Bazen prodüksiyon konusu müzik kavramının en önemli maddesi hâline gelebiliyor. Bazen sırf bir albümün prodüksiyonundan dolayı o albümü dinlemek isteyebiliyor, bittikçe baştan açabiliyorsunuz. Bu yazıyı yazmadan hemen önce MASTIC SCUM’ın duygusuz, soğuk, mekanik sound’lu yeni geri dönüş albümünü dinliyordum ve vasat bir albüm olmasının da etkisiyle yazıdan pek keyif alamamıştım. Akabinde sıra bir önceki albümü “Speciation”la sitemizde yer bulan Avustralyalı death metal grubu FACELESS BURIAL’a geldi ve albümü açmamla “Oh be dünya varmış” demem bir oldu.
Müzikten, gitar rifinden, davul atağından, vokal böğürtüsünden bağımsız olarak albümün prodüksiyonu öylesine çiğ ve canlıydı ki şu anda yazmakta olduğum yazının en başında bu prodüksiyondan bahsederek başlayayım diye kendime not düşmüştüm. Aynen, telefonuma “Faceless Burial, prodüksiyondan bahsederek başla” diye not almışım. Not gibi not.
Müziğinde belirgin şekilde 1988-1993 arası çıkan dört DEATH albümünün etkisi gözlemlenen FACELESS BURIAL, daha geçenlerde buralarda konuk ettiğimiz MISCREANCE tarzı bir DEATH worship grubu değil. DEATH etkisi çok yoğun, ancak sound olarak “Cabinet” ve “Noctambulant” dönemi SPAWN OF POSSESSION’ı akıllara getiren kemikli, kırçıllı, kütür kütür bir sound var. Dahası olay sadece DEATH referansıyla da kalmıyor. Daha ilk şarkıdan ilk iki albüm SUFFOCATION’ı akla getirebilecek olaylarla karşılaşmanız da olası. Misal açılış şarkısı “Equipoise Recast”te aklıma nedense “Infecting the Crypts”i getiren birtakım olaylar var. Neyse grup fotoğrafını koymam gereken yere geldim, fotoğraftan sonra devam edelim.
FACELESS BURIAL, ismail vilehand’in bir önceki albümün yazısında da bahsettiği gibi dümdüz bir sertlik sunan et kafalı bir death metal yapmıyor. O yazısında fular referansı üzerinden ilerlemiş ve grubun müziğinde ilk dönem GORGUTS izlerine rastlandığını söylemişti. Gayet yerinde olan bu saptamayı haklı çıkaran olaylar “At the Foothills of Deliration”da da çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Yapı itibarıyla sofistike bir nüvesi bulunan ancak bunu bir Dark Descent grubu olmanın bilinci eşliğinde sunan FACELESS BURIAL, MORBID ANGEL’dan tutun da IMMOLATION’a, hatta yer yer NOCTURNUS’un gizemli olaylarına varacak şekilde geniş perspektifli bir müzik yapıyor. Dan Seagrave imzalı kapağıyla old-school mizacını tamamlayan albüm, 30 yıl önceki kafaların günümüzün ekstremite kıstaslarıyla buluşturulması yoluyla son derece çekici, sürükleyici, ezici bir 37 dakika sunuyor.
Yukarıda dediğim prodüksiyon olayı da burada devreye giriyor, zira “At the Foothills of Deliration”ı dinlerken gerçekten de bir prova stüdyosunda oturmuş, taş gibi çalan bir grubun kanal kaydını dinliyormuş gibi hissediyorsunuz. Az yukarıda değindiğim SPAWN OF POSSESSION durumu da buradan kaynaklanıyor. Gitarlar, davullar, baslar, vokaller; her şey aşırı gerçek, son derece doğal şekilde işlenmişler ve herhangi bir katkı maddesine maruz bırakılmamışlar. E besteler de bu doğrultuda olunca ortaya dinledikçe dinlemek isteyeceğiniz türde, son derece organik, bir o kadar da dinamik bir death metal çıkmış.
Bu yazıyı çok uzatma niyetinde değilim çünkü death metal seviyorsanız ve doğallıktan yanaysanız, albümü başlattığınız anda siz de “tamam aga olay budur” diyeceksiniz. Trampet sound’u, zillerin kusursuzluktan uzak ama her şeyiyle gerçek çınlamaları, gitarların tam kıvamında çamurluluğu ve vokalin boğuk ama etkili yapısıyla FACELESS BURIAL kuvvetle muhtemel sizi ilk andan yakalayacak ve “At the Foothills of Deliration” bitene kadar da arkadan tutup büktüğü kolunuzu bırakmayacaktır.
Bence net şekilde yılın dinlemesi en zevkli, en keyifli death metal albümlerinden biri.
Kadro Alex: Vokal, bas, synth
Füj: Gitar
Max Kohane: Davul
Şarkılar 1. Equipoise Recast
2. A Mire of Penitence
3. Dehiscent
4. From the Bastion to the Pit
5. Haruspex at the Foothills of Deliration
6. Redivivus Through Vaticination
Evet, daha ilk şarkıdan ”tamam aga olay budur!” dedim. Son derece tok ve bas davul soundu, paslı gitar tonu olsun kritikte bahsedildiği üzere birçok baba death grubunu anımsatan pasajlar olsun ”eski usül death” atın üstüme diyenleri mest edecek bir albüm. Ağzımdan ve kulaklarımdan eser miktarda sıvı akıtarak dinlemekteyim. Kapak ta Dan Seagrave’in imiş zaten ilk bakışta kendini belli ediyor.
Yalnız enteresan bir şekilde ilk şarkıdan itibaren ben bu albümü daha önce dinlemiş olabilir miyim acaba diye düşündürttü. Kafam ambele oldu çıkış tarihini kontrol etmem gerekti bir an. Başka bir gruba mı benzettim yoksa önceki albümünü mü anımsattı bilemedim. Tekrar dinlemem lazım o albümü.
Yılın en sevdiğim death metal albümleri arasına girdi daha ilk şarkıdan.
Evet, daha ilk şarkıdan ”tamam aga olay budur!” dedim. Son derece tok ve bas davul soundu, paslı gitar tonu olsun kritikte bahsedildiği üzere birçok baba death grubunu anımsatan pasajlar olsun ”eski usül death” atın üstüme diyenleri mest edecek bir albüm. Ağzımdan ve kulaklarımdan eser miktarda sıvı akıtarak dinlemekteyim. Kapak ta Dan Seagrave’in imiş zaten ilk bakışta kendini belli ediyor.
Yalnız enteresan bir şekilde ilk şarkıdan itibaren ben bu albümü daha önce dinlemiş olabilir miyim acaba diye düşündürttü. Kafam ambele oldu çıkış tarihini kontrol etmem gerekti bir an. Başka bir gruba mı benzettim yoksa önceki albümünü mü anımsattı bilemedim. Tekrar dinlemem lazım o albümü.
Yılın en sevdiğim death metal albümleri arasına girdi daha ilk şarkıdan.