Mayhem’in en “karanlık”, “boğucu”, “işkenceci” ve “reçeteyle kullanılması gereken” albümünün incelemesini yazıyor olmam çok ama çok olası. Belki genele bakıldığında grubun albümleri arasında adı en az anılan, kendisine en az atıf yapılan çalışma olma özelliğine sahip. Fakat samimi düşüncem, grubun en kafadan rahatsız albümü olduğu yönünde. Albüm hakkında yabancı sitelerde yazılıp çizilenlere bakıldığında bile dinleyicilerinin ne kadar farklı görüşlerde olduğu görülebilir. Grubun en vasıfsız albümü olduğunu düşünen; tahammül edilmezi zor çalışması olarak gören de var, en iyi ve en yenilikçi çalışması olduğunu düşünen de. Hatta, malum ilk albümünün üzerine koyanlar bile (epey az olsa da) mevcut.
Mayhem şüphesiz, dinleyicilerini daha önce de şaşırttı. Bu albüme mahsus bir durum değil bu, ki zaten grubun black metal söz konusu olduğunda kimse tarafından kolay kolay geçilemeyecek yeri de biraz buradan kaynaklanıyor olsa gerek. Birbirinin tekrarı olmayan albümler yapmakla bilinen grubun, yine de bu tekrar etmeme olayını bazen fazla ciddiye alıp avangartlığa artık parmak atma noktasına varacak girişimleri söz konusu. Bunun ilk örneğini “Grand Declaration of War” albümünde gördüysek, ikinci ve bir noktada ondan daha radikal örneğini ise “Ordo Ad Chao”da görüyoruz.
İki albümlük birliktelikleri sonrasında Maniac’ın gruptan gittiği, Attila’nın geri geldiği, Blasphemer’ın ise son kez bir Mayhem projesinde yer aldığı bu çalışma elbette ciddi yenilikleri de beraberinde getirdi. Temelde kendini hem şarkı temalarında hem de enstrümantal ifade biçiminde gösteren bu yenilikler grubun bu zamana değin çıkardığı albümler arasında konumu en farklı çalışmasını doğurmasını sağladı.
“Ordo ad Chao”, ilk işitildiği anda kişinin “ben doğru mu duyuyorum, bu Mayhem mi?” demesine yol açacak kadar rezalet bir prodüksiyonla karşılıyor dinleyicisini. Ama bu rezillikteki bilinç kendini hemen gösteriyor ve grubu biraz tanıyorsanız, ikinci şarkıdan itibaren Mayhem’in ne yapmak istediğini anlıyorsunuz. Hellhammer’ın hi-hat ve ride vuruşlarındaki o seslerinin çiğliği, Blasphemer’ın sanki yer altında çalınmış ve mikslenmiş olduğunu düşündürtecek ölçüde boğuk gelen gitarı zaten söz konusu albüm içinde duymamız gereken şeylerin de tam bunlar olduğunu bize gösteriyor. Şu satırlara gelinceye değin albüme ilişkin çok fazla “en” tabiri kullandığımın farkındayım ama Hellhammer’ın “en” psikopat davul performansını da bu albümde icra etmesi benim kabahatim değil. Kimi davul ataklarını ya da blast beat’lerini duyduğunuzda çalanın sanki o değil de bir George Kollias, prime zamanlarındaki Inferno olduğunu düşünmek için bol vakte gerek yok. Keza, Blasphemer’ın da neden bugüne değin black metalin gördüğü en yaratıcı gitaristlerden biri olduğunu düşünmek için de.
