Steffen Kummerer meşgul bir adam. OBSCURA ve THULCANDRA ile 2015’ten günümüze geçen 8 yıllık süreçte 6 albüm çıkardı, sürekli konserler veriyor, dünyayı turluyor. Bu 6 albümden sonuncusu da birkaç gün evvel ortamlara salınan yeni THULCANDRA albümü. Grubun 2015-2021 arasını boş geçirdiği düşünüldüğünde 2021’de çıkan “A Dying Wish”in sadece 2 yıl ardından yeni albüm çıkaracaklarına hiç ihtimal vermiyordum ama demek ki Kummerer’in kafasındaki fikirler olgunluğa ulaşmış ve bu sayede yeni THULCANDRA şarkıları dinleme şansına erişiyoruz.
Steffen’le yaptığım ve bence Pasifagresif tarihinin en iyi 10 röportajı içinde yer alan OBSCURA ve THULCANDRA röportajlarında da bahsedildiği üzere THULCANDRA esasında sadece bir DISSECTION worship grubu değil. Görselliğini DISSECTION’dan alıyor ve müzikal olarak da efsanevi İsveçli grupla olan kesişim kümesi epey büyük. Lakin esasında THULCANDRA sadece DISSECTION’a değil, doksanların ortaları ve ikinci yarısında İsveç’te çıkan melodik black/death metal akımının tamamına gönül vermiş ve o ruhu yaşatmaya ant içmiş bir proje.
“Hail the Abyss”i dinlerken de işte bu ruhu sonuna kadar, belki günümüz metal dünyasında başka hiçbir grubun yansıtmayı başaramadığı kadar net şekilde hissedebiliyoruz. 1985 doğumlu Kummerer sanki 27-28 yıl önce 10-11 yaşında değilmiş de Stockholm’ün, Västra’nın, Göteborg’un, Linköping’in sokaklarında DISSECTION’larla, SACRAMENTUM’larla, LORD BELIAL’larla, VINTERLAND’larla, DAWN’larla, UNANIMATED’larla takılıyormuşçasına o zamanın ve coğrafyanın ruhuna ait bir müzik yazmayı başarıyor THULCANDRA için.
Albümle ilgili söyleyebileceğim ilk şey, THULCANDRA albümlerini incelemenin giderek daha zor hâle geldiği. Bunun sebebi grubun belli bir çerçevede müzik yapması ve onun dışına çık(a)maması. Bu taraftan bakınca THULCANDRA ve benzeri gruplar hakkında konuşması aşırı kolay, ancak yeni bir şey söylemesi pek de kolay değil. Eğer DISSECTION ve türevlerini seviyorsanız, THULCANDRA’yı da “Hail the Abyss”i de seversiniz. Buna şüphe yok, zira adamlar o karakteri ve daha da önemlisi ruhu bire bir yansıtıyorlar.
Şarkılara baktığımızda gördüğümüz en sevindirici şey ise THULCANDRA’nın sadece o dönemin nostaljik bir anmasını, taklidini yapmaması ve o dönemde yazılmış ve piyasaya çıkmış hissi veren besteler yapması. Prodüksiyonun da büyük pay sahibi olduğu bu durum sayesinde cayır cayır bir sound eşliğinde 1994-1998 arasına gidiyor ve metal tarihinin İskandinavya özelindeki en üretken ve yaratıcı dönemlerinden birini solumanın keyfini çıkarıyoruz. Şarkı şarkı baktığımda “Hail the Abyss” bence “A Dying Wish”in bir tık altında, ancak bu bile albümün gayet iyi bir puan almasını engelleyemiyor, zira dersine çok iyi çalışan Kummerer ortaya da gayet iyi bir iş koyuyor.
“Reinkaos” bize bir şeyler gösteriyorsa, Jon Nödtveidt hayatta olsaydı DISSECTION günümüzde THULCANDRA’nın yaptığı ilk iki albüm DISSECION müziğini yapmıyor olurdu. Belki iki grup birlikte turlardı, belki birbirlerinin albümlerine konuk olurlardı. Ama daha olası olan, Jon Nödtveidt hayatta olsaydı ve DISSECTION müzik yapmayı sürdürseydi zaten THULCANDRA diye bir şeye THULCANDRA diye bir şeye ihtiyaç olmazdı. Dolayısıyla günümüzde o çok sevdiğimiz DISSECTION’a en yakın şey olan THULCANDRA’yı herhangi bir sebepten gömmenin anlamlı olmadığına inanıyorum.
Grubun amacı belli, ne yaptığı belli, yaptığı şeyi ne kadar iyi yaptığı belli.
Günümüzde THULCANDRA’nın yaptığı şey gayet değerli ve bunu iyi ki yapıyorlar, ama yine de keşke Nödtveidt canına kıymasaydı, THULCANDRA’ya da gerek olmasaydı.
Şarkılar 1. In the Eye of Heaven
2. Hail the Abyss
3. At Night
4. Velvet Damnation
5. On the Wings of Cosmic Fire
6. Acheronian Cult
7. As I Walk Through the Gateway
8. Blood of Slaves
9. In Darkness We Descend
10. The Final Closure
11. The Second Fall (live)
12. Deliverance in Sin and Death (live)
Eline sağlık Ahmet Abi. Ben tam tersine “A Dying Wish”i “Hail the Abyss”in bir tık altında buldum. Sanırım sound yüzünden. “Blood of Slaves” grubu keşfettiğimden beri dinlediğim en iyi THULCANDRA şarkısı oldu.
Şahsen grubu sadece “DISSECTION tribute” olarak algıladığım dönemde bile gömülmesine anlam veremiyordum. Sonrasında senin Agresif Musiki’de grup hakkında söylediklerini dinledim ve şu röportajı da okuyunca iyice aydınlandım.
Söyleyecek çok fazla bir şey yok. Ben bu grubu çok seviyorum. İyi ki varsın THULCANDRA.
Eline sağlık Ahmet Abi. Ben tam tersine “A Dying Wish”i “Hail the Abyss”in bir tık altında buldum. Sanırım sound yüzünden. “Blood of Slaves” grubu keşfettiğimden beri dinlediğim en iyi THULCANDRA şarkısı oldu.
Şahsen grubu sadece “DISSECTION tribute” olarak algıladığım dönemde bile gömülmesine anlam veremiyordum. Sonrasında senin Agresif Musiki’de grup hakkında söylediklerini dinledim ve şu röportajı da okuyunca iyice aydınlandım.
Söyleyecek çok fazla bir şey yok. Ben bu grubu çok seviyorum. İyi ki varsın THULCANDRA.
Serinlemek ve enerji depolamak amaçlı dinliyorum şu sıralar.