İlk albümünün çıkışıyla birlikte 12 yıl önce keşfettiğim ve ta o zamandan PA dağarcığına kazandırdığım İsveçli teknik death metal grubu SOREPTION, her dört yılda bir albüm çıkaran ve istikrarlı bir müzikal yolculuğu olan üst düzey bir topluluk. Yaptıkları müzik metal dünyasının son 25 yılında özellikle ABD’de çok iyi bir karşılık bulduğundan, SOREPTION’a muadil kabul edilebilecek pek çok ABD’li grup olmasına rağmen teknik death metali modern bir üslupla ele alan yakın dönem görece büyük ABD’li grupların yer aldığı turnelerde tercih edildiklerini görüyoruz.
Teknik death metalini, “NECROPHAGIST ve şürekasına yakın duran bir anlayış” ile “Sumerian tedrisatına göz kırpan yakın dönem Unique Leader grubu” arasında bir yere oturtan SOREPTION, önceki üç albümünde Avrupa tarafından ilk dönem DECAPITATED, YYRKOON; ABD tarafında ise “ARCHSPIRE lite” denebilecek olaylara girmiş ve gazı, groove’u yerli yerinde bir teknik death metal sunmuştu.
“Toprak” anlamına gelen yeni albümleri “Jord”la ilgili olarak dikkatimi çeken şey, grubun özellikle bir grubun rif yazım ve beste tarzına çok yaklaşmış olduğuydu. Bu grup, varlığını THE FACELESS’a borçlu diyebileceğimiz düzeyde “Planetary Duality” dönemi THE FACELESS benzeri müzik yapan THE ZENITH PASSAGE’dan başkası değil. İlginç olansa SOREPTION’ın THE FACELESS’la hiçbir alakasının olmaması ve buna rağmen THE ZENITH PASSAGE’ın “Solipsist”te yaptıklarına ve daha da spesifik olursam grubun son 2 yılda çıkardığı single’lara epey yakın duran bir müzikal kimliğe kaymış olması.
Nedir bu kimlik? Aşırı mekanik staccato rifler, robotik dur kalklar, duyguya yer olmayan ve melodinin esamesinin okunmadığı bir anlayıştan söz ediyoruz. Böyle ifade edince elbette ki kafalarda olumsuz bir şey beliriyor. Ne var ki bu da bir yaklaşım ve iyi yapıldığında bu tür bir tech-death’in ne kadar hayvani olabileceği hepimizin malumu. SOREPTION özelinde bakıldığında ortada yaratıcı rifler ve en önemlisi de çeşitlilik var. Rifler üzerine kafa patlatılmış ve bu tarz -tamamen rif odaklı- müzik sevenlerin epey sevebileceği tarzda bir şey çıkmış.
Teknik death metale yönelik yaklaşımınız bu doğrultuda değilse ve bir atmosfer, bir duygu arıyorsanız “Jord”dan memnun kalmama ihtimaliniz hiç de düşük değil kanısındayım, çünkü geniş açıdan bakıldığında albümdeki şarkılar arasında atla deve kadar farklılık yok. Yazılan 100 küsur riften uygun olanlar bir araya getirilmiş ve ortaya 8 şarkılık bir albüm çıkmış gözüyle baktığınızda albümün tek boyutlu olduğunu düşünebilirsiniz.
Böyle bakmamayı seçerseniz ve bu soğuk mizaçlı, steril teknik death metale dört elle sarılırsanız, “Jord”u gayet de beğenebilir ve bağrınıza basabilirsiniz. Beste konusundaki tercihlerinize, zevklerinize bağlı olarak albüme karşı duruşunuz da şekillenecektir.
Kendi adıma konuşursam albümü dinlemenin zevkli olduğunu düşünüyorum. Sürekli bir şeyler oluyor ve müzisyenlik noktasından bakıldığında SOREPTION zaten alışık olduğumuz olaylarını çatır çatır sergiliyor. Diğer yandan, karşımızda bir aksiyon filmi varmış gibi de düşünebiliriz. Her an bir harala gürele, her an şekil şukul olaylar, adrenalin, hiperaktif hareketler… Diğer yandan az sayıda aksiyon filminin başarılı addedildiğini ve nesiller sonrasını kaldığını düşündüğümüzde, “Jord”un ne kadar uzun ömürlü olacağı da bir soru işareti. Şahsen bu kadar çok albümün çıktığı bir ortamda bir albümü yıllar sonra da dinleyecek miyim sorusuyla hareket etmenin çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. “Jord”u uzun süreler dinlemeyeceğimi biliyorum ama şu an için bana keyif de veriyor gaz da. Bu bence kâfi.
Kadro Fredrik Söderberg: Vokal
Rikard Persson: Bas
Tony Westermark: Davul
Konuk:
Ian Waye: Ritim ve lead gitarlar
Dean Lamb: Gitar solo (8)
Tobi Morelli: Gitar solo (8)
Stefan Nordlander: Lead gitar
John Matos: Lead gitar
Malcolm Pugh: Lead gitar
Joe Haley: Lead gitar
James Carey: Klavye
Şarkılar 1. The Artificial North
2. The Forever Born
3. Prophet
4. Each Death More Hollow
5. A Story Never Told
6. The Chasm
7. The Nether Realm's Machinery
8. Död jord
albümde çalan ian waye ile instagram’da takipleşiyorduk eskiden, gitar videolarımı falan beğeniyordu. adam üstüne düşeni yapmış ama bence anton svedin grupta kalsaydı daha heyecan verici şeyler dinliyor olurduk. yine de bu albümü önceki albümden daha çok sevdim.
the artificial north’u dinleyince anlıyosun, vokal pek iyi değil. elinden geleni yapsa da yetmemiş gibi yavan bir hava. riffler de pek coşturucu gaza getirici veya kopartıcı değil. nerdeyse fazla “generique” bir yapıda devam eden şarkı baya bi baydı. albümü dinlemedim ama malum klip şarkısı da merakımı pek cezbetmedi. ehhh
onceki albumu begenmistim, bunu da dinlemek istedim burada gorunce. yaziyi okudum archspire falan denmis, bir kac sarki dinledim, sonra archspire actim. bundan sonra archspire dinlemek sanki duvardaki egri bir tabloyu duzeltme hissi uyandirdi. bunlar yanlis notalara basiyormus.
Bir teknik death albümünden beklentilerimi fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim. Bu yıl bu türde çıkan 3-4 kaliteli albümden biri.
albümde çalan ian waye ile instagram’da takipleşiyorduk eskiden, gitar videolarımı falan beğeniyordu. adam üstüne düşeni yapmış ama bence anton svedin grupta kalsaydı daha heyecan verici şeyler dinliyor olurduk. yine de bu albümü önceki albümden daha çok sevdim.
Ezmiş geçmişler….
the artificial north’u dinleyince anlıyosun, vokal pek iyi değil. elinden geleni yapsa da yetmemiş gibi yavan bir hava. riffler de pek coşturucu gaza getirici veya kopartıcı değil. nerdeyse fazla “generique” bir yapıda devam eden şarkı baya bi baydı. albümü dinlemedim ama malum klip şarkısı da merakımı pek cezbetmedi. ehhh
onceki albumu begenmistim, bunu da dinlemek istedim burada gorunce. yaziyi okudum archspire falan denmis, bir kac sarki dinledim, sonra archspire actim. bundan sonra archspire dinlemek sanki duvardaki egri bir tabloyu duzeltme hissi uyandirdi. bunlar yanlis notalara basiyormus.