Anathema metal dinleyicilerinin, özellikle de Türk dinleyicisinin büyük kısmının kalbinde büyük yeri olan bir grup. Açıklamaya çok da fazla ihtiyaç yok, ister ilk dönem yaptığı doom/death ile ister orta dönem prog/doom kırmasıyla ister de sonraki dönemde yaptığı atmosferik/prog rock işleriyle çoğumuzun gönlünde bir yer edindiler. Değiştiklerinden, eski Anathema olmadıklarından yakınsak da yine de severek dinledik onları.
Yine de büyük kısmımızın kalbinde Anathema “Eternity”ye kadar olan efsane dönemiyle yer edindi. Bugün karşımızda efsane dönemin başlangıcını gösteren “The Crestfallen” EP’si var.
Pagan Angel adıyla 1990’da ilk demosu “An Iliad of Woes”u yayınlayan grup isim değişikliğinden sonra ikinci demosunu da çıkarmış, kadro değişikliği yaşamış, daha sonra gruba geri dönecek olan Jamie Cavanagh’ın yerine Duncan Patterson gelmişti. Peaceville Records’a kapağı atan grup albüm öncesinde, 1992 yılında ilk resmî yapımı olan “The Crestfallen”ı sundu.
Eş zamanlı olarak hem CD hem de plak olarak piyasaya sürülen EP’nin CD versiyonunda Anathema’nın o dönemlerde single olarak bastığı ve “Serenades” albümünde de yer vereceği “They Die” yer alıyordu. EP’ye baktığımızda gördüğümüz 5 şarkıdan üçü yeni, ikisi ise “All Faith is Lost”tan gelmekte. EP’deki şarkı yapıları esasen doom yavaşlığında ve eziciliğinde olsa da vokal kullanımlarında Darren White’ın death growl’ları öne çıkıyor. Daniel ve Vincent Cavanagh aynı zamanda EP’ye harika groove’la katıyor, riflerdeki melodiklik ve ritim gitarın sert tonu güzel bir uyum yaratarak işitsel zevki artırıyor. Bas olarak baktığımızda Duncan sonraki albümler kadar öne çıkmasa da “Crestfallen” şarkısında varlığını hissettirmeyi başarıyor. John Douglas EP’de aşırı bir çalımda bulunmasa da yaptığı zil oyunları şarkılara güzellik katıyor. Darren White dönemdaşı Nick Holmes’u andıran kükremeleri, çiğ scream’leri ve konuşmalı vokalleriyle vokal departmanında yeterli varlık gösterse de yazdığı şairane ve edebî sözlerle daha derin etki bırakıyor. Buradan bakınca, kendisinin ayrılığından sonraki dönemde grubun şarkı sözlerindeki düzleşmenin nedenini de böylece anlamış oluyoruz.
EP’nin üçüncü şarkısı olan “Everwake”te muhteşem sesini maalesef sadece iki Anathema ve bir The Blood Divine şarkısında duyduğumuz Ruth Wilson’ın cennetten gelmiş sesiyle rüyalar âlemine dalıyoruz. Bu şarkı daha ilk eserinden Anathema’nın gelecek döneminden izler taşıyor ve sonraki dönemdeki kadın vokal ağırlıklı şarkılara benziyor. “…And I Lust”ın sonundaki gibi shoegaze’vari atmosferle ve EP’nin genelindeki “ethereal” diyebileceğimiz havayla grup aynı dönemde revaçta olan shoegaze gruplarına da selam çakıyor ve ilham kaynaklarını gösteriyor.
Yıllar geçtikçe Anathema da bizler de değişsek de Anathema bir bakıma çoğumuzun kalbinde aynı kaldı. Belki bu EP’deki şarkıları, hatta belki de hiçbir Anathema şarkısını artık canlı olarak dinleme şansımızın olmayacağı düşüncesinin hüznüyle bu EP’yi dinlememiş olanlara “Crestfallen”ı dinlemelerini öneriyorum. Belki çok büyük bir cevher değil, ancak Anathema’nın bu en kıyıda köşede kalmış eserinin de dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İyi ki vardınız; bir gün yeniden görüşmek dileğiyle.
Çok hoş bir EP, siteye kazandırılması güzel oldu. Crestfallen, They Die ve Everwake; Darren White dönemi Anathema’sının öne çıkan parçalarından benim için. Keşke Ruth Wilson’ı da daha fazla duyabilseymişiz.
Bayramali eline sağlık. Sitedeki ilk kritiğin hayırlı olsun.
06.04.2024
@Ahmet Saraçoğlu, teşekkürler
Çok hoş bir EP, siteye kazandırılması güzel oldu. Crestfallen, They Die ve Everwake; Darren White dönemi Anathema’sının öne çıkan parçalarından benim için. Keşke Ruth Wilson’ı da daha fazla duyabilseymişiz.