Normal insan işi olmayan gruplar köşemizin bugünkü konuğu, aslında şimdiye dek daha ünlü olması gerektiğini düşündüğüm ancak yine de kemik bir kitle yaratmayı başarmış progresif metlacore/mathcore grubu DESTRAGE. Aslında bu tanımlar günümüzde belli oranda havada kalıyor ve hem sert olup hem de clean vokal içeren her tür gaz müziğe “x metalcore” etiketi yapıştırılıveriyor. DESTRAGE’in yüzde kaçı progresif, yüzde kaçı math metal, ne kadarı metalcore bilemem ama sonuçta adamlar THE DILLINGER ESCAPE PLAN’vari bir müzik yapıyor ve bu da bu tanımların otomatik olarak en başa eklenmesine yol açıyor.
Bugün İtalya’da, modanın başkenti Milano’dayız. 2014’te çıkardıkları “Are You Kidding Me? No.” albümü vesilesiyle, hatta o albümden çıkan acayip “Puritania” klibi sayesinde haberdar olduğum ve 8 yıldır dinlemekte olduğum İtalyan grup DESTRAGE, ipleri elinizden kaçırdığınız anda boka sarabilecek yapıda, riskli bir müzik yapan bir oluşum. BOTCH’lardan, MR. BUNGLE’lardan, THE DILLINGER ESCAPE PLAN’lerden gelen bir ilhamla şekillenen ve bunu metalcore’dan tutun da iyicene konvansiyonel birtakım fikirlerle harmanlayarak sunan DESTRAGE; hiperaktif, manik, dengesiz müziğini yer yer korkutucu düzeyde üst düzey bir müzisyenlikle taçlandırarak sunan ve bunu yaparken müzikal olmayı, reçele dönüşmemeyi başaran bir oluşum.
Yeni albümleri “SO MUCH. too much”ta DESTRAGE’i tam anlamıyla ipini koparmış bir hâlde görüyoruz. Önceki albümlerinde sergiledikleri her şeyi daha da abartarak sunuyor olmalarının yanı sıra bu albümde misal “The Chosen One”a kıyasla çok daha fazla katman içeren bir besteleme ve daha önemlisi post süreci var. Şarkıların ilk bestelenme sürecinde düşünülmeyen, akla gelmeyen bin türlü efekt, farklı ses, değişik sample’lar, şunlar bunlarla albümdeki şarkıların her yanı antik kuntin hareketlerle doldurulmuş ve hepsi bir araya gelince de “SO MUCH. too much”ın bu manyaklaşan yapısı ortaya çıkmış.
Bu kısım albümün “SO MUCH.” tarafı. Taraf derken albümün ilk yarısından bahsetmiyorum tabii; sahip olduğu genel karakterin farklı yüzlerinden birinden söz ediyorum. Albümde gerçekten de çok fazla şey oluyor ve dinleyici olarak algı eşiğimizin sürekli yüksek tutulması sağlanıyor. Çok fazla uyarıcı eşliğinde sunulan şarkılar her açıdan “ÇOK FAZLA.” bir kimlik sunuyorlar ve böylece DESTRAGE’in sayko karakterini meydana getiriyorlar. Sırf davul yazımı bile albümdeki delişmen, çılgın atan kimliğe uyması adına üst perdeden kullanılmış ve böylece “Italian Boi” gibi şeker nakaratlı bir şarkı bile diğer kısımlarda gerekli agresifliğe kavuşmuş.
“too much”, yani “gereğinden fazla” kısmına geldiğimizdeyse DESTRAGE’in yansıttığı ve ustalıkla çizdiği profil gereği böyle bir sıkıntının gerçekleşmediğini görüyoruz. Eğer tüm bu curcuna içinde ikide bir “Ne alaka şimdi?” diye sordurtan, “otuzbirinizi odanızda çekin” dedirten bölümler olsaydı albümde bu tarz bir “gereğinden fazla” durumu olabilirdi.
Ne var ki DESTRAGE bu panayır yeri, fuar alanı, lunapark gibi müziği kendine has ironi, mizah, sevimlilik, tatlışlık, karakter ve bipolar sapkınlık eşliğinde yaptığından dinlerken eğreti duran, yadırgama ihtiyacı duyduğunuz herhangi bir şey olmuyor.
