Zamanında kendisi de besteler yapan, albümler çıkaran bir insan olarak, bir grubun/müzisyenin samimiyetinin dinleyiciye geçtiğini fark etmek gerçekten de müthiş tatmin edici bir şey. Yazdığınız şarkıların, bestelediğiniz müziğin dinleyici tarafından anında benimsenmesi, hiç tanımadığınız birinin bile yazdığınız müzikten dolayı sizinle, grubunuzla gurur duyduğunu söylemesi gerçekten de insanı çok memnun eden ve hiçbir karşılık beklenmeden yapılan bu işin her şeye değer hâle gelmesini sağlayan bir numaralı faktör diye düşünüyorum.
Müzik türleri ve bu türlerin alt türleri elbette ki belirli kalıplar, şablonlar, anlayışlar çerçevesinde yapılır. Yaratılan şeyin belirli bir tür ya da alt tür adı altında anılmasını sağlayan, bestelediğiniz şeyin bu anlayış içerisinde vücut bulması ve o anlayışın gereklerini yerine getirmesidir. Bugünkü konumuz black metal, bu yüzden de black metal özelinde konuşacağız.
GAEREA Guilherme Henriques adlı arkadaşın zihninden çıkan karanlıkla vücut bulan ve 2016’dan bu yana sergilediği yükselişle black metalin elit isimleri arasına adını yazdırma konusunda epey etkileyici adımlar atan bir grup. GAEREA her anlamda black metalle iştigal eden, black metal kalıpları içerisinde hareket eden bir oluşum. Ne var ki GAEREA’nın ve benzer başarılara yelken açan grupların bu şekilde anılmasını, el üstünde tutulmasını sağlayan şey yukarıda söylediğim o kalıpları, şablonları, anlayışları ne oranda esnettikleriyle doğru orantılı şekilde gerçekleşiyor. Elbette bilineni, alışık olunanı yapmak da sizi yukarılara taşıyabilir, bunun örneklerine de defalarca tanık olduk, lakin burada başka bir şeyler var. Özel bir şeyler var ve bunun da çok basit bir sebebi var: GAEREA işte o kalıpları, şablonları, anlayışları gözle görülür şekilde esnetiyor. Esnetip yeni bir kasnağa geçiriyor ve ardından da elindeki zehirli iğnesiyle istediği gibi işliyor.
“Unsettling Whispers”daki kederli, ızdıraplı black metal kimliğini “Limbo” ile daha üst düzey bir seviyeye çıkaran GAEREA, o albümle birlikte adını çok net şekilde daha güçlü duyurmuş ve gerek imajları gerek aldıkları şirket desteğiyle ortaya çıkardıkları klipleriyle günümüz black metal dünyasının en heyecan verici topluluklarından birine dönüşmüştü. Bugün karşımızda duran “Mirage”, başarılı bir albümün ardından gelen albüm olması sebebiyle grubun kariyeri açısından en önemli adımlardan biri konumunda. Albüm çıkmadan, daha single’lar yayınlanmadan önce, eğer bu albümde de seviyeyi korumayı ya da yükseltmeyi başardılarsa, artık GAEREA’nın kudreti, günümüz black metaline olan etkisi ve bundan sonra yapabilecekleri konusunda herhangi bir soru işareti kalmaz ve GAEREA her yeni albümüyle yıl sonu listelerine ambargo koyan bir gruba dönüşür kanısındaydım. Çünkü “Limbo” öyle bir albümdü, black metalin hem özünü hem de geleceğini temsil ediyor ve türün sevenlerine bambaşka heyecanlar yaratıyordu.
“Mirage”la ilk tanışmamda, albüm henüz sona ermemişken, grubun yapmayı başardığı en önemli şeyle açık ve net şekilde yüzleştim ve GAEREA’nın neden özel olduğunu bir kez daha anladım. GAEREA oyunu kurallarına göre oynuyor olmasına rağmen yansıtmak istediği keder, acı, öfke konularında muazzam bir içtenlik, katıksız bir çıplaklık barındırıyordu ve performans noktasında sahip oldukları güçle bu duygular dinleyiciye acayip şekilde geçiyordu. Vokallerin her bir şarkıda nasıl paramparça olduğunu, yanıp küle döndüğünü duydukça albüme bağlanıyor; davul ve gitarın etrafa kan sıçratırcasına gerçek ve tutkulu performansıyla yüreğimin sıkıştığını hissediyordum. GAEREA’nın gitar örgüleri, iki gitar katmanını ders niteliğinde kullanması, davulların resmen psikolojik bir savaş vermesi ve bir de üstüne gelen vokalin sahiciliğiyle “Mirage” ciddi anlamda bir “deneyim”e, “üst düzey bir dinleme tecrübesi”ne dönüşüyordu.
