# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
AD NAUSEAM – Nihil Quam Vacuitas Ordinatum Est
| 04.12.2023

Aşinalık, hiç bu kadar benzersiz olmamıştı.

Emir Şekercioğlu

Ad Nauseam çok enteresan bir grup. Müziklerinde ortaya koydukları şeylerin iskeletine bakıldığında esasen atonal-dezonant ekstrem metal furyasına müthiş yenilikler getirmedikleri ortada. Buna karşın sıkça anıldığı kulvar olan death metal içerisinde pek çok mecrada Gorguts ve Ulcerate’den neredeyse hemen sonra isimlerinin geçtiğini görebilirsiniz. Bazı dinleyiciler/yorumcular bu grubun kendisini, bir önceki satırda geçen iki grubun etkisine fazla kaptırmakla itham ediyor. İşin özü; Ad Nauseam’ın lafı geçtiğinde “Bu heriflerin yaptıkları şeyin zaten kat kat fazlası ve iyisi DsO, Gorguts, Ulcerate vs. tarafından yapıldı” gibisinden bir algı mevcut. Grup her ne kadar teknikalite ve sound meseleleri üzerindeki bazı tercihlerinden ötürü bu iddiaları yer yer haklı çıkarıyor olsa da işin aslı kesinlikle bununla sınırlı değil. Bana kalırsa burada irdelenmesi gereken ince bir mesele var. İlki, grubun gerçekten de tekerleği yeniden icat etmediği, doğru. Ama daha önemlisi, Ad Nauseam’ın müthiş derecede iyi, hatta eşi kolay kolay görülemeyecek derecede iyi yaptığı iş, “sunduğu aşinalıkları benzersiz denebilecek bir stil ile sunuyor” olması. Neredeyse oksimorona varan bu çıkarımın ardından gelin ne kadar saçmalamış olduğuma beraber yakından bakalım.

Metal albümleri inceleyen ve hepimizin bildiği o mecralarda defalarca (AMA DEFALARCA) kere yazdığı üzere evet; grup gerçekten de Gorguts, Ulcerate ve belirli oranda Deathspell Omega gibi isimlerin teknikalitesinden ve sound’undan ciddi izler taşıyor. Hatta, incelemeye konu olan 2015 çıkışlı ilk albümleri “Nihil Quam Vacuitas Ordinatum Est” bazı kesimlerce çok net bir “Obscura worship” olmakla eleştirildi. Ben buna katılmıyorum, “Obscura” albümünün izleri bu albümde pek tabii yadsınabilecek cinsten değil. Müziğin panik atağı içinde kendini gayet muzurca belli eden keman kullanımları, piyano eklentileri ve death metal anlayışının bütünü elbette “Obscura”nın vizyonerliğine çok şey borçlu. Keza “Lost In The Antiverse” parçasında vokalin girdiği yerde çalan o rif neredeyse doğrudan “From Wisdom to Hate”in açılış parçası “Inverted”dan alınmışcasına “ben buradayım” diye bağırıyor. Ama bütün bunların Ad Nauseam’ı basit bir klon grubu hâline getirdiğini söylemek de grubun hakkını yemek anlamına geliyor, tam bu noktada grubun alameti farikası başlıyor çünkü.

Atheist ayarında bir teknik death metal anlayışının, atonal/dezonant ekstrem metal furyasındaki sıra dışı nota kombinasyonlarıyla örülü parçalarda uygulandığını ve bütün bunlar olurken son derece temiz bir prodüksiyonla her enstrümanın detayını rahatça duyabildiğinizi düşünün. Esasen biraz oturup düşününce bu üç şeyin, bir araya getirmesi ve efektif şekilde sunması epey zor işler olduğunu idrak edebiliriz. Bunlar, “Nihil Quam Vacuitas Ordinatum Est”in bize ilk elden sundukları. Ama bitmiyor; icra etmesini geçtim artık, dinlemesi bile insana bazen nefes aldırmayan bir komplike bestecilik anlayışı albümün altından girip üstünden çıkıyor ve neredeyse bir dakika boş durmuyorken buna karşın istisnasız her şarkının su gibi akıp gidiyor olmasına ne demeli? İşittiklerimiz itibarıyla gayet aşina olan bu müzik yine de nasıl bu kadar benzersiz bir akıcılıkta önümüze konulabiliyor? İşte Ad Nauseam’ın albümdeki marifeti ve onu; öykündüğü gruplardan farklı bir noktaya koyan özelliği tam da bu. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; bu albümdeki enstrümantasyonun teknikalite seviyesi ve hiperaktivitesi “Obscura” veya Deathspell Omega triolojisinin ikinci halkası gibi işlerden bile daha yüksek bir dozda denilebilir rahatlıkla, bunda çok ciddiyim. Adamlar galiba çalmaya anne karnında başlamış. Albümün her şeyiyle son hâlini alması da kadroda böyle yetenekli müzisyenler olmasına karşın beş yıl sürüyor. Dolayısıyla sadece yetenek ve emek değil, son derece ciddi bir disiplin de söz konusu gibi görünüyor grupta.

