Tüm metal dünyası içerisinde belli bir konuyla kafayı bozma noktasında zirvede yer alan isimlerden biri hiç şüphesiz ki NILE insanı Karl Sanders‘tır.
1970′lerden günümüze kadar geldiğimizde, pek az grup herhangi bir konuya NILE’ın Mısır mitolojisiyle olan bağından daha fazla bağlanmıştır, bir konuyu daha fazla didik didik etmiştir.
Grubun kurucusu Karl Sanders bu uğurda kütüphane raflarını aşındırmış, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya özgü enstrümanları çalmayı öğrenmiş, neredeyse akademik düzeyde çalışmalar yapmış ve NILE adlı bu ekstrem grubu bu denli ikna edici ve dehşet verici bir noktaya taşımıştır.
Sanders yıllar içerisinde NILE için düşündüğü ve bestelediği kimi şarkıların NILE albümlerinde kullanılamayacağını gördüğünden bunları metal bağlamı dışında bir solo proje içerisinde kullanmaya karar vermiş ve Orta Doğu ile Mısır karakterini bir araya getiren ambient, enstrümantal bir solo süreç başlatmıştı.
Albümlerine “Saurian…” kelimesiyle başlayan Sanders’ın bu tercihi, zaman içerisinde rastladığım üzere, müziğin coğrafi konumundan dolayı Suriye, Asurlular veya Süryaniler ile bağdaştırılsa da esasında “Saurian” “sürüngensi”, “kertenkele benzeri” anlamına gelen (“dinosaur”un “saur”u) ve belli açıdan NILE’ın yılan sembolizmiyle bağdaştırılabilecek bir durum.
Sanders’ın geçimini sağladığı NILE’ın aktifliğinden dolayı tam 13 yıl beklemek durumund kalan üçüncü KARL SANDERS albümü “Saurian Apocalypse”e baktığımızda Sanders’ın yine 10 adet ambient şarkıyla bizleri selamladığını görüyoruz. Bağlama, ud, sistrum, darbuka, çeştli üflemeliler gibi bazı etnik enstrümanların da yer aldığı albüm, NILE albümleri için intro olarak kullanılabilecek parçaların uzatılmış ve şarkıya dönüştürülmüş hâllerinden oluşuyor şeklinde özetlenebilecekse de Sanders her bir bestesine tonla fikir sokmayı ve her birine farklı atmosferler entegre etmeyi başarmış.
Akustik gitarın son derece etkili kullanıldığı “Saurian Apocalypse”in gergin havasının yaratılmasında bu enstrümandan ziyadesiyle faydalanılmış. İlk şarkı “The Sun Has Set on the Age of Man”de konuk olarak yer alan gitar virtüözü Rusty Cooley’nin 02.10′da giren akustik solosuyla birlikte oluşmaya başlayan akustik kaos albümün geri kalanında da yer yer karşımıza çıkarak albümdeki endişeli, panikli havanın oluşmasına büyük katkı sağlıyor. Sanders’ın bir yerden sonra kendini tekrarlayabilecek, monotonlaşabilecek bu şarkıları son derece renkli bir şekle sokmuş olması gerçekten takdir edilesi.
Akustik gitarın dışında albümde kullanılan diğer bir enstrüman da karşımıza sık sık çıkmayan bir gitar olan Glissentar. 11 teli olan bu perdesiz gitar, albümdeki atmosfere büyük katkı sağlıyor ve yağ gibi akan gitar geçişleri sayesinde neredeyse bir klavye, hatta abartırsam theremin dokunuşu yapılmasını sağlıyor. Bunun dışında “Divergence: The Long Awaited Third Primordial Ascension”da karşımıza çıkan uzun bir elektro gitar solosu da albümde bir şekilde sırıtmadan ve görevini ifa ederek yer etmeyi başarıyor.