Grubun bunu yaparken, yani karşı tarafa geçirmek istediği ızdırap hissini güçlendirirken başvurduğu başlıca formül, gitarlardan biriyle arkaya altyapıyı, temeli döşerken diğeriyle de melodi, arpej, tremolo artık o an ellerine ne geçerse onunla saldırmaktan ibaret. GAEREA dinleyicinin zayıf karnını iyi biliyor ve kendi acılarından beslenerek yarattığı bu melodiler, arpejler ve tremololarla vurdukça vuruyor. Arkada son derece güçlü bir ses duvarı olayın istinat duvarını oluştururken, öndeki gitarlar resmen bir savaş veriyor, canhıraş sağa sola saldırıyorlar.
İşte GAEREA’nın en mükemmel tarafı da burada ortaya çıkıyor. GAEREA dinleyicinin zayıf karnını, onu nasıl üzeceğini gayet iyi biliyor olsa da bunu klişe hareketlerle, yaşamadığı duyguların taklidini yaparak sunmuyor. “Bak!” diyor dinleyiciye, “Kimse anlayamaz diye düşündüğün, yüreğinde alev gibi yanan o acıları o ben de hissediyorum!” diye bağırıyor çığlık çığlığa. GAEREA acılarınız için size bir fon müziği sunuyor, üstelik de bunu içine kapanık bir hüzünle veya gözleri yaşlı bir kederle değil; çırpınan, mahvolan, sizinle birlikte perişan olmaya hazır duran bir kimlikle yapıyor.
Elbette tüm bunlar öznel şeyler; tüm bu yazdıklarımın zerresini dahi hissetmeyen ve hissetmeyecek bir sürü insan olması da gayet normal. Ancak yazının en başında bahsettiğim samimiyet işte tam da böyle bir şey; sizi bir yakaladı mı, o hissi aldınız mı bir daha da bırakmıyor. Ona dört elle sarılmaktan başka bir çareniz kalmıyor. GAEREA işte bunu yapıyor: Sanki çalan şey, dinlediğiniz bu şey sizi anlıyor, sizinle empati kuruyor, size yalnız olmadığınızı hissettiriyor. Bunu başarmak hiç de kolay bir şey değil. Burada sadece kederli şarkılardan, hüzünlü bestelerden bahsetmiyoruz. Burada içinize işleyen, içinize dağlanan bir şeyden bahsediyoruz.
Müziğin teknik tarafını, içeriğini büyük oranda görmezden gelip olayın duygusal tarafına yoğunlaşan yazılar yazmak esasında çok sevdiğim, çok yaptığım bir şey değil. Dediğim gibi, tamamen öznel şeyler ve herkeste karşılık bulması da mümkün değil. Ancak GAEREA dinlediğim zaman, hele ki GAEREA’nın şimdiye kadar yaptığı en iyi albüm olan “Mirage”ı dinlediğim zaman başka türlü bir şeyler yazmamın pek mümkün olmayacağını da görebiliyorum. “Mirage” kusursuz, katıksız bir duygusal boşalma, yanıp küle dönmekle eş değer bir iç dökümü, paramparça olma yoluyla gerçekleşen bir terapi gibi. Ben olsam bu albümü çok severdim, çok fazla severdim ve zihnimde özel bir yerlere koyardım. Belki şu an için hayatımda beni mahveden, paramparça eden şeyler yok, ama elbet günün birinde olacak ve işte o an geldiğinde elimin gideceği albümlerden biri şüphesiz ki “Mirage” olacak.
Albüme dair söylenebilecek tek şey vardı, o da yazının konusu olmuş. Zaten üst düzey müzisyen olan grup üyelerinin yaptığı gövde gösterisini övmek yerine gösteri yapmaktan daha zor ve önemli olan dinleyiciyi duyguların eşiğine sürükleme durumu ”Mirage”ın en önemli silahı haline getirilmiş.
Mantle şarkısı kritiğin başlığında belirtilen tanıma benim için en çok uyan parça oldu ve özellikle o şarkıyı dinlerken kendi keder ve ıstıraplarımı somut bir şeymişçesine, kanlı canlı elimde tutabiliyorum.
