İki önceki albümleriyle gerek avangart black metal çevrelerinde gerek Pasifagresif kitlesinde hatırı sayılır bir etki bırakan Yunan grup AENAON’un o albümün ardından çok daha aktif şekilde ortamlarda olacağını ve 2-3 yılda bir albüm yayınlayacağını düşünüyordum. Her ne kadar hemen alışılır karakterde bir müzik yapmasalar da black metalin deneysel tarafına yönelik yaklaşımları onlara belli bir hava katıyor ve özgün bir kimlik kazandırıyordu.
Müziklerinde kullandıkları saksafon ve diğer zenginlikler, EMPEROR’dan DODHEIMSGARD’a, ARCTURUS’tan tutun da daha da sofistike noktalara uzanan ilham kaynakları ve hepsini kapsayan etkileyici bir müzikal vizyonla AENAON gerçekten de bundan 6-7 yıl öncesinin en heyecan verici isimlerinden biri olarak underground metal deryasında dikkat çekmeyi başarmıştı. Ne var ki işler tahmin edildiği şekilde ilerlemedi ve AENAON epey uzun bir ara vermek durumunda kaldı. Bu aranın temel sebebini bilmemekle beraber, grup elemanlarının bir kısmı başka projelerde müzik yapmaya devam ettiler. Gitarist Achilleas Kalantzis VARATHRON, KATAVASIA gibi isimlerle albümler çıkarırken, diğer elemanlar da çeşitli gruplarla müzik yapmayı sürdürdü.
Elbette ki underground bir ölçekten bahsediyor olsam da AENAON bir anda parladığı o dönemde grupla yaptığımız röportaj ve albüm incelemesi vesilesiyle Achilleas’la tanışmış, hatta Yunanistan’a geleceğimizi ve Ioannina şehrine gideceğimizi söylediğimizde bana “Bizim davulcuya mesaj at, sizi gezdirir” bile demişti. Yunanistan’a gittik ancak Ioannina’yı tur rotasına dâhil edemedik. Zaten o davulcu arkadaş da sonradan gruptan ayrıldı.
Şimdi karşımızda AENAON’un üçüncü albümü olan ve bunca yıl aradan sonra grubun nasıl bir yöne kayacağına dair merak edilenlere cevap niteliğindeki “Mnemosyne” var. Mnemosyne hafıza tanrıçasının adı ve 9 adet müze (muse) de annelik yapıyor. Lafı fazla uzatmadan konumuza girelim.
“Mnemosyne”deki müziğe baktığımızda AENAON’un olayın avangart tarafını önceki işlerine nazaran daha da sanatsallaştırdığını; daha sofistike, daha zevk sahibi bir konuma getirdiğini görüyorum. Saksafondur, tuşlu şarkılardır hepsi yine yerli yerinde, ancak beste noktasında grubun gözle görülür bir gelişimi, güçlenişi var. Şarkıların tamamına hükmeden ve çeşit çeşit duyguyu verebilmek için sürekli değişkenlik gösteren rifler, melodiler, aranjmanlar bir şekilde tutarlı kalmayı başarıyor ve hiç sırıtmadan akıp gidiyorlar. Buradaki en önemli konu AENAON’un ne yaptığını gayet iyi biliyor oluşu. Yazdıkları güzel bir bölümün heyecanına kapılıp onu dakikalarca sürdürmemiş veya sırf avangart olsun, progresif olsun diye tam kıvamında ilerleyen lezzetli bir kısmı şekil şukul olsun diye kısa tutup başka taraflara atlamamışlar.
Albümü dinlerken tanık olacağınız üzere AENAON’un önceki işlerinden farklı olarak daha net hissedilen bir ENSLAVED ve yer yer ilk dönem BORKNAGAR karakteri var. ENSLAVED’e veya BORKNAGAR’a benzemeye çalıştığınızda direkt ENSLAVED veya BORKNAGAR olacağınızdan AENAON bunun dengesini iyi tutmuş ve ortaya da yer yer “Vertebrae” ve sonrasındaki ENSLAVED’i, yer yer ilk 3-4 albümdeki BORKNAGAR’ı akıllara getiren bir şeyler çıkmış. Ne var ki bu Yunan arkadaşların gerçekten de kendi yollarında ilerlemek gibi bir dertleri var, bu yüzden de birilerine benzeme noktasında tam bir karşılıkları kesinlikle yok.
Bu pencereden bakınca AENAON ve HAIL SPIRIT NOIR’ın Yunanistan’dan çıkan en özgün gruplardan ikisi olduğunu söyleyebilir; dinlemeden anlaşılamayacaklarını rahatlıkla ifade edebiliriz. ”Mnemosyne”le ilgili olarak kimilerine sıkıntı çıkarabilecek ender şeylerden birinin, grubun yer yer metal tarafını tamamen rafa kaldırıp saksafon, çeşitli vurmalılar, uyumsuz yaylılar kullanarak yarattığı gizemli, tekinsiz pasajlar olabileceğini söyleyebiliriz. Albüm içerisinde belirli bir görev üstlenen bu tip kısımlar, olayın sadece metal tarafına yoğunlaşan dinleyiciler tarafından birkaç dinleme sonrasında belki atlanabilir. Çeşit çeşit insan var arkadaşlar, kimin ne yapacağı bilinmez.
AENAON çok iyi bir grup. Gerçekten çok iyiler. Herkese göre değiller, ancak “göre” olanlar için bulunmaz bir nimetmişçesine dikkat çekmeyi, fark yaratmayı başarıyorlar. Black metal zincirlerini kırsın, son derece iyi yön verilmiş akıntılar eşliğinde aksın gitsin diyorsanız AENAON’a şans vermemek epey büyük hata olur diye düşünüyorum.
İlk albümleri underground camiada iyi kötü ses getirmişti, şimdi dünyada 3 kişi falan kaldık galiba grubu dinleyen. Bu herifleri keşfettiğim sıralarda deli gibi Ihsahn’ın After albümünü dinliyordum. Benzer tarzda müzik yapan grupları ararken denk gelip aşık olmuştum Aenaon’a. Şimdi burada sıfır yorumlu albüm incelemesini görünce üzüldüm açıkçası, çok daha iyi yerlere gelebilirdi bu grup
İlk albümleri underground camiada iyi kötü ses getirmişti, şimdi dünyada 3 kişi falan kaldık galiba grubu dinleyen. Bu herifleri keşfettiğim sıralarda deli gibi Ihsahn’ın After albümünü dinliyordum. Benzer tarzda müzik yapan grupları ararken denk gelip aşık olmuştum Aenaon’a. Şimdi burada sıfır yorumlu albüm incelemesini görünce üzüldüm açıkçası, çok daha iyi yerlere gelebilirdi bu grup
Net bir şekilde yılın albümlerinden biri bana göre. Synastry of heartbeats <3
Cartesian Eye’dan nefret nakaratı yüzünden nefret ettim fakat albüm cidden çok güzel.