Ne zaman birisi bana en sevdiğim grubu sorsa en sevdiğim herhangi bir grup olmamasına rağmen hemen TESTAMENT deyiveriyorum. TESTAMENT en sevdiğim grup değil ama ‘’The Legacy’’, ‘’Souls of Black’’, ‘’Practice What You Preach’’ gibi bu âleme gelmiş en iyi birkaç Thrash metal albümlerini düşündüğümde ve duygusal olarak güçlü bir bağ kurduğumu da hesaba kattığımda TESTAMENT için en sevdiğim grup diyebiliyorum.
Saraçoğlu’nun tavsiyesiyle şu an kaleme aldığım ‘’Low’’ ise o zamanlar henüz 10 yıllık olan TESTAMENT tutkusunun ve ruhunun 90’lı yıllara kazınmış kalıcı bir yansıması ve daha yenice birikmeye başlamış, dumanı üstüne Thrash metal tecrübesinin ustalık eserlerinden birisi.
Kimisine göre grubun kendi ‘’Black Album’’ü olarak nitelendirilen ama bence aslında hiç de öyle olmayan, iyi niyetli girişim ‘’The Ritual’’dan sonra 1994’de piyasaya sürülen ‘’Low’’u önceki TESTAMENT albümlerinden ayıran en önemli detay ise grubun belki de en ikonik üyesi olan, sıfatlarını saymaya kalkışsanız sayamayacağınız Alex Skolnick’in yerine yine en az kendisi kadar yetenekli olan, Death’de de pena sallamış olan James Murphy’nin görev alması.
Normal şartlarda James Murphy’nin olduğu herhangi bir grup için ‘’Eskisini aratıyor’’ gibi bir ifade kullanmaktan çekinirsiniz ama yerine geldiği önceki eleman Alex Skolnick gibi bir deha olunca ister istemez eksiklikler göze çarpıyor bu söz konusu eksiklikleri olumsuz olarak değerlendirmek çok yanlış olur. James Murphy, Alex’den boşalan makamı öyle bir dolduruyor ki TESTAMENT onun sayesinde ‘’Low’’ ile külliyatının en renkli, en groovy ve aynı zamanda en farklı işini başarmış oluyor; Albümün girişinde bizi karşılayan ‘’Low’’un hiçbir şeye benzemeyen aksak intro’sunu, Legions (In Hiding)’ın tıpkı Arise’ın girişiyle (obskü-obskü-obskü) benzeşen Domest-Domest-Domest deyişini, bir Chuck Billy mucizesi olan Hail Mary’nin groovy vokallerini ve Trail of Tears’ın en iyi birkaç Thrash metal ballad’ından biri oluşunu düşünün. ‘’Low’’un ne kadar tutku dolu, özel bir albüm olduğunu görürsünüz.
‘’Low’’ en kısa tabirle TESTAMENT’in en groovy, en yerinde duramayan, en kendine has yapıtı demiştim. Chuck’ın özellikle 2000’li yıllardan sonraki albümlerinde kullanmayı tercih ettiği groovy vokal stilinin de ayrıca kaynağı sayılabilecek kadar çeşitli bir vokal yelpazesini de bünyesinde tutan ‘’Low’’ şarkı sözleri bakımından değil ama hem besteleme hem de melodik bakımdan döneme damga vuran PANTERA sound’undan etkilendiğini ve bunun sonucunda da ortaya Hail Mary, Legions (In Hiding) gibi groove’un allah katına ulaştığı parçaların çıktığı çok net görülebiliyor.
“İNISINT PİPIL SAFIR DA LOS“
Şarkı sözleri demişken ‘’The Legacy’’ ile ‘’Titans of Creation’’ arasındaki 37 yıllık koca bir kariyer içerisinde TESTAMENT’in her zaman mazlumun yanında olan, kötüleri lanetleyen duruşunun bu albümde de devam etmiş olduğunu aktarmak isterim; En erken dönemlerinde Apocalyptic City, Sins of Omission, son 20 yılda ise Native Blood ve The Evil Has Landed gibi şarkılarla nasıl bu tavrını devam ettirdiyse bu albümde de Low ve Shades of War gibi şarkılarla bunu sürdürmekte kararlı bir duruş sergilemiş zamanında.
“Sometimes you just don’t know how low… how low you can go… So low it’s sickening!“’
Kapanışı Shades of War şarkısı sözlerinin bir kesitini daha yazarak yapmak istiyorum:
“Burial of a human being A man before a boy Born to fight in another man’s world Not a world where there’s war“
Kadro Chuck Billy: Vokal
Eric Peterson: Ritim gitar, geri vokal
James Murphy: Lead gitar
Greg Christian: Bas
John Tempesta: Davul
Şarkılar 1. Low
2. Legions (In Hiding)
3. Hail Mary
4. Trail of Tears
5. Shades of War
6. P.C.
7. Dog Faced Gods
8. All I Could Bleed
9. Urotsukidōji
10. Chasing Fear
11. Ride
12. Last Call
Çaktım 10′u. The Legacy, The New Order’ı çok sevmekle beraber Practice What You Preach ve Souls of Black’den itibaren girdikleri yolu da severim. The Ritual’a birkaç şarkı hariç çok bayılmam ama Low, The Gathering ile beraber en sevdiğim 90′lar Testament albümleridir. Bir de James Murphy.
