ANTHRAX’ı sadece Big4 oluşumdan değil, geriye kalan birçok gruptan da ayıran özde basit ama yine de eşi benzeri olmayan bir kaç faktör var; Bildiğimiz üzere Thrash Metal SLAYER’in yaptığı gibi hem son derece karanlık ve habis icra edilebiliyor iken SUICIDAL TENDENCIES veya MUNICIPAL WASTE gruplarının yaptığı gibi eğlenceli ve coşkulu da icra edilebiliyor. Thrash metal yapı itibarıyla zedelenmeye müsait olmasa da sahip olduğu bu esneklik basit bir türü icra eden bu grupları birbirlerinden kolayca ayırt etmemize olanak sağlıyor.
Thrash metal’in karanlık tarafıyla neredeyse hiç işi olmayan hatta tam tersine Punk ve Rock’n Roll gibi türleri de kucaklayan ANTHRAX bu konuda dünyanın açık ara en iyi ve en çok bilinen Thrash metal grubu. Big4′da yer alan ve almayan diğer bütün Thrash metal gruplarında eğreti duracak hal ve hareketler bu adamlar yaptığında adeta anlam kazanıyor. Mesela Joey Belladonna gibi has Kızılderili olan Chuck Billy eğer sahneye kafasında tüylü, kuyruklu Kızılderili başlığıyla sahneye çıksa TESTAMENT’in o anda bütün karizması çizilir (yaptı mı bilmiyorum ama yaptıysa söylemeyin lütfen) ama aynı şeyi Joey Belladonna yaptığında ANTHRAX’I daha da çok sevesi geliyor insanın.
Tabii bu ANTHRAX’a özgü olan sululuklar sadece grubun imajı ve sahne performansıyla sınırlı değil; Örneğin şu an yazmakta olduğum ”Persistence of Time” albümünde hem Got the Time gibi aşırı hoplamalı, hem de In My World gibi bu grubun kolay kolay yapmayacağı türde gölgeli ve öfkeli bir şarkı bulunmakta. İşte bu noktada ANTHRAX birçok grup ile kendi arasına büyük bir fark koyarken öte yandan da yapmak istedikleri şeyin üzerinde oynamak için daha fazla alana sahip olabiliyorlar.
Söz konusu ”Persistence of Time” grubun bundan tam 32 sene önce çıkan dördüncü stüdyo albümü. ANTHRAX’ın şaşalı döneminin en son eseri olarak gördüğüm ”Persistence of Time” bence grubun ve o dönemlerin en iyi albümlerinden birisi ayrıca. Albümü bu şekilde övmemin ve kendisinin kült bir eser olduğunu savunmamın ana kaynağı ise albümdeki özgünlüğün, iş bilirliğin, enstrüman ve vokal performansının grubun zirvesini temsil ediyor oluşuyla alakalı; Albümün çıktığı 1990 senesinden 3 sene önceye, yani ”Among the Living”in çıkış tarihine gidecek olursak ANTHRAX’ın tarihin en iyi Thrash metal albümlerinden birini yapmış olduğunu lakin yukarı mısrada sözünü ettiğim enstrüman ve vokal performansının bu albümdeki kadar canhıraş ve profesyonelce olmadığını görebiliriz. ”Among the Living” belki bu albümden daha iyidir, belki bir başyapıttır lakin ANTHRAX asıl gelişimine ”Persistence of Time” ile seviye atlatmıştır.
Öncelikli olarak albümün son derece kıvrak fikirlerle ve ayrıntılarla donatıldığını, söz yazma olayının ”Allahı” diye tabir edebileceğim şiir gibi ritmik ve kafiyeli liriklerin tüm şarkılarda bulunabildiğini ve ritim gitar tanrısı Scott Ian’ın klasik Thrash metal rif örgü olayını bir üst noktaya taşıyan Punk’vari elementlerin bu albümle ayyuka çıktığını belirtmek isterim. Albümün kanımca kült ama yine de es geçildiğini düşündüğüm tik taklı introsunu ve Intro the Reality ile bağlanmış olan Belly of the Beast’in basit ama inanılmaz özgünlükteki 2 hareketli riflerini, Blood şarkısının mükemmel ötesi nakaratlarını, coşkulu davullarını, kısaca küçük ve büyük tüm detaylarını bu albümün ne kadar iyi bir albüm olduğuna karşı birer kanıt olarak sunabilirim.
Söz yazma kısmını biraz açacak olursam sadece ”In My World”den bir kaç mısraya göz atmamız yetecektir:
”They’re gonna put me in jail?
Man, I’m already in jail.
Don’t they know that my life is
Just one big cell.”
Veya;
”My childhood was dream
a full clout nightmare, a sight unseen
My greatest fear as a kid
One which I always kept hid
Was to come home from school
and find my mother dead.”
