Bugüne dek yazdığım ilk KALMAH incelemesiyle karşınızdayım.
KALMAH benim için 2003 yılında duyduğum iki şarkıyla başlayan ve ardından da inişli çıkışlı bir grafikle ilerleyen bir yolculuk aslında. Takvimler 2003’ü gösterdiğinde 2000’de çıkan ilk albümleri “Swamplord”daki “Hades”i ve 2003’te çıkan üçüncü albümleri “Swampsong”daki “Heroes to Us”ı dinlemiş ve “oha süper lan” diyerek o zamana kadar çıkan üç albümlerini bir çırpıda dinlemiştim. O dönemler iflah olmaz bir melodik death metal savaşçısı olduğumdan ve IN FLAMES’in attığı kazığı bir tarafımdan çıkarmak için türü köklerine sadık şekilde icra eden gruplara sarıldığımdan KALMAH’ı da epey seviyor ve sık sık dinliyordum.
Sonrasında biraz benim tür skalamı genişletmemden biraz da KALMAH’ın kendini tekrarlamaya başlamasından olması muhtemel şekilde gruba olan ilgimi ortalarda bir yere çektim. 14 yıldır açık olan ve bu sürede 4 albüm çıkaran KALMAH’ın ilk kez bir albümü inceliyor olmamdan da bu görülebilir sanırım.
KALMAH’la ilgili düşüncem, grubun çok iyi bir melodik death/power metal grubu olduğu ancak bunun ötesine geçmek adına bir şey yapma gereği duymadıkları şeklinde. Türdeşlerine, daha doğrusu benzer sound’lu gruplara baktığımızda melodik death metal gruplarının genel olarak statik ilerlediklerini görsek de INSOMNIUM gibi farklı kulvarlara yönelenler olduğunu da biliyoruz. Bunun yanı sıra KALMAH’ın da tıpkı CHILDREN OF BODOM, NORTHER gibi gruplarda gördüğümüz tarzda bir power metal yanı da var ve bunu gayet iyi kullandıklarını düşünüyorum.
Grupla olan ilişkimi zedeleyen noktaya gelirsem, KALMAH’ın diskografisinin büyük kısmının “ne olağanüstü ne vasat” denebilecek türde albümlerden oluştuğunu düşünüyorum. Misal bir önceki işleri “Palo” bence iyi bir albümdü, ama sadece iyi bir albümdü. Önceki albüm kritiklerinin altındaki yorumlara baktığınızda da benzer bir manzarayla karşılaşıyoruz. Birileri ilgili albümün geri adım olduğunu söylerken, birileriyse bir önceki albümü aştıklarını ifade ediyor. Birileri ilgili albüme önceki x albümüne benzetirken, bazı dinleyiciler ise y albümüne yakın buluyor. Dolayısıyla KALMAH’ın üzerinde mutabakata varılan tam bir başyapıtının olduğunu düşünmüyor, “Kalmah”ı da bu bakış açısıyla inceleyeceğimi baştan söylüyorum.
“Kalmah” içinde pek çok iyi şey barındıran gayet güçlü bir albüm. KALMAH zaten iyi bir grup olduğundan belli bir kalitenin altına inmeyeceğini biliyoruz. Ne var ki grubun melodilerle, klavyelerle, yırtıcı riflerle süslü ve bana kalırsa olduğundan büyük gözüken müziğinin derinlik ve akılda kalıcılık konusunda birtakım sıkıntıları da var. Ne var ki “Kalmah”ta grup geçmişten gelen deneyimlerini iyi kullanmış ve bence gayet iyi bir albüme imza atmış.
Şarkılara baktığımda KALMAH’ı KALMAH yapan her şey yine yerli yerinde. Grubun iyi melodi yazdığı konusunda bir tartışma zaten yok, ancak bazen sadece sert olsun diye yazdıkları ve ezbere yazılmış havası veren besteler de yaptıkları kanısındayım. Albümde bu tarz düşüncelere gark eden yapıtlar epey az olsa da sanırım en azılı KALMAH hayranı bile grubun birbirine benzer şarkılar yazmayı çok da dert edinmediğini kabul edecektir. Bazı şarkıları sanki son birkaç albümdür orası burası rötuşlanmış şekilde dinliyormuşum gibi hissediyorum.
