Metal dünyasının az ama öz albüm çıkaran gruplarından SYMPHONY X’in türünde bu kadar etkili ve ilham verici olmasının başlıca sebebi elbette ki Michael Romeo’nun neoklasik anlayışla bezediği, progresif tarafını asla göz ardı etmeyen dominant gitar kullanımıdır. Romeo olağanüstü gitar çalmasının yanında beste tarzı ve tematik yaklaşımıyla da kendine has bir tarz oturmuş, kesinlikle ilham verici müzisyen ve her ne kadar SYMPHONY X hayranları 7 yıldır grubun yeni albümünü beklese de Romeo solo çalışması “War Of The Worlds, Pt. 2” ile neyse ki karşımızda.
İlk solo albümünden sonra 23 yıllık bir bekleyişin ardından çıkardığı “War of the Worlds, Pt. 1”dan sadece 4 yıl sonra 2. bölümle bizleri selamlayan Romeo, çok fazla konuda ne kadar yetenekli olduğunu sergilediği bu 54 dakikada gitar denen enstrümanın metal bağlamında ne kadar etkili kullanılabileceğine dair usta işi örnekler sunuyor.
SYMPHONY X beste yapılarından alışık olduğumuz üzere olayı hiçbir zaman kişisel şova dökmeyen Romeo, “War Of The Worlds, Pt. 2”da da bu yaklaşımını devam ettiriyor ve rifiyle, solosuyla, düzenlemesiyle son derece bütünlüklü şarkılara imza atıyor.
Serinin ilk bölümü gibi baştan sona her şarkıda farklı şeyler sunmaya çalışan ve bunu çok büyük oranda başaran Michael Romeo’ya bu albümde Hırvat vokalist Dino Jelusić eşlik ediyor. Hem de ne eşlik etmek. Jørn Lande ile Russell Allen arası bir ses rengi olan Jelusić, tanımayanları kendine hayran bırakacak muazzam bir vokal performansı sunuyor.
Şovu Romeo’dan çalıyor demek abartılı olacaktır, lakin albümde gerçekten de müthiş bir vokal performansı var. Hafif çatlayan sesi bir yana, Jelusić’in ses rengi ve özellikle vokal karakteri %100’e yakın oranda Jørn Lande’yle eşleşiyor. Ancak ortada o kadar iyi bir vokal performansı var ki “fakir Jørn Lande’si” veya “Lørn Jande” gibi mizahlar yapmak anlamsızlaşıyor. Üstüne bir de ARK ve bir dolu başka projeden tanıdığımız muhteşem davulcu John Macaluso gelince, “War Of The Worlds, Pt. 2”yu dinlerken kimi yerlerde kendinizi ARK dinliyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Kendisinin gayet taş bir “Heal the Waters” cover’ı var, onu da YouTube’dan izleyebilirsiniz.
Albüme dönersek, Romeo ilk albümdeki hikâye örgüsünü devam ettirdiği “War Of The Worlds, Pt. 2”yu müzikal çeşitlilik olarak da ilk bölüme yakın tutmuş. Üstelik albüm ilk bölüme göre daha sinematik bir karaktere sahip ve “Introduciton, Pt. 2” ve “Mothership”ten de görülebileceği üzere bildiğin film müziği olarak kullanılabilecek orkestral olaylara giriyor. Romeo’nun bu film müziği karakterini diğer şarkıların içine de belirli ölçülerde yedirmiş olması “War Of The Worlds, Pt. 2”ya bütünlük ve ihtişam katıyor, katmanlı hâle gelmesini sağlıyor.
“Just Before the Dawn” gibi şarkıların girişindeki klavye kullanımı gibi olaylar zaman zaman akıllara müziğin çok net örtüştüğü SYMPHONY X şarkılarını, misal “Paradise Lost”u getirse de “War Of The Worlds, Pt. 2”nun bir SYMPHONY X albümü olmadığı ortada. Albüm SYMPHONY X’in power metal karakterini barındırmıyor ve 7 telli gitarın sertlikleri ile neoklasik dokunuşların kırılganlıkları arasında progresif metal karakterli bir dinleti sunuyor. Michael Romeo’nun shred’e bağladığı yerler, albümün beste tarafına kıyasla belirgin şekilde geri planda ve Romeo gerçekten de çok iyi solo atabiliyor oluşunu hiçbir şekilde ön plana çıkarmıyor. Dolayısıyla “War Of The Worlds, Pt. 2”yu dinlerken bir solo shred albümü değil, resmen bir grup müziği dinliyorsunuz.