“SO MUCH. too much”ı grubun önceki işlerinden ayıran bir özellik olarak, DESTRAGE’in ismini oluşturan “destroy/destruction” ve “rage” kelimelerinin hakkının bu albümde öncekilere oranla daha baskın şekilde verildiğini düşünüyorum. “Everything Sucks and I Think I’m a Big Part of It” gibi şekerli nakaratı olan bir şarkının bile nakarata kadar olan kısmında ciddi bir öfke, agresiflik ve sinirlilik hâli görüyoruz. Grup bu şiddetli tarafını önceki albümlerinde de yansıttı elbet, ancak bu sefer bu duyguları daha baskın şekilde aldığımı söyleyebilirim. Yine de “SO MUCH. too much” öyle belirli bir duyguya sıkışan bir albüm değil ve bu pasif agresif, bipolar, şizofren kimliğini albümün 43 dakikasına da yaymayı başarıyor.
THE DILLINGER ESCAPE PLAN kafasını seviyor ve o kafanın daha ışıltılı nakaratlarla sunulması fikrine sıcak bakıyorsanız DESTRAGE’de aradığınız pek çok şeyi bulabilirsiniz. Bu tür müzik yapan pek çok grupta olduğu gibi, elbette ki herkese göre değil ancak böyle bir şeyi sevmeye hazır olanlar için bir dolu antidepresan kutusuna tıkıştırılmış pek çok güzellik, şiddet ve manyaklık var.
Şarkılar 1. A Commercial Break That Lasts Forever
2. Everything Sucks and I Think I'm a Big Part of It
3. Venice Has Sunk
4. Italian Boi
5. Private Party
6. Sometimes I Forget What I Was About To
7. An Imposter
8. Is It Still Today?
9. Vasoline
10. Rimashi
11. Unisex Unibrow
12. Everything Sucks Less
Miss gibi albüm, bastım 8′i. Kritiğin son cümlesi albümün özeti gibi. Çok renkli, manyak, sağı solu belli olmayan bir iş. Bu albümü beğendim, bundan “Are You Kidding Me? No.”ya geçtim, ona da hasta oldum. Dillinger dinledipim bir grup değil, çok popüler, dinlemesi kolay birkaç şarkılarını biliyorum ona rağmen anlaşılıyor Dillinger’a benzediği albümün. Bundan sonra Dillinger’a da bakacağım, son bir yıldır daha önce hiç sevemediğim albümleri dinleyip hastası olduğum çok oldu.
Bu arada bu albüm Cyberpunk 2077′den çıkma gibi değil mi gruo logosuyla, albüm kapağıyla, renkleriyle birlikte? Albümün kapağını ilk gördüğümde aklıma direkt Cyberpunk geldi. Bir tane playlistleri car spotifyda, o da aynen öyle görünüyor. Müzikleri de o evrene koysan cuk oturacak türden.
Yalnız albüm birçok kişiye ters gelecek düzeyde ilginç, Italian Boi’da dayanamayıp rage quit atmış olanlar vardır diye tahmin ediyorum (ben sevdim). Hatta biraz ileri gidersem metal değil diyeceğim albüme.
Başlığı okuyunca deadhouse yazdı sandım bir an.
Miss gibi albüm, bastım 8′i. Kritiğin son cümlesi albümün özeti gibi. Çok renkli, manyak, sağı solu belli olmayan bir iş. Bu albümü beğendim, bundan “Are You Kidding Me? No.”ya geçtim, ona da hasta oldum. Dillinger dinledipim bir grup değil, çok popüler, dinlemesi kolay birkaç şarkılarını biliyorum ona rağmen anlaşılıyor Dillinger’a benzediği albümün. Bundan sonra Dillinger’a da bakacağım, son bir yıldır daha önce hiç sevemediğim albümleri dinleyip hastası olduğum çok oldu.
Bu arada bu albüm Cyberpunk 2077′den çıkma gibi değil mi gruo logosuyla, albüm kapağıyla, renkleriyle birlikte? Albümün kapağını ilk gördüğümde aklıma direkt Cyberpunk geldi. Bir tane playlistleri car spotifyda, o da aynen öyle görünüyor. Müzikleri de o evrene koysan cuk oturacak türden.
Yalnız albüm birçok kişiye ters gelecek düzeyde ilginç, Italian Boi’da dayanamayıp rage quit atmış olanlar vardır diye tahmin ediyorum (ben sevdim). Hatta biraz ileri gidersem metal değil diyeceğim albüme.