İkinci yazdığım mısranın bir kısmı tam bir cümleden oluşuyor ve Joey Belladonna o kısmı öylesine bir okuyor ki o kısmın tam bir cümle olduğuna inanmak gerçekten imkansız hale geliyor; ”My greatest fear as a kid one which I always kept hid was to come home from school and find my mother dead.” Bu şekilde zekice yazılan ve şarkı içerisinde zekice söylenen sözlerle şu dönemde dahi karşılaşmak zor. O yüzden sadece bu kısımdan bile hareket ederek albümün geri kalanında nasıl bir söz yazımının hakim olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Aynı dönemde çıkan ve gerçekten de zamanının ötesinde diyebileceğimiz sayısız başyapıtlar varken ”Persistence of Time”’a zamanının ötesinde bir albüm gözüyle bakılması belki de zordur ama perspektifimizi daraltıp aynı şeyi Thrash metal için söyleyebilmemiz mümkün. Çünkü 30-35 sene önce çıkan hiçbir Thrash albümünde ”Persistence of Time” riflerini ve sözlerini bulmak kolay değil. O yüzden ben ”Persistence of Time”ın şu an bile taklit edilmesinin ve benzer kalitesindeki bir içeriğinin yaratılmasının oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Zaten bunun için her şeyden önce Scott Ian gibi bir rif gitaristine ve Joey Belladonna gibi sesini mükemmel derecede güzel kullanabilen bir vokaliste ihtiyaç duyulur.
Şayet bazı dinleyiciler gibi ANTHRAX’a ve yapıtlarına karşı bir meraksızlık içerisinde iseniz veyahut daha önce hiç ANTHRAX dinlemediyseniz ”Persistence of Time” ANTHRAX’ı çok sevmek için yeterli bir sebep olacaktır. Albümü dinlemiş olanlar ise ”Persistence of Time”ın ne kadar değerli bir yapıt olduğunu zaten biliyorlardır. Zira ANTHRAX zaten PANTERA ve BEHEMOTH gibi büyüklerin örnek aldığı METALLICA ve MEGADETH gibi büyüklerin ise gayet yakından tanıdığı bir grup ve inanın bunların hiç biri boşa değil.
Kadro Joey Belladonna: Vokal
Scott Ian: Gitar
Dan Spitz: Gitar
Frank Bello: Bas, geri vokal
Charlie Benante: Davul
Şarkılar 1. Time
2. Blood
3. Keep It in the Family
4. In My World
5. Gridlock
6. Intro to Reality
7. Belly of the Beast
8. Got the Time
9. H8 Red
10. One Man Stands
11. Discharge
Bayadır dinlememişim, severim Anthrax’ı bana gençliğimin güzel günlerini hatırlatıyor.
Yalnız bir şey fark ettim. Yaşım ilerledikçe Thrash Metal’in genel anlamda bütün metal müziğin karanlık, satanik tarafından çok böyle eğlenceli ve coşkulu tarafını daha çok sevmeye başladım. 32 yaşında inli cinli şeytanlı agresif gruplardan çok, Anthrax gibi, Rammstein gibi, Pantera gibi yer yer işin içine komedi katan eğlenceli gruplar daha çok ilgimi çekiyor. Ha onun da yeri ayrıdır tabii bazen o moda girerim açarım bir Taake, bir Marduk ama genel olarak zamanla daha duruldum, işin daha çok goy goy ve eğlence tarafını sevmeye başladım diyebilirim. Anthrax’da bunun en bariz örneklerinden.
Eline kalemine sağlık Erhan. Bu hayatta en çok sevdiğim albümlerden birisi.
01.05.2022
@Cryosleep, Teşekkür ederim. Kendisini ben de çok seviyorum.
Bayadır dinlememişim, severim Anthrax’ı bana gençliğimin güzel günlerini hatırlatıyor.
Yalnız bir şey fark ettim. Yaşım ilerledikçe Thrash Metal’in genel anlamda bütün metal müziğin karanlık, satanik tarafından çok böyle eğlenceli ve coşkulu tarafını daha çok sevmeye başladım. 32 yaşında inli cinli şeytanlı agresif gruplardan çok, Anthrax gibi, Rammstein gibi, Pantera gibi yer yer işin içine komedi katan eğlenceli gruplar daha çok ilgimi çekiyor. Ha onun da yeri ayrıdır tabii bazen o moda girerim açarım bir Taake, bir Marduk ama genel olarak zamanla daha duruldum, işin daha çok goy goy ve eğlence tarafını sevmeye başladım diyebilirim. Anthrax’da bunun en bariz örneklerinden.
https://tinyurl.com/bdee36zn
İnstrumental versiyonu neden yok anlamıyorum bütün başyapıt albümlerin enstrümantal versiyonu genelde var
Bir Machine Head’e bir de Antrax’a bir türlü ısınamadım. Bu albüme bir daha şans vereyim bakalım.
Scott Ian çok büyük gitarist.