1987’de fişi çektikten sonra 2013’te ortamlara geri dönen, hatta müthiş şekilde dönen İngiliz heavy metal grubu SATAN “Life Sentence”le nefis bir açılış yapmış, 2015’teki “Atom by Atom”la zamanın ruhunu da yakalayarak kendine yeni nesil bir kitle edinmiş, “Cruel Magic” ve “Earth Infernal”la da tutarlı bir süreç izlemişti.
Bu durum aslında öyle çok da kolay bir şey değil. İlk albümdeki kadroyla bunca yıl aradan sonra o iştahı, heyecanı yeniden yakalamak ve yüzeysel olmayan, “miş gibi” yapmayan, samimi bir karakterle kaldığın yerden devam etmek cidden büyük bir olay.
Önceden bir albüm çıkarmamış olmasına rağmen, seksenlerde çıkardığı birtakım demoların ardından ortadan kaybolan ve 21 yıl sonra geri dönen HELL de yakın dönemde tekrardan faaliyete geçmiş ve herkesçe beğenilen bir albüm çıkarmıştı, buna rağmen, kadroyu bazı taze kanlarla beslemelerine rağmen onlar sadece iki albümle sınırlı kalmış ve tekrardan karanlığa gömülmüşlerdi.
Bu açıdan bakınca SATAN’ı kutlamak lazım. İyi besteler, albüm kapaklarından görülen görsel bir tutarlılık ve son 11 yıldır devam eden başarılı bir ikinci bahar.
Her şey böyle standart bir düzlemde giderken, grup belli ki bu noktada birtakım değişikliklere gitme ihtiyacı duymuş.
Aslında tarz olarak herhangi bir deneysellik, değişim, macera gerektirmeyen bir iş yapıyorlar ve benzer albümler çıkarmaları durumunda pek kimsenin şikâyet edeceğini de tahmin etmiyorum. Ne var ki SATAN bir şeyleri kırıp farklı bir yola girmek istemiş olacak ki yeni albümü “Songs in Crimson”da farklı bir şey denemiş. Bestesel değil, kadrosal değil, yaklaşımsal değil.
Prodüksiyonsal.
“Songs in Crimson” önceki dört SATAN albümünün prodüksiyonuyla yayınlansaydı muhtemelen yine “şöyle güzel böyle güzel” tarzı yorumlar alacak ve herhangi bir ikinci dönem SATAN albümü olarak tarihteki yerini alacaktı. Şarkılar yine sağlam, rifler yine cayır cayır, genel hava yine alışık olunan SATAN karakterinde. Ne var ki albümde öyle bir prodüksiyon var ki, başlıkta bahsettiğim durumu ciddi anlamda masaya yatırma ihtiyacı yaratıyor. Albüm, her ne kadar yine aynı masa başı ekibinin elinden çıkmış olsa da, aşırı derecede çiğ ve çıplak bir sound’a sahip. Bu tam bir renkler zevkler durumu. Bazıları albümün bu radikal özelliğini çok çekici bulabilir, nostaljik bulabilir, “aga retro başka ya” diyebilir, ancak bir kesim de albümü neredeyse dinlenemez ya da en azından zor dinlenir dahi bulabilir.
Kendi adıma konuşursam, beklediğim SATAN prodüksiyonunu görmediğimden ilk dinlemede biraz yadırgadığımı, acaba albüme ısınamayacak mıyım diye düşündüğümü söylemeliyim. Sonuçta biz de boş değiliz; cami tuvaletinde hela takunyasıyla kaydedilen black metal albümlerini, zurnadan hallice gitarların olduğu ultra old-school heavy metal albümlerini biz de yıllardır ağzımıza yüzümüze sürüyoruz. Ancak böyle bir şey beklemeyince, insan en başta bir bocalayabiliyor.
“St. Anger”ı ilk kez açtığınızda ağzınıza gelen mide suyunu düşünün; o kadar değil ama sürpriz olduğu da kesin.