”Algleymi” albümünden bu yana duygusal ve mental manada bu kadar vurucu bir Black metal albümü gelmemişti ve açıkçası onun kadar güzel bir şey yapılamama ihtimali beni korkutuyordu ama şu an içim çok rahat. Artık ”Mirage” kadar vurucu ve yoğun bir Black metal yapıtının gelmeme ihtimalinden gönül rahatlığıyla korkabilirim.
”Mirage” yılın en iyi albümü, kritiği ise bu yılın en iyi yazısı. Eline sağlık Saraçoğlu.
@Erhan, –”Algleymi” albümünden bu yana duygusal ve mental manada bu kadar vurucu bir Black metal albümü gelmemişti– demişim ama geçen sene çıkan FERRITERIUM – Calvaire var bir de nasıl unuttuysam artık.
@Erhan, Dimi ya. Mükemmel bir albüm ve okadar kusursuz ki insan birşey diyemiyor. Albümün dinleyici üzerindeki etkisini açıklayamıyorsun bile sanki konuşursan o büyü yaşattıkları bozulucakmış gibi geliyor insana. O yüzden suskunluğu tercih edip albümün verdiği hislerin içine kendini kendi gönül rahatlığınla bırakıyorsun. Gerçekten yukarda da yazdan yılın albümü ve gelicek yıllarınında albümü olacak gibi duruyor. O çıkan yıl sonu notlarının haricinde başka bir bölümde şuan kendisi. Diğer albümlerle kıyaslaması bile gunah.
Eline sağlık Ahmet abi. Kritiği okuduktan sonra albümü dinlemek için en doğru zamanı beklemeye karar verdim.
Kritikte Gaerea hariç hiç bir grup isminin geçmemesi de ayrı bir ayrıntı olarak kaldı ki bu grubun ne kadar doğru yolda olduğuna gösteriyor bana. (Evet baya farklı bakıyorum bu kritik işlerine.)
Artık bu sitede gördüğüm kritikleri övmeyeceğim bile her zamanki gibi muhteşem, Elinize sağlık Ahmet Ağabey
Limbo ilk Gaerea albümüydü benim dinlediğim, çok beğenip 8 vermiştim. Bu albümün de Limbo ile eş değer olduğunu düşünüyorum, bu yüzden buna da 8 vereceğim.
Ek olarak Limbo’nun kapağını çok beğenmişken bunu beğenmedim, bu nasıl kapak?
Şahane kritik, şahane albüm. Şu ana kadar çıkan albümlerden açık ara en vurucu bulduğum bu oldu, daha derin ve etkileyici bir şey çıkmazsa muhtemelen yıl sonu listemde 1. sırada olacak.
Ben ilk albüme de öyle pek tav olmamış birisi olarak bu albümde de insanların bu grupta sevdiği şeyin ne olduğunu göremedim. Ama 10′u görmek de şaşırttı. Tekrar dinleyeceğim iki albümü de ama 10 da vermem heralde.
@trivago, ben albümü şahsen bitiremedim. Yorum da yazmıştım ama sanırım gözden kaçmış ve onaylanmamış. Açıkçası gelen yorumları görünce de sevenleri bayağı kıskanıyor, keşke ben de bu kadar sevebilsem diyorum.
@trivago, Eeee bundan bize ne? Grubu beğenmiyorsan dinlemezsin, incelemeleri okumazsın. Ahmet bey o kadar uğraşmış emek vermek, inceleme yayınlamış. Altına gelip, insanlar olumlu olumsuz tartışırken. Düz bi şekilde ben bu grubu beğenmiyorum yazmak, çok sığ ve ergence. Beğenmiyorsan dinlemessin ve incelemeleri okumassın olur biter.
@liquid, hakarete uğramayacaksam bence de bu sitede en çok abartılmış birkaç albümden birisi. Diğeri de Long Defeat. İkisinin de grupların önceki albümlerinden hatırı sayılır bir artısı yok, hatta eksisi var bence.
Yine de güzel albümler tabii yanlış anlaşılmasın. Ayrıca içkiyi fazla kaçırmışsın sanırım, olur öyle şeyler. Tc simülasyonunda hepimiz gerginiz.
@Yiğit, abartı konusunda ben de aynı şekilde düşünüyorum. Hele “The Long Defeat”. Yeni girdikleri yoldaki ısınma albümünden fazlası değil bana göre. Ne o yoldaki devasa albümlerle, ne de grubun kendi klasikleriyle kıyaslanabilir. Hücum kayıt alacağız diye demo kalitesinde albüm yayınlamışlar bir de.