Bu albümün içinde sizi yutmak isteyen, hatta o yutuşu mümkün olduğu kadar şiddetli gerçekleştirmek adına kendini uzun süre beslememiş kozmik bir kaos yatıyor. O kaosun dişlerini görünce aklınızı kaybedesiniz, boyutunu görünce dehşete kapılasınız diye grup elemanları ellerinden geleni hiç ardına koymamış emin olun. Esasen yukarıda bahsettiğim iki değişimden biri olan şarkı temalarının bir sonucu bu. İlk üç albümde “Hristiyanlık aşağı, Şeytan yukarı” formülünü kullanan grup, bu albümden başlayıp “Esoteric Warfare”de de görmeye devam edeceğimiz bir dizi yeniliğe gidiyor tematik olarak. Bizden daha gelişmiş uzaylı ırkların sefil insanoğluna uyguladığı zihin kontrolü, Annunakiler, kozmik güçler ve bütün bunların elbette insanlığın hayrına çalışmaması vs. gibi konseptler Mayhem’in karanlığına ilk kez bu albümle birlikte dahil oluyor.
İnanılmaz hızlı pasajları olduğu gibi son derece durağan anların/es’lerin de yer aldığı “Ordo ad Chao”, kasıtlı olarak kullandığı kirli kayıt tekniğiyle birlikte ciddi oranda psikolojik bir tepki yaratmayı gaye edinen bir albüm. Hatta bu noktada death metalin alameti farikalarını kullanmaktan da grup hiç kaçınmamış. Attila Csihar’ın vokallerindeki çeşitlilik buna iyi bir örnek. Belirli yerlerde baya baya death growl ve hatta kimi grindcore türlerinde işitebileceğiniz mezbaha seslerini dahi çıkaran Attila’nın bir vokalist olarak on parmağında on marifet olduğunu da esasen anladığımız albüm oluyor bu. Death metalin diğer boyutları da gitar ve davullarda kendini gösteriyor. Yer yer rahatlıkla “Formulas…”, “Gateway…” dönemlerinin kaotik Morbid Angel’ını ya da genel olarak Nile gibi grupları akla getirebilecek gitar rifleri yazmış olan Blasphemer’a destek, Hellhammer’ın yine benzer mantalitelerle bezeli tom taramaları ve kick ataklarından geliyor. Fakat Hellhammer, bunlara ilaveten “Grand Declaration of War”da gördüğümüz teknik zil oyunlarına ya da aksak tempolara da girişerek tekdüze denebilecek bir işten kaçınıyor ve bir davulcu olarak çok yönlülüğünü konuşturuyor.
Grup sanki üç kişiden ibaretmiş gibi konuştuğumun farkındayım ancak, “Chimera”dan farklı olarak bas gitarların bu albümde öne çıkan bir yanı yok maalesef. Hatta, Metal Archives’ın verdiği bilgiye göre, kendisine kredi verilmesine rağmen Necrobutcher albümün sadece belirli bir yerine kadar yazım katkısında bulunmuş. Kalan bas part’larını ise Blasphemer üstlenmiş.
Açıkçası albümdeki her şarkıya madde madde değinmek ve onları ilginç kılan enstrümantal noktaları kendimce açıklamak isterdim fakat bu yöndeki bir analizin hem okuyucu için yorucu olacağını hem de PA’da uzun süre önce terk edilen bir yazım biçimi olduğunu bildiğimden girişmeyeceğim. Bu yüzden görev size düşüyor; Mayhem diskografisinin ikinci en uzun şarkısı olan “Illuminate, Eliminate”in içinde kaybolma, “Deconsecrate”in akıllara zarar kompozisyonunu gözden geçirme, “Great Work of Ages”in tokat manyağı yapan girişine ya da “Psychic Horns”un nasıl bu kadar underrated kaldığına şaşırmaya ilişkin görevler…
Tüm bunların neticesinde “Ordo ad Chao”da bize sunulan müziğin kimyası, kendisinden önce gelen ardışık iki albümün bir sentezi niteliğinde. İkincisinin deneysel yaklaşımıyla üçüncüsünün katıksız agresifliği burada bir potada eritiliyor ve üstüne noise etkileşimli unsurlar (Abraptum gibi) ile death metal elementleri ekleniyor. Tüm bunlar kuru ve çiğ bir prodüksiyonla birleştiğinde albüm, adeta dinleyicisinin ruhunu sömürmeye aday kozmik bir girdaba dönüşüveriyor. Öte yandan, Mayhem’in o yıllarda daha neler neler yapabilecek bir grup olduğunun ispatını da tüm black metal camiasına gösteriyor.