Ne var ki Sanders albümdeki müzikal ve etnik karakteri yer yer genişletmekten de çekinmiyor. Örneğin “Mask of Immutable Self Delusion”da çok net bir Uzak Doğu atmosferi görüyor ve kendimizi Japon pentatonik gamları içerisinde huzura ererken buluyoruz. Sanders’ın albüme böyle bir tat katmış olması bence iyi olmuş ve bu nispeten hafif, huzurlu şarkı kapanıştaki 10 dakikalık “No Creature More Deserving of Cataclysmic Annihilation” öncesinde bir durultma, sakinleştirme görevi görmüş. Bu dev kapanış şarkısındaki motifleri kendiniz keşfetmeniz için size bırakayım ve albümdeki esas enteresanlığa geleyim. “Saurian Apocalypse”teki esas müzikal kilit nokta, Sanders’ın temelinde Batı müziğinden tamamıyla ayrışık bu müzikal karakterin içine Batı müziğini de sokmuş olması. Albümün ilk yarısında, özellikle de “The Disembodied Yet Slither Among Us” ve “The Evil Inherent in Us All” çok yoğun, baskın blues gamları kullanıldığını görüyoruz. Kadim Orta Doğu ve Kuzey Afrika müziğiyle taban tabana zıt olarak görülebilecek bluesy soloların, riflerin bu müziğe böylesine sırıtmadan entegre edilebilmiş olması cidden çok farklı, belki de benzeri olmayan bir şey ortaya çıkmasını sağlamış. “Kardeşim tam havaya gireceğim, Kenan Ülkesi’ne portal açıp geçeceğim bir anda ortam B. B. King’e bağlıyor diyecek birileri de çıkacaktır elbet ancak Karl Sanders bunu gerçekten ustalıkla yapmış ve bence albüme renk katmayı başarmış. “Saurian Apocalypse” dinlenirken buna özellikle dikkat edilmeli diye düşünüyorum.
Karl Sanders cidden zeki bir müzisyen ve tüm bu çeşitlilik ve katman içerisinde bize tutarlı, akıcı, yoğun bir 1 saat geçirtmeyi başarıyor. İlk iki albümünü seven dinleyiciler bu albümde de bir dolu şey bulacaklardır. Bir önceki çalışmasından bu yana 13 yıl geçtiği düşünüldüğünde, Karl Sanders’ın edindiği farklı etkilenimler, farklı ilhamlar, hepsi bir arada karşımıza çıkıyor ve bence türünün nadide örneklerinden biri olarak “Saurian Apocalypse”te vücut buluyor. NILE karakterini ambient, atmosferik ve enstrümantal formda almak isterseniz, yılın fırsatı yılan gibi sürünerek ayağınıza geldi, bacağınızdan yukarı doğru tırmanmaya başladı bile.
Kadro Karl Sanders: Gitar, bas, davul, perküsyon, klavye, bağlama, sistrum, darbuka, glissentar, gong
Mike Breazeale: Vokal
Mustafa Stefan Dill: Ud (6)
George Kollias: Davul (6)
Matthew Kay: Gitar (10)
Jonathan Garofoli: Anlatım (10)
Pete Hammoura: Perküsyon (1)
Rusty Cooley: Akustik gitar (1)
Şarkılar 1. The Sun Has Set on the Age of Man
2. The Disembodied Yet Slither Among Us
3. The Evil Inherent in Us All
4. Skull Fuck Ritual (Skull Breach Edition)
5. Nada Zaag
6. An Altered Saurian Theta State
7. Nihil Emplexus
8. Divergence: The Long Awaited Third Primordial Ascension
9. Mask of Immutable Self Delusion
10. No Creature More Deserving of Cataclysmic Annihilation
“Saurian Apocalypse” dinletmek suretiyle solcu arkadaşlarınızı Ahmet Aslan enstrümantal bir albüm çıkarmış diyerek kekleyebilirsiniz. Test edip onayladım!
“Saurian Apocalypse” dinletmek suretiyle solcu arkadaşlarınızı Ahmet Aslan enstrümantal bir albüm çıkarmış diyerek kekleyebilirsiniz. Test edip onayladım!
”Biz Yunanlar bu insanlarla karşılaştırıldığımızda çocuklar gibi kalırız. Onların gelenekleri bizimkilerden on kat daha yaşlı.”
Platon
”Mısır gençliğini hiç yaşamamış; daha başlangıçta olgun ve yaşlı. Uygarlığın çocukluk dönemi hiç olmamış.”
Ernest Renan