Bir akşam bizim evin bahçesinde ismail vilehand’le FUMING MOUTH’un yeni albümünün ilk single’ı olan “The Silence Beyond Life”ın klibini izlerken ağzımdan bu cümle çıkmıştı.
Haşinliği ve acımasızlığıyla bildiğimiz FUMING MOUTH clean vokal kullanıyor, vokalist Mark Whelan yüzünü boyuyor ve FUMING MOUTH’tan beklenmeyecek düzlükte bir şarkıyla albümü görücüye çıkarıyorlardı.
Bu durum epeyce tadımı kaçırmıştı ve tüm albümün böyle olması durumunda bir gruba daha elveda demek zorunda kalacak mıyız acaba diye düşünmeye başlamıştım. İkinci single “I’ll Find You” bilindik FUMING MOUTH’a yakındı, ancak şarkı olarak bana çok da bir şey vermemişti.
Tam hiçbir şeyi beğenmeyen gerçek bir yavşak gibi “of ya şu şöyle bu böyle” diye isyan edecektim ki öğrendiğim bir gelişmeyle FUMING MOUTH’a ve gelecek olan yeni albüme dair tüm algım değişti.
Şu an 33 yaşında olan vokalist/gitarist Mark Whelan 2 yıl önce, henüz 31 yaşındayken akut miyeloid lösemi (AML) olmuştu. Kemoterapilerle ve kemik iliği nakliyle hayatı kurtulan Whelan’ın böylesi zor bir şey atlatmış olmasının yarattığı empatiyle bir anda yelkenleri suya indirdim ve “ne isterseniz yapın lan, isterseniz full autotune’lu varoş Türkçe rap yapın” diyerek albümü beklemeye başladım.
İlk olarak bir otel odasında, sesi mute edilmiş Şampiyonlar Ligi maç özetlerine bakarak, üstünde sadece DAKOTA yazan markasız ve inanılmaz tuzlu ay çekirdeği eşliğinde dinlediğim “Last Day of Sun” (bu ışıltılı hayatı ben seçmedim), ilerledikçe ve kendini açtıkça FUMING MOUTH’un aslında gayet de makul, hatta mantıklı bir şeyler denediğini görmeye başladım.
Grubun adını gayet güçlü şekilde duyurduğu 2019 çıkışlı ilk albümü “The Grand Descent”in incelemesini şu cümlelerle kapamıştım:
“Üstteki paragrafın son kelimesi yeterli aslında; FUMING MOUTH acımıyor. 9-0 önde olduğu 3. lig temsilcisine 10. golü atmak için yükleniyor, kanat bindirmeleri yapıyor. Gerçek bir haysiyetsiz gibi stoper çıkarıp oyuna bir santrfor daha alıyor. Bu aşağılık tavrıyla da alkışları kapıyor, övgüleri topluyor.”
Ertesi yıl çıkan 3 şarkılık “Beyond the Tomb” EP’sinin sonunda ise “FUMING MOUTH adrenalinini biraz törpülemiş ancak sertliğinden bir şey kaybetmemiş durumda. Albümdeki kontrolsüz vahşet, burada daha yaş almış şekilde karşımıza çıkıyor” diyerek ileride gelebilecek birtakım şeylerin işaretlerini sezdiğimi ifade etmiştim.
İşte o ilerisi, artık şu anı ifade ediyor ve “Last Day of Sun” olarak kulaklarımıza doluyor.
Deneme diyorum ama aslında FUMING MOUTH burada basit bir şey yapıyor, o yüzden incelemeyi çok da uzatma niyetinde değilim Ana fikri en baştan söylemek gerekirse, FUMING MOUTH burada ilk albümdeki death metal/crust kimliğini çok net şekilde kırarak daha fazla insana hitap edebileceği, sahneye çıktığında öncesinde sonrasında çıkan gruplardan ayrıştırılmasını sağlayacak türde bir yöne doğru kayıyor. Death metal/crust olayı tabii ki direkt çöpe atılmış değil ve bazı şarkıları biraz kızıştırarak “The Grand Descent”e dahi koyabiliriz gibi (zor). Ancak şu 46 dakikanın tamamını dinlediğiniz gördüğünüz pek çok şey size FUMING MOUTH’un öyle çok da cılkını çıkarmadan, göze sokmadan daha pazarlanabilir bir yöne doğru meylettiğini gösteriyor.
