Bu yazıyı da hesaba kattığımızda Colin Marston’ı yalnızca iki ay içinde kritikler vasıtasıyla dört kez anmış olacağız. Kendisiyle yaşıt olmama rağmen -hatta doğum günlerimiz bile aynı diyebilirim, 23 gün için Colin’i kıracak değilim- müzikal tarafta benim 500 katım daha yaratıcı ve üretken olan müzisyen, prodüktör, süper insan Marston’a, karantina dönemi yaramış gibi görünüyor. Zira başında bulunduğu Krallice, kariyerinde ilk defa aynı yıl içinde iki defa albüm çıkardı. Bu yılın ilk ayında yayımlanan “Crystalline Exhaustion” hakkındaki yorumlarımı geçtiğimiz gün karaladım, belki okumuşsunuzdur. İlgili albüm için hazırladığım yazıda, ağırlıklı olarak klavyelerin baskınlığından söz etmiş, Krallice’ın, kimilerinin kâbus yakıtı olacak parçalara imza attığını aktarmıştım. Bugünkü yazıda ele alacağım “Psychagogue” ise grubun black metal kimliğini daha öne çıkardığı bir yapım. Hatta öyle ki albümde 2000’ler başı Abigor esintileri taşıyan, synth’leri ve inip çıkan tansiyonu dışarıda tutarsak “düz” diyebileceğimiz bir black metal bir parçası bile var.
Dünyanın gördüğü en önemli kadın filozoflardan biri olan Ayn Rand ile aynı dönemde yaşamış ve 1949 yılında intihar ederek bu dünyadan ayrılmış bir başka kadın filozof Rachel Bespaloff’un çalışmalarından ilham alınarak kısa liriklerle zenginleştirilen dört parçalık “Psychagogue”, tahmin edeceğiniz üzere uzunca dört şarkıdan oluşuyor. Deneysellik ve ilericilik tarafını törpülemeden en iyi bildiği şeyi, garip parçalar üretmeyi albüm özelinde sürdüren Krallice, karakter bakımından da ayrılan dört eserle dinleyicilere yine ilginç bir deneyim yaşatmayı vadediyor. “İlginç” kelimesini bilinçli olarak kullandım, tabii ki Krallice’tan tekdüze bir iş çıkmasını beklemiyorum ama bu defa denk geldiğim anlar ve müzikal sahneler epey ilgimi çekti.
Öncelikle, albüme de adını verip albümü başlatan eserden kısaca söz etmek istiyorum. Colin Marston öncülüğündeki Krallice’ın, yine Marston’ın farklı müzikal kaynaklardan beslenmesi neticesinde epey enteresan bir çizgide seyrettiği malumunuz. Bunun en güzel ve etkileyici çıktılarından biri şüphesiz, “Psychagogue” adlı parça oluyor. Elf kulaklarım beni yanıltmıyorsa, şarkının ilk 43 saniyesi boyunca çift davul kullanımı ya da bir overdub mevzusu mevcut bu epey dikkat çekiyor. Kulak kesildiğimde ilk etapta, son dönemde yayımlanan pek çok albümde kullanılan stereo widening araçlarından fütursuzca yararlanıldığını düşünmüştüm ama dikkatli takip ettiğimde iki kol ve iki bacağın çıkarabildiklerinin haricinde davul tonlarını fark ettim. Yenilik ve farklılık deneme düsturuyla yola çıkıp müzik üreten bir oluşumun bu yaptığına şaşırmamak lazım tabii. Hatta bu yenilik ve farklılığı çift davuldan tek davula geçildiği 44. saniyede devreye giren mod değişiminde de görmek mümkün. Şarkının başladığı nota aralıklarından daha farklı aralıklardaki notalara aynı rif eşliğinde geçilmesiyle oluşan kasvetli hava, parçanın genelini de etkiliyor hâliyle. Grubun, bu mod değişim meselesine başka parçalarda da ufak ufak giriştiğini belirteyim. Genellikle zor takip edilen ve bir süre sonra işitsel keşmekeşten hâllice olarak algılanan Krallice parçalarının bu şekilde belirgin rifler ve mod geçişleriyle süslenmesi fikri, bana gayet mantıklı geliyor. Dozunda kaos ve takip edilebilirlik, Krallice müziğini sevme nedenlerimden.
