin.”
Bunun haricinde albüm bu sene dinlediğim en iyi parçalardan bazılarını içinde barındırıyor:
Survivor’s remorse
A slow decay
Blight privilege (deliriyorum)
Masa başı işleri için de apayrı övgüyü hak eden muazzam bir iş.
Ya kapaktaki surat son yıllarda çıkarılmış bir firavuna ya da o tarz bir şeye ait sanırım. Tutankhamun değil ama o tarz birini anımsatıyor. Çok tanıdık bir yüz, kesin gördüm bir yerlerde.
Bilen var mı?
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, https://arkeofili.com/misir-firavunu-ii-ramsesin-mumyasi/ bu olabilir mi?
07.11.2024
@bombenhagel, aynen ya, bence kapaktaki surat buna ait.
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, ölülerin gömülüp daha sonra ritüel gereği geri çıkarıldığı bir kabile vardı sanırım onların mumyalarından bir tanesi bu
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, Seti olabilir mi?
07.11.2024
@hysteresis, @Necrobutcher, bence bombenhagel’in verdiği linkteki Ramses’e çok benziyor.
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, verdigim linkte süreyi 01:54:24’e çekmeni rica ediyorum, sonra yorumunu alayım.
https://youtube.com/watch?v=5SIbkuuQlFw&si=gGdeteG6RsZxqqwH
07.11.2024
@P L A G U E, atma şöyle pis pis şeyler ya
07.11.2024
@P L A G U E, EP kapağı olur bundan da.
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, şu dalyarağı mirrorlarsan eğer baya benziyo https://www.instagram.com/bilimileyolculuk/p/C7G7IartRLH/
07.11.2024
@Cerca C., aynen bu işte.
07.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, baba oğul birbirine benzer :)
07.11.2024
@hysteresis, ahah
Haber altına yazdığım yorumu buraya da kopyalıyorum.
“Takip ettiğim, bildiğim bir grup değildi. Bakaym neymiş diye açtım son albümü ve hayretler içerisinde dinledim. Senenin en büyük sürprizi oldu. Sıfır beklenti ile bilmediğin bir grubun albümünü açıyorsun ve muazzam bir müzik ile karşılaşıyorsun. Bana bunlarla gelin. Para lazımsa iban gönder, hak ettin.”
Bunun haricinde albüm bu sene dinlediğim en iyi parçalardan bazılarını içinde barındırıyor:
Survivor’s remorse
A slow decay
Blight privilege (deliriyorum)
Masa başı işleri için de apayrı övgüyü hak eden muazzam bir iş.
A slow decay beni keyiften karı gibi oynatıyo