“En sevdiğin gitarist kim?” diye sorulduğunda “Tony Iommi” ve “Jimi Hendrix” gibi bariz isimler dışında aklıma gelen ilk kişi belki de Matt Pike. Sleep ve High on Fire ile yaptığı onca albümün hepsini en azından bir hayli severek dinlediğim, yan projelerinden de az çok tatmin olduğum bir isim kendisi. Yazdığı riff’lerin etkileyiciliği bir yana, bestelerinin oturaklılığı ve yanındaki müzisyenlere alan bırakma becerisiyle saygı duyduğum bir isim olmuştur. Bu sebeple de “Cometh the Storm” bu sene en çok beklediğim albümlerden birisiydi.
“Burning Down”ı ilk dinleyişimle Sleep dönemlerine fazla benzetip, yeterince ilginç bulmamıştım. Sonrasında ise şarkı isimlerini görünce beklentimi bir hayli düşürmüştüm. “De Vermis Mysteriis” ile işledikleri alengirli ve mistik konseptten, Luminiferous ve Electric Messiah’da ise Robert W. Chambers’ın “The King in Yellow”undan beslendikten sonra “Lambsbread”, “The Beating” ve “Tough Guy” gibi şarkı isimleri görünce “Bu ne lan?” demiştim. High on Fire’ın mistik konseptleri ele alması hoşuma gidiyordu ve konseptin dümdüz cigara ve zorbalığa kayması beni üzmüştü.
Yetmezmiş gibi grubu Matt Pike ile beraber kuran Des Kensel gruptan ayrılmıştı. Coady Willis her ne kadar harika bir seçim olsa da Des kadar iyi olmayacağını düşünmüştüm. Yavaş yavaş en zayıf High on Fire albümünü dinleyeceğime ikna oluyordum. Ne mutlu bana yanılmışım. “Cometh the Storm” leziz bir albüm. Yer yer daha yüzeysel konuları ele alıyor olmaları, son albümleri “Electric Messiah”ın en epik işleri olmasından ve 6 yıllık bir aradan sonra beliren deşarj ihtiyaçlarından kaynaklanıyormuş. Coady Willis ise albüme adını veren şarkıdan görülebileceği üzere en az Des Kensel kadar iyi bir performans sergiliyormuş.
“Cometh the Storm”, dinleyiciyi inişli çıkışlı temposuyla alaşağı eden ve kulaklarından testosteron enjekte eden bir erkeklik propagandası. Albüm High on Fire’dan duymak isteyeceğiniz her şeye sahip. Ezici riff’lerden tutun bam güm patlayan davullara, Orta Doğu esintilerinden tutun yıpratan hardcore müziğe kadar her şeyi önünüze sunuyor ve siz de afiyetle tüketmek mecburiyetinde kalıyorsunuz. Yoksa Matt Pike sizi siker!
High on Fire 9. albümüyle türü yeniden icat etmese de kendini elinden geldiğince yeniliyor. Neşet Ertaş’ın “Yolcu” parçasından etkilendiği bariz olan “Karanlık Yol” ve beste yapısıyla ilgi çeken “Lambsbread” ile “Death Is This Communion”a kıyasla daha spesifik coğrafyaları, daha olgun bir şekilde müziğine ilham kaynağı olarak alıyor. Keza “Trismegistus” adlı parçada da benzer esintiler gözlemlenebiliyor.
Müziğin kendini yenilemediği noktalarda ise grup en iyi performansını ortaya koymaya özen gösteriyor. Açılışıyla “Dopesmoker“a göz kırpan “Darker Fleece”le kariyerlerinin en iyi albüm kapanışına imza atarken “The Beating” ile diskografilerindeki en eğlenceli hardcore punk şarkısını bonkörce dinleyiciye ikram ediyorlar. Fakat itiraf etmek gerek, albüm High on Fire’a dair her şeye ev sahipliği yaparken, süre ilerledikçe o kadar da etkileyici olmayan şarkılarla karşımıza çıkabiliyor. O da nazar boncuğu olsun.
