Kapağında yol kenarı tabelası bulunan ve el üstünde tutulan albümler dendiğinde akla genelde iki albüm gelir. Bunlardan biri PEARL JAM’in 1998 çıkışlı albümü “Yield”, bir diğeri ise KYUSS’ın üçüncü ve muhtemelen en iyi albümü “Welcome to Sky Valley”.
Takvimler 1992’yi gösterdiğinde, ilk albümü “Wretched”ın prodüksiyonundan ve genel yapısından çok da memnun olmayan KYUSS, farklı denemelerle güçlendirme yoluna gittiği “Blues for the Red Sun”ı çıkarmış ve adını güçlü şekilde duyurmuştu. Josh Homme’un gitarlarını bas amfisiyle kaydetmesi gibi farklı yollara başvurulan albüm bu sayede özgün bir sound’a kavuşmuş ve grubun BLACK SABBATH, LED ZEPPELIN, BLUE CHEER gibi gruplardan aldıkları ilhamı yoğun bir çöl atmosferiyle buluşturmasını sağlamıştı.
Stoner rock tarihi açısından da önemli bir konumdaki albüm, çıkar çıkmaz övgü almış ve KYUSS’ın METALLICA da dâhil önemli grupların altında çalmasını sağlamıştı. Bu albümün ardından basçı Nick Oliveri’nin gruptan ayrılmasıyla, köklü doom metal grubu THE OBSESSED’in önemli albümlerinden olan “Lunar Womb”da da çalan Scott Reeder gruba dâhil olmuştu. Reeder gruba katıldığında o 30’larına yaklaşıyordu, ancak gitarist Josh Homme ile davulcu Brant Bjork henüz sigara satın alacak yaşa bile erişmemişlerdi.
Şu anda bahsettiğimiz, KYUSS’un iki stoner rock klasiğinden biri olan “Welcome to Sky Valley” aslında “Blues for the Red Sun”dan hemen bir yıl sonra çıkacaktı, ancak plak şirketiyle yaşanan sorunlardan ötürü kaydedildikten sonra bir yıl civarı beklemek zorunda kaldı.
Bu sıralarda grup üyeleri arasında da çeşitli sebeplerden tartışmalar yaşanmaya ve KYUSS’ın geleceğine dair farklı fikirler ortaya atılmaya başlanmıştı. Önce davulcu Brant Bjork Josh Homme’la yaşadığı fikir ayrılıkları nedeniyle gruptan ayrıldı, ardından da yine Homme’un Garcia ile olan çekişmeleri nihayetinde KYUSS’ın sonlanmasına neden oldu. Reeder, sonraki röportajlarında bu albüm öncesi ve sonrasında grubun konsantrasyon güçlükleri çektiğini, grup elemanlarının genelde kafası iyi olduğundan sürekli boşa zaman kaybettiklerini söylemişti.
Bu ön bilgilendirmenin ardından yol kenarındaki tabelaya geri dönersek, “Welcome to Sky Valley” gerçekten de stoner rock dendiğinde akla gelen ilk albümlerden biri. Bunu başarmasını sağlayan önemli etkenlerden biri, bence KYUSS’ın tam da o dönemde tutabilecek tıynette bir müzik yapmış olması. “Gardenia”, “Space Cadet” ve sonradan TOOL’un bile cover’layacağı “Demon Cleaner” gibi üç stoner rock hit’i çıkarmayı başarmış olması.
Ne var ki KYUSS’ı özel kılan şey sadece uçsuz bucaksız kurak Arizona çöllerinde araba kullanmak veya beyniniz eriyene kadar ot içmekle bağdaştırılacak kadar yüzeysel, nispeten sığ bir müzikal kimlikten çok daha ötede. KYUSS bu müziği yapmasını sağlayan ilhamlarını pek çok açıdan belli etse de sonradan misal bir QUEENS OF THE STONE AGE’in başarısının nereden geldiğini işaret eden bir dolu karakteristik unsurla da dolu. “Supa Scoopa and Mighty Scoop”un sonradan bir dolu QOTSA şarkısında karşımıza çıkacak türdeki groovy gitarları veya “Asteroid”in ikinci yarısında yakalayıp şarkının sonlarına doğru tatlı bir kreşendoyla tırmandırdıkları atmosfer, “Welcome to Sky Valley”in özel anları arasında. Yine “Supa Scoopa and Mighty Scoop”un sonundaki abuk subuk dur kalk muhabbetini yazdıkları sırada elemanların “biraz daha uzatalım”, “bir kez daha vuralım”, “herkes bitti sanmışken son bir kez daha vuralım” diye aralarında yaptıkları muhabbeti görür gibiyim.
