Yaklaşık 10 yıl önce başlayan kariyerini istikrarlı şekilde sürdüren TEMPLE OF VOID, death/doom metal dendi mi son yıllarda adı en çok öne çıkan gruplardan biri olarak göze çarpıyor.
Kanırta kanırta ezen gitarları, dikte edici davulları ve kükreyen, gürleyen vokalleriyle türü tam anlamıyla, ikna edici şekilde sunan oluşumlardan biri olan Ditroitli grupla ne pahasına olursa olsun sevmeyi ve sevginin insanı insan yapan başlıca değer olduğu üzerine keyifli bir söyleşi yapmadık. Bunlar hiç konuşulmadı. Esasında hiçbir şey konuşulmadı, çünkü bu bir röportaj değil, inceleme. O zaman buna uygun hareket edelim ve “Summoning the Slayer”a geçelim.
Kederli ancak ağlak olmayan melodilerle örülen melankolik bir atmosfer ve öfkeyle inşa edilen hoyrat bir müzikal kimlik benimseyen TEMPLE OF VOID, yine çok da zorlanmadan ölüm hissiyatını yaratmayı ve yeterli düzeyde karakteristik bir kimlik oluşturmayı başarıyor. HOODED MENACE gibi kardeşleriyle ve DAYLIGHT DIES gibi belli oranda yakın duran kuzenleriyle kıyasladığımda TEMPLE OF VOID’daki müzikal anlayışın en çok örtüştüğü kavramın ölüm olduğunu görüyorum.
Melodilerindeki, tremolo melodik riflerinde hissedilen çaresizlik ve mutlak bir sonu, yok oluşu betimleyen sert rifleri bir araya gelince, üstüne de türün en iyi vokalistlerinden biri olduğunu düşündüğüm dolgun ve tok sesli Mike Erdody eklenince ortaya ölüm döşeğindeki bir insanın çaresizliğini gösteren bir iş çıkıyor.
Bu ölüm karanlığını acıklı, sümüklü bir yaklaşımla değil de keder/çaresizlik + hayvanlık bileşimiyle yapıyor olmaları hem death/doom metal geleneği açısından yerinde oluyor hem de nasıl oluyorsa grubun karizmatik bir hava yaratmasını sağlıyor. Özellikle vokallerin dehşet bir derinliğe sahip olması bence TEMPLE OF VOID’un en değerli silahlarından biri.
Öldürmeye programlanan grupların son yıllardaki yılmaz yapımcısı Arthur Rizk’in güvenli ve kanlı ellerinde hayat bulan “Summoning the Slayer”, prodüksiyon ve sound açısından da son derece tehditkâr bir konuma sahip. Yavaş yavaş ezmek, sertliği yavaşlıkla vermek bunu süratle yapmaya kıyasla daha zor olabilir. Bir şeyi çok ezici ile çok sıkıcı yapan şeyler kimi zaman detaylarda gizlenebilir. TEMPLE OF VOID zekâsıyla ve sahip olduğu zevk sahibi yaklaşımla rifleri, düzenlemeleri sıkıcı olmaktan kurtarıp ezici yapma konusunda çok mahir bir grup ve bu örnekte de görüldüğü üzere prodüksiyonun nimetlerinden de hakkını vererek yararlanıyor, kendilerini yukarı taşıyorlar.
Albümdeki şarkılardan bahsetme niyetim yok ancak kapanış şarkısı “Dissolution”dan bahsetmek gerekiyor zira grubun daha önce yaptığı her şeyden farklı, apayrı bir yerde duruyor. PANTERA’nın tüm müzik piyasasına siktir çektiği “Far Beyond Driven”ın sonunda bir arınma, uykuya dalma, hatta hayata veda etme vazifesi gören BLACK SABBATH cover’ı “Planet Caravan” gibi, “Dissolution” da “Summoning the Slayer”ın sonundaki bir arınma seansı olarak karşımıza çıkıyor. Tamamen clean vokalleri, akustik vokalleri, üflemelileriyle bugüne kadarki uzak ara en farklı TEMPLE OF VOID şarkısı. Grubun ilerisi için de farklı kapılar açabilecek, çok duru, çok sade, bambaşka bir şey.
TEMPLE OF VOID kötü albüm yapması pek de mümkün olmayan bir grup. “Summoning the Slayer”da da bunu bize bir kez daha gösteriyor. Grubun önceki albümlerine göre melankoli ve keder yönü bir tık daha fazla olan, kapanışındaki şarkıyla bize daha önce görmediğimiz bir TEMPLE OF VOID sunan grup bu albümde de başarılı oluyor, bu albümüyle de başarıyor. Death metal ile doom metalin en üst düzey bileşimlerinden birini deneyimlemek isterseniz, bu adamların peşine takılmanız ve ne yaparlarsa aynen içselleştirmeniz yeterli.