Albüme dair parmak basmam gereken bir başka konu ise Kurt Ballou. Kendisinin, çalıştığı grupları 1-2 basamak yukarı çektiği aşikar. Nails, Russian Circles, Kvelertak ve diğerleri, adamın her işi enfes oluyor ki Converge’den bahsetmiyorum bile, o çok ayrı bir olay. Gruplar da memnun olacaklar ki bir kere çalışmaya başladılar mı adamın peşini bırakmıyorlar, 3-4 albüm kendisiyle çalışıyorlar. Ballou, son 3 albümüyle hali hazırda yüksek standartlara sahip olan High on Fire’ı, gelişen teknolojiyle bir adım daha ileri taşıyor, kalp ritminizi sarsan davullar ve lavdan çıkmış gibi tınlayan gitarlarla sound açısından kariyerlerinin en cazibeli albümlerini yapmalarını sağlıyor.
“Cometh the Storm” grubun kendini hatırı sayılır miktarda yenilemeye çalıştığı, elinden geldiğince en iyi işini ortaya koymak için uğraştığı bir çalışma. Belki grubun en iyi işlerinden birisi değil fakat en zayıfı olmaktan da çok uzak. Ayrıca Sleep de dâhil olacak şekilde 12 albümden sonra Matt Pike’ın hâlâ bu kalitede iş çıkartabiliyor olması fazlasıyla saygıyı hak ediyor.
Kadro Matt Pike: Vokal, gitar
Jeff Matz: Bas
Coady Willis: Davul
Konuk:
Rich Doucette Dilruba (5)
Şarkılar 1. Lambsbread
2. Burning Down
3. Trismegistus
4. Cometh the Storm
5. Karanlık Yol
6. Sol's Golden Curse
7. The Beating
8. Tough Guy
9. Lightning Beard
10. Hunting Shadows
11. Darker Fleece
Matt Pike açık ara en çok sevdiğim ve en çok etkilendiğim bir iki gitaristten biri, adamın yan projeleri dahil her şeyini dinliyorum, sevmediğim şarkısı, riffi, solosu yok gibi bir şey. Metal dünyasındaki en özgün gitaristlerden biri bence. Bambaşka bi gitar kullanımı var.
Konsept konusunda yarı yarıya katılıyorum, adam saçma sapan komplo teorilerine, bigfoota falan inanan ortalama bi abdli kafasında olduğu için fiction ya da gerçek bu tarz teoriler olsun antik medeniyetler uzaylılar halüsinatif madde abuse etmek gibi konular olsun işlemeyi çok seviyor, benim de çok hoşuma gidiyor önceki albümlerin konseptleri ama bu albümde bi değişiklik olmasını da yadırgamadım açıkçası, buradaki sözler bu albümle daha uyumlu. Hayvan gibi, bayır domuzu gibi, kamyon gibi albüm. Bütün elemanların kendini farklı şekillerde zorladığı, grubun en ezici, en sikerten albümü. Des Kensel gittikten sonra ben de korkmuştum ama Coady Willis baya iyi kotarmış albümü. Electric Messiah’tan daha çok sevdim ben. Şarkı isimlerini okuyunca ilk defa sevindim hatta kesin böyle olur diye hahaha. Daha direkt, daha saldırgan bi albüm olmuş, grubun en iyi parçalarından bazıları var bence. Çıktığından beri her gün en az bir parçasını dinlemediğim gün olmadı, en sevdiğim albümleri arasına girdi çoktan. Prodüksiyon ve enstrümanların tonları çok iyi, Matt Pike’ın vokalini en çok zorladığı, en çok bağırdığı albüm, en uzun ve yırtıcı sololar bu albümde vs vs önceki işlerden ayrılan daha çok sevdiğim bi çok olay var. Zaten bence boş parça yok albümde. Karanlık Yol diye bildiğin paldır küldür bağlama solo var albümün ortasında :D Başka herhangi bi gruptan bu derecede bi olay görmedim, kafayı yiyorum dinlerken. Onun dışında The Beating’in sonunda kafayı gözü yarıp ortalığı sikip attıktan sonra postmortem + raining blood gibi direkt Tough Guy’a geçip üstünde tepinmeye devam etmesi, Trismegustus’un öküzlüğü ve ikinci yarısında patladığı kısım, Burning Down’ın süründüren riffi, title trackin albüme girişi, hayvan gibi nakaratı ve solosu, Lightning Beard’ın solosunun altındaki bas yürüyüşleri vs her şarkıdan tek tek bahsedebilirim. 9 yerinde bir puan ama benim gözümde 10′luk bi albüm. Beklediğimden çok daha iyi bi geri dönüş oldu.