James Murphy’nin ne kadar iyi bir gitarist olduğunu görmek isteyenler bu albüm yerine Live at the Filmore’a bakmalı. Murphy orada Skolnick’in sololarını orijinali kadar ve/ya daha iyi çalıyor. Özellikle de Practice What You Preach açık ara favorim!
90′lar Testament’ını daha çok seven az kişidenim büyük ihtimalle. The Ritual sonrası 3 albüm de hayvan gibi. Low da en sevdiğim albümlerinden biri. Keşke şimdi de şu sounda yaklaşan işler yapsalar thrash diye zorlayacaklarına. Albüm her açıdan çok iyi, olumsuz tek yanı prodüksiyon, gitarlar bi acayip davullar geride vs.. Sonraki iki albüm kadar iyi bi prodüksiyonu olsaydı çok daha fazla dinlenirdi. Özellikle albümün ikinci yarısı bence çok daha iyi. Öküz gibi albüm, Chuck Billy’nin böğürtmesi yeter..
Sağlam albüm, ama 9,5′lik bir albüm mü bence değil. Bu 9,5 ise The New Order kaç o zaman? Benim için Souls of Black’ten iyi The Ritual’dan kötü bir albüm bu.
@eatthegun, Liste aslında tam anlamıyla en çok beğendiğimden başlayarak gidiyor. İçinde epey sağlam şarkılar barındırıyor. BotS’den sonra o albüm var, uzatmak istemedim listeyi.
Herkesin favorileri ve sevmedikleri ne kadar farklı söz konusu Testament olunca. Ben de Souls of Black’i sevmiyorum. The Legacy’ye o kadar tapmıyorum. Low’u beğeniyorum. The Ritual ve Practice What You Preach’e bayılıyor, The Gathering’e tapıyorum.
Çaktım 10′u. The Legacy, The New Order’ı çok sevmekle beraber Practice What You Preach ve Souls of Black’den itibaren girdikleri yolu da severim. The Ritual’a birkaç şarkı hariç çok bayılmam ama Low, The Gathering ile beraber en sevdiğim 90′lar Testament albümleridir. Bir de James Murphy.
“Yükselen ben değilim alçalan duvarlar”
Chuck Billy
Efsane Thrash metal gruplarini kuran kisa boylu insanlar
eric peterson
scott ian
kerry king
lars ulrich
mille petrozza
dave mustaine haric liste enteresan derecede tutarli…
27.08.2024
@dmnzr, D.D. Verni unutulmamalı böyle bir liste yapılırken.
28.08.2024
@dmnzr, Morten ve Michael Stützer
Hayvan gibi albüm ama adamlar The Gathering diye bir albüm yapmışlardıki önceki işlerini açıp dinlemez olmuştum.öncesini unutturan bir albümdü.
27.08.2024
@41 yaşındayım, bu albümün hastası olabilirdim ama The Gathering gibi bir köpeklik var olduğu için hep üvey evlat muamelesi yaptım.
James Murphy’nin ne kadar iyi bir gitarist olduğunu görmek isteyenler bu albüm yerine Live at the Filmore’a bakmalı. Murphy orada Skolnick’in sololarını orijinali kadar ve/ya daha iyi çalıyor. Özellikle de Practice What You Preach açık ara favorim!
90′lar Testament’ını daha çok seven az kişidenim büyük ihtimalle. The Ritual sonrası 3 albüm de hayvan gibi. Low da en sevdiğim albümlerinden biri. Keşke şimdi de şu sounda yaklaşan işler yapsalar thrash diye zorlayacaklarına. Albüm her açıdan çok iyi, olumsuz tek yanı prodüksiyon, gitarlar bi acayip davullar geride vs.. Sonraki iki albüm kadar iyi bi prodüksiyonu olsaydı çok daha fazla dinlenirdi. Özellikle albümün ikinci yarısı bence çok daha iyi. Öküz gibi albüm, Chuck Billy’nin böğürtmesi yeter..
Sağlam albüm, ama 9,5′lik bir albüm mü bence değil. Bu 9,5 ise The New Order kaç o zaman? Benim için Souls of Black’ten iyi The Ritual’dan kötü bir albüm bu.
28.08.2024
@Serkan, Low benim için The New Order’dan daha iyi, Souls of Black’ten de bir tık aşağı da. Low da bir Testament klasiğidir.
Low ile The Demonic’ten tiskiniyorum.
Şu albümler yeter bana.
The Legacy
The Formation of Damnation
The New Order
The Gathering
Practice What You Preach
Brotherhood of the Snake
29.08.2024
@Cerca C., Dark roots of the earthten ne istedin hocam :)
29.08.2024
@eatthegun, Liste aslında tam anlamıyla en çok beğendiğimden başlayarak gidiyor. İçinde epey sağlam şarkılar barındırıyor. BotS’den sonra o albüm var, uzatmak istemedim listeyi.
01.09.2024
@Cerca C., The Formation of Damnation’a zamanında ısınamamıştım pek, tekrar bakayım bari o zaman
Şöyle bir Testament haftası yapayım, dinlemeyeli yıllar oldu. Son 2 albümü sanırım hiç dinlemedim bile.
Herkesin favorileri ve sevmedikleri ne kadar farklı söz konusu Testament olunca. Ben de Souls of Black’i sevmiyorum. The Legacy’ye o kadar tapmıyorum. Low’u beğeniyorum. The Ritual ve Practice What You Preach’e bayılıyor, The Gathering’e tapıyorum.