@Yiğit, black metal albümlerine teknik gözle bakılamaz bence black metal atmosfer odaklı bir tür tekniğe bakarak yaptığımız her yorum duvardan döner. long defeat dso külliyatında manası olan bir albüm atmosfere dahil ama gaerea tam bir sipariş bmsi yapıyor limbo kritiğinin altına da yazmıştım hem tarzları hem de peçeleri çok bayağı.
Bu grubu bilmiyordum sayenizde öğrendim, teşekkür ediyorum. Bu albüm nefis ama Limbo daha bi lezzetli geldi bana. Kaç saattir dönüyor, bıkmadım. Gecem güzelleşti sayenizde tekrar teşekkürler. Gruba notum 10.
Black metal Bundesliga ise bu adamlar Bayern Münih. Göstere göstere, hiç şaşılmayacak biçimde yılın albümünü çıkarttılar. Albüm çıktı, ilk dinleme öncesi play tuşuna basarken zaten biliyordum yılın albümünü dinleyeceğimi. Öyle bir grup Gaerea. Güncel olarak en sevdiğim black metal grubu şu an. Taşşağınıza kurban.
@ismail vilehand, B.Munih aq bu arada. Bir kulüp bu kadar mı sevimsiz olur. Bir de Müller adam sıfatına bakınca ben B.Munih topçusuyum diyor. Onuda sevmiyorum. Futbolu bıraktıktan sonra kimsenin hatırlamayacağı ama baktığında kazanmadığı kupa kalmayan ender zikten topçu. Oh rahatladım.
@Format C: For Cortex, City ve Chelsea’den daha sevimliler. Özellikle Araplar City’i aldıktan sonra City taraftarı olan bir güruh var. Futbolun en kötü taraftarları onlar. Sevimsiz bulana bir şey diyemem ama bence Bayern Münih yeryüzündeki en örnek alınası kulüp. Harcama/başarı/prestij dengesine baktığında inanılmaz akıllı bir yönetimleri olduğu anlaşılıyor.
En son Exercises In Futility’i bu kadar üst üste dinlemiştim sanırım. Müzik iştahımı tekrar kabartan bir albüm olmuş. Döndürdü, çekti çıkardı beni adeta. Mükemmel.
Gaerea benim için çok özel gruplardan biri. Kendi adlarını taşıyan Ep’lerinden beri dinlediğim ve o zamanlardan bu kadar yükseleceklerini bildiğim bir oluşum.
Ancak Mirage’ı Limbo’dan daha iyi bulmadım açıkçası. Bu kadar övülmesine de şaşkınım. Bana kalırsa Limbo’da daha özel bir şeyler vardı. Ha tabi bu Mirage’ın çok iyi bir albüm olduğu gerçeğini değiştirmiyor sadece -bana göre- 10/10 değil. Belki 9 verebilirim
Albüm kapağı direk dünya kupasını anımsattı…Kupayı şimdiden aldık mı diyorlar bilemedim.
Portekiz gibi ülkeden son yıllarda black metal adına bayrağı başarılı taşıyan bir grup çıkması çok şaşırtıcı ve bir o kadar da güzel bir durum(Sonuçta kimsenin aklına Portekiz denince black metal bir kenarda dursun metal müzik bile gelmiyor).
Başarıyı bir albüm ile yakalamak bile çok zor bir durumken bunu her albümde sürdürülebilir sağlamak apayrı bir zorluk. Ne yapmak istediklerini bilen ve nasıl yapacaklarını bilen bir grup.
”Güneşi istiyorsan pisliğine de katlanırsın” gibi bir söz vardı sanırım İskandinav coğrafyasında ait. Bu albümde bu pisliği (kaos-açlık-savaş aklınıza ne geliyorsa…)sonuna kadar hissettiriyor. Resmen albümü dinlerken savaş filmi izliyormuş gibi oluyorum.
Ek olarak, sanırım sanatı her anlamda çok seviyorlar. Duruşları, kıyafetleri, klipleri vs. üzerine çok düşünüldüğü çok uğraşıldığı belli. Bence gram sırıtmıyor(ucuz durmuyor).
Her anlamda saygıyı hak ediyorlar.
2020 de Stare into death and be still gibi bir albüme denk gelmese, Limbo yılın albümü olabilecek güçteydi. Fakat bu sefer işi şansa bırakmayıp her iyi şeyi en iyi şekilde yapmışlar. Ebb de 3.20 de bir çığlık var mesela… Cinnaha doğru yokuş çıkarken artık sadece aklıma bu gelece. Riffler ise daha acıklı geliyo bana, daha melodik bir hüzün var. Bazen gerçekten benim yerime ağlıyorlarmış gibi hissediyorum.