Bunu yeri geliyor clean vokalli nakaratla (“The Silence Beyond Life”), yeri geliyor metalcore’a göz kırpan riflerle (“I’ll Find You”), yeri geliyor vokalleri iyice saldıkları ve death metalle falan uzaktan yakından alakası olmayan alt rock/gotik rock vokalli “Leaving Euphoria”yla yapıyorlar. İlk 1 dakikasını dinleyip de BEHEMOTH’un “Ov Fire and the Void”unu hatırlatmamanın pek de mümkün olmadığı “Out of Time” ile açılan albümdeki önemli şarkılardan biri de Whelan’ın kötü günlerinin intikamını aldığı old-school İsveç death metali tandanslı “Kill the Disease”. Albümün en sert ve ekstrem anlarına tanık olduğumuz parçada, “karşı koy, hastalığı yen, ayağa kalk, hastalığı yen” haykırışları eşliğinde Whelan’ın zaferini kutluyoruz. Grubun bu şarkıda gitar tonunu bile fazladan çirkinleştirmesi hoş olmuş.
Albümdeki en iyi şarkılardan biri de yeni vokal anlayışını alışık olduğumuz death metal vokalleriyle harmanlayan ve damar lead gitarlarıyla “Last Day of Sun”a akıllara kazınır bir kapanış yapan “Postfigurement”. Bu şarkı kapanış için cidden çok iyi bir tercih olmuş. FUMING MOUTH’un bugüne dek yazdığı en iyi, en etkileyici, en deneyim kokan şarkılardan biri olduğunu düşünüyorum.
Böylelikle albümün sonuna geliyoruz. Bakın yazı nasıl başladı nasıl bitti. Üstelik tüm bu övgülerin Whelan’ın kanser atlatmış olmasıyla da bir ilgisi yok. Whelan bu süreçte bahçe cücesi ya da TikTok fenomeni olmaya kara vermiş olsaydı da “Last Day of Sun”ı bu cümlelerle tarif ederdim. Adamlar bir şeyler denemiş, sound’larını genişletmek istemişler ve bunu da başarıyla yapmışlar. Bir sonraki albümde death metal/crust kimliklerini tamamen unutmadıkları sürece sıkıntı. Aynen bu kıvamdan devam edebilirler, her türlü kabulüm.
Kadro Mark Whelan: Vokal, gitar
Andrew Budwey: Gitar
Patrick Merson: Bas
James Davis: Davul
Şarkılar 1. Out of Time
2. Respect & Blasphemy
3. The Silence Beyond Life
4. The Sign of Pain
5. Leaving Euphoria
6. I'll Find You
7. Disgusterlude
8. Kill the Disease
9. Last Day of Sun
10. R.I.P. (Rest in Piss)
11. Brutal Practices
12. Postfigurement
Albüm ağız bozduruyor. Midem yandı dinlerken. Keşke benim de Nedim abi iyi bi gücüm olsaydı bunları gres yağlı dildoya oturtsaydım. Bi yandan da çocuk lösemiyi yendi diye düşünüyorum. Çok fazla bişey beklemek haksızlık olabilir bu durumda.
güzel albüm de şarkılar çok uzun, böyle içinde fazla çeşitlilik bulunmayan parçaların 3 dakikadan fazla olmaması gerek, her şarkıyı 2 kez dinliyormuşum gibi hissediyorum
Çok süper şarkılarla “sokayım böyle şarkıya” dedirten şarkıların bir arada olduğu tuhaf bir albüm olmuş. “Respect & Blasphemy”, “I’ll Find You”, “Kill the Disease”, “Last Day of Sun” “R.I.P. (Rest in Piss)” falan çok iyi de, bu albüm bütünüyle beni yakalayamadı.
Geçen senenin en büyük hayal kırıklıklarından biri. Bilenler bilir, bir önceki albümde Burning Hand denen bir hayvanlık vardı. Keşke o kafa ile devam etseydiniz, yazık ettiniz.
Albüm ağız bozduruyor. Midem yandı dinlerken. Keşke benim de Nedim abi iyi bi gücüm olsaydı bunları gres yağlı dildoya oturtsaydım. Bi yandan da çocuk lösemiyi yendi diye düşünüyorum. Çok fazla bişey beklemek haksızlık olabilir bu durumda.
güzel albüm de şarkılar çok uzun, böyle içinde fazla çeşitlilik bulunmayan parçaların 3 dakikadan fazla olmaması gerek, her şarkıyı 2 kez dinliyormuşum gibi hissediyorum
Çok süper şarkılarla “sokayım böyle şarkıya” dedirten şarkıların bir arada olduğu tuhaf bir albüm olmuş. “Respect & Blasphemy”, “I’ll Find You”, “Kill the Disease”, “Last Day of Sun” “R.I.P. (Rest in Piss)” falan çok iyi de, bu albüm bütünüyle beni yakalayamadı.
Geçen senenin en büyük hayal kırıklıklarından biri. Bilenler bilir, bir önceki albümde Burning Hand denen bir hayvanlık vardı. Keşke o kafa ile devam etseydiniz, yazık ettiniz.