@eatthegun, genel olarak katılıyorum Hocam. The Beating’in sonuyla birisini pataklamak isterdim, inanılmaz seviyede gaz. Bir de Cometh the Storm’un nakarat riff’inde ve Darker Fleece’in ana riff’inde göğsüm kabarıyor.
Ben ilk dinlediğimde Electric Messiah’ı daha iyi bulmuştum fakat sonradan karşılaştırmak hiç aklıma gelmedi. Sen söyleyince fark ettim ki Cometh the Storm’u daha çok seviyorum.
Albüm sıralamam şu şekilde seninkini de beklerim:
1- De vermis mysteriis
2- Blessed Black Wings
3- Death Is This Communion
4- Cometh the Storm
5- Electric Messiah
6- Luminiferous
7- The Art of Self Defense
8- Surrounded by Thieves
9- Snakes for the Divine
@TanSolo, Cometh the Storm Pike’ın C Standard dışında bi akortta çaldığı (Drop A#) sayılı şarkılardan biri, başka böyle HoF parçası da yok sanırım yanlış hatırlamıyorsam diyeyim de nerd olduğum iyice şey olsun.
Electric Messiah’a da tapıyorum ama bu albüm tempoyu, hayvanlığı hiç düşürmüyor, o biraz daha inişli çıkışlı bi albüm. O yüzden Cometh’i daha üste koyuyorum burun farkıyla. Yoksa daha kötü olduğundan değil hahah. God Of The Godless’ta vokallerin girdiği kısmı ve arkadaki riffi falan ilk duyduğumda sebzeye dönmüştüm.
Albüm sıralaması çok iyi bu arada, De Vermis Mysteriis aşırı underrated kalmış bi albüm, bi bu Snakes’in çektiği nedir yav hahahah.
1- Death is This Communion
2- De Vermis Mysteriis
3- Luminiferous
4- Surrounded By Thieves
5- Cometh the Storm
6- The Art of Self Defense
7- Electric Messiah
8- Blessed Black Wings
9- Snakes for the Divine
@eatthegun, “De Vermis Mysteriis” genel kitle içinde hakkı verilmiş bir albüm olmasa da sıkı High on Fire dinleyicileri neyse ki hakkını veriyor. “Snakes for the Divine”‘ı da oldukça seviyorum aslında. Albüme adını veren şarkı, “Fire, Flood & Plague” ve “Holy Flames of the Firespitter” nefis şarkılar fakat albüm aşırı temiz ve yapay prodüksiyondan muzdarip. Enstrümanlar oyuncak gibi tınlıyor anasını satayım.
Ayrıca hocam, liste çok güzel fakat sormadan edemeyeceğim, “Blessed Black Wings” neden o kadar aşağıda?
@TanSolo, De Vermis Mysteriis konusunda katılıyorum. Grubun attığı en sağlam dayaklardan biri. Snakes’i ben de seviyorum hatta bastard samurai hariç bayılmadığım bi şarkısı yok, ama dediğin gibi çok garip bi prodüksiyon var, bas da çok kısık vs. bir olmamışlık var. Blessed Black Wings’in aşağıda olmasının tek nedeni grubun her albümünün çok iyi olması hahahah. Listeyi bu ara en çok hangilerini dinliyorsam ona göre yaptım açıkçası her ay değişiyor daha sonra yapsam belki iki numara blessed olur. Çok yoğun bi albüm bence, dişini geçiren parçalar da var ama onun dışında çok duygu yoğunluğu olan her zaman açıp dinleyemediğim şarkılar var hep. Kaydın çiğliği olsun vokallerin bazen hiç olmadığı kadar çiğ olduğu kısımlar olsun çok yoğun atmosferi olan bi albüm. O yüzden diğer albümler gibi açayım yardırsın gitsin diyemiyorum her zaman hahaha. Mesela bu yüzden surrounded by thieves’i de üst sıraya koydum. O albümde de çok uğursuz bir atmosfer var ama blessed black wingsteki gibi kederli değil. Yoksa her şarkısına ölüp bittiğim bi albüm. The face of oblivion’ın ikinci yarısını başlatan clean riff, Cometh Down Hessian’ın solodan önceki riffi, title trackte şarkının dinamikleriyle dalga geçer gibi oynamaları ve karanlığı, to cross the bridge’teki manyak ötesi vokaller ve intro, silver back zaten grubun en underrated şarkısı herhalde köpek gibi bir şey, songs of thunder’a hiç girmiyorum her dinlediğimde anksiyete atakları geçiriyorum, muazzam bir şey, tam bi başyapıt bence, her seferinde tüylerim diken diken oluyor
@eatthegun, hocam yorumu görmemişim kusuruma bakma lütfen. Ben Bastard Samurai’ı da severim ama neden sevmediğini anlayabiliyorum. Blessed Black Wings hakkında yorumlarına katılıyorum açıkladığın için sağ ol.
