Almanların başarılı olduğu konulardan biri, belki de birincisi, adamlar ne yapıyorlarsa hakkını vererek yapıyorlar. Hayatın her alanına, tarihe, günümüze bakın; Alman yapıyorsa baştan savma yapmıyor aga, Bir şey nasıl yapılması gerekirse o şekilde yapıyor. Alman markası aldığında güvenebileceğini biliyorsun. Adamlar dünya kupası düzenliyor, spor yazarlarına bakıyorsun adam “keşke her organizasyonu Almanya yapsa” diye yazı yazıyor. Adamlar Brezilya’ya karşı deplasmanda 7-0 önde oldukları maçın son anlarında gol yiyince bile sinirlenmeden, isyan etmeden duramıyorlar. Ne amaçla yapıyor olurlarsa olsunlar bu tür bir disiplinleri var bu adamların.
Konu sanat olunca da durum farklı değil elbet. Şimdi farklı sanat tarzlarından benzer örnekler vermeden direkt konumuza geçiyorum. TRAITOR 2009′da kurulmuş ve şu ana kadar dört albüm çıkarmış bir thrash metal grubu. Death metal etkili değil, black metal etkili değil, çeşitli modern unsurlar içermiyor ve dümdüz, kitabına uygun bir thrash metal yapıyor. TRAITOR’la ilgili en ilginç konu ne hakkını vererek thrash yapmaları ne de albümün orta yerine bir “Careless Whisper” thrash metal cover’ı koymaları. Onları ilginç yapan esas konu, çok nadir gördüğümüz bir şey olan davulcu/vokalist olayını muazzam şekilde ortaya koymaları.
Bu “dümdüz” ifadesini açarsak, adamlar saf bir thrash metal grubu ve gayet canlı, hakkı verilerek yapılan bir thrash metal icra ediyorlar. Müziklerine baktığımızda belli oranda KREATOR, DESTRUCTION ve SODOM etkisi varsa da TRAITOR’ın her açıdan eli yüzü düzgün bir iş yaptığını ve herhangi bir grubun klonu olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Genel karakter olarak Yunan SUICIDAL ANGELS’a, belli oranda WARBRINGER’a da benzetebileceğimiz TRAITOR, SODOM tarafının bir yansıması olarak albümdeki “Total Thrash”te Tom Angelripper’ı konuk ederek bu lafımızın boşuna olmadığını kanıtlıyor. TRAITOR’la ilgili enteresan durumlardan biri de daha 1,5 ay öncesinde yayınlanmış olmalarına rağmen albümden çıkan single’ların 60.000, 115.000 gibi müthiş sayılara ulaşmış olması. Buradan bakınca TRAITOR’ın underground thrash metal çevrelerinde gayet iyi bir kitle yarattığını söyleyebiliriz.
Davulcu/vokaliste dönecek olursak, Andreas Mozer adlı bu arkadaş bu kadar yüksek tempolu bir müzik eşliğinde hem davul çalarak hem de vokal yaparak grubun ve albümün mutlak yıldızına dönüşüyor. Vokalleri konumlandırdığı yerler dışında kalan yerlere lezzetli ataklar serpiştiren Mozer, bu sayede bu işi tam olarak çözdüğünü net şekilde gösteriyor.
Vokal performansı dışında “Exiled to the Surface”ta iyi bir de lead gitar kullanımı var. Daha Şarkılara epey renk (ve karanlık) katan melodiler ve sololar sunan lead gitar, albüme adını veren ikinci şarkının 19. saniyesinden bize albümde nasıl bir rol üstleneceğini göstermiş oluyor bile. Aralara atılan sololar da aynı şekilde şarkılara güzel lezzetler katıyor, heyecanı artırıyorlar.
Etkili, sağlam rifler ve rahat duyulan bas gitar de eklenince ortaya her açıdan tertemiz, coşku dolu, dinamik bir thrash metal albümü çıkıyor, insanın dinledikçe dinleyesi geliyor. Zaten grubun adı, logosu, albüm kapağı, sound, her şey öylesine thrash metal diye bağırıyor ki oluşan bu thrash metal atmosferinin boşa çıkması büyük üzüntü yaratırdı. Neyse ki hiç böyle bir şey olmuyor ve TRAITOR 40 dakikada ne gerekiyorsa yaparak türün müdavimlerini ihya ediyor. Thrash metal sevip de bu albümü beğenmeyecek biri olacağına -neredeyse- inanmıyorum. Saçma olur çünkü. Thrash metal seven birinin bunu sevmesi lazım, aksi mümkün değilmiş gibi geliyor.
TRAITOR bana kalırsa yılın en önemli thrash metal albümlerinden birini yapmış. Türün büyükleri artık bambaşka kafalarda olduklarından böylesine saf, özbeöz thrash metale karşı bir açlık, istek, beklenti var. “Exiled to the Surface” bence tüm bu beklentileri karşılayan canavar gibi bir albüm.