Tabii olumlu bir özellik olarak değindiğim bütün unsurlar, albüme hiç ısınamamış ya da en basitinden onu hiç sevmemiş dinleyiciler için de tam tersi olarak olumsuz sebeplere dönüşüyorlar. Bu noktada da açıkçası “zevk meselesidir” demekten başka getirebileceğim bir yorum yok. Çünkü bir albümü o albüm yapan asıl özellikleri zaten sevmemişseniz, bir dinleyici olarak o albümden alabileceğiniz tat da sıfırın altına kadar düşer.
Peki Mayhem, 2007 gibi bir yılda neden böyle bir albüm yaptı? Bu açıkçası benim önem verdiğim bir soru. Gerek bu yazının başında benim dile getirdiğim, gerekse daha önce başka yazarlar tarafından da dile getirilmiş bir durum üzere Mayhem bu janranın kural koyucu/norm yıkıcı gruplarının başlarında geliyor. Her albümüyle dinleyicisine farklı bir tecrübe sunmayı hedefleyen, bazen tamamen radikal sapmalara bazense orta karar işlere yelken açan, ama hep özgün bir formülün peşinde kendi olmaya çalışan bir grup. Bu açılardan bakınca, “De Mysteriis Dom. Sathanas” gibi bir albümle kural koymuş, “Grand Declaration of War” ile 180 derece farklı bir doğrultuya kayıp döneminin en uçuk black metal albümünü yapmış, “Chimera” ile yaptığı müziğin şiddet dozajını ne kadar zorlayabileceğini göstermişti. Hâliyle “Ordo ad Chao” gibi bir albüm de pekala Mayhem’den çıkabilirdi bu mantığa göre. En azından rasyonel ölçülerde akla gelen ilk açıklama bu. Ancak ben bundan fazlası da olabileceğini düşünüyorum.
“Atonal Avangartlaşma” ana konseptini işlediğim makalemde ekstrem metal gruplarının son 20 yıl içinde Gorguts, Immolation ve Deathspell Omega gibi grupların öncülüğünde kaydığı doğrultuyu incelemiştim. Şahsen, ikinci stüdyo albümüyle black metaldeki bu dissonant/avangart yönelimin en büyük tetikleyicilerinden biri hâline gelmiş Mayhem’in şimdi düşündüğüm zaman o dönemlerde diğer grupların bu doğrultudaki mevcut atılımlarından habersiz olacağını hiç sanmıyorum. Hatta ironiktir ki Mayhem’in “Ordo ad Chao”yu yayınladığı tarih olan 23 Nisan 2007’nin takip eden yazında, yani 16 Temmuz 2007’de, Deathspell Omega meşhur “Fas – Ite…”sini piyasaya sürüyor. Elbette aralarında doğrudan bir etki-tepki zincirinin olduğunu iddia etmiyorum, ama o dönemler black metal içerisindeki mevcut dissonant/atonal iklimin gayet Mayhem taraflarına da ulaşması olası. Bunların ışığında benim iddiam, uçuk görünsün veya görünmesin, “Ordo ad Chao”nun Mayhem tarafından black metal içinde yükselmekte olan bu trende bir cevap niteliği taşımasıdır. Yalnız şunu da söyleyeyim; grup üyeleri tarafından böyle bir iddia/söylem ile hiç karşılaşmadım ve başka bir yerde de buna benzer bir iddia görmedim. Dolayısıyla albüm nezdinde bu yorum, eksileriyle artılarıyla benim yorumum olup her türlü eleştiriye/reddiyeye de açıktır.