Bunu kıran ve albümün benim için zirve noktalarını oluşturan şarkılara baktığımda da zaten o “melodeath cümbüşü” şarkılardan ziyade farklı fikirler sokmanın daha mümkün olduğu şarkılarda takılı kalıyorum. Misal bence bu albümün en başarılı iki şarkısı damar yapısıyla öne çıkan “No Words Sad Enough” ve “Drifting in a Dream”. Elbette ki önceki albümlerde de bu ayarda şarkılar yazdılar, ancak bu tür şarkılarda KALMAH’ın konfor alanının dışına çıkıp daha minimal fikirlerle daha etkili olmaya çalıştığını ve bunu da başardığını görüyorum. Mesela aynı örneği son TÝR albümü “Hel”de yer alan ve bence grubun yazdığı en başarılı şarkılardan biri olan “Sunset Shore”da da görebiliyoruz.
Tüm bu artılar eksiler ortamında “Kalmah” -diğer pek çok KALMAH albümü gibi- gayet iyi bir iş olmayı ve kendini keyifle dinletmeyi başarıyor. KALMAH icra ettiği tarzın gereklerini çok iyi yerine getiren bir grup. Her zaman böyle oldular, şimdi de böyleler. Eğer türle yeni tanışan bir dinleyiciyseniz sizi büyüleyebilir, aklınızı başınızdan alabilirler. Diğer yandan, deneyimli bir melodik death metal dinleyicisiyseniz ve grubun beste standardına aşinaysanız sizi belli noktaya kadar etkileyecek ve “bildiğimiz, eli yüzü düzgün KALMAH” olarak size belli bir süre eşlik edecektir. Ben “Kalmah”ı sevdim, bazı şarkıları diğerlerinden daha çok sevdim ve onları önümüzdeki yıllarda da sık sık dinleyeceğime inanıyorum. Grubun en azılı hayranlarından biri olmayan benim için bu da gayet yeterli zaten.
Kadro Pekka Kokko: Vokal, ritim gitar, sözler, besteler
Antti Kokko: Lead gitar, geri vokal, besteler
Timo Lehtinen: Bas, beste (4)
Veli-Matti Kananen: Klavye, orkestrasyon, besteler (4, 6)
Janne Kusmin: Davul
Konuk:
Olli Kajasviita: Çello (4)
Şarkılar 1. Haunted by Guilt
2. Veil of Sin
3. Scarred by Sadness
4. No Words Sad Enough
5. Serve the Untrue
6. Home Sweet Hell
7. Tons of Chaos
8. Red and Black
9. Taken Before Given
10. Drifting in a Dream
Kalmah benim özellikle sevip albümlerini beklediğim bir grup. Bu adamların melodilerini seviyorum ve Kalmah bodosu diye bir şey olduğuna inanıyorum. Bu bodosla da oturduğum yerde, yolda yolakta yürürken, bir iş yaparken kanımın kaynamasını seviyorum. Hiç alakasız bir yerde durduk yere aklıma gelen herhangi bir şarkılarından bir partisyonla beni gazlayabilen bir grup bu. O şekilde özel bir ilişkim var bu grupla. Bu albümlerini de dört gözle bekliyordum, zira çok beklettiler.
Son albümlerinde bazı tekrarları artmaya başlamıştı. Kendi belli başlı bir melodi anlayışları var. Bu oluşturdukları ekosistem içinde takıldıkları için de her albümde bu hissiyat devam ediyor doğal olarak. Ama ‘biz bunu şurda da duymuştuk’ hissiyatını en çok veren ve bu yüzden yüzümü ekşiten albüm de bu oldu. Bazı yerlerde ‘bu artık bariz bir göndermedir heralde’ diye düşünüyorum hatta.
Bununla birlikte de ‘oha çok iyi’ diyebileceğim bir hit de yakalayabilmiş değilim. Son günlerin moda deyimiyle; AI ile yazılmış bir Kalmah albümü gibi. Zincirin en zayıf halkası olmuş bana kalırsa. Leadler, sololar havada uçuşuyor ama damakta patlayan bir lezzet de pek çıkamıyor. Belki bir Tons of Chaos. Epik hüzünlü şarkıları zaten hep iyi yapıyorlar kritikte de değinildiği gibi.
Yine de bir Kalmah albümü ve dinlerken sıkılıp kenara atılacak kadar da kötü değil tabii ki. Kritiğin son paragrafına tamamen katılıyorum bu açıdan.
@Dysplasia, dördüncü, beşinci dinlemeden sonra albümü çok daha sevdiğimi ve keyif aldığımı hissettim. 2-3 kez dinleyip inceleseydim daha olumsuz bir yazı olurdu ama her dinlemede daha sevilesi geldi albüm. O yüzden en zayıf halka konusunda belki sende de değişiklik olabilir dinledikçe.
