“Apofatik teoloji” Tanrı’nın ne olduğundan ziyade onun ne olmadığı hakkında görüş belirten negatif bir kavramdır. Tanrı’nın sıfatlandırıldığı ve ne olduğu üzerine konuşulan pozitif kavram ise “Katafatik teoloji”dir. Bu iki taraf birbirinin tersi olsa da birbirlerini tamamlarlar. Tanrı’yı Apofatik biçimde ele alan filozoflardan birisi ise Plotinus’tur. Görüşünü Platon’un argümanlarıyla besleyen Plotinus’a göre Tanrı her şeyin ilkidir, “Şey”in kaynağıdır, sabittir. “Şey” onun değişmez mutlaklığından tıpkı güneşten yayılan ışınlar gibi mecburi olarak yayılmaktadır. O halde aslolan “Şey” tanrının kendisi ve kalanlar ise sadece onun tek ve eşsiz mevcudiyetinin bir yansıması olduğu için salt manada gerçek değildirler.
Tanrı’nın mecburi mevcudiyetinden doğan diğer eşyaların varlığının kaynağı ise Monoteist dinlere ve öğretilere göre bir yaratma aksiyonudur. Dinler Katafatiktir ve pekala Tanrı nitelendirilebilir; O “bir” olduğu gibi eşyaya “ol” der ve eşya meydana gelir. Monoteizm’in özünü oluşturan düşünce ise böyle özetlenebilir. Ne var ki Plotinus öğretisinde sabit olan “şey”in bir iradesi olmadığı için “şey” nitelendirilemez, ona isim takılamaz. “Eşya” ondan taşmıştır ve her biri birer tanrı parçacığıdır. Bu sebeplerden ötürü Tanrı’nın sadece ne olmadığı hakkında görüş sunulabilir.
Ancak. Tanrı hakkında salt negatif düşünce belirtilen bu kavram içerisinde problemler vardır; Plotinus, düşüncesinde Tanrının varlığına ilişkin bir tartışma yaratmamakta sadece onun hakkındaki pozitif önermelerin karşısında durmaktadır. Eğer “Apofatik” düşünceye göre tanrının varlığı salt negativizm’e dayandırılıyorsa pozitif bir yargı olan “vardır”ı nasıl iddia edeceğiz? Bu soru er ya da geç sonunda kendi cevabını bulacak ve “Apofatik teoloji” “Enantidromia”ya (bir şeyin aşırılık sonucunda o şeyin tersine evrilmesi) sebep olarak eninde sonunda pozitif önermelere dayanmak zorunda kalıp çelişkili bir teolojiye dönüşecektir.
Fakat bu düşünce bu soruya karşılık Tanrı hakkında bilgi sahibi olabilmek için kendi beden sınırlarını aşarak gizemli olanın tecrübe etmelidir fakat bu yolla elde edilen bilgi bilimsel manada karşılığını bulamayacağı için verilen bu cevap bir cevap dahi olmayabilir ve tüm bunlar Agnostizm’i kaçınılmaz hale getirecektir.*
“The Apophatic Wilderness”
“The Apophatic Wilderness” ikinci albümü “Adumbration of the Veiled Logos” ile adını duyuran, ULCERATE’den tanıdığımız rahatsız Jamie Saint Merat’ın grubu VERBERIS’in üçüncü albümü. İlk denemelerinde müzikal bakımdan tek bir kusura dahi tahammül etmeyerek yakaladıkları vahşet ve yıkım girdabının akabinde sessiz sedasız ortamlara salınan “Apophatic Wilderness” ilk dinlememde damağımda ekşi bir tat bırakmış olsa da dinledikçe açılan yapısı sayesinde sonunda yüzünü bana döndü ve sonradan beğendiğim albümler rafında yerini aldı bile.
Hemen belirtmem gerekir ki “Apophatic Wilderness” kimlik kaybına sebebiyet vermeyecek şekilde, ustaca önceki albümden kolaylıkla ayırt edilebilir biçimde yapılmış bir yapıt. Bu bağlamda VERBERIS ciddi bir oluşum olma sorumluluğu taşıdığını bu albümle göstererek başta şahsım olmak üzere şaşırtıcı düzeyde denemelere girişerek ve ikinci albümleri bile olsa kendini tekrarlamamaya özen göstererek grubu dinleyen herkesi ters köşe edebilecek kıvamda bir çalışmaya imza atmış.
“Apophatic Wilderness” oldukça belirgin olarak önceki albüme kıyasla yavaş tempolu kısımların yoğunluğuyla dikkat çekiyor. Albüm 41 dakikalık süresi içerisinde karambol ve sofistike durumlardan mümkün olduğunca uzak dururken dinleyiciye bu seferlik daha rahat fakat kaçınılmaz olarak da daha olaysızmış gibi görünen bir deneyim tattırıyor. Ancak albüm dinledikçe açılan yapısı sayesinde parçalar zihinde yavaş yavaş da olsa usta işi dokunuşlarıyla, yerli yerine oturtulmuş nefis enstrümantal işçiliğiyle yer edinebiliyor.
Albüme dair diğer söylenmesi gereken şey ise VERBERIS’in ULCERATE sularından büyük oranda çekilerek DEATHSPELL OMEGA faktörünü neredeyse iki katına çıkardığının görülmesi; “Adumbration of the Veiled Logos”da yeri yerinden oynatan, vahşet kusan o komplike anlayışın yerini daha sakin sulara bırakırken mevcut DEATHSPELL OMEGA dozajını da artırma yoluna gidiyor.
Kapatalım; Şayet “Dezonant dehlizlerden babam çıksa yerim” diyenlerden iseniz bu albümü beğenmeme gibi bir şansınız yok. Jamie Saint Merat gerçekten akıllı bir davulcu ve ikinci albümlerine imza attıkları VERBERIS ise doğal olarak bu işte tanınması gereken bir grup ki öyle olmasa Norma Evangelium Diaboli kanatları altına giremezlerdi. Sadece bu yüzden bile bu albüm en az iki tur çevrilmeli.
* İncelemenin birinci kısmında Apofatik Teoloji hakkında yazılan yazı albümle ve kritikle ilişkilendirilmek üzere yazılmıştır. Apofatik Teoloji hakkında derlenen bilgiler benim bu konuda anladıklarımdan ibaret olduğu gibi herhangi bir felsefi görüş belirtmemektedir ve yazı bir makale değildir.