Kadro Attila: Vokal, sözler
Blasphemer: Gitar, bas, besteler, sözler (8)
Necrobutcher: Bas
Hellhammer: Davul
Şarkılar 1) A Wise Birthgiver
2) Wall of Water
3) Great Work of Ages
4) Deconsecrate
5) Illuminate, Eliminate
6) Psychic Horns
7) Key to the Storms
8) Anti
Blasphemer black metal camiasında kıymeti en az bilinen müzisyenlerden biri. Mayhem ondan sonra çıkardığı albümlerde dahi Blasphemer’in gruba kattıklarının mirasını yedi.
@Necrobutcher, @Mansoldtheworld, Mayhem’in sound’unu ve karakteristiğini oturtan adam Euronymous olsa da (ki sadece o da değil, Dead de var) Blasphemer’ın bestecilik açısından ve niceliksel olarak grubun üstünde ondan daha çok emeği var. “De Mysteriis…” sonrası diskografiyi ya da adamın Mayhem dışında yer aldığı projeleri/albümleri tek tek saymayayım yine burada. Yukarıda arkadaşın demeye çalıştığı şey benim anladığım, “Ordo…”dan sonra çıkan iki albümde de Blasphemer’ın besteciliğinin etkilerini görmemiz ki bu da yanlış bir şey değil. “Esoteric Warfare” Blasphemer’ın mirası üzerine yazılmış bir albüm, Teloch o albümde gruba yeni girmişti. “Esoteric…” ile “Ordo…”nun birbirine benzeyen çok tarafı var. “Daemon” da keza biraz köklere dönüş albümü olsa da aynı şekilde Blasphemer’ın bestecilik anlayışından beslendi. 1994 ve öncesi Mayhem ne zaman “Bad Blood”, “Malum” gibi şarkılar yaptı? Benim mi haberim yok?
Bir de bilgi eksikliğiniz var onu anlarım, sorun değil, ama üstüne biriniz “yuh” deyip dalga geçmiş, ötekiniz de sarkazm yapar gibi “aydınlanmak” istemiş. Blasphemer, üzerine başlı başına inceleme/makale yazılacak bir heriftir, besteleri de Mayhem’e level atlattı bu açık. Neyi bilip neye karşı çıkıyorsunuz, şaşırtıcı doğrusu. Beğenmiyorum adamın müzik anlayışını deseniz onu anlarım da.
@Emir, burada adamın müzik anlayışına laf söyleyen oldu mu ? bad blood ve malum ghul bestesi şarkılar blasp ile arasında nasıl bir ilişki var anlamadım. Blasphemerin Mayhem diskografisinde yukarıdaki yorumda belirtilen kadar devrim yaratacak bir etkisi olsaydı biz grand decleration of war’dan sonra yepyeni avant garde bir Mayhem dinlemiş olurduk bütün şarkıları blasphemer besteledi o albümde. Bir de grubun açık ara en kötü albümü bu albümdür nasıl bir etkiyse artık. zaten daha sonra gitarlar ve besteler değişiyor haliyle. esoretic direkt olarak albümün prodüktörlüğünü yapan teloch ve attilaya yazar. daha buraya kadar hellhammer ve necrobutcherdan hiç söz etmedim bile.
@Emir, bir de şu üstten bakan eksik bilgi yorumuna gelelim. bilgi mi yarıştırıyoruz ? yukarıda bu kadar detaylı yazıp payda olarak kalmak yerine payda toplanan farklı görüşlerden birini seçmek ve savunmak bence bu yazıyı ya da herhangi bir yazıyı yazarken verdiğin emekle çelişiyor. biliyor olabilirsin ki sanmıyorum, benden tek farkın yukarıdaki yazıyı yazabilecek boş vaktinin olması yoksa yazıda kimin uğraşıp da ulaşamayacağı bir bilgi var ?
@Necrobutcher, İki paragraf halinde yazdığın şu cevapta ne dediğimi gram anlamadığını göstermişsin. Boş boş argümanlar kullanmışsın bu yüzden. Normalde şu yazdıklarına da gayet yerinde cevap verirdim ama sitede gerginlik istenmediğinden ötürü saygımdan uzatmayacağım.
