“Allah yok. Bu saatten sonra bu mahallenin Allah’ı benim. Allah benim lan bu saatten sonra, Allah yok. Bu saatten sonra bu mahallede Allah benim. Bu mahallenin Allah’ı benim bu saatten sonra. Bu mahallenin Allah’ı benim.”
Son yılların belki de en iyi ilk çıkış albümüyle hayatıma giren, Oklahoma’nın manyakları Chat Pile, geçen iki yılda adeta şarap gibi olgunlaştı. Başlarda “God’s Country“nin çok iyi olduğunu düşünmüş fakat Daughters’ın başyapıtı ve bana göre 2010’ların en önemli albümlerinden birisi olan “You Won’t Get What You Want”a biraz fazla benzer bulmuştum. Fakat sonrasında aslında Daughters’a o kadar da benzemediğini düşünmeye başladım.
Evet, Chat Pile da vokalleri aracılığıyla manik depresif ve kendisinden başka her şeyden nefret eden bir ruh hâlini dinleyiciye yansıtıyor. Fakat dinledikçe anlaşılan bazı nüanslar belirginleşiyor. Daughters vokalisti Alexis Marshall şüphesiz, deli bir orospu evladıydı ve Chat Pile vokalisti Raygun da benzer bir karaktere dair izler taşıyor. Dinledikçe kendisinin Alexis Marshall’dan etkilendiği fikrini kısmen reddetmemiş olsam da kendisinin gerçekten bir deli olduğuna ama orospu çocuğu olmadığına kanaat getirdim.
Sözleri deştikçe aslında çok kişisel konular işlediğini, hatta sadece çok ufak bir kitlenin anlayabileceği konulardan bahsettiğini fark ettim. Mesela “Slaughterhouse”da yakınlarında çevrelerinde yaşanan bir cinayet olayından esinlenirken bunu dinleyiciyi yabancılaştırmayacak bir şekilde yapabiliyor oluşu samimiyetini kanıtlıyordu. Vokalleri bir kenara bırakırsak da Chat Pile’in Daughters’tan kaptığı bazı numaralar vardı elbette.
Özellikle tür bazında tıpkı Daughters gibi Noise Rock ve Industrial Rock etkilerinin sıkça görülmesi söz konusuydu fakat Chat Pile müzikal olarak bana kalırsa Godflesh’ten “A World Lit Only by Fire”a daha yakın bir noktada duruyor. Tekdüze bir ritme kitlenen besteler ve mekanik davullar ile kendine farklı ilhamlar alarak daha orijinal olmayı başarıyor.
Bunların hepsi bir yana, bence Chat Pile’i özel ve heyecan verici kılan yegâne şey müzikleri aracılığıyla dinleyiciyi, dehşet verici derecede detaylı ve mide bulandırabilen sahnelerle yüzleştirmesi. Üstelik bunu yaparken de ses efektleri, sample’lar ya da betimlemeler kullanmıyorlar. Örneğin “grimace_smoking_weed”de sadece kaotik enstrümanlar ve tiyatral sunulan sözler aracılığıyla tüylerinizi ürpertecek, rahatsız sahneleri gözünüzde canlandırmanızı sağlayabiliyor. Ayrıca içten söz yazarlığı ve samimi vokal performansıyla Raygun’ın sergilediği mayışık ya da çılgın hareketleri tahmin edebiliyorsunuz.
Cool World’de ise bazı işlerin değiştiğini görebiliyoruz. Raygun’ın vokal repertuvarını geliştirdiği açık olsa da ortaya daha kolektif bir iş çıkması adına kendini bir adım geri plana attığını ve diğer elemanların biraz daha doygun performanslar ortaya koyduğunu görüyoruz. Nu-metal revival hissiyatında Korn esintili bas kullanımı; reverb’lerden fazlasıyla nimetlenen, yer yer shoegaze, yer yer ise gothic rock sularında yüzen gitarlar ile farklı türlere göz kırparak müzikal olgunluk gösteriyor olmaları sevindirici.
Enstrüman kullanımlarındaki en ciddi değişiklik ise belki de davullarla ortaya çıkıyor. Cap’n Ron bu albümde daha güçlü groove’lar ile karşımıza çıkarken zaman zaman ikiz pedal kullanımı ve blast-beat gibi janr bazında gruptan beklenmedik atraksiyonlara giriyor. Aynı zamanda stok endüstriyel trampet tonundan kurtulduğu gibi çok ilginç bir bas davul tonuyla grubun karakteristik yönünü güçlendiriyor.
Albümün en can alıcı noktası ise işlenen temalar. Daha önce de politik mesajlar veren grup, bu sefer minimal ve vurucu söz yazarlığı geleneğini bozmadan daha derin ve daha can alıcı noktalara parmak basabiliyor. “Funny Man” ve “Milk of Human Kindness” ile yakın coğrafyalarındaki problemlere değinirken, Shame ile Filistin’de olanlara değinerek suratınızda bir burukluk bırakıyorlar.
Savaş karşıtı söylemlerin söz konusu olmadığı “Tape” ve “Masc” gibi şarkılarda ise yine “Cool World” adına yakışır bir şekilde toplumda biz insanların ne kadar havalı ve cana yakın olduğundan bahsediyorlar (!)
Kariyerini kendinden emin adımlarla inşa eden Chat Pile belki Cool World’de “Dallas Beltway” ve “grimace_smoking_weed” etkileyiciliğinde şarkılarla karşımıza çıkamıyor fakat eriştikleri olgunluk ve tutarlılık ziyadesiyle kendilerini aşmakla kalmıyorlar ve senenin en iyi albümlerinden birine imza atıyorlar. Chat Pile’in özellikle bu başyapıt sayesinde, yakın gelecekte çıkış yapacak gruplara ilham kaynağı olacağını öngörüyorum. Cool World’ü, müzikte sınır tanımayan ve ucubeliği hoş karşılayabilen herkese şiddetle tavsiye ediyorum.
Eline sağlık. Herkese göre olmayan çok özel bir grup Chat Pile. Cidden başka kafada adamlar. God’s Country fazlasıyla iyi bir ilk albümdü ama bu albümde onun da üstüne çıkmışlar. Birbirinin aynısı 19283216 tane grubun olduğu bir ortamda büyük oranda özgün ve ilham verici olmayı başarıyorlar.
Eline sağlık. Herkese göre olmayan çok özel bir grup Chat Pile. Cidden başka kafada adamlar. God’s Country fazlasıyla iyi bir ilk albümdü ama bu albümde onun da üstüne çıkmışlar. Birbirinin aynısı 19283216 tane grubun olduğu bir ortamda büyük oranda özgün ve ilham verici olmayı başarıyorlar.
Sohbet yığını yapacağını yapmış, çok sağlam bir albüm. Eline sağlık.
Hiç tarzım olmayan bir müzik olmasına rağmen çıktığından beri bayılarak dinliyorum