“ULTHA yan yana can cana beraber, Almanya’nın caddelerinden al sana haber” tadında bir grupla; black metalin en hazin taraflarını işlemek üzere 8 yıl önce Köln’de kurulan ULTHA’yla beraberiz. Bugün atmosferik black metal dinleyesiniz yoksa, “sadece bir R farkla” olayın death metal tarafına geçebilir ve ULTHAR da dinleyebilirsiniz. Bizde zorlama yok; metal kolaylıklar dini.
Almanya ve black metal dendiğine genelde akıllara belirli bir black metal karakteri gelmiyor. Elbet her ülkedeki metal sahnesi içerisinde sayısız grup farklı farklı anlayışlarla müzik yapıyor, ancak bazı ülkelerin müzikal anlamdaki birtakım adet ve geleneklere daha bir bağlı olduklarını görebiliyoruz. Fin grupların takındığı ve diğer ülke sahnelerindeki gruplarda çok da sık göremediğimiz olaylar, yahut Yunanistan’ın direkt Hellenic black metal şeklinde bir anlayış benimseyerek daha en baştan o yolun yolcusu olması bu duruma örnek gösterilebilir.
Metal sahnesi açısından Avrupa’nın en köklü ve en güçlü ülkelerinden olan Almanya, konu black metale geldiğinde tahmin edileceği şekilde her türden grubu bizlere sunan bir ülke. Bunun içinde olabilecek en çiğ, en leş, en suretsiz gruplar da var aşırı soyut, deneysel planlar da. Savaş çığırtkanlığı yapan gruplara da rastlıyoruz bu sahnede, ırkçılık ve savaş karşıtı olanlarına da. Bazısı kederden damardan geberiyor, bazısı black metale mizahi bir üslupla dahi yaklaşabiliyor.
Bugün, sadece kapağına bakınca bile içinde sanatsal bir dokunuş; bir kalıp dışılık olduğunu sezebileceğiniz bir çalışma var menümüzde. “All That Has Never Been True” adlı dördüncü albümleriyle diskografisini genişleten ULTHA bakalım neler neler yapmış, neler neler etmiş.
ULTHA’nın black metali dediğim gibi çok büyük oranda kedere, ızdıraba dayanıyor. Ne var ki bu SILENCER tarzı bir “başımı yastığa koyam da ölem” tarzı mutlak, geri dönülmez bir perişanlıktan ziyade çok büyük sıkıntılar yaşamış, kötü şeyler görmüş birinin isyanını dile getirmesi şeklinde gerçekleşiyor. “All That Has Never Been True”, az sonra bahsedeceğim üzere, kendini depresifliğin sıcak kollarına teslim edip gerisine karışmayan bir albüm değil.
Albümün kapağına baktığınızda bunun standart bir black metal albümü olmadığını zaten az çok seziyorsunuz. Ne var ki “All That Has Never Been True”, kapağın vadettiği kadar sıra dışı ve deneysel bir şey de sunmuyor. Atmosferik ve kederli black metal denince aklınıza gelen şeye epey yakın duran, türe meraklı kitlenin alışık olduğu tarzda bir müzik vae albümde.
İstanbul Modern’de veya bir bianelde karşınıza çıksa yadırgamayacağınız türde; bir sanat sergisinden fırlamış gibi duran kapağının hakkını veren ve albümün temelini oluşturan black metal anlayışına ters giden belki de yegâne bölüm “Haloes in Reverse”ün başlarındaki goth rock karakterli bas gitar/davul bölümü. Bu kısımda ekolu, melankolik, loş bir vokal girse kimse “n’oluyo lan?” demeyecektir.
Referans vermek gerekirse, ULTHA müziğine en yakın gördüğüm gruplar arasında TARDIGRADA ve ASH BORER olsa da grup genel olarak muadili çok olabilecek bir müzik yapıyor. Herhangi bir folk unsur barındırmasa da albümün atmosfer ve melodi birlikteliği noktasında kimi yerlerde “Ashes Against the Grain” dönemi çilekeş AGALLOCH’a yaklaştığı dahi oluyor.
Genel hatları itibarıyla az çok tarif ettiğim şekilde olan “All That Has Never Been True”, ULTHA’nın acılarla örülmüş ancak yerlerde de sürünmeyen black metaliyle tanışmak için iyi bir adım. “Hayatım nereye gidiyor?”, “Doya doya yaşamamız, tadını çıkarmamız öğütlenen hayat bu mu yani?” gibi sorular sorduğunuz bir evredeyseniz, ULTHA’nın işleri daha da zora sokabilecek black metaline şans verebilirsiniz. Bence kesinlikle vermelisiniz.
Kadro R. Schmidt: Vokal, gitar
C. Noir: Vokal, bas
L. Ennsen: Gitar
A. Rosczyk: Elektronikler
M. Schaub: Davul
Şarkılar 1. Dispel
2. Der alte Feind (Jeder Tag reißt Wunden)
3. Bathed in Lightning, Bathed in Heat
4. He Knew and Did Not Know
5. Carrion (To Walk Among the Spiders)
6. Haloes in Reverse
7. Rats Gorged the Moon...and All Fell Silent
Bu albüm nisanda değil, kışın tam ortasında çıkmalıymış. Keder, isyan, depresiflik; black metalde aradığım her şey var. 3. şarkının 9.50′den sonrasını damardan enjekte ediyorum.
Ziyarete gelen annem ”Benim gibi renkli kadından böyle karanlık kız nasıl çıktı” diye isyan etmeye başladı yine.
Bu deliliğe hak ettiği ilginin gösterilmediğini düşünüyorum. Yıl başından beri çıkan işlere şöyle göz atıyorum ve dinliyorum hafta başından beri. 2022′de çıkan, birkaç yıl sonra da “ulan bu çok iyiydi” diye anacağım 8-10 tane albüm çıktı bugüne kadar, onlardan biri de bu.
Atmosferik black metal dinlenmez mi ya yarın ilk iş albüme özel bir saat ayıracağım ve dinleyeceğim dinledikten sonra notumu vereceğim.
Bu albüm nisanda değil, kışın tam ortasında çıkmalıymış. Keder, isyan, depresiflik; black metalde aradığım her şey var. 3. şarkının 9.50′den sonrasını damardan enjekte ediyorum.
Ziyarete gelen annem ”Benim gibi renkli kadından böyle karanlık kız nasıl çıktı” diye isyan etmeye başladı yine.
Bu deliliğe hak ettiği ilginin gösterilmediğini düşünüyorum. Yıl başından beri çıkan işlere şöyle göz atıyorum ve dinliyorum hafta başından beri. 2022′de çıkan, birkaç yıl sonra da “ulan bu çok iyiydi” diye anacağım 8-10 tane albüm çıktı bugüne kadar, onlardan biri de bu.
Bu yılın, Gaerea’dan sonraki en iyi black metal albümü.