İşin teknik, özgünlük gibi çıtalarına odaklanamıyorum, onu da ilgilileri yorumlarsa çok uygun olur. Ben de exercises in futility sonrası BM albümü buldum, kenara çekilme vakti.
Neredeyse bir sene olacak ve hala kalabalıkların içinde yanlız hissettiğimde ait hissettiğim öteki dünyama geçmek için elim bu albüme gidiyor. Özellikle Arson ve Mantle… benimle empati yapıyorlarmış ve bu çürümüş dünyada bir şekilde ilerlemek zorunda olduğumuzun acısını birlikte haykırıp kendimizi yırtıyormuşuz gibi geliyor. Haftaya pazarı sabırıszlıkla bekliyorum. Onlar sahnede kendilerini yırtarken ben de alanda parçalanıyor olacağım.
Millet bunda ne bulmuştu bu kadar diye bir tekrar döndürdüm de her zamankinden daha çok sevdim albümü. Ancak yine de Limbo’dan sonra bir geri adım olduğu konusundaki düşüncem net. Limbo başka bir seviyeydi. Bu albüm ise son Misthyrming, Dark Funeral ve Cattle Decap albümlerinde yaşadığım gibi hype’ımı karşılayamayan ancak yine de iyi olan albümlerden biri. İnsan o başyapıtlardan sonra daha iyi işler bekliyor doğal olarak.
Şimdi dinlerken Memoir’in girişinde Agalloch esintileri mi var yoksa Agalloch dinledikten hemen sonra açınca mı öyle geldi bilmiyorum sound çok tanıdık ve Agalloch’u anımsattı.
“Bak!” diyor dinleyiciye, “Kimse anlayamaz diye düşündüğün, yüreğinde alev gibi yanan o acıları o ben de hissediyorum!”
Övmeye geldim, bu başlık o kadar doğru ki. Hayatının son anlarını yaşayan bir insan, yağmur altında ıslanıp ölmek üzere olan hasta bi sokak kedisi, ne farkı var ki.
Ulan bu albüm de tadından yenmiyor be. Geçen hafta tekrardan aklıma geldi 1-2 şarkısını açayım dedim, ondan beri günde en az bir kez döndürüyorum albümü.
Sabahtan beri bu kritik için refresh atıp duruyorum sitede. 10 puanımı verdim şimdi gönül rahatlığıyla normal hayata dönebilirim. :)
Ellerine sağlik Ahmet güzel kritik. Albumse mukemmel. Yilin albumu 10/10 tam not.
Albüme dair söylenebilecek tek şey vardı, o da yazının konusu olmuş. Zaten üst düzey müzisyen olan grup üyelerinin yaptığı gövde gösterisini övmek yerine gösteri yapmaktan daha zor ve önemli olan dinleyiciyi duyguların eşiğine sürükleme durumu ”Mirage”ın en önemli silahı haline getirilmiş.
Mantle şarkısı kritiğin başlığında belirtilen tanıma benim için en çok uyan parça oldu ve özellikle o şarkıyı dinlerken kendi keder ve ıstıraplarımı somut bir şeymişçesine, kanlı canlı elimde tutabiliyorum.
”Algleymi” albümünden bu yana duygusal ve mental manada bu kadar vurucu bir Black metal albümü gelmemişti ve açıkçası onun kadar güzel bir şey yapılamama ihtimali beni korkutuyordu ama şu an içim çok rahat. Artık ”Mirage” kadar vurucu ve yoğun bir Black metal yapıtının gelmeme ihtimalinden gönül rahatlığıyla korkabilirim.
”Mirage” yılın en iyi albümü, kritiği ise bu yılın en iyi yazısı. Eline sağlık Saraçoğlu.
24.09.2022
@Erhan, –”Algleymi” albümünden bu yana duygusal ve mental manada bu kadar vurucu bir Black metal albümü gelmemişti– demişim ama geçen sene çıkan FERRITERIUM – Calvaire var bir de nasıl unuttuysam artık.