High on Fire sevgimi, özellikle Matt Pike sevgimi bilen bilir. Albüm çıktığından beri dinliyorum, bazen diyorum ki Electric Messiah, bazen diyorum bu albüm. Yok abi işin içinden çıkılacak gibi değil, saldım zaten. Mesela size şöyle bir detay vereyim, bazen playlist aralarında bazı gruplara veya albümlerden birer ikişer parçalar sıkıştırıyorum. Hiç bu albümden bişilere dadanmadım o süre zarfında. Neden peki? Çünkü ortalığı sikertiyor, bu albümden Karanlık yol dahil bir parça açmak demek, albümü full dinlemeden bırakamamak demek. Yani 1 saat gidicek, hatta o 1 saatin de garantisi yok çünkü loopa alırsam zaten ortalık yarrağı yemiştir şüpheniz olmasın. Benzer sebeplerden playliste de eklemiyorum, sıkıntı oluyor.
Albüm işte beni böyle dize getiren, kararında dinlememi emreden, hükmeden bir albüm. Hayvansınız lan, senenin zirveye oynayan işlerinden.
Son günlerde albümü dinliyordum, ben yazacaktım, ama sen benim yazacağımdan daha iyi yazmışsın. Eline sağlık.
24.09.2024
@Ahmet Saraçoğlu, sağ ol. Senden duymak çok anlam ifade ediyor.
Köppek gibi albüm. Sene sonu listelerinde görmemiz gerekir.
Matt Pike açık ara en çok sevdiğim ve en çok etkilendiğim bir iki gitaristten biri, adamın yan projeleri dahil her şeyini dinliyorum, sevmediğim şarkısı, riffi, solosu yok gibi bir şey. Metal dünyasındaki en özgün gitaristlerden biri bence. Bambaşka bi gitar kullanımı var.
Konsept konusunda yarı yarıya katılıyorum, adam saçma sapan komplo teorilerine, bigfoota falan inanan ortalama bi abdli kafasında olduğu için fiction ya da gerçek bu tarz teoriler olsun antik medeniyetler uzaylılar halüsinatif madde abuse etmek gibi konular olsun işlemeyi çok seviyor, benim de çok hoşuma gidiyor önceki albümlerin konseptleri ama bu albümde bi değişiklik olmasını da yadırgamadım açıkçası, buradaki sözler bu albümle daha uyumlu. Hayvan gibi, bayır domuzu gibi, kamyon gibi albüm. Bütün elemanların kendini farklı şekillerde zorladığı, grubun en ezici, en sikerten albümü. Des Kensel gittikten sonra ben de korkmuştum ama Coady Willis baya iyi kotarmış albümü. Electric Messiah’tan daha çok sevdim ben. Şarkı isimlerini okuyunca ilk defa sevindim hatta kesin böyle olur diye hahaha. Daha direkt, daha saldırgan bi albüm olmuş, grubun en iyi parçalarından bazıları var bence. Çıktığından beri her gün en az bir parçasını dinlemediğim gün olmadı, en sevdiğim albümleri arasına girdi çoktan. Prodüksiyon ve enstrümanların tonları çok iyi, Matt Pike’ın vokalini en çok zorladığı, en çok bağırdığı albüm, en uzun ve yırtıcı sololar bu albümde vs vs önceki işlerden ayrılan daha çok sevdiğim bi çok olay var. Zaten bence boş parça yok albümde. Karanlık Yol diye bildiğin paldır küldür bağlama solo var albümün ortasında :D Başka herhangi bi gruptan bu derecede bi olay görmedim, kafayı yiyorum dinlerken. Onun dışında The Beating’in sonunda kafayı gözü yarıp ortalığı sikip attıktan sonra postmortem + raining blood gibi direkt Tough Guy’a geçip üstünde tepinmeye devam etmesi, Trismegustus’un öküzlüğü ve ikinci yarısında patladığı kısım, Burning Down’ın süründüren riffi, title trackin albüme girişi, hayvan gibi nakaratı ve solosu, Lightning Beard’ın solosunun altındaki bas yürüyüşleri vs her şarkıdan tek tek bahsedebilirim. 9 yerinde bir puan ama benim gözümde 10′luk bi albüm. Beklediğimden çok daha iyi bi geri dönüş oldu.
