“Teknik grindcore” karşımıza sıklıkla çıkan bir tür değil. Teknik death metal ve grindcore’u aynı potada eriten gruplar diye düşündüğümde aklıma gelen isimler COGNIZANT, KATAPLEXIS, ANTIGAMA, A MILLION DEAD BIRDS LAUGHING, DISCORDANCE AXIS gibi sadece türü çok yakından takip edenlerin bildiği oluşumlar.
FUCK THE FACTS’in, CEPHALIC CARNAGE’ın bazı şarkıları bu klasmanda değerlendirilebilir, ancak “teknik grindcore efsanesi”, “teknik grindcore’un kralları” şeklinde nitelenebilecek türde, herkesçe bilinen babayiğit gruplar olduğundan da söz edemeyiz.
Gelin görün ki bugün bu alt türü belki de dünyada en iyi icra eden oluşumlardan biri olan GRIDLINK’ten bahsedeceğiz. 2014’te çıkan mükemmel albümleri “Longhena”nın ardından sessizliğe gömülen GRIDLINK, esasında başka projelerde karşımıza çıkan bazı isimsiz ancak net şekilde sayko müzisyenlerden kurulu bir grup. Sadece davulcuları Bryan Fajardo’nun bugüne dek ROTTEN SOUND’da, PHOBIA’da ve CLOUD RAT’te baget sallamışlığı olduğunu söylemem yeterli olacaktır.
9 yıl aradan sonra bizlerle tekrar kucaklaşan GRIDLINK, grindcore’u son derece teknik, bir o kadar melodik ve hepsinden öte son derece akılda kalıcı bir biçimde ele alan bir grup. Bu geri dönüş albümleri “Coronet Juniper”da öylesine canlı, cayır cayır, dinamik ve keyifli bir 19 dakikaya imza atıyorlar ki resmen iki yüzüne de aynı albümün çekildiği kısa süreli albümlerin yer aldığı kasetlerde olduğu gibi biter bitmez tekrardan başlatma ihtiyacı duyuyorsunuz.
1 ila 3 dakika arası değişen şarkılardan oluşan “Coronet Juniper”, ilk saniyesinden son anına dek sizi adrenalin dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Davullar mükemmel, gitarlar zevk sahibi parmaklardan çıktıklarını gösterircesine akılda kalıcı, baslar gayet duyulur hâlde, Jon Chang adlı arkadaşın vokalleri de tam anlamıyla bir manyaklık düzeyinde.
Başından sonuna kaybedecek bir saniyesi bile olmayan GRIDLINK’in “Coronet Juniper”da yaptığı şeyi özetlemek istediğimde gözümün önüne şöyle bir görüntü geliyor: Hani sabit bir bisiklete bağlı enerji üretme mekanizmaları olur; pedalları çevirdiğinizde, bisiklete bağlı tertibat vesilesiyle elektrik üretilir. GRIDLINK sanki topluca küçücük bir stüdyoya girmiş, müzik yaptıkça bir mekanizmadan elektrik üretiliyor ve üretilen bu elektrikle çalışan dev bir makine de sağa sola, her yöne jilet gibi keskin bıçaklar fırlatıyor. İşte “Coronet Juniper”ı dinlerken gözümün önüne gelen şey bunun müzikal karşılığı.
Bu kadar akılda kalıcı ve dinlemesi zevkli bir kaosu bu kadar kompakt bir pakette çok uzun zamandır dinlememiş olabilirsiniz. GRIDLINK gerçekten de sadece 19 dakikada dinleyici nasıl pestile çevrilir, bu denli kompleks bir müzik nasıl bu kadar çekici ve keyifli sunulabilir çatır çatır gösteriyor. İddia ediyorum, albümü ilk dinlemenizde severseniz ve albüm bitiğinde vaktiniz varsa, ikinci tur döndürmeden başka bir şeye geçmekte epey zorlanacaksınız. “Coronet Juniper” dinlemesi bu denli zevkli bir albüm.
Nickel Grass Mosaic ve Ocean Vertigo şarkılarındaki “Grindcore vokalli At The Gates” havasına bayıldım. Son 2 şarkıdaki Death Metal dokundurmaları da şeker. Bastım 10′u. Kısa sürede kulağını delik deşik etmek isteyen herkese de öneririm.
Bam güm bir albüm işte güzel açıyosun kaotik bir ortam daha ne oluyo demeden bitiyo ve tekrar döndürürken buluyorsun kendini.
Neden giriş parçası Dream Theater’i hatırlattı?
Nickel Grass Mosaic ve Ocean Vertigo şarkılarındaki “Grindcore vokalli At The Gates” havasına bayıldım. Son 2 şarkıdaki Death Metal dokundurmaları da şeker. Bastım 10′u. Kısa sürede kulağını delik deşik etmek isteyen herkese de öneririm.
Felaket bir iş ya. Kompakt bir işitsel şölen.
Kim bilir kaç kez dinledim, her dinleyişimde aynı keyfi alıyorum.