Prodüksiyon dışında SATAN yine “yaşlı tutkusu”nu “Songs in Crimson”da da hissettirmeyi, Brian Ross’la kendine hayran bırakmayı, yanar döner rif ve lead’lerle adamı metale doyurmayı başarıyor. Dolayısıyla bir albüme bakışınızda prodüksiyon sizin için alt sıralardaysa, zaten albümü çok büyük ihtimalle beğenirsiniz. Sonuçta SATAN, nasıl kötü olabilir ki?
Not: Böylesi çiğ ve old-school’luktan geberen bir prodüksiyonla çıkıp AI klip yapmak, evet maliyet odaklı olduğunun farkındayım ama yine de eğreti duruyor, bir tık sırıtıyor.
Kadro Brian Ross: Vokal
Russ Tippins: Gitar
Steve Ramsey: Gitar
Graeme English: Bas
Sean Taylor: Davul
Şarkılar 1. Frantic Zero
2. Era (The Day Will Come)
3. Whore of Babylon
4. Sacramental Rites
5. Martyrdom
6. Turn the Tide
7. Captives
8. Curse in Disguise
9. Truth Bullet
10. Deadly Crimson
Valla ben son yıllarda yapılan, özellikle Andy Sneap’in başını çektiği o çok cilalı prodüksiyondan baydığım için biraz olsun farklı bir şeyler duymak iyi hissettirdi. Aynı durum King Gizzard’ın Infest The Rats Nest ve PetroDragonic Apocalypse albümlerinde de geçerli.
@şeyh hulud, ortak noktaları belli ölçülerde Art Deco gibi. En azından Imperial ve Ghost zaten öyle, diğerlerinde de “kötücül mimari” havası var muhtemelen kapaklardan dolayı.
Ai klibini de müziğini de kapağını da sikicem. Nefret ediyorum bildiğin. Ben de kullanıyorum kullandım şarkı yapmak için falan ama tamamen eğlence amaçlı. Ciddi ciddi bi grubun sanatının herhangi bi boyutuna ai dahil etmesi bana korkunç geliyor.
Onun dışında prodüksiyon bence sololar dışında iyi, sololarda yüzüm fena ekşidi hahah
Masa başında oturup bir şeyler dinlerken, şarkıların temposuna parmaklarımı masaya vurarken eşlik ederim. İşte o vuruşlarda masadan çıkan ses, bu albümdeki altolardan daha iyi tınlıyor emin olabilirsiniz.
Valla ben son yıllarda yapılan, özellikle Andy Sneap’in başını çektiği o çok cilalı prodüksiyondan baydığım için biraz olsun farklı bir şeyler duymak iyi hissettirdi. Aynı durum King Gizzard’ın Infest The Rats Nest ve PetroDragonic Apocalypse albümlerinde de geçerli.
Satanik kapitalizm temalı albüm kapakları arttı son yıllarda
25.09.2024
Satan – Songs in Crimson
Imperial Triumphant – Alphaville
Deathspell Omega – The Furnaces of Palingenesia
Ghost – Meliora, Impera
Aklıma şimdilik bunlar geldi. Atmosfer olarak hepsi aynı hissi veriyor.
25.09.2024
@şeyh hulud, ortak noktaları belli ölçülerde Art Deco gibi. En azından Imperial ve Ghost zaten öyle, diğerlerinde de “kötücül mimari” havası var muhtemelen kapaklardan dolayı.
Ai klibini de müziğini de kapağını da sikicem. Nefret ediyorum bildiğin. Ben de kullanıyorum kullandım şarkı yapmak için falan ama tamamen eğlence amaçlı. Ciddi ciddi bi grubun sanatının herhangi bi boyutuna ai dahil etmesi bana korkunç geliyor.
Onun dışında prodüksiyon bence sololar dışında iyi, sololarda yüzüm fena ekşidi hahah
Masa başında oturup bir şeyler dinlerken, şarkıların temposuna parmaklarımı masaya vurarken eşlik ederim. İşte o vuruşlarda masadan çıkan ses, bu albümdeki altolardan daha iyi tınlıyor emin olabilirsiniz.