# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
VED BUENS ENDE – Written in Waters
| 09.04.2023

Sürreel sancıların izinde.

Emir Şekercioğlu

Norveçli black metal grubu Ved Buens Ende, tek kurşunluk projesi (şimdilik?) “Written in Waters” ile gerçekten farklı bir konumda bulunuyor black metalin avangart doğrultusu mevzu olunca. İkinci dalga black metalinin demirbaş albümü olan Mayhem’in “DMDS” albümünden sadece bir sene sonra çıkmış olan ve Fransız black metal sahnesinin de Mütiilation, Deathspell Omega gibi gruplar aracılığıyla yeni bir soluk getireceği dönemlerin öncesinde piyasaya sürülmüş olan bu albüm, ultra-vizyoner ve dudak uçuklatıcı bir çalışma olarak benzersiz konumuna erişmişti.

Albümle ilk kez karşı karşıya gelip dinlemeye başladığımda ilk düşüncem, yapılan müziğin ne kadar katıksız bir özgünlükle yoğurulmuş olduğuydu. Öyle bir şeydi ki sanki tanımlamaya çalışırken dikkatli olmalıydım. Hem çok tanıdık hem de son derece gruba özgü olan detaylarla örülmüştü bütün şarkılar. Ortada epey kafa karıştırıcı nüanslar vardı bu grup ve dinlemekte olduğum albümü hakkında. Söz konusu nüansları üç madde hâlinde özetleyecek olursam:

1) Öncelikle, Ved Buens Ende muhabbetleri geçtiği zaman anıldığını hiç duymadığım bir nokta vardı “Written in Waters”ın albümünün deneysel/avangart tarzıyla alakalı. Şöyle ki Opeth’in yer yer “Orchid” dönemlerini çağrıştıran bir progresiflik ve katmanlılık söz konusuydu şarkı yapılarının genelinde (“You, That May Wither” parçasının 2:02’den başlayıp 2:40’a kadar süren kısmına bir kulak verin örneğin). Daha çok “Aggressor” mahlasıyla bildiğimiz Carl-Michael Eide, albümün bazı anlarındaki clean vokal tarzıyla ve temponun düştüğü yerlerdeki nameleriyle bilhassa, Opeth frontmaninin o dönemlerdeki clean vokal tarzını fazlasıyla çağrıştırıyordu. Bunun dışında, enstrümantasyonda tıpkı “Orchid”de olduğu gibi belirli ölçüde aynı pasajı tekrar etmemeye çalışan bir anlayışın izlenimleri de pekala görülebilirdi. Ama bu noktada Opeth kadar inatçı değillerdi ve gerektiğinde bazı pasajların tekrarına müsaade ediyorlardı. Elbette; birinin İsveçli progresif bir death metal grubu (o dönemler!), diğerinin ise Norveçli bir avangart black metal grubu olduğunu unutmamak koşuluyla, fakat tür ön yargılarına fazla kapılmadan, bu benzerliği tecrübe edebilirsiniz.

2) Günün sonunda bir black metal albümü dinliyor olmanıza karşın, “Den Saakaldte” adlı 4. parçanın son iki dakikasına kadar, ufak bir iki istisnai an dışında scream vokal duyamıyor olmanız enteresan bir durumdu. Bu kısma kadar tamamen clean vokalin hakimiyetinde olan vokal pasajlarına karşın mevcut müziğin black metal kimliği büyük ölçüde deneysel olan enstrümantasyon ve kullanılan ton ile veriliyordu. Aksak ritimler ve uyumsuz pasajlar bir süre alıp başını giderken birden klasik Norwegian black metalinden gördüğümüz hızlandırılmış davul temposu ve treomolo gitar rifleriyle şarkılar anında avangart kimliğini terk edebiliyordu. Sonrasında, yine tuhaf enstrümantal oyunlar ya da rastgele çalınırken kaydedilmişçesine tınlayan kısımlar deneysellik unsurunu geri getiriyordu. “It’s Magic” şarkısında örneğin; aşırı derecede şizofrenik vokal ve enstrüman performansları var avangartlık bağlamında, fakat aynı şarkı albümün duygusal bazı anlarına da gebe olan yapısıyla hâyli enteresan bir dinleti sunuyor. Bu besteleri dinlerken, piyasaya sürüldükleri yılın 1995 olduğunu hatırlamak insanda hayranlık uyandırıcı bir şaşkınlık yaratıyor.