Muazzam bir gitar kullanımı, harikulâde vokaller, usta işi davullar ve tertemiz bestelerle “War Of The Worlds, Pt. 2” ilk bölümün başarısını devam ettiren mis gibi bir albüm. Ustasından müzik dinlemek, istese kendini ortalara atabilecek olmasına rağmen kontrolü her an elinde tutarak tüm yatırımını bestenin kendisine, akılda kalıcı olmasına yapan Michael Romeo’yu bu saygı duyulası tavrından dolayı kutluyorum. “War Of The Worlds, Pt. 2”yu hem çok iyi bir gitarist hem çok iyi bir besteci hem de tam teşekküllü bir müzisyen dinlemek isteyen herkese öneririm.
Kadro Michael Romeo: Gitar, bas, klavye, orkestrasyon, davul programlama
Konuk:
Dino Jelusick: Vokal
John DeServio: Bas
John Macaluso: Davul
Şarkılar 1. Introduction, Pt. II
2. Divide & Conquer
3. Destroyer
4. Metamorphosis
5. Mothership
6. Just Before the Dawn
7. Hybrids
8. Hunted
9. Maschinenmensch
10. Parasite
11. Brave New World (Outro)
ilk albümdeki isimsiz arkadaşın vokallerini seven biri olarak bu albümden “divide & conquer” ı ilk kez dinlediğimde, vokal değişikliğini yadırgamış ve yeni vokal dino’nun hemen hemen her vokal satırında kendini parçalayışını/forse etmesine uyuz olmuştum. youtube’ta felan herkes bu vokalin cuk oturduğunu ve performansın muhteşem olduğunu yazıyordu. benim ilk intibam böyleydi ama değişti tabii sonra. ilk vokalist de başarılıydı ama dino daha üst seviye, bunu farketmemek mümkün değil. zaten 2022 whitesnake veda turnesinde grubun yedinci üyesi ve back vokalist olarak davet almış david coverdale tarafından.
ilk albümdeki konsept yapı burada da aynen korunmuş ve senfonik öğelerle desteklenmeye devam edilmiş. bu olayı çok iyi harmanlıyor michael romeo gerçekten. yine ilk albümdeki melodi ve riflere göndermeler mevcut. hit bestelerin sayısı ilk albüme göre daha az sayıda. divide & conquer en büyük yıldız olarak görünüyor.
kritik için eline sağlık ahmet abi. ilk albüme puanım 9, buna ise 8.
Gitar işçiliğine diyecek yok, Sypmhony X sularından biraz daha uzaklaşılmış olması güzel ama benim albümde daha çok zevk aldığım kısım vokal performansı oldu. Romeo vokale gollük paslar veriyor ve vokalist kardeşimiz şık vuruşlarla bu pasları asiste çeviriyor. Jorn Lande sever biri olarak takibe aldım kendisini.
Romeo abim bu baya grup olmuş. Solo projesi olmasına rağmen kendisini gram öne çıkarmak çabasına girmiyor. Parçalar aşırı güzel, baştan sona keyifle dinledim. Ha bu arada umarım bu albüm sonrasında Dino Jelusick’i farklı gruplarda da görürüz. Çünkü bu tarz gruplara cuk oturacak sesi var.
ilk albümdeki isimsiz arkadaşın vokallerini seven biri olarak bu albümden “divide & conquer” ı ilk kez dinlediğimde, vokal değişikliğini yadırgamış ve yeni vokal dino’nun hemen hemen her vokal satırında kendini parçalayışını/forse etmesine uyuz olmuştum. youtube’ta felan herkes bu vokalin cuk oturduğunu ve performansın muhteşem olduğunu yazıyordu. benim ilk intibam böyleydi ama değişti tabii sonra. ilk vokalist de başarılıydı ama dino daha üst seviye, bunu farketmemek mümkün değil. zaten 2022 whitesnake veda turnesinde grubun yedinci üyesi ve back vokalist olarak davet almış david coverdale tarafından.
ilk albümdeki konsept yapı burada da aynen korunmuş ve senfonik öğelerle desteklenmeye devam edilmiş. bu olayı çok iyi harmanlıyor michael romeo gerçekten. yine ilk albümdeki melodi ve riflere göndermeler mevcut. hit bestelerin sayısı ilk albüme göre daha az sayıda. divide & conquer en büyük yıldız olarak görünüyor.
kritik için eline sağlık ahmet abi. ilk albüme puanım 9, buna ise 8.
Dino, Russell Allen kasmaya calismis problem orada. Allen’da dogal olup Dino’nun yapmaya calistigi, aradaki fark soyle aciklayayim
“…say it from right HERE with some soul..”
https://www.youtube.com/watch?v=ilu6HyawOL0
Onun dışında hersey mukemmel.
Gitar işçiliğine diyecek yok, Sypmhony X sularından biraz daha uzaklaşılmış olması güzel ama benim albümde daha çok