@Ahmet Saraçoğlu, Kalmah gibi bir Kalmah albümü olduğu için illa ki dinlerim ama diğer albümlerine kıyaslayarak yaptım o yorumu. Yoksa iki gündür dinliyorum, sorun yok. ‘Bu ne amk’ diyip çope atmam kesinlikle. Seviyorum bu herifleri. Ama mesela Home Sweet Hell’in veya Taken Before Given’ın girişini duyunca da ‘hacı bunlar imitasyon’ diye düşünüp bi fena oluyorum. Bi önceki albümde de benzer bi yorumum vardı, bunda daha baskın geldi bu his. Bu kadar bekleyince daha vurucu bir şeyler gelir diye beklentim varmış demek ki.
Kalmah benim özellikle sevip albümlerini beklediğim bir grup. Bu adamların melodilerini seviyorum ve Kalmah bodosu diye bir şey olduğuna inanıyorum. Bu bodosla da oturduğum yerde, yolda yolakta yürürken, bir iş yaparken kanımın kaynamasını seviyorum. Hiç alakasız bir yerde durduk yere aklıma gelen herhangi bir şarkılarından bir partisyonla beni gazlayabilen bir grup bu. O şekilde özel bir ilişkim var bu grupla. Bu albümlerini de dört gözle bekliyordum, zira çok beklettiler.
Son albümlerinde bazı tekrarları artmaya başlamıştı. Kendi belli başlı bir melodi anlayışları var. Bu oluşturdukları ekosistem içinde takıldıkları için de her albümde bu hissiyat devam ediyor doğal olarak. Ama ‘biz bunu şurda da duymuştuk’ hissiyatını en çok veren ve bu yüzden yüzümü ekşiten albüm de bu oldu. Bazı yerlerde ‘bu artık bariz bir göndermedir heralde’ diye düşünüyorum hatta.
Bununla birlikte de ‘oha çok iyi’ diyebileceğim bir hit de yakalayabilmiş değilim. Son günlerin moda deyimiyle; AI ile yazılmış bir Kalmah albümü gibi. Zincirin en zayıf halkası olmuş bana kalırsa. Leadler, sololar havada uçuşuyor ama damakta patlayan bir lezzet de pek çıkamıyor. Belki bir Tons of Chaos. Epik hüzünlü şarkıları zaten hep iyi yapıyorlar kritikte de değinildiği gibi.
Yine de bir Kalmah albümü ve dinlerken sıkılıp kenara atılacak kadar da kötü değil tabii ki. Kritiğin son paragrafına tamamen katılıyorum bu açıdan.
03.06.2023
@Dysplasia, dördüncü, beşinci dinlemeden sonra albümü çok daha sevdiğimi ve keyif aldığımı hissettim. 2-3 kez dinleyip inceleseydim daha olumsuz bir yazı olurdu ama her dinlemede daha sevilesi geldi albüm. O yüzden en zayıf halka konusunda belki sende de değişiklik olabilir dinledikçe.
04.06.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Kalmah gibi bir Kalmah albümü olduğu için illa ki dinlerim ama diğer albümlerine kıyaslayarak yaptım o yorumu. Yoksa iki gündür dinliyorum, sorun yok. ‘Bu ne amk’ diyip çope atmam kesinlikle. Seviyorum bu herifleri. Ama mesela Home Sweet Hell’in veya Taken Before Given’ın girişini duyunca da ‘hacı bunlar imitasyon’ diye düşünüp bi fena oluyorum. Bi önceki albümde de benzer bi yorumum vardı, bunda daha baskın geldi bu his. Bu kadar bekleyince daha vurucu bir şeyler gelir diye beklentim varmış demek ki.
03.06.2023
@Dysplasia, Tons of Chaos da tam ilk orta dönem Finntroll şarkısı gibi.
Bu albümü henüz dinlemedim ama The Black Waltz’u aşırı seviyorum. Keşke onun da kritiğini okuyabilsek.
Asmah kesmeh kelle uçurmah
Yaklaşık 35 kez KALMAH kelimesi geçiyor kritikte ince bir taşak geçme sezdim.. Eğer öyleyse hak ediyor bence de KALMAH diyip geçiyorum
Seventh Swamphony’e bayılmış, Palo’yu çok sevmiştim. Bu albümde de yanıltmadılar. Böyle istikrarlı grupların hastasıyız. 9/10