24.09.2024
@eatthegun, genel olarak katılıyorum Hocam. The Beating’in sonuyla birisini pataklamak isterdim, inanılmaz seviyede gaz. Bir de Cometh the Storm’un nakarat riff’inde ve Darker Fleece’in ana riff’inde göğsüm kabarıyor.
Ben ilk dinlediğimde Electric Messiah’ı daha iyi bulmuştum fakat sonradan karşılaştırmak hiç aklıma gelmedi. Sen söyleyince fark ettim ki Cometh the Storm’u daha çok seviyorum.
Albüm sıralamam şu şekilde seninkini de beklerim:
1- De vermis mysteriis
2- Blessed Black Wings
3- Death Is This Communion
4- Cometh the Storm
5- Electric Messiah
6- Luminiferous
7- The Art of Self Defense
8- Surrounded by Thieves
9- Snakes for the Divine
24.09.2024
@TanSolo, Cometh the Storm Pike’ın C Standard dışında bi akortta çaldığı (Drop A#) sayılı şarkılardan biri, başka böyle HoF parçası da yok sanırım yanlış hatırlamıyorsam diyeyim de nerd olduğum iyice şey olsun.
Electric Messiah’a da tapıyorum ama bu albüm tempoyu, hayvanlığı hiç düşürmüyor, o biraz daha inişli çıkışlı bi albüm. O yüzden Cometh’i daha üste koyuyorum burun farkıyla. Yoksa daha kötü olduğundan değil hahah. God Of The Godless’ta vokallerin girdiği kısmı ve arkadaki riffi falan ilk duyduğumda sebzeye dönmüştüm.
Albüm sıralaması çok iyi bu arada, De Vermis Mysteriis aşırı underrated kalmış bi albüm, bi bu Snakes’in çektiği nedir yav hahahah.
1- Death is This Communion
2- De Vermis Mysteriis
3- Luminiferous
4- Surrounded By Thieves
5- Cometh the Storm
6- The Art of Self Defense
7- Electric Messiah
8- Blessed Black Wings
9- Snakes for the Divine
30.09.2024
@eatthegun, “De Vermis Mysteriis” genel kitle içinde hakkı verilmiş bir albüm olmasa da sıkı High on Fire dinleyicileri neyse ki hakkını veriyor. “Snakes for the Divine”‘ı da oldukça seviyorum aslında. Albüme adını veren şarkı, “Fire, Flood & Plague” ve “Holy Flames of the Firespitter” nefis şarkılar fakat albüm aşırı temiz ve yapay prodüksiyondan muzdarip. Enstrümanlar oyuncak gibi tınlıyor anasını satayım.
Ayrıca hocam, liste çok güzel fakat sormadan edemeyeceğim, “Blessed Black Wings” neden o kadar aşağıda?