3) Şarkıların çoğunluğu 7 ila 8 dk. aralıklarında olduğundan ve totalde albüm 9 parça içerdiğinden – bir de müziğin giriftliğini buna eklerseniz – şarkıların genelinden pasajlar hatırlamak oldukça zor bir işe dönüşüyordu. Albüm bittiğinde çoğu şarkıda hangi pasaj nerede geçiyor hatırlamıyordum. Defalarca kere dinlemem gerekti. Buna rağmen hâlâ detayların çoğunluğunu hatırladığımı söyleyemem. Sindirmek için baya baya, bu albümle yatıp kalkmanızı gerektirecek belirli bir süreyi sizden talep ediyordu söz konusu çalışma.

Temelde üç madde hâlinde özetleyebileceğim bu noktalardan bazıları, albümü henüz dinlememiş olanlar için belki biraz göz korkutucu anekdotlar olabilir, ama naçizane önerim sakın bu hisse teslim olmayın. Çünkü karşınızda her dakikasına değecek bir çalışma duruyor. Yumuşacık clean gitar arpejleri, bağrı yırtan ilkel black metal scream’leri, hem kirli hem de temiz olmayı aynı anda başarabilen bir prodüksiyon, ana vokallerin yüksek perdeli uğultusu ile back vokallerin uyuşturucu bütünlüğü; nihayetinde de yoğun, girift ama kesinlikle boğucu ya da müsrif olmayan bir enstrümantasyon… Deyim yerindeyse “aktarılamayan bir tecrübe” gibi bir dinleti sunma potansiyeline sahip bu albüm. Sizi çok sarsan bir kabus gördüğünüzü, ama anlattığınızda o etkiyi karşınızdakine geçiremeyeceğinizi düşünün. Nedensizce kendinizi bir “yabancılaşma” içinde bulduğunuzu hayal edin ya da. Bir düşüncenin ürünü olmayan, sadece bir his olarak var olan. Veyahut bazen pencerenizden etrafa vuran o sıcacık akşamüstü güneşini seyrettiğinizi varsayın, ama gerçekte aylardan Ocak olsun ve kapalı bir havada durmadan yağmur yağsın dışarıda. “Written in Waters” böyle bir albüm; bu birden fazla cenabetçe tuhaflığı sakinleştirici bir duş hissiyle buluşturmayı ne hikmetse ve nasıl oluyorsa başarabilen, aktarılamayan ama red de edilemeyen bir tecrübeyi size müziğiyle verebilecek sürreal bir sancı gibi. Saykodelik ve progresif rock müziğinin katmanlı, deneysel anlayışını ikinci dalga black metalinin karanlığıyla, ilkelliğiyle ve depresifliğiyle birleştirmeyi başarabilen, böylece ortaya dönemi içinde neredeyse benzeri olmayan bir yapıt olarak çıkmayı bilen bir şaheser “Written in Waters”.

Yine de unutmamak gerekir ki hemen hemen her avangart ekstrem metal albümünde olabileceği üzere “Written in Waters” tüm bu güzelliklerine ve kendine has oluşuna karşın herkese göre bir albüm değil. Çünkü benimsenen müzikal tercihler, uygulanan geçişler ve en nihayetinde şarkıların her birinin büründüğü kimlik fazlasıyla gruba özgü. Bu yüzden çalışmanın bütünü epey sofistike bir anlayış barındırıyor. Yalnız size şunu söyleyeyim; bu albümde “Remembrance of Things Past” diye bir parça var. Ved Buens Ende dışında, anca ilk dönem Opeth ile ilk dönem Gorgoroth birlikte yatağa girse yapılabilecek bir çocuk olarak tarif edilebilir. Albümden yalnızca tek bir parça dinleyecek olsanız, önerim budur.

Başka bir hatırlatma; diğer gruplara dayalı yaptığım bu benzetmeler “Written in Waters”da yapılan müziğin bir resmini zihninizde oluşturmaya ilişkin araçsal kullanımlardan fazlası değil günün sonunda. Bu yüzden Ved Buens Ende’nin avangartlığını ya da yaratıcı müzikal dehasını başka gruplara öykünme sonucu ortaya çıkmış bir ürün olarak görme yanılgısına sizi düşürmeyi istemem. Çünkü bu yanlış bir izlenim olur, baya baya yanlış. İşin özü, 90’larda bu albümün kalbiresinde yapılmış black metal albümlerini bulmaya çalışmaktansa gerçekten samanlıkta iğne aramak daha mantıklı.