İkinci ve şimdilik son stüdyo albümleri “Imperative Imperceptible Impulse” birçoklarınca grubun, bu albümün üstüne çıktığı bir çalışma olarak görülse de ben o albümde, işe biraz atmosfer katmak ve müziklerini daha psikotik hâle getirmek gibi kaygıların “Nihil Quam Vacuitas Ordinatum Est”de gösterdikleri müthiş dengeyi bozmalarına sebep olduklarını düşünüyorum. Elbette müzikal bazda ikinci albümlerinin, ilkinin üstüne çıktığı anlar var. Hatta “Coincidentia Oppositorum” gibi bir parça “Nihil…”de de olsa tadından yenmezdi. Ancak “Imperative Imperceptible Impulse”da ortaya konan iş, bütünü son derece keyifli bir absürdizm vadetse de bu albümdeki kadar organik ve akışkan tınlamıyor bana kalırsa.

Grubun iki albümü arasındaki bu ufak karşılaştırmanın ardından; “La Maison Diev”, “Into the Void Eye” ve “The Black Veil of Original Flaw” şarkılarını “Nihil…” hakkında fikir sahibi olmak isteyenlere tereddütsüz öneriyorum. Deli dehşet partisyonlara, geçişlere ve atonal klasik müzik dokunuşlarına gebe bu parçalar. Öte yandan albümün kapanışını yapan “Superimposing Mere Will and Sheer Need” de muhakak kulak kabartılmayı hak ediyor, özellikle parçalarını sonlandırmak istemeyen müzisyenlere ders olarak okutulması gereken outro bölümü sebebiyle. Böylesi sürünen, ruh emen bir outro yok. Vokalistin brutal vokal tarzının da keza “The Bleeding” dönemi Chris Barnes vokallerini hatırlatması, böyle bestelerle birleştiğinde albümün çıtasını iyice arttırıyor.

Yeri yerinden oynatan, çığır açan bir albüm olmasa da frekansına girebilene epey keyif verebilecek, “death metaldeki teknikalitenin” varabileceği yerleri ibretiâlem vesilesi yapan ve son derece ilginç anlar barındıran kaliteli bir death metal albümü olarak “Nihil Quam Vacuitas Ordinatum Est”i dinlemeyen herkese tavsiye ederim. Elbette, death metale aşırı teknik bir yerden yaklaşan atonal doğası sebebiyle herkesin damak tadına uyabilecek bir albüm değil. Öte yandan albümün 3. parçadan itibaren kendini açması, bilhassa ilk iki şarkıda bazı dinleyicilerin sabrını biraz zorlamasına sebep olabilir. Fakat aşırı keyif aldığım bir albüm ve dinleyeni, parçalar ilerledikçe ziyadesiyle ödüllendiren bir çalışma. Dilerim siz de bu keyfi alabildiğiniz kadar alırsınız.

Albüme Dair Gereksiz Bir Rapor:

- Sanattan idealist düzeyde bir orijinallik beklentisi olmayan, suratı tokat manyağına çeviren teknik death metale ölüp biten, bunun üstüne erken dönem Immolation ve Ulcerate ayarında atonal death metal dokunuşları görmek isteyen çoğu kişinin hoşuna gidebilir.
- Antik Yunanca gibi tarihin en kazık dillerinden birini öğreniyorsanız, Kant ya da Hegel okumak zorunda kaldıysanız, sosyal medyadan beyniniz çatlıyorsa veya üç gündür kabızsanız arkada bu albümün çalması ideal bir duygu dışavurumu.
- Kalbinizde aritmi problemi varsa, kahve içiyorken dinlemenizi önermem bu albümü.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.70/10, Toplam oy: 10)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Lavadome Productions
Kadro
Andrea P.: Vokal, gitar, orkestrasyon, piyano
Matteo G.: Gitar, geri vokal
Matteo B.: Bas
Andrea S.: Davul
Şarkılar
1) My Buried Dream
2) Key to Timeless Laws
3) La maison Diev
4) Into the Void Eye
5) Terror Haze
6) Lost in the Antiverse
7) The Black Veil of Original Flaw
8) Superimposing Mere Will and Sheer Need
  Yorum alanı

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.