Üstten bakan yorumu sen yukarıda arkadaşa yazdığın ilk yorumda yapmışsın ki bu da benim sana neden böyle bir cevap verdiğimin sebebi. O kadar anlayışlısın, üstten bakmaya karşısın madem, başkalarına cevap yazarken de aynı hassasiyeti göster ki biri gelip sana da üstten bakmasın sonra. Bu kadar zamandır inceleme yazıyorum, yorumlara cevap veriyorum, bak bakalım herkesle böyle mi konuşuyorum. Anlayacak olsaydın anlardın bazı şeyleri.
Neyse, Ahmet abiye saygımdan daha fazla yorum atmayacağım bu tartışmanın altına.
@Emir, boş dediğin argümanlar bu sitede yayımlanan mayhem podcastınde de konuşulan şeyler. grand decleration of war’ın ne kadar vizyonlu bir albüm olduğu, dmds’den sonra nasıl böyle cüretkar bir işe girişildiği vs. benim vurgulamak istediğimi de sen anlayamıyorsun. yazın için değil yorumda takındığın tavrı aşağılıyorum onu da anlamamışsın. genel manasız korumacı bir tavır içerisindesin. neyse 80 yazı yazmışsın sanırım bu lükse de sahipsindir :D
@Necrobutcher, söylediklerinde tamamen haksız değilsin bence ancak bağlamda karışıklık yaşıyorsun.
Merdomerdo ”Mayhem ondan sonra çıkardığı albümlerde” derken Blasphemer geldikten sonrasını değil, gittikten sonrasını kastetmiş belli ki. Adamın Mayhem müziğinde devrim yaratıp yaratmamış olmasının konuyla ne ilgisi var anlamadım. Son iki albümde Blasphemer’ın besteciliğinin etkisi gözüküyor mu, gözükmüyor mu? Olay özünde bu.
@Necrobutcher, “benden tek farkın yukarıdaki yazıyı yazabilecek boş vaktinin olması.”
Aynı anda birden fazla saygısızlık ve hak yeme içeren bir cümle. Her şeye böyle bakalım o zaman. Ben de sadece boş vaktim olduğundan 14 yıldır bu siteyi idare ediyorum, Emir 80 küsur tane albüm incelemesi yazmış. Ne kolay böyle konuşması.
Yukarıda birisi naçizane yorumunu yapmış, sen sanki Mayhem’in yapımcısı gibi “anlat da aydınlanalım” diye görünmez gülücüklerle dolu kibir dolu bir şey yazıyorsan, yazının yazarından gelecek karşılığa da takılmaman lazım.
Geçenlerde de Anathema yazımın altına “Çok troll bir yazı. Alakayı çözemedim.” demiştin, o alakayı çözemediysen yıllardır bunca emek veren insanları da böyle küçültmeye çalışmaman lazım. Çözenler olduğuna göre (diğer herkes çözdüğüne göre) senin Emir’le veya siteye emek veren diğer insanlarla tek farkın “boş zaman” değil diye düşünüyorum.
@Ahmet Saraçoğlu, kaç tane albüm yazısı yazdığını biliyorum ne kadar kaliteli olduklarını da.bu sitedeki emir imzalı yazıların diğer kritiklerden hangi yazım tekniği ile ayrıldığını da biliyorum. buradaki bütün yazıları tek tek okuyorum. karşıt görüş kaldıramıyorsanız yorumları kapatın olsun bitsin. 20 yıldır bu kültürle ilgili her şeye ilgi duyuyorum ve mayhem benim hayatımın grubu kusura bakmayın da biri çıkıp blasphemer yorumundaki gibi bir iddia atıyorsa müsadenizle tepkimizi de istediğimiz gibi verelim. küfür mü var? hayır. 80 tane albüm yazısı yazmak sadece nickini bildiğin birisinin bilgisini ölçüp küçük düşürmeye çalışma lüksü mü sağlıyor ? genelde çok fazla saçmalık olmadıkça yorum da atmıyorum zaten. Anathema yazısı konusunda aynı görüşteyim. benim yorumum naçizane değilse onaylamadan geçersin.