24.09.2022
@Erhan, Dimi ya. Mükemmel bir albüm ve okadar kusursuz ki insan birşey diyemiyor. Albümün dinleyici üzerindeki etkisini açıklayamıyorsun bile sanki konuşursan o büyü yaşattıkları bozulucakmış gibi geliyor insana. O yüzden suskunluğu tercih edip albümün verdiği hislerin içine kendini kendi gönül rahatlığınla bırakıyorsun. Gerçekten yukarda da yazdan yılın albümü ve gelicek yıllarınında albümü olacak gibi duruyor. O çıkan yıl sonu notlarının haricinde başka bir bölümde şuan kendisi. Diğer albümlerle kıyaslaması bile gunah.
kör kuyularda merdivensiz kaldık
Eline sağlık Ahmet abi. Uzun zamandır sitede duygularıma bu kadar tercüme olan bir kritik okumamıştım.
24.09.2022
@fuin, sağ olasın.
Eline sağlık Ahmet abi. Kritiği okuduktan sonra albümü dinlemek için en doğru zamanı beklemeye karar verdim.
Kritikte Gaerea hariç hiç bir grup isminin geçmemesi de ayrı bir ayrıntı olarak kaldı ki bu grubun ne kadar doğru yolda olduğuna gösteriyor bana. (Evet baya farklı bakıyorum bu kritik işlerine.)
Yılın albümü.
Artık bu sitede gördüğüm kritikleri övmeyeceğim bile her zamanki gibi muhteşem, Elinize sağlık Ahmet Ağabey
Limbo ilk Gaerea albümüydü benim dinlediğim, çok beğenip 8 vermiştim. Bu albümün de Limbo ile eş değer olduğunu düşünüyorum, bu yüzden buna da 8 vereceğim.
Ek olarak Limbo’nun kapağını çok beğenmişken bunu beğenmedim, bu nasıl kapak?
Şahane kritik, şahane albüm. Şu ana kadar çıkan albümlerden açık ara en vurucu bulduğum bu oldu, daha derin ve etkileyici bir şey çıkmazsa muhtemelen yıl sonu listemde 1. sırada olacak.
Eline sağlık Ahmet abi.
Ben ilk albüme de öyle pek tav olmamış birisi olarak bu albümde de insanların bu grupta sevdiği şeyin ne olduğunu göremedim. Ama 10′u görmek de şaşırttı. Tekrar dinleyeceğim iki albümü de ama 10 da vermem heralde.
25.09.2022
@Dysplasia, Bildiğin sıkıldım dinlerken. Panzerfaust’un son albümünü yeğlerim.
muhtemelen kritiğin altındaki tek olumsuz yorum benimki olacak ama maalesef sevemedim. gaerea’ya bir türlü ısınamadım zaten. beni vurmadı.
25.09.2022
@trivago, İnsanların beğenilerine saygı duyuyorum kimsenin sevdiği şeye bok atma derdinde değilim ama bence de gayet sıradan bir black metal albümü.
25.09.2022
@trivago, ben albümü şahsen bitiremedim. Yorum da yazmıştım ama sanırım gözden kaçmış ve onaylanmamış. Açıkçası gelen yorumları görünce de sevenleri bayağı kıskanıyor, keşke ben de bu kadar sevebilsem diyorum.
25.09.2022
@TanSolo, gelen kutusunda yorum yok. Muhtemelen spam’de kaynadı. Umarım çok uzun bir yorum değildi, kusura bakma.
25.09.2022
@Ahmet Saraçoğlu, hiç önemli değil. Bu yazdığımın bir farklı versiyonuydu zaten.
06.05.2024
@trivago, Eeee bundan bize ne? Grubu beğenmiyorsan dinlemezsin, incelemeleri okumazsın. Ahmet bey o kadar uğraşmış emek vermek, inceleme yayınlamış. Altına gelip, insanlar olumlu olumsuz tartışırken. Düz bi şekilde ben bu grubu beğenmiyorum yazmak, çok sığ ve ergence. Beğenmiyorsan dinlemessin ve incelemeleri okumassın olur biter.
06.05.2024
@liquid, Bir şeyi beğenmeyenlerin yorumlarına da mı salça oluyoruz artık? Noldu, 90lara geri mi döndük?
06.05.2024
@liquid, Dostum sakin. Trivago nickli arkadaş sadece beğenmediğini ifade etmiş. Biraz fazla tepki vermemiş misin sence?
07.05.2024
@liquid, Ne?
07.05.2024
@liquid, hakarete uğramayacaksam bence de bu sitede en çok abartılmış birkaç albümden birisi. Diğeri de Long Defeat. İkisinin de grupların önceki albümlerinden hatırı sayılır bir artısı yok, hatta eksisi var bence.
