Cemil Okumuş

Mütiilation 1995 yılında çıkardığı ilk stüdyo albümü “Vampires of Black Imperial Blood” ile black metale yepyeni bir boyut kazandırmış ve Fransız underground black metal sahnesinin öncüsü olmuştu. Grup bu albümle 90’lı yılların başlarında Norveç’te ortaya çıkan 2. dalga black metal akımının pure black metal anlayışını içerisine gelenek dışı unsurlar yedirerek genişletmiş, müziğiyle ilerleyen yıllarda Fransız black metal sahnesinde çok belirgin hale gelip kimileri tarafından 3. dalga olarak adlandırılan avangart ve deneysel black metal anlayışının, şarkı sözleriyle de “depressive/suicidal black metal” alt türünün öncülerinden biri olmuştu. Mütiilation’ın müziği sadece müzikal bir sunum olmanın ötesinde felsefi bir sunum olması ve ciddi şekilde içselleştirilmiş bir negatif enerjinin tüm samimiyeti ve içtenliğiyle ifade edilmesi açısından da çok özgün bir konumda bulunmaktaydı.

Grup kült statüsüne yükselen ilk albümünden dört yıl sonra zehirli ve yıkıcı müzik anlayışını aynı çarpıcı hissiyatla sürdürdüğü ikinci stüdyo albümü “Remains of a Ruined, Dead, Cursed Soul”u çıkardı. Mütiilation bu albümünde de aykırı ve boğucu black metal yaklaşımını tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş, her açıdan sarsıcı bir çalışmaya imza atmıştı. Albüm ilk olarak Mütiilation müziğinin karakteristik özelliği olan ve ilk albümde de gördüğümüz aşırı kirli kayıt ve bilinçli bir tercih olan amatör görünümlü enstrümantasyonu ve sunumu içeriyordu. Albümün müzikal boyutunda grup yine marjinal ve sarsıcı bir şekilde karşımıza çıkıyordu. Olabildiği kadar kasvetli, dehşet verici ve psikolojik açıdan yıkıcı bir müzik, hem riflerin içsel yapısı, hem şarkıların organizasyonu, hem de prodüksiyonun hissiyat yaratma açısından üst düzey bir bileşimiyle karşımıza çıkıyor.

Önemli ölçüde deneysel bir karakter taşıyan albüm, müziğin bu karakterinin hissiyat açısından çarpıcı olmasına da özellikle dikkat ediyor. Mütiilation’ın yenilikçi yaklaşımını özgün kılan şey, bu yaklaşımla black metali popülerleştirme ve kitleselleştirme amacı gütmeyip onu hazmedilmesi daha zor, fakat hazmedildiği ölçüde de dinleyici üzerinde yıkıcı etki bırakan bir underground müzik haline getirmesiydi. Grup bu amaçla “Remains of a Ruined, Dead, Cursed Soul”da sınırları ciddi anlamda zorluyor. Yine black metal için alışılmışın dışında olan, fakat bu durumun black metalin kendi yapısından hareketle yaratıldığı yenilikçi ve sofistike bir müzik söz konusu.

Mütiilation black metali ve genel olarak müzik kavramını sadece üzerinde estetik yorumlar yapılan bir sunum olmanın ötesine geçirip onu dinleyen kişinin iç dünyası ve acılarıyla bütünleştirmek açısından en özel ve en başarılı gruplardan biri. Mütiilation müziğinin tam anlamıyla içine girdiğinizde bu müziğin salt biçimsel bir estetik ortaya koyma kaygısından çok daha fazlası olduğunu; ortaya konan şeyin acının, hüznün, melankolinin ve negatif enerjinin müzik formuna girerek adeta bir zehir gibi dinleyicinin üzerine kusulmasını ifade ettiğini görebilirsiniz. Mütiilation’ın black metali oldukça deneysel bir boyuta çekmesi, geleneksel black metale kıyasla estetik açıdan ciddi anlamda sofistike bir müziği beraberinde getirmekle birlikte bu deneysel yapı hiçbir zaman salt biçimsel farklılık yaratarak dikkat çekme amacı olarak karşımıza çıkmıyor. Müziğin kalıplarının esnetilip genişletilmesi, bu yenilikçi yapı içerisinde üst düzeyde çarpıcı bir duygu aktarımı olarak karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan Mütiilation’ın aşırı felsefi ve edebi şarkı sözü teması ve bunu özellikle dinleyiciye ulaştırma gayreti de kesinlikle albümün müzikal yönünü baltalayan bir unsur olarak karşımıza çıkmıyor. Mütiilation hem estetik bir müzik ortaya koymak, hem de bu müzikle etkili bir şekilde bir fikri ve duyguyu ifade etmek açısından oldukça bütüncül bir sanatsal çalışma ortaya koyuyor.

“Remains of a Ruined, Dead, Cursed Soul”, “Vampires of Black Imperial Blood”ın kült konumunun gerisinde kalsa da Mütiilation’ın black metal anlayışını her açıdan en iyi yansıtan albümlerinden bir tanesi.