Albümü ilk kez dinleyecekler için “I Sang for the Swans”, “Coiled in Wings” ve “Remembrance of Things Past” parçalarını, çalışmanın karakteristik bütün noktalarını ve vurucu yanlarını yansıtmadaki bütüncüllükleri sebebiyle öneriyorum. Isındığınız anda sizi içine çekebilecek bir çalışma olduğundan, bir noktada şarkılar arasında bir güzellik ayrımı yapamayacak olmanız muhtemeldir diye düşünüyorum.

Son söz olarak; Agresif Musiki’nin “Önemli Tek Bir Albüm Çıkarıp Dağılan Gruplar” başlıklı programında Emrah abinin ve Ahmet abinin de gayet güzel bir şekilde değindiği bu albümün yazdığım incelemesi vasıtasıyla da hem PA’daki önemli bir eksiği tamamlamış, hem de albümü haklı olarak çok ayrı bir yere koyan Emrah abiye (Mehmet Emrah Konya) selamlarımı iletmiş olmak isterim.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.30/10, Toplam oy: 27)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1995
Şirket
Misanthropy Records
Kadro
Carl-Michael Eide: Davul, clean vokal, sözler (1-3, 5-9)
Vicotnik: Gitar, scream vokal, söz (4)
Skoll: Bas, klavye, vokal (ek, 3)

Konuk:
Lill Kathrine Stensrud: vokal (7)
Şarkılar
1. I Sang for the Swans
2. You, That May Wither
3. It’s Magic
4. Den saakaldte
5. Carrier of Wounds
6. Coiled in Wings
7. Autumn Leaves
8. Remembrance of Things Past
9. To Swarm Deserted Away
  Yorum alanı

“VED BUENS ENDE – Written in Waters” yazısına 11 yorum var

  1. Eline sağlık Emir. Net 10′luk bir albüm. Hayatımda dinlediğim en özgün ve karakteristik albümlerden biri. Neden bilmiyorum bunca yıldır incelemeyi unuttum veya erteledim, neyse ki sen hakkını veren bir yazı yazmışsın.

    PA kitlesinde bu albümü henüz dinlemeyenler varsa -ki vardır- mutlaka dinlemeliler. Ayılıp bayılacak bir dolu insan var burada.

    Emir

    @Ahmet Saraçoğlu, Sağ olasın Ahmet abi. Benim için de gerçekten, hala işittiğim en alışılmadık ve güzel albümlerden biri olma konumunda Written in Waters. Acaba bu albümü çıktığı sene edinip dinleme şansına erişmiş kişiler ne hissetmişlerdir, ne düşünmüşlerdir.

  2. dust says:

    Çok iyi inceleme. Ayrıca Ved Buens Ende elemanlarının kurduğu Virus diye bir grup var, ilk bir-iki albümleri Written in Waters’ı fazlaca andırıyor. Bilmeyen varsa diye ekleyeyim dedim.

    dust

    @dust, şimdi fark ettim de sitede bir albümlerinin incelemesi varmış zaten.

    Emir

    @dust, Teşekkürler yorumların için.

  3. Konya says:

    Çok güzel yazmışsın Emir, ellerine sağlık.

    Emir

    @Konya, Teşekkür ederim Emrah abi, sağ olasın.

  4. Necrobutcher says:

    Bazı yerleri sıkıcı gelse de güzel albüm. Ama geçen yıl şöyle bir şey de çıktı bu albümü seven kesinlikle bunu dinlemeli bence

    https://www.youtube.com/watch?v=1eY_Iwtd7_I

  5. Saklı says:

    Dinlemesi kolay bir albüm değil. Yine de bataklık gibi, bir kere bulaşınca kurtulamıyorsunuz. Yoksa benim gibi çoğunlukla basit işleri tercih eden boş-beleş bir adam nasıl bunu defalarca dinlesin, hatta başucu albümü yapsın?

  6. BK says:

    Bu kadar büyük bir albümün bu kadar az bilinmesi gerçekten şaşkınlık verici. Albüm o kadar zamanının ötesinde ki çıkışının üstünden 30 yıla yakın zaman geçmiş olmasına rağmen içindeki pek çok fikir hala inanılmaz modern geliyor ve prodüksiyon o kadar iyi ki hala yeni bir albümmüş gibi hissettiriyor. 1995′te çıkmış bir albüm olduğuna inanamıyor insan. 10 bile az kalır, o derece.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.