Yine de güzel albümler tabii yanlış anlaşılmasın. Ayrıca içkiyi fazla kaçırmışsın sanırım, olur öyle şeyler. Tc simülasyonunda hepimiz gerginiz.
08.05.2024
@Yiğit, abartı konusunda ben de aynı şekilde düşünüyorum. Hele “The Long Defeat”. Yeni girdikleri yoldaki ısınma albümünden fazlası değil bana göre. Ne o yoldaki devasa albümlerle, ne de grubun kendi klasikleriyle kıyaslanabilir. Hücum kayıt alacağız diye demo kalitesinde albüm yayınlamışlar bir de.
08.05.2024
@Yiğit, black metal albümlerine teknik gözle bakılamaz bence black metal atmosfer odaklı bir tür tekniğe bakarak yaptığımız her yorum duvardan döner. long defeat dso külliyatında manası olan bir albüm atmosfere dahil ama gaerea tam bir sipariş bmsi yapıyor limbo kritiğinin altına da yazmıştım hem tarzları hem de peçeleri çok bayağı.
Bu grubu bilmiyordum sayenizde öğrendim, teşekkür ediyorum. Bu albüm nefis ama Limbo daha bi lezzetli geldi bana. Kaç saattir dönüyor, bıkmadım. Gecem güzelleşti sayenizde tekrar teşekkürler. Gruba notum 10.
Black metal Bundesliga ise bu adamlar Bayern Münih. Göstere göstere, hiç şaşılmayacak biçimde yılın albümünü çıkarttılar. Albüm çıktı, ilk dinleme öncesi play tuşuna basarken zaten biliyordum yılın albümünü dinleyeceğimi. Öyle bir grup Gaerea. Güncel olarak en sevdiğim black metal grubu şu an. Taşşağınıza kurban.
25.09.2022
@ismail vilehand, B.Munih aq bu arada. Bir kulüp bu kadar mı sevimsiz olur. Bir de Müller adam sıfatına bakınca ben B.Munih topçusuyum diyor. Onuda sevmiyorum. Futbolu bıraktıktan sonra kimsenin hatırlamayacağı ama baktığında kazanmadığı kupa kalmayan ender zikten topçu. Oh rahatladım.
25.09.2022
@Format C: For Cortex, biz Sodomcular Shalke 04 taraftarıyız. Ondan söylediklerinde bir sıkıntı görmüyorum.
25.09.2022
@Format C: For Cortex, City ve Chelsea’den daha sevimliler. Özellikle Araplar City’i aldıktan sonra City taraftarı olan bir güruh var. Futbolun en kötü taraftarları onlar. Sevimsiz bulana bir şey diyemem ama bence Bayern Münih yeryüzündeki en örnek alınası kulüp. Harcama/başarı/prestij dengesine baktığında inanılmaz akıllı bir yönetimleri olduğu anlaşılıyor.
En son Exercises In Futility’i bu kadar üst üste dinlemiştim sanırım. Müzik iştahımı tekrar kabartan bir albüm olmuş. Döndürdü, çekti çıkardı beni adeta. Mükemmel.
25.09.2022
@cotard delusion, Ben Mantle’da tutuklu kaldım.
En güzel duyguların katili.
Gaerea benim için çok özel gruplardan biri. Kendi adlarını taşıyan Ep’lerinden beri dinlediğim ve o zamanlardan bu kadar yükseleceklerini bildiğim bir oluşum.
Ancak Mirage’ı Limbo’dan daha iyi bulmadım açıkçası. Bu kadar övülmesine de şaşkınım. Bana kalırsa Limbo’da daha özel bir şeyler vardı. Ha tabi bu Mirage’ın çok iyi bir albüm olduğu gerçeğini değiştirmiyor sadece -bana göre- 10/10 değil. Belki 9 verebilirim
Müthiş bir albüm yaptılar ama anlamadık.
Albüm kapağı direk dünya kupasını anımsattı…Kupayı şimdiden aldık mı diyorlar bilemedim.
Portekiz gibi ülkeden son yıllarda black metal adına bayrağı başarılı taşıyan bir grup çıkması çok şaşırtıcı ve bir o kadar da güzel bir durum(Sonuçta kimsenin aklına Portekiz denince black metal bir kenarda dursun metal müzik bile gelmiyor).
Başarıyı bir albüm ile yakalamak bile çok zor bir durumken bunu her albümde sürdürülebilir sağlamak apayrı bir zorluk. Ne yapmak istediklerini bilen ve nasıl yapacaklarını bilen bir grup.