Albümden çıkan hit şarkılardan bahsettim, ancak bana kalırsa albümün adı daha az anılan şarkılarının da bunlardan en ufak bir geri kalır yanı yok. Hatta ben “Odyssey”, “100°” veya “Asteroid”u misal “Demon Cleaner”dan daha çok seviyorum. Hatta “Supa Scoopa and Mighty Scoop” muhtemelen en çok sevdiğim KYUSS şarkısı. Sonuçta önemli olan “Welcome to Sky Valley”in baştan sona yağ gibi akıyor olması ve belirli anlarda, belirli ruh hâllerinde, belirli ortamlarda dinleyebileceğiniz en iyi albümlerden biri olması.
Uzun lafın kısası, “Welcome to Sky Valley” tarihin gördüğü en iyi stoner rock albümlerinden biri. Şarkılar arasındaki çeşitlilik, içerdiği zekice fikirlerin bolluğu, akılda kalıcı bölümlerin fazlalığı, farklı dinamikleri çok iyi dengelemiş oluşu ve belki de hepsinden öte yarattığı atmosferle gerçekten de çok nevi şahsına münhasır bir albüm. Çıktığı coğrafyayı sonuna kadar yansıtan, yaratımına katılan müzisyenlerin çok iyi performans sergilediği, prodüksiyonundan tutun da yıllara meydan okumasına kadar hakikaten aşırı keyifli bir albüm.
Muhteşem albüm. Biri bana Desert Rock bu diye Space Cadet’i atmıştı, bir ara paso onu dinlemiştim. Sonradan albüme geçtim. Bazen ders çalışırken çok iyi gidiyor.
Hergun vuruyom kuru kuru kubara. 10/10. Albumun ismini gorunce bile salonun ortasinda topak olmus calilar yuvarlanmaya basliyor. Kiremithane cocugu Azad’in playlistinin en onemli parcasi.
Kyuss’ı One Inch Man ile tanıdım. Başlangıcındaki bas rifi süperdi ama bas amfisinden çıkan distortion gitarın, ritmin üzerine eklendiğini duyunca hepten aşık oldum gruba. İlk defa Kyuss duymak diye bir şey var herhalde. Youtube’da Gardenia’ya verilen tepkilere bakıyorum da, insanlar (iyi anlamda) yüzlerini buruşturarak dinliyor. Öyle sıkı sound’ları var.
John Garcia’yı bir övmek istiyorum. Kendine has şahane vokale sahip. Bir de bu adamın sesi hiç değişmiyor. 2019′daki solo albümünü dinleyin, sanki arada 25 yıl yok da Welcome to Sky Valley’i kaydederken artan kayıtları kullanmış gibi.
Muhteşem albüm. Biri bana Desert Rock bu diye Space Cadet’i atmıştı, bir ara paso onu dinlemiştim. Sonradan albüme geçtim. Bazen ders çalışırken çok iyi gidiyor.
Sitedeki stoner akımı gidebildiği kadar gitsin lütfen.
Öyle bir albüm ki çıkışının üzerinden geçen 30 yılda stoner namına yapılıp da bu albümde olmayan pek bir şey yok.
grubun adı nasıl okunuyor?
04.08.2024
@BuRDeN, “kayıs”
https://youtube.com/shorts/QSzIWb-qzlM?si=LiuPVDn8CuxTrGtC
Şu adamların çöle sürüp tozun ve ot dumanının içinde çalıp dağıttıkları ortamda bulunmak için çok şey verirdim
Hergun vuruyom kuru kuru kubara. 10/10. Albumun ismini gorunce bile salonun ortasinda topak olmus calilar yuvarlanmaya basliyor. Kiremithane cocugu Azad’in playlistinin en onemli parcasi.
Kyuss’ı One Inch Man ile tanıdım. Başlangıcındaki bas rifi süperdi ama bas amfisinden çıkan distortion gitarın, ritmin üzerine eklendiğini duyunca hepten aşık oldum gruba. İlk defa Kyuss duymak diye bir şey var herhalde. Youtube’da Gardenia’ya verilen tepkilere bakıyorum da, insanlar (iyi anlamda) yüzlerini buruşturarak dinliyor. Öyle sıkı sound’ları var.
John Garcia’yı bir övmek istiyorum. Kendine has şahane vokale sahip. Bir de bu adamın sesi hiç değişmiyor. 2019′daki solo albümünü dinleyin, sanki arada 25 yıl yok da Welcome to Sky Valley’i kaydederken artan kayıtları kullanmış gibi.