Son dönemde ağırlık verdiğimiz sludge/stoner/doom çılgınlığımızın bugünkü durağı, bu türlerin başlıca varlık sebebi olan BLACK SABBATH’ın memleketinden çıkan ve ne yazık ki artık aramızda olmayan aşırı nevi şahsına münhasır grup CATHEDRAL.
Tarihte doom metal kavramını genişletme amacıyla yola çıkan ender gruplardan biri, NAPALM DEATH’in death metale kaymasıyla ve punk ortamlarından sıtkının sıyrılmasıyla birlikte kendi yoluna gitmeye karar veren Lee Dorrian’ın kurduğu ve doom/stoner metalin doksanlardaki en önemli isimlerinden biri hâline gelen İngiliz grup CATHEDRAL’dır.
En az “The Ethereal Mirror” kadar klasik olan ilk albümleri “Forest of Equilibrium”daki aşırı sert, sürünerek ilerleyen, yavaş yavaş ezen karakterin ardından, ikinci albümleri “The Ethereal Mirror”da CATHEDRAL çok daha geniş bir müzikal spektrumla karşımıza çıkıyor. BLACK SABBATH, TROUBLE, PENTAGRAM, SAINT VITUS gibi büyüklerin etkileri yine olsa da CATHEDRAL bu albümde olayı neredeyse progresif denebilecek bir boyuta çıkarıyor ve işin içine yetmişlerin saykodelik tatlarını, progresif rock dokunuşlarını, stoner rock’ın zaman zaman kafası dumanlı zaman zaman enerjik karakterini katıyor.
“The Ethereal Mirror”ın tüm bunların da önüne geçen esas karakteristik özelliği ise albümün tam bir rif şöleni olması. Şarkıların büyük çoğunluğu birbiri ardına dizilmiş yaratıcı, akılda kalıcı, zevk sahibi ellerden çıktığını belli eden riflerle bezeli. Grup zaman zaman bu rifleri çıplak şekilde öne çıkarıyor, zaman zaman bluesy lead’ler ve sololarla şenlendiriyor ve ortaya 55 dakikalık bir şölen çıkıyor. Bu durum zaman zaman “Grim Luxuria” gibi daha sert tandanslı şarkılarla, bazen “Enter the Worms” gibi direkt doom metal eziciliğiyle giren parçalarla, bazen de “Fountain of Innocence” gibi duygusala bağlayan yapıtlarla öne çıkarılıyor.
Bu rif şöleninin daha da etkili hâle gelmesini sağlayan ve “The Ethereal Mirror”ın bu derece iyi olmasını sağlayan diğer bir insan da davulcu Mark Wharton. Davullara odaklanarak dinlerseniz, Wharton’ın şarkılara ne kadar enerji ve güç kattığını rahatlıkla görebilirsiniz. Misal “Grim Luxuria”ya bakın, adam standart bir davulcunun gayet lineer, memur tıynette davullar yazabileceği kimi kısımlara bile çok klas şeyler yazmış ve şarkının potansiyelini yukarılara taşımış.
CATHEDRAL’dan bahsederken Lee Dorrian’ı da anmamak olmaz elbet. Dorrian CATHEDRAL’i CATHEDRAL yapan yırtıcı, kırçıllı vokallerin ve grubun başarılı şarkı sözlerinin sorumlusu olarak “The Ethereal Mirror”da da o karakteristik vokalini olanca özgünlüğüyle gösteriyor. CATHEDRAL eğer CANDLEMASS gibi bir vokal yolundan ilerleseydi de ortaya çok enteresan şeyler çıkabilirdi elbet, ancak bu vokallerin grubun gizemli, tekinsiz havasını epey bir beslediği de ortada. Ben Dorrian’ın bu albümdeki vokallerini biraz Jon Oliva’nın SAVATAGE’daki vokallerine, mesela “Dead Winter Dead”deki “I Am”i dinlerseniz neden böyle düşündüğümü anlayabilirsiniz. Oliva’nın o şarkının başındaki klasikleşmiş “I see a little man sitting and he’s wondering…” girişi gibi Dorrian da sözlerden bağımsız olarak sanki tekinsiz, sevimsiz, kötü niyetli ancak bir yandan da bıyık altından gülümseyen ironik bir vokal tarzını öne çıkarıyor “The Ethereal Mirror”ın kimi şarkılarında.
Albümde o kadar çok iyi şarkı var ki hangi birini övsem bilemiyorum. Yukarıda adı geçenler dışında “Jaded Entity” ve “Phantasmagoria” da baştan sona mükemmel şarkılar ve albümü dinledikçe hep üst düzeyden devam eden bu seviyeye hayret etmemek cidden elde değil. Adamlar bir şekilde her şarkıya ilginçlik, parıltı, sevilecek bir yan, heyecan katacak birden fazla fikri MUTLAKA buluyorlar ve bu sayede hiçbir şarkı diğerlerinden geri planda kalmıyor. Her bir şarkı bir başkasının albümdeki favorisi olma potansiyelini taşıyor. Doom metal, stoner metal gibi bir tür içerisinde bunu başarmak bence sanılandan çok daha zor bir şey ve CATHEDRAL “Forest of Equilibrium”da olduğu gibi “The Ethereal Mirror”da da bunu resmen hiç de zorlanmadan yapıyor.
Yazının başında da dediğim gibi CATHEDRAL doom metal adına gerçekten de şans denebilecek düzeyde cesur ve becerikli bir gruptu. Sonraki albümlerinde de bunu sürdürdüler, ancak çeşitlilik, inovasyona meyillilik, cesaret ve özgünlük açısından bence ilk iki albümleri daha bir öne çıkıyordu ve “The Ethereal Mirror” da bana kalırsa CATHEDRAL’in en üst düzey, en renkli, en zengin albümü konumunda. Doom metali seviyor, doom metale arada sızan stoner metal etkilerinden hoşlanıyorsanız, ancak bir şekilde CATHEDRAL ile henüz tanışmadıysanız “The Ethereal Mirror”ı mutlaka ama mutlaka dinlemenizi öneririm.
Birader kıymanın gramı olmuş 800 lira zaten harmandalı oynuyoruz iki nefese muhtaçız, ciğerimizi dağlıyorsun günlerdir.
10.08.2024
@Gulyabani, yarın da bir tane var, sonra itliğe köpekliğe döneceğiz. Ama bu tür albümler de çok daha sık çıkacak artık sitede.
10.08.2024
@Ahmet Saraçoğlu, çıksın tabii. Çok terso zamana denk geldi ama be yaa
Daha önce hiç Cathedral dinlememiştim. Dünden beri sadece bu albümü dinliyorum. Çok teşekkürler kritik için 🤘💕