”Güneşi istiyorsan pisliğine de katlanırsın” gibi bir söz vardı sanırım İskandinav coğrafyasında ait. Bu albümde bu pisliği (kaos-açlık-savaş aklınıza ne geliyorsa…)sonuna kadar hissettiriyor. Resmen albümü dinlerken savaş filmi izliyormuş gibi oluyorum.
Ek olarak, sanırım sanatı her anlamda çok seviyorlar. Duruşları, kıyafetleri, klipleri vs. üzerine çok düşünüldüğü çok uğraşıldığı belli. Bence gram sırıtmıyor(ucuz durmuyor).
Her anlamda saygıyı hak ediyorlar.
gerçekten gerçekten çok iyi.
gitar playthrough videosuna bittim.
2020 de Stare into death and be still gibi bir albüme denk gelmese, Limbo yılın albümü olabilecek güçteydi. Fakat bu sefer işi şansa bırakmayıp her iyi şeyi en iyi şekilde yapmışlar. Ebb de 3.20 de bir çığlık var mesela… Cinnaha doğru yokuş çıkarken artık sadece aklıma bu gelece. Riffler ise daha acıklı geliyo bana, daha melodik bir hüzün var. Bazen gerçekten benim yerime ağlıyorlarmış gibi hissediyorum.
İşin teknik, özgünlük gibi çıtalarına odaklanamıyorum, onu da ilgilileri yorumlarsa çok uygun olur. Ben de exercises in futility sonrası BM albümü buldum, kenara çekilme vakti.
Fazla söze gerek yok. Bir sürpriz yaşanmazsa benim için de yılın albümü -şu an için.
Uzun uzun dinlemelerimin sonucunda Limbo’dan bir tık daha iyi olduğuna karar verdim. Gerçekten de şahane bir albüm.
Gaerea modern Black metalin sınırlarını çiziyor adeta.
Bu kadar insan sevdiğine göre vardır bir hikmeti. Ben idrak edemedim, ama tekrar deneyeceğim.
Neredeyse bir sene olacak ve hala kalabalıkların içinde yanlız hissettiğimde ait hissettiğim öteki dünyama geçmek için elim bu albüme gidiyor. Özellikle Arson ve Mantle… benimle empati yapıyorlarmış ve bu çürümüş dünyada bir şekilde ilerlemek zorunda olduğumuzun acısını birlikte haykırıp kendimizi yırtıyormuşuz gibi geliyor. Haftaya pazarı sabırıszlıkla bekliyorum. Onlar sahnede kendilerini yırtarken ben de alanda parçalanıyor olacağım.
Millet bunda ne bulmuştu bu kadar diye bir tekrar döndürdüm de her zamankinden daha çok sevdim albümü. Ancak yine de Limbo’dan sonra bir geri adım olduğu konusundaki düşüncem net. Limbo başka bir seviyeydi. Bu albüm ise son Misthyrming, Dark Funeral ve Cattle Decap albümlerinde yaşadığım gibi hype’ımı karşılayamayan ancak yine de iyi olan albümlerden biri. İnsan o başyapıtlardan sonra daha iyi işler bekliyor doğal olarak.
Şimdi dinlerken Memoir’in girişinde Agalloch esintileri mi var yoksa Agalloch dinledikten hemen sonra açınca mı öyle geldi bilmiyorum sound çok tanıdık ve Agalloch’u anımsattı.
Elimde iki adet konser bileti var. Ben gidemiyorum birilerine hediye edeceğim. Dijital bilet
şimdi fark ettim de şarkı sıralamaları 1-2-3-4-5-2-3-4 olmuş.
İlk dinlediğimde bir Mgwa ya da Misterming etkisi yapmamıştı ama mevzu şu an çok farklı. Kendimi uzun uzun boşluğa dalarken buluyorum.
“Bak!” diyor dinleyiciye, “Kimse anlayamaz diye düşündüğün, yüreğinde alev gibi yanan o acıları o ben de hissediyorum!”
Övmeye geldim, bu başlık o kadar doğru ki. Hayatının son anlarını yaşayan bir insan, yağmur altında ıslanıp ölmek üzere olan hasta bi sokak kedisi, ne farkı var ki.
Ulan bu albüm de tadından yenmiyor be. Geçen hafta tekrardan aklıma geldi 1-2 şarkısını açayım dedim, ondan beri günde en az bir kez döndürüyorum albümü.
Övmeye geldim.