Sitede eksikliğini hissettiğim eski ve önemli albümleri siteye kazandırma işi hoşuma gittiği için biraz daha bu taraftan devam edeceğim gibi duruyor. Bugünkü konuğumuz Ukrayna’nın black metale armağan ettiği önemli oluşumlardan biri olan DRUDKH.
DRUDKH, çok az gruba nasip olan bir özelliğe sahip. 2009 sonrasında çıkardıkları albümler dinleyicileri tarafından farklı gözle görülse ve değerleri konusunda farklı yaklaşımlar olsa da o yıla kadar çıkardıkları albümler gerçekten de pek çok insan için tarifsiz duygular uyandıran ve hangisinin daha iyi olduğu konusunda fikir birliğine varılamayan yapıtlar.
Bu açıdan bakıldığında biraz “Orchid” ile “Blackwater Park” arasındaki OPETH’e benzetiyorum. Üstelik DRUDKH bunu daha da dar bir zaman diliminde, 2003 ile 2009 arasındaki 7 yılda 7 albüm çıkararak yapmayı başardı. Ben diyeyim “Microcosmos”, siz deyin “Blood in Our Wells”, başkası desin “Autumn Aurora”. Kesin olan bir şey varsa DRUDKH’un o 7 yılda metal dünyasının en üretken ve bir o kadar da üst düzey işlerinden bazılarını sunmuş olduğu. Elbet arada fikir ayrılığı yaratan işleri de var, ancak bence bu 7 albüm nereden baksanız müthiş bir başlangıç, müthiş bir istikrar.
Yıllar önce Güzidem ile Moskova’daki Tretyakov Gallery’de, Vasily Perov’un 1865 tarihli “Last Journey” adlı tablosunu duvarda asılı olarak gördüğümüz andaki mutluluğumuzu hatırlıyorum. Biz onu “Blood in Our Wells” kapağı olarak biliyoruz ve onu orada görmek, sanki tanıdık bir eski dostla beklenmedik bir anda karşılaşmak gibi olmuştu. DRUDKH dendiğinde aklıma gelen şeylerin başında bu olay gelse de bu Ukraynalı arkadaşlar yıllar boyunca akıllara kazınacak daha bir dolu şey yaptılar elbet.
Bunların başında gelen şeylerden biri de şu anda bahsettiğim “Autumn Aurora” adlı black metal şöleni. Black metali son derece pastoral bir yaklaşımla elen alan DRUDKH, ikinci dalga Norveç black metalinin icra odaklı unsurlarını kullanarak, odağını sadece şeytani ve kötücül olmakla da sınırlamadan, “tabiatın black metalini” yapma yoluna gitmişti.
“Autumn Aurora” ve genel olarak DRUDKH’la ilgili olarak en sevdiğim, hatta bence grubun bu kadar zamansız ve derinlikli olmasını sağlayan şey, DRUDKH’un ana karakterini melodi üzerine kurmaması. Melodiyi öne çıkardıkları anlarda, şarkılarda bile bunu lead gitar melodileri şeklinde değil, riflere ve akorlara yedirilmiş şekilde çalmayı tercih ediyorlar. Grubun en iyi şarkılarından bir olan “Sunwheel”da veya “Microcosmos”taki “Ars Poetica”nın unutulmaz giriş bölümündeki gitarlarda bunu açıkça görmek mümkün. Bu sayede şarkılar dinleyiciyi melodiyle yönlendirmektense ona “hayal kurma fırsatı” yaratıyor. Doğrudan çalınan bir melodi dinlediğinizde o melodinin vermek istediği his sizi yönlendirir ve genelde bunun dışına pek çıkamazsınız. DRUDKH ve benzeri grupların yaptığı müzikte ise melodi alttaki bir katman olarak sunulur ve siz bunun üstünden istediğiniz duyguya yönelme fırsatı bulursunuz.
“Autumn Aurora” bu konuda ders niteliğinde bir albüm. Grup akorları ve bu sayede oluşan ses duvarlarına o kadar güveniyor 40 dakikalık albümün yarısına yakınını, 16 dakikasını enstrümantal şekilde sunmakta bir beis görmüyor. Çünkü biliyor ki anlatmak istediği şeyi, vermek istediği hissi karşı tarafa geçirmek için kelimelere ihtiyacı yok. İşte bu hem büyük lüks hem de büyük meziyet.
Böyle olunca da ortaya teknik olarak en ince ayrıntısına kadar inmenin anlamsızlaştığı bir albüm çıkıyor. Bu açıdan bakınca DRUDKH albümlerini yorumlamak bir yandan kolay bir yandan da zor. Kolay, çünkü dinleyiciye bırakılacak çok fazla şey var. Benim az önce yaptığım gibi genel hatlarını anlatıp geriye çekilebilirsiniz. Zor, çünkü detaylara inmeye kalkarsanız incelemenin amacından sapabilirsiniz.
Bu açıdan bakınca “Autumn Aurora” bir bütün hâlinde, şarkı şarkı ayırmadan, bir tablo olarak da ele alınabilir. Tıpkı 1800’lerin sonlarında çizilen Henri-Joseph Harpignies imzalı kapağı gibi, albümü de dinleyip derinliklere dalabilir ve müziğin kapakta görülen doğa kesitinin dışına yayılan ferahlığını, kasvetini içinize çekebilirsiniz.
Özlemişim be. Çok uzun zamandır dinlemediğimi bugün yağmurlu bir sabaha uyanınca anladım. Sabah 05:30 gibi taktım kulaklığı, serin havada yağ gibi aktı gitti. Müthiş albüm cidden, geçen yıllar eskitememiş.
temiz 10 çalışır benden, summoning the rain black metal klasiklerindendir.
Başyapıt. Kanımca grubun en iyi albümü. Sitede eksikliğini hissettiğim bir albümdü eline sağlık.
Wind of the night forests ile triplerden triplere girerdim eskiden. Su an tekrar actim albumu, ozlemisim.
Drudkhhh
WTF is A Nazii
Daha bugün instagramda Drudkh tartışmasındaydım.Krov u Nashix Krinitsyax yazmak borç olsun bana
Sentenced – Frozen kritiği de gelir o zaman bugünlerde :)
27.09.2024
@Emre Görür, gelecek o da.
Durutkıh <3
Çok güzel albüm,kapağı da mükemmel
Özlemişim be. Çok uzun zamandır dinlemediğimi bugün yağmurlu bir sabaha uyanınca anladım. Sabah 05:30 gibi taktım kulaklığı, serin havada yağ gibi aktı gitti. Müthiş albüm cidden, geçen yıllar eskitememiş.