2022’nin yarısını tamamlamış, bir ay da üstüne eklemişken bu yıl piyasaya biraz daha erken girmesine rağmen benim radarımdan kaçan bir başka grubu, Danimarkalı Ligfaerd’i de bu sayfalara taşımadan edemedim. Grubun işitsel dayak kıvamındaki son albümü “Salvator Mundi” hakkında bir şeyler karalamaya geçmeden önce tahminimce pek kimse tarafından tanınmayan Ligfaerd hakkında birkaç bilgi vereyim, sonra albüme bakarız.
Bugünkü adıyla müzik yapmaya başlamadan evvel Hrapp adıyla 2000-2005 yılları arasında faaliyet gösteren grup, fikrî ve müzikal değişimler neticesinde oluşumun adını da temasını değiştirip din iman düşmanı bir black metal grubu Ligfaerd olarak yola devam etme kararı almışlar. Danimarkalı gencolardan oluşan grupta şu an üç kişi var ve grubun beyni konumundaki Sod, ekibin en eski üyesi. Albümü ele almadan önce topluluğun önceki albümlerine de göz atma ihtiyacı hissettim ve gördüğüm şey, oluşuma dâhil olan Benedictus ve Arent kişilerinin Ligfaerd’e ekstra sertlik ve tavizsizlik kazandırdığı. Özellikle son iki albümdür herifler, bir Marduk, bir Dark Funeral olma gayreti içindeler gibi. Hatta bu grubu tanımadan evvel biri çıkıp Ligfaerd’in son iki albümünden birkaç parça seçip bana dinletse ve “Bunlar Morgan Håkansson’un kendi black metal projesinden şarkılar,” dese, açık konuşayım inanırım. Bu son iki cümlenin PA ahalisinde birtakım kıpırdanmalar yaratacağını düşünüyorum ve “Salvator Mundi”ye de bu vesileyle giriş yapıyorum.
Azılı din iman karşıtı black metal gruplarında her zaman görülmeyen bir öfke patlaması ile üretildiğini düşündüğüm “Salvator Mundi” sanki meydan dayağı atmaya yer arayan grubun, bu eylemini fiilen gerçekleştiremeyip mevzuyu müzikal boyutta halletmeye çalıştığının göstergesi gibi. Daha ilk saniyelerinde yerinde duramayan davulcunun şahane açılışıyla derdinin davasının ne olduğunu göstermeye başlayan albüm, az önce de adını andığım grupların ve müzisyenin karakterini yansıtan keskin ve hırpalayıcı riflerle var oluyor.
Yapım boyunca bitmeyen bir kin, sonlanmayan bir öfke, düşmeyen bir tansiyon var ve bu unsurların daima yüksek seyretmesini sağlayan şey, bu üç adamın zannımca gerçekten de içlerinde bu duyguları taşımaları. Formülize işler evet, bir yerde benzer hisleri dinleyiciye geçirebiliyor ama Ligfaerd’in bu albümü özelinde yeri geliyor gitarların, yeri geliyor davulun (özellikle davulun) ve vokallerin hâli tavrı öyle çirkefleşiyor ki işin samimiyeti, duyguların gerçekliği de böylece su yüzüne çıkıyor.
Eskiden beri albümlerde şu durum vardır, bilirsiniz siz de. Albümün ilk birkaç parçası ya da atlaya atlaya yerleştirilen aynı birkaç parçası acayip amansız, nefes aldırmayan ayarda olur ama yapımın sonlarında o heyecan, yerini, bir mülayimliğe, bir tefekküre bırakır. Ligfaerd ise sekizinci şarkıya geldiğinde bile olanca cerahati olanca şiddetiyle kulaklara zerk etmeye devam ediyor. Heriflerin, hit şarkı çıkarmak ya da belli başlı parçalarla popüler olmaya çalışmak gibi bir derdi yok. Önceki iki albümünde ve özellikle önceki albümünde de yaptığı gibi bu albümde de işitsel meydan dayağını, black metal görüşlerini ifade etme maksadıyla itinayla ve başarıyla kullanıyor Ligfaerd. Tertemiz kayıt arayanlara göre olmayan sound’unu epey sevdiğim “Salvator Mundi”de enstrümanların duyumları da bence harikulade. Özellikle gümbür gümbür davullar ve dinleyicinin kulaklarıyla cima eylemek için yanıp tutuşan gitarlar, albümün itliğini, kopukluğunu, serseriliğini iyiden iyiye artırıyor.
“Ya bunlar da kimmiş, kesin birbirinin aynısı black metal gruplarından biridir,” diyenlerdenseniz, albümü baştan dinlemeyin. “Min vilje ske” açılışı yaparak kendinizi duvardan duvara vurmaya başlayın ve bu kıyağımı da unutmayın.
Kadro Sod: Vokal, gitar
Benedictus: Bas
Arent: Davul
Şarkılar 1. Svaerdet og bettelstaven
2. Ingen foer ham
3. Hierusalem
4. Pris hans navn
5. Salvator Mundi
6. Den tornede krone
7. Jeg er lyset og vejen
8. Min vilje ske
9. I mit billede
10. Det hellige tempel