Thrash metal seviyorsanız %100 dinleyin. Çok ama çok büyük ihtimalle beğeneceksiniz.
Kadro Andreas Mozer: Vokal, davul
Gerd Hery: Gitar, geri vokal
Matthias Koch: Gitar
Lorenz Kandolf: Bas
Konuk:
Tom Angelripper: Vokal (3)
Şarkılar 1. Rura Penthe
2. Exiled to the Surface
3. Total Thrash
4. 66 Exeter Street
5. Zordrak
6. Careless Whisper
7. Teutonic Storm (2021)
8. Metroid
9. Into the Nightosphere
10. Space Seed
11. Decade of Revival
İlk defa dinliyorum bu arkadaşları ben beğendim.George abimizin parçasını da çalmışlar enteresan olmuş.O da çok sevdiğimiz saydığımız bir sanatçıydı zaten.Özellikle Older ve Songs from the Last Century albümlerinin yeri ayrıdır.Şu an da bu albümden Total Thrash parçasını dinliyorum.
Hem bateri çalıp hem de vokal yapabilenleri takdir etmişimdir ve biraz da garipsemişimdir. Hele thrash davulu gibi yoğun efor isteyen bir müzikte hakkını vererek vokal yapabilmek büyük iş. Sevdiğim noktalarından bir diğeri de hiç de geri plana düşmeyen gürleyen baslar. Müziğin gücünü arttırmış resmen.
Grubu bu albümle tanıdım ve önceki albümlerini de dinledim ve hepsi de kalburüstü işler. Bu zamana kadar radarıma takılmamış olmasına şaşırdım doğrusu.
Öte yandan Careless Whisper olmasa da olurmuş hani. Crisix’in Macarena Mosh’una bir cevap olarak düşünebiliriz belki. :)
Bu yıl thrash metal adına fena geçmiyor. Bu rüzgar devam eder umarım.
Her şey o kadar sıkıcı, öngörülebilir ve tekdüze ki resmen grup üyeleri Thrash metalin mezarına bir kazık da biz dikelim demişler. Emre Görür’ün Gaerea için yaptığı yorumu ben de Traitor için yapıyorum: Vasatlığın tanımı gibi.
2018 yılında çıkardıkları albümleri dinliyorum.Tamam bazen düz gelebilir ama müziklerini güzel icra ediyorlar bence.Makineli tüfek gibi.Davul,bas,vokal tempo düşmüyor.Bazı albümler üç beş dinlemeden sonra keyif veriyor.Şans vermek lazım.Kişiden kişiye değişir tabi ki.
İlk defa dinliyorum bu arkadaşları ben beğendim.George abimizin parçasını da çalmışlar enteresan olmuş.O da çok sevdiğimiz saydığımız bir sanatçıydı zaten.Özellikle Older ve Songs from the Last Century albümlerinin yeri ayrıdır.Şu an da bu albümden Total Thrash parçasını dinliyorum.
Hem bateri çalıp hem de vokal yapabilenleri takdir etmişimdir ve biraz da garipsemişimdir. Hele thrash davulu gibi yoğun efor isteyen bir müzikte hakkını vererek vokal yapabilmek büyük iş. Sevdiğim noktalarından bir diğeri de hiç de geri plana düşmeyen gürleyen baslar. Müziğin gücünü arttırmış resmen.
Grubu bu albümle tanıdım ve önceki albümlerini de dinledim ve hepsi de kalburüstü işler. Bu zamana kadar radarıma takılmamış olmasına şaşırdım doğrusu.
Öte yandan Careless Whisper olmasa da olurmuş hani. Crisix’in Macarena Mosh’una bir cevap olarak düşünebiliriz belki. :)
Bu yıl thrash metal adına fena geçmiyor. Bu rüzgar devam eder umarım.
Her şey o kadar sıkıcı, öngörülebilir ve tekdüze ki resmen grup üyeleri Thrash metalin mezarına bir kazık da biz dikelim demişler. Emre Görür’ün Gaerea için yaptığı yorumu ben de Traitor için yapıyorum: Vasatlığın tanımı gibi.
Tipik, vasat alman grubu, fazlasi degil.
Beni pek etkilemedi ama türü sevenleri oyalayacak ortalamanın biraz üstü eğlenceli bir albüm. Son Crisix albümünü bundan bi tık daha çekici buldum.
Bu sene benim thrashgillerden favori üçlüm; Municipal Waste, Ratos de Porão ve Acidez albümleri.
Site ahalisi son cümleyi suya düşürdü sanırım. Ama ben baya beğendim, careless whisper coverı da bence gayet hoş
2018 yılında çıkardıkları albümleri dinliyorum.Tamam bazen düz gelebilir ama müziklerini güzel icra ediyorlar bence.Makineli tüfek gibi.Davul,bas,vokal tempo düşmüyor.Bazı albümler üç beş dinlemeden sonra keyif veriyor.Şans vermek lazım.Kişiden kişiye değişir tabi ki.