30.09.2024
@TanSolo, De Vermis Mysteriis konusunda katılıyorum. Grubun attığı en sağlam dayaklardan biri. Snakes’i ben de seviyorum hatta bastard samurai hariç bayılmadığım bi şarkısı yok, ama dediğin gibi çok garip bi prodüksiyon var, bas da çok kısık vs. bir olmamışlık var. Blessed Black Wings’in aşağıda olmasının tek nedeni grubun her albümünün çok iyi olması hahahah. Listeyi bu ara en çok hangilerini dinliyorsam ona göre yaptım açıkçası her ay değişiyor daha sonra yapsam belki iki numara blessed olur. Çok yoğun bi albüm bence, dişini geçiren parçalar da var ama onun dışında çok duygu yoğunluğu olan her zaman açıp dinleyemediğim şarkılar var hep. Kaydın çiğliği olsun vokallerin bazen hiç olmadığı kadar çiğ olduğu kısımlar olsun çok yoğun atmosferi olan bi albüm. O yüzden diğer albümler gibi açayım yardırsın gitsin diyemiyorum her zaman hahaha. Mesela bu yüzden surrounded by thieves’i de üst sıraya koydum. O albümde de çok uğursuz bir atmosfer var ama blessed black wingsteki gibi kederli değil. Yoksa her şarkısına ölüp bittiğim bi albüm. The face of oblivion’ın ikinci yarısını başlatan clean riff, Cometh Down Hessian’ın solodan önceki riffi, title trackte şarkının dinamikleriyle dalga geçer gibi oynamaları ve karanlığı, to cross the bridge’teki manyak ötesi vokaller ve intro, silver back zaten grubun en underrated şarkısı herhalde köpek gibi bir şey, songs of thunder’a hiç girmiyorum her dinlediğimde anksiyete atakları geçiriyorum, muazzam bir şey, tam bi başyapıt bence, her seferinde tüylerim diken diken oluyor
12.10.2024
@eatthegun, hocam yorumu görmemişim kusuruma bakma lütfen. Ben Bastard Samurai’ı da severim ama neden sevmediğini anlayabiliyorum. Blessed Black Wings hakkında yorumlarına katılıyorum açıkladığın için sağ ol.
Artık birileri High on Fire’ı albüm kapağındaki o gemiye bindirip Türkiye’ye getirsin.
24.09.2024
@şeyh hulud, sırf bunu demek için basçıya röportaj teklif ettim ama birkaç haftadır görmedi. :(
25.09.2024
@Ahmet Saraçoğlu, HoF üyeleri sosyal medya kullanan tiplere pek benzemiyor. Belki Bandcamp veya mail üzerinden iletişime geçsen görürler.
24.09.2024
@şeyh hulud, Gelirlerse bunu yapabilirim çünkü asla tişörtü yok https://ibb.co/BcnWxNx
25.09.2024
@eatthegun, sıfır şaka bunun aynısını yazmıştım kendime keçeli kalemle, aptal yıllarımda. https://pin.it/1Te5lXwCe
25.09.2024
@Cerca C., karizma çıkmışsın
25.09.2024
@Cerca C., Hahahahahah kahkaha attım çok iyi. Bu dövmeye özenmeyen olmamıştır herhalde o yıllarında, ben de çok özeniyordum buna ahahahh
30.09.2024
@eatthegun, metal aleminin en ikonik dövmesi bu bence. Aklında kalmayan yoktur.
30.09.2024
@Raddor, Büyük ihtimalle evet. Kerry king, Dimebag ve Hetfield geliyor aklıma çok akılda kalıcı dövmeleri olan ama başka düşünemedim şu an
Bu albüm beni henüz tam olarak yakalayamadı. Sanırım bir önceki albümün yan etkileri olsa gerek.
Dinlemelere doyamıyorum. Kafasının peşinde adam metali net budur.
Öncelikle cCc Matt Pike cCc
High on Fire sevgimi, özellikle Matt Pike sevgimi bilen bilir. Albüm çıktığından beri dinliyorum, bazen diyorum ki Electric Messiah, bazen diyorum bu albüm. Yok abi işin içinden çıkılacak gibi değil, saldım zaten. Mesela size şöyle bir detay vereyim, bazen playlist aralarında bazı gruplara veya albümlerden birer ikişer parçalar sıkıştırıyorum. Hiç bu albümden bişilere dadanmadım o süre zarfında. Neden peki? Çünkü ortalığı sikertiyor, bu albümden Karanlık yol dahil bir parça açmak demek, albümü full dinlemeden bırakamamak demek. Yani 1 saat gidicek, hatta o 1 saatin de garantisi yok çünkü loopa alırsam zaten ortalık yarrağı yemiştir şüpheniz olmasın. Benzer sebeplerden playliste de eklemiyorum, sıkıntı oluyor.
Albüm işte beni böyle dize getiren, kararında dinlememi emreden, hükmeden bir albüm. Hayvansınız lan, senenin zirveye oynayan işlerinden.
Kritik içinde eline beynine sağlık Tan.
12.10.2024
@P L A G U E, çok teşekkür ederim.
Sikicem…
Şirine + güçlü şirin + somurtkan şirin + space cake + sikişlist:
High on Fire – Cometh the Storm
Sevimli olduklarına bakmayın, bu şerefsizler senden benden iyi yaşıyor.