Thrash metal/crossover/hardcore formülüne dayanan bir şiddeti tercih eden gruplar arasından bazılarının diğerlerinden belirgin şekilde üstün olduğunu düşünüyorum. Bunu sağlayan kalemler arasında tercih edilen vokal tarzı, gitar sound’u, davulcunun ne kadar kudurmuş olduğu gibi tekil unsurlar da rol oynasa da esas farkı yaratan şeyin, grubun bu üç alt türün barındırdığı saf gazla oluşan varsayılan enerjinin/hoyratlığın üstüne ne kadar çıkabiliyor oluşunda yattığını düşünüyorum.
Şöyle açıklayayım. Nasıl black/death metalde öne çıkan, adı daha geniş kitlelere yayılan isimler olayın sadece karambol/kaos kısmıyla yetinmeyen ve içine farklı bir vizyon, sofistike bir yaklaşım koyanlar oluyorsa thrash metal, hardcore, crossover gibi hırpani türleri birleştiren grupların da sadece D.R.I., S.O.D., CRO-MAGS veya DISCHARGE’ın yaptıklarını bir potada eriterek enerjik konser grubu olmanın ötesine geçtiklerinde fark yaratabiliyorlar.
Dümdüz saf thrash/crossover’a da bir itirazımız yok elbet, ancak bana kalırsa fark yaratmak için yapılması gereken birtakım şeyler var.
Bugün işte bunu yapan ve tartışmasız şekilde fark yaratan bir grupla karşı karşıyayız.
2014’te kurulan Teksaslı grup JUDICIARY bu ikinci albümünde son dönemde dinlediğim en sofistike, derinlikli ve acımasız thrash/crossover/hardcore bileşimlerinden birine imza atıyor.
Öncelikle grubun işi tamamen şiddete dayanıyor ve yarım saat süresince hiçbir şekilde eğlenceli bir anla, mizahi sözle karşılaşmıyoruz. Bu açıdan bakınca crossover’ın o hafif sinik, ironik mizacı burada kendine yer bulmuyor. Bunun dışında ve daha da önemlisi, albüme çok müthiş bir atmosfer var. Bu tarz yırtıcı ve yıpratıcı müziği derinlikli, sofistike ve atmosfer sahibi yapmak kolay değildir ancak JUDICIARY bunu hiç de zorlanmadan başarmış. Bunda artık tam bir usta hâline gelen üstün insan Arthur Rizk’in elinden çıkan prodüksiyonun ve miksten sorumlu Will Putney’in de epey rolü var tabii.
Atmosferden kastım elbette ki ortamın sakinleştiği, soyut ses efektleriyle bezeli anlar değil. Dinlemiş olanlar belki katılacaktır, “Flesh + Blood”daki atmosferi, vokalin vahşetini ve genel havayı nedense MASS WORSHIP’in mükemmel albümü “Portal Tombs”daki atmosfere benzetiyorum. O albümün vahşet kısımları ile bu albümün geneli bana nedense birbirlerini hatırlatıyorlar.
Diğer yandan grubu ilk albümden tanıyanlar için tüm bu dediklerim çok da olumlu bir anlam taşımıyor olabilirler. Bunun sebebi “Flesh + Blood”ın 2019’daki “Surface Noise”a oranla çok daha temiz prodüksiyonlu ve kolay dinlenir oluşu. İlk albümdeki saf thrash/crossover kimliği bu albümle prodüksiyon açısından biraz daha metalcore tarafına kayar gibi olmuş ve bu sebepten “Surface Noise”un çiğliği, leşliği kimi dinleyiciler açısından daha evla olabilir, bunu da anlarım.
Ne var ki “Flesh + Blood”da olaya bu şekilde bakmama müsaade etmeyecek düzeyde iyi, çok iyi şarkılar var. Bu yüzden albümü hem “Surface Noise”la kıyasladığımda hem de tekil olarak değerlendirdiğimde her türlü tatmin oluyorum, saygımı takdirimi eksik etmiyorum.
Kendimi tekrar etmiş olacağım, ancak bu türde dinleyebileceğiniz en derinlikli, en gaz, en ne yaptığını bilir işlerden birine tanık olmak istiyorsanız bu yarım saatlik duygu patlamasını kaçırmayın derim. Dinlerken belli olduğu üzere adamlar bu müziğin yazımında da kaydında da harbiden kan, ter, gözyaşı şeklinde takılmışlar ve bence ortaya yıl sonunda adı anılmadan geçilmeyecek bir albüm çıkmış.
Kadro Jake Collinson: Vokal
Israel Garza: Gitar
Kyle Calfin: Gitar
Jerel Ramirez: Bas
Austin Scott-Looney: Davul
Konuk:
Arthur Rizk: Gitar (8)
Şarkılar 1. Flesh
2. Blood
3. Engulfed
4. Paradigm Piercer
5. Knife in the Dirt
6. Stare into the Sun
7. Cobalt
8. Steel Hand God
9. Obsidian
10. Eschatos Hemera
2023′te en çok dinlediğim albümlerden biri, her saniyesi adrenalin pompalıyor. Hâlâ sıkılmamış olmam ve düzenli olarak dinleme isteği uyandırması çok şeyi açıklıyor.
Çıktığından beri her gün dinliyorum zerre sıkılmadım. Tahtına oturacak bir şeyler çıkmazsa sene sonu listesinde ilk 10 garanti.
Elemanlar o kadar crossover ki. Sokakta görsem kesin crossover/thrash grubudur derim.
Crossover etiketini görünce biraz daha farklı bir sound beklemiştim ama duyduğum şey de yeterince hoş.
Yarı yar olan yar sarar yarısını, yarı yar olmayanın felek siker anasını. 9/10.
Lütfen beni bu albümden çıkarın.
Süper bir şey.
2023′te en çok dinlediğim albümlerden biri, her saniyesi adrenalin pompalıyor. Hâlâ sıkılmamış olmam ve düzenli olarak dinleme isteği uyandırması çok şeyi açıklıyor.