Drudkh “Estrangement”tan sonra “Microcosmos” ve “Handful of Stars” albümleriyle o dönemin revaçta olan post-black çılgınlığından etkilenmişti.”Handful of Stars”da daha belirgin şekilde duyulan bu post havalar, Drudkh’un çok da takılmadığı deneysel alanlara bulaşması, derken her ne kadar güzel bir albüm olsa da “Handful of Stars”ın ardından Drudkh’u birçoklarının gözünde bir “acaba?” noktasına evriltmişti. Nitekim 2011’de Neige ile Old Silver Key adı altında bir shoegaze albümü yapmaları da endişeleri artırmıştı.
Ama ardından Drudkh, belki de o döneme kadarki en sert albümünü kazık gibi ortaya koyarak “ben ölmedim ulan” demiş ve sahalara geri dönmüştü. Şarkı isimleri, albüm kapağı ve şarkılarıyla tam manasıyla bir köklere dönüş sinyali olan “Eternal Turn of the Wheel” Drudkh albümleri içerisindeki karakterine göre “The Swan Road” ve “Blood in Our Wells“e en yakın duran albüm. Nitekim bu üç albümde Drudkh enstrümantasyon olarak en sert işlerini yapıyor. Yine de “Eternal Turn of the Wheel” diğer albümlere göre bariz bir şekilde sert, daha direkt ve de bu albümde folk/pagan melodilerinden ve yerel çalgılardan faydalanılmıyor.
Albüm introyu saymazsak 4 şarkıdan oluşuyor. Bu şarkılar sırasıyla Mart, Ağustos, Ekim ve Aralık aylarını temsil ediyor. Bu bakımdan da albümün ismi bir bakıma dünyanın dönmesine, mevsimlerin tekrarlanmasına bir gönderme olarak görünüyor. Şarkılar hem sözel hem de atmosferik olarak temsil ettikleri mevsimi yansıtıyorlar. Mesela Ağustos’u temsil eden 3. şarkıda cırcır böceği sesleri, Ekim’i temsil eden 4. şarkıda sıcak diyarlara göç eden turnaların sesi, Aralık’ı temsil eden son şarkıda ise kar yağışı ve tipi sesleri atmosfere harika katkılar yapıyor.
“Eternal Turn of the Wheel” Drudkh diskografisinin en iyi albümlerinden biri olmasına rağmen, en önemli engel olarak gereksiz diyebileceğim intronun albümün geri kalanıyla alakasız olması sayılabilir. Yine de albümün son şarkının sonundaki rüzgâr sesinin aynı zamanda albümün açılışını da yapıyor olması, albüm adına güzel bir gönderme olmuş.
Şarkılar genelde yüksek tempolu gidiyor. Klavye kullanımı yer yer öne çıksa da ekseriyetle arka planda duyuyoruz. Bas gitarlar ise zannımca albümün parlayan yıldızı. Miks bas gitarın harika duyulmasına yardımcı olmuş, bas gitar ise yer yer lead gitardan rol çalacak düzeyde kullanılarak bu durumu taçlandırmış. Gitarlar albümde büyük oranda bir ses duvarı olarak kullanılmış. Mesela “Blood in Our Wells”deki gibi bir solo kullanımı bu albümde yok. “Farewell to Autumn’s Sorrowful Birds” gitar kullanımı konusunda albümde en çok öne çıkan şarkı desem yanılmış olmam. Akustik gitar kullanımı da şarkıların nefes almasında önemli bir rol oynuyor. Bu noktada özellikle “When Gods Leaves Their Emerald Halls”un harika akustik kısmını söylemeden geçmemek gerek.
Pek tabii diğer Drudkh albümleri gibi bu albüm de büyük ölçüde enstrümantal olsa da Thurios bu albümde bence Drudkh diskografisi içerisindeki en güzel vokal performansını sergilemiş. Yıllar boyunca farklı albümlerde farklı tarzlarda vokaller kullanan Thurios, bu albümle birlikte sonraki Drudkh albümlerinde de baskın şekilde kullandığı bir vokal karakterini getirmiş.
Sonuç olarak “Eternal Turn of the Wheel”, her ne kadar çok sevsem de Drudkh’un o döneme kadar yaptığı en yalın, en dolambaçsız ve düz albüm olmasına rağmen yine de en sevdiğim ikinci ve en çok dinlediğim Drudkh albümü olarak temizinden bir 7’yi hak ediyor.
Kadro Krechet: Bas, klavye
Vlad: Davul, klavye
Roman Saenko: Gitar, bas
Thurios: Vokal, klavye
Şarkılar 1. Eternal Circle
2. Breath of Cold Black Soil (March)
3. When Gods Leave Their Emerald Halls (August)
4. Farewell to Autumn's Sorrowfull Birds (October)
5. Night Woven of Snow, Winds and Grey-haired Stars (December)
Eline sağlık. Sitedeki Drudkh açıkları yavaş yavaş kapanıyor.
12.10.2024
@Ahmet Saraçoğlu, The Swan Roadi 2 aydır yazmaya çalışıyorum,yazamıyorum