@Merdomerdo, 😮 Konunun buralara kadar geleceğini tahmin etmemiştim. Açıkçası pek cevap yazmak da istemedim. ROK gibi yuh muh denmiş.
Mirasını yeme belki çok iddialı bir ifade oldu ama benim anlatmak istediğim @emir’in kritiğinde yazdığını bir adım ileri görürüp Daemon’da şarkı yazımında Blasphemer’dan da ilham alındığı. Her ne kadar Daemon bir sürü yerde köklere dönüş albümü olarak nitelendirildiyse DMDS sonrasını tamamen yadsımıyor. 2000 sonrası çıkan 3 albümde de grubun beste yükünü Blasphemer çekti. Mayhem’in çağı yakalamasını sağlayan kayıtlar bunlar. Aksini iddia etmek bana olağan dışı geliyor.
Pazartesi sendromunu küfür ederek atlatmak için her pazartesi sabahı Hellhammer denen piskopatın “Anti” parçasının başında yaptığı double bass’ı dinleyip yedi ceddine düz gidebilirsiniz.
@Yiğit, bence gözükmüyor blasphemerin mayhemde yapmak istedikleri grand declaration war’daki gibi şeylerdi ama bence necrobutcher baskısıyla ne geleneğe bağlı ne de tamamiyle avantgarde olmayan iki albüm daha yaptılar. Bu albümü övebilmek için balsphemer öne çıkarılıyor ama albüm cidden her anlamda kötü bir albüm bu yüzden bu sitedeki Daemon yazısı 1994′e atıfla başlıyor 2000′e değil. Mayhem 1994′tür 2000 değil.
Blasphemer black metal camiasında kıymeti en az bilinen müzisyenlerden biri. Mayhem ondan sonra çıkardığı albümlerde dahi Blasphemer’in gruba kattıklarının mirasını yedi.
19.01.2023
@Merdomerdo, yuh bu nasıl bir iddia😵
20.01.2023
@Merdomerdo, hangi mirasmış ya bu anlat da aydınlanalım ? mayhem blaspe kadar ne yapıyordu da blaspten sonra neyi yapmaya başladı ?
20.01.2023
@Necrobutcher, @Mansoldtheworld, Mayhem’in sound’unu ve karakteristiğini oturtan adam Euronymous olsa da (ki sadece o da değil, Dead de var) Blasphemer’ın bestecilik açısından ve niceliksel olarak grubun üstünde ondan daha çok emeği var. “De Mysteriis…” sonrası diskografiyi ya da adamın Mayhem dışında yer aldığı projeleri/albümleri tek tek saymayayım yine burada. Yukarıda arkadaşın demeye çalıştığı şey benim anladığım, “Ordo…”dan sonra çıkan iki albümde de Blasphemer’ın besteciliğinin etkilerini görmemiz ki bu da yanlış bir şey değil. “Esoteric Warfare” Blasphemer’ın mirası üzerine yazılmış bir albüm, Teloch o albümde gruba yeni girmişti. “Esoteric…” ile “Ordo…”nun birbirine benzeyen çok tarafı var. “Daemon” da keza biraz köklere dönüş albümü olsa da aynı şekilde Blasphemer’ın bestecilik anlayışından beslendi. 1994 ve öncesi Mayhem ne zaman “Bad Blood”, “Malum” gibi şarkılar yaptı? Benim mi haberim yok?
Bir de bilgi eksikliğiniz var onu anlarım, sorun değil, ama üstüne biriniz “yuh” deyip dalga geçmiş, ötekiniz de sarkazm yapar gibi “aydınlanmak” istemiş. Blasphemer, üzerine başlı başına inceleme/makale yazılacak bir heriftir, besteleri de Mayhem’e level atlattı bu açık. Neyi bilip neye karşı çıkıyorsunuz, şaşırtıcı doğrusu. Beğenmiyorum adamın müzik anlayışını deseniz onu anlarım da.
21.01.2023
@Emir, burada adamın müzik anlayışına laf söyleyen oldu mu ? bad blood ve malum ghul bestesi şarkılar blasp ile arasında nasıl bir ilişki var anlamadım. Blasphemerin Mayhem diskografisinde yukarıdaki yorumda belirtilen kadar devrim yaratacak bir etkisi olsaydı biz grand decleration of war’dan sonra yepyeni avant garde bir Mayhem dinlemiş olurduk bütün şarkıları blasphemer besteledi o albümde. Bir de grubun açık ara en kötü albümü bu albümdür nasıl bir etkiyse artık. zaten daha sonra gitarlar ve besteler değişiyor haliyle. esoretic direkt olarak albümün prodüktörlüğünü yapan teloch ve attilaya yazar. daha buraya kadar hellhammer ve necrobutcherdan hiç söz etmedim bile.
21.01.2023
@Emir, bir de şu üstten bakan eksik bilgi yorumuna gelelim. bilgi mi yarıştırıyoruz ? yukarıda bu kadar detaylı yazıp payda olarak kalmak yerine payda toplanan farklı görüşlerden birini seçmek ve savunmak bence bu yazıyı ya da herhangi bir yazıyı yazarken verdiğin emekle çelişiyor. biliyor olabilirsin ki sanmıyorum, benden tek farkın yukarıdaki yazıyı yazabilecek boş vaktinin olması yoksa yazıda kimin uğraşıp da ulaşamayacağı bir bilgi var ?
21.01.2023
@Necrobutcher, İki paragraf halinde yazdığın şu cevapta ne dediğimi gram anlamadığını göstermişsin. Boş boş argümanlar kullanmışsın bu yüzden. Normalde şu yazdıklarına da gayet yerinde cevap verirdim ama sitede gerginlik istenmediğinden ötürü saygımdan uzatmayacağım.
Üstten bakan yorumu sen yukarıda arkadaşa yazdığın ilk yorumda yapmışsın ki bu da benim sana neden böyle bir cevap verdiğimin sebebi. O kadar anlayışlısın, üstten bakmaya karşısın madem, başkalarına cevap yazarken de aynı hassasiyeti göster ki biri gelip sana da üstten bakmasın sonra. Bu kadar zamandır inceleme yazıyorum, yorumlara cevap veriyorum, bak bakalım herkesle böyle mi konuşuyorum. Anlayacak olsaydın anlardın bazı şeyleri.
Neyse, Ahmet abiye saygımdan daha fazla yorum atmayacağım bu tartışmanın altına.
21.01.2023
@Emir, boş dediğin argümanlar bu sitede yayımlanan mayhem podcastınde de konuşulan şeyler. grand decleration of war’ın ne kadar vizyonlu bir albüm olduğu, dmds’den sonra nasıl böyle cüretkar bir işe girişildiği vs. benim vurgulamak istediğimi de sen anlayamıyorsun. yazın için değil yorumda takındığın tavrı aşağılıyorum onu da anlamamışsın. genel manasız korumacı bir tavır içerisindesin. neyse 80 yazı yazmışsın sanırım bu lükse de sahipsindir :D
22.01.2023
@Necrobutcher, söylediklerinde tamamen haksız değilsin bence ancak bağlamda karışıklık yaşıyorsun.
Merdomerdo ”Mayhem ondan sonra çıkardığı albümlerde” derken Blasphemer geldikten sonrasını değil, gittikten sonrasını kastetmiş belli ki. Adamın Mayhem müziğinde devrim yaratıp yaratmamış olmasının konuyla ne ilgisi var anlamadım. Son iki albümde Blasphemer’ın besteciliğinin etkisi gözüküyor mu, gözükmüyor mu? Olay özünde bu.
21.01.2023
@Necrobutcher, “benden tek farkın yukarıdaki yazıyı yazabilecek boş vaktinin olması.”
Aynı anda birden fazla saygısızlık ve hak yeme içeren bir cümle. Her şeye böyle bakalım o zaman. Ben de sadece boş vaktim olduğundan 14 yıldır bu siteyi idare ediyorum, Emir 80 küsur tane albüm incelemesi yazmış. Ne kolay böyle konuşması.
Yukarıda birisi naçizane yorumunu yapmış, sen sanki Mayhem’in yapımcısı gibi “anlat da aydınlanalım” diye görünmez gülücüklerle dolu kibir dolu bir şey yazıyorsan, yazının yazarından gelecek karşılığa da takılmaman lazım.
Geçenlerde de Anathema yazımın altına “Çok troll bir yazı. Alakayı çözemedim.” demiştin, o alakayı çözemediysen yıllardır bunca emek veren insanları da böyle küçültmeye çalışmaman lazım. Çözenler olduğuna göre (diğer herkes çözdüğüne göre) senin Emir’le veya siteye emek veren diğer insanlarla tek farkın “boş zaman” değil diye düşünüyorum.
21.01.2023
@Ahmet Saraçoğlu, kaç tane albüm yazısı yazdığını biliyorum ne kadar kaliteli olduklarını da.bu sitedeki emir imzalı yazıların diğer kritiklerden hangi yazım tekniği ile ayrıldığını da biliyorum. buradaki bütün yazıları tek tek okuyorum. karşıt görüş kaldıramıyorsanız yorumları kapatın olsun bitsin. 20 yıldır bu kültürle ilgili her şeye ilgi duyuyorum ve mayhem benim hayatımın grubu kusura bakmayın da biri çıkıp blasphemer yorumundaki gibi bir iddia atıyorsa müsadenizle tepkimizi de istediğimiz gibi verelim. küfür mü var? hayır. 80 tane albüm yazısı yazmak sadece nickini bildiğin birisinin bilgisini ölçüp küçük düşürmeye çalışma lüksü mü sağlıyor ? genelde çok fazla saçmalık olmadıkça yorum da atmıyorum zaten. Anathema yazısı konusunda aynı görüşteyim. benim yorumum naçizane değilse onaylamadan geçersin.
22.01.2023
@Merdomerdo, 😮 Konunun buralara kadar geleceğini tahmin etmemiştim. Açıkçası pek cevap yazmak da istemedim. ROK gibi yuh muh denmiş.
Mirasını yeme belki çok iddialı bir ifade oldu ama benim anlatmak istediğim @emir’in kritiğinde yazdığını bir adım ileri görürüp Daemon’da şarkı yazımında Blasphemer’dan da ilham alındığı. Her ne kadar Daemon bir sürü yerde köklere dönüş albümü olarak nitelendirildiyse DMDS sonrasını tamamen yadsımıyor. 2000 sonrası çıkan 3 albümde de grubun beste yükünü Blasphemer çekti. Mayhem’in çağı yakalamasını sağlayan kayıtlar bunlar. Aksini iddia etmek bana olağan dışı geliyor.
Pazartesi sendromunu küfür ederek atlatmak için her pazartesi sabahı Hellhammer denen piskopatın “Anti” parçasının başında yaptığı double bass’ı dinleyip yedi ceddine düz gidebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=i-_YxXWXpOc
Çok kaliteli bir inceleme olmuş.
@Yiğit, bence gözükmüyor blasphemerin mayhemde yapmak istedikleri grand declaration war’daki gibi şeylerdi ama bence necrobutcher baskısıyla ne geleneğe bağlı ne de tamamiyle avantgarde olmayan iki albüm daha yaptılar. Bu albümü övebilmek için balsphemer öne çıkarılıyor ama albüm cidden her anlamda kötü bir albüm bu yüzden bu sitedeki Daemon yazısı 1994′e atıfla başlıyor 2000′e değil. Mayhem 1994′tür 2000 değil.