Çok ama çok tatlı bir şekilde başlayıp ilerleyen, yalnızca bana göre değil diğer Krallice dinleyicilerine göre de albümün hitlerinden biri olan “Deliberate Fog”, “Crystalline Exhaustion”daki eskitilmiş klavye tonları ve az önce de bahsettiğim mod değişimlerinin etkisi/katkısı ile ciddi düzeyde dinleme keyfi veren eserlerden birine dönüşüyor. Ama benim asıl dikkat çekmek istediğim parça, bir başka hit “Arrokoth Trireme”. Girişte aktardığım gibi açılışından ilerleyişine kadar buram buram Abigor kokan ve Krallice’ın son dönemde yaptığı “en black metal” black metal parçası ilan edebileceğim “Arrokoth Trireme”, iç gıcıklayan klavye seslerinin eşlikçi oluşuyla yeterince gergin ve belirsizlikle dolu parça hâline geliyor. “Yahu ne olacak, ortalıkta black metal parçasından bol bir şey mi var?” diyor olabilirsiniz ama bu heriflerin müzikal yaklaşımlarının kutunun dışında olduğunu şarkının tamamını dinlediğinizde fark edebilirsiniz.
Genellikle sert ama bölüm bölüm yumuşak gitarların da cirit attığı “Psychagogue”un yıldızı, önceki albümdeki klavyelerin aksine bu defa davullar. Grubun son pozlarında hem Marston hem de Weinstein’in elinde baget görüyorum, kim hangi şarkıda ne kadar çaldı bilmiyorum -belirtilmemiş- fakat davul kullanımı muhteşem. Zaten uzun uzadıya anlattığım birinci parçanın ilk saniyelerine vurulduktan sonra albümün tamamını, yalnızca davul dinlemek için bile takip edebilirsiniz. Temiz sound’un yapımın sürükleyiciliğine katkıda bulunduğunu da ifade ettikten sonra son paragrafa doğru yöneleyim.
Gerek “Crystalline Exhaustion”dan gerekse “Psychagogue”dan epey memnun ayrıldığımı söyleyebilirim. “Prelapsarian” sonrasında “öze dönüş hareketi” başlatan Krallice’ın bu harekete devam ettiğini düşünüyorum. 2017’den beri daha yenilir yutulur işler üreten grup, parçalarındaki dozunda kaos ve takip edilebilirlik kıvamını bu yıl çıkardığı her iki albümde de tutturmuş durumda. Size önerim, her iki albümü de dinlemeniz ve yıl sonu listelerinizi, Krallice albümlerini dinlemeden oluşturmamanız yönünde.
Bu sene çıkan iki albüm de Spotify’da yok. Aslında grubun diğer albümleri uygulamada mevcut. Umarım Spotify’ı da es gecmezler. Beğendiğim birkaç şarkı var playlistime ekleyeceğim derdim o :)
Bu grup Weakling’e nispet yapar gibi bir yol benimsemiş gidiyor. Zira Weakling tek albümle harikalar yaratıp dağılırken bu grup yılda 2 albüm flan çıkarıyor. Bazı açılardan farklı bir müzik yapıyor olsalarda aslında Krallice müziğinin çıkış noktalarının biri Weakling’dir. Neyse konumuza dönelim, ben hala ilk 4 albümde takılı kaldım, özellikle ilk albüm ve years past matter en sevdiğim albümleri.
Bu sene çıkan iki albüm de Spotify’da yok. Aslında grubun diğer albümleri uygulamada mevcut. Umarım Spotify’ı da es gecmezler. Beğendiğim birkaç şarkı var playlistime ekleyeceğim derdim o :)
Bu grup Weakling’e nispet yapar gibi bir yol benimsemiş gidiyor. Zira Weakling tek albümle harikalar yaratıp dağılırken bu grup yılda 2 albüm flan çıkarıyor. Bazı açılardan farklı bir müzik yapıyor olsalarda aslında Krallice müziğinin çıkış noktalarının biri Weakling’dir. Neyse konumuza dönelim, ben hala ilk 4 albümde takılı kaldım, özellikle ilk albüm ve years past matter en sevdiğim albümleri.