Güzide’yle kilise gezmeyi pek severiz. Ne zaman yurt dışına gitsek veya ülkemizin herhangi bir şehrinde bir kiliseye rastlasak hemen gider gezeriz. Aynı şey önemli camiler, sinagoglar için de geçerli. Özellikle yurt dışındaki aktif kiliselere gittiyseniz bilirsiniz, “kilise kokusu” diye bir şey vardır. Bariz bir köhnelik, eskilik, hafif küf, bol miktarda balmumu ve biraz da tütsüden oluşan bu koku farklı kiliseler gezdikçe kendini tekrarlayan ve bir müddet sonra aklınıza “kilise kokusu” olarak kazınan şeyi ortaya çıkarır.
Şimdi bu bir cepte dursun.
Mezbaha kokusuna aşina mısınız? Mezbahalarda sürekli hayvan kesildiğinden devamlı bir taze et ve kan kokusu hâkimdir. Kandaki demirden dolayı ortamda pas kokusuna benzer bir koku vardır ve buna sidik, dışkı gibi diğer asidik kokular da alttan alttan eşlik eder. Etler taze olduğundan burnunuzdan içeri giren kokunun organik bir şeyden geldiğini, bir hayvana ait olduğunu bilirsiniz. Ne var ki mevzubahis hayvan ölmüştür, cansızdır. Artık kas değil et olmuş dokuları ise canlılığını sürdürmektedir.
Bunu da diğer cebimize koyalım.
Pantolonun arka cepleri de var, etten devam edelim.
Yanık et kokusu desem? Mangalda veya tavada pişen dana etinden bahsetmiyorum. Yanık canlı insan dokusu nasıl kokar, bir fikriniz var mı? Epey bir ameliyata girme şansına erişmiş bir insan olarak, ameliyat edilen bölgede gerekli yerleri kesmekte kullanılan ve kılcal damarları yakarak kanamayı önleyen elektrokoter ile yakılan o etlerin nasıl kesif bir koku yaydığını iyi bilirim. Bu öylesine karakteristik bir kokudur ki ondan bahsederken, onun hakkında bir şeyler yazarken bile resmen o kokuyu duyarsınız, sanki bir yerlerde açık bir yaraya koterle cız, cız diye dokunuluyor gibi hissedersiniz.
Şimdi de diğer arka cebimize geçelim.
Çürümüş et kokusunu sanırım tarif etmeme gerek yok. Burada hepimiz buzdolabında unutulmuş etten yayılan ve başka hiçbir kötü kokuya benzemeyen o asit bazlı ekşimsi kokuyu mutlaka biliyoruzdur. Oluşumunda putresin ve kadaverin adlı organik bileşiklerin başrol oynadığı bu amonyaksı koku, etin tazeliğini tamamen yitirdiğini gösterir. Bu kokuya, etin renginin kahverengiye dönmesi ve üstünün sümüksü bir tabakayla kaplanması eşlik eder.
Şimdi tüm bu asidik, amonyaksı, pas kokusunu andıran; kısmen taze kısmen çürük kısmen de yanık et kokusunun parçalara ayrılmış, içi dışına çıkmış binlerce bedenden yayıldığını düşünelim. Bu bedenlerle dolu bir kiliseye girdiğimizi ve bu kokudan dolayı sürekli öğürdüğümüzü hayal edelim. Nefes almanın zorlaştığını, kokudan dolayı gözlerimizin yaşardığını hayal edelim. KUSMUKLAR AĞIZLARA GELSİN ARTIK!
Son olarak bu kokunun yazının başında bahsettiğim o tozlu, köhne, tütsülü, dumanlı kilise kokusuyla bir araya geldiğini tahayyül edelim.
Sanki din ve inanç uğruna ölen, öldürülen, kafaları kesilen, yakılan, kazıklara oturtulan, etleri lime lime edilen, gözleri yerlerinden çıkarılan, kendi kanında boğulan, canlı canlı toprağa gömülen, kurşuna dizilen, çeşitli uzuvları koparılan, gırtlağından aşağı kaynar su dökülen, kor demirlere yatırılan, kemikleri değirmenlerde un yapılan, karınları deşilen, organları canlı canlı hayvanlara yedirilen, boğulan, büyük kayalara bağlanıp göle atılan, kafatasları baltalarla ortadan ikiye yarılan milyonlar tek bir kilisede, “hepsi bir arada” tadında bir promosyonla bize sunuluyor; ölen bu milyonların yok yere helâk olması, bir hiç uğruna çürüyüp yeryüzünden silinmesi 48 dakikalık bir albümle bizlere anlatılıyor.
DESECRATE THE FAITH, “III”.
Dinleyin, sonra da iki cam açın cereyan yapsın, ortalık havalansın.
Kadro John Hull: Vokal
Tyler Shiery: Gitar
Coleson Cowden: Bas, geri vokal
Mike Caputo: Davul
Konuk:
Marvin Ruiz: Lead gitar
Şarkılar 1. Idle Creatures
2. Blood Scriptures
3. Wretched Feast
4. Sadistic Euphoria
5. Upon a Slaughtered Clergy
6. This Butchered Earth
7. Impulsive Mutilation
8. Vile of Legion
9. The Dead Testament
10. Omnes Ardeat
@Erhan, başta etkilenmiştim ama hepsi birbirinin tekrarı gibi hissettirmeye başladı, şu an sıkılmış durumdayım. Yalnız bu kadar popülaritenin üstüne mutlaka geliştirmeler gelecektir diye düşünüyorum.
@Erhan, midjourney çalışması olduğu çok bariz. Aslında her yapay zekanın kendince karakteristik bir tarzı var mesela bu resimde midjourney kullanıldığını çıkarabiliyorum. Daha başarılı bu kadar karmaşa içermeyen yapay zekalar da mevcut.
Sanırım gruplar bir sanatçıyla çalışıp masraf çıkarmak yerine tercih ediyorlar malum popüler olduğu için kimse de yadırgamıyor. İnstagramda da gördüğüm kadarıyla sanatçılar tepki gösteriyorlar bu duruma.
kritik gerçekten çok iyi olmuş, eline sağlık,2-3 yıldır baya bi brutal death metale sardım o yüzden albümü baya merak ettim
Albümü henüz dinlemedim ama şu albüm kapaklarında AI kullanımını başlamadan bırakmaları gerekiyor.
AI sanatı şu an bence son derece anlamsız ve sıkıcı. Kapaklardaki renkler ve karmaşa hali hiç bir şey ifade etmiyor.
16.12.2022
@Erhan, başta etkilenmiştim ama hepsi birbirinin tekrarı gibi hissettirmeye başladı, şu an sıkılmış durumdayım. Yalnız bu kadar popülaritenin üstüne mutlaka geliştirmeler gelecektir diye düşünüyorum.
16.12.2022
@Erhan, midjourney çalışması olduğu çok bariz. Aslında her yapay zekanın kendince karakteristik bir tarzı var mesela bu resimde midjourney kullanıldığını çıkarabiliyorum. Daha başarılı bu kadar karmaşa içermeyen yapay zekalar da mevcut.
Sanırım gruplar bir sanatçıyla çalışıp masraf çıkarmak yerine tercih ediyorlar malum popüler olduğu için kimse de yadırgamıyor. İnstagramda da gördüğüm kadarıyla sanatçılar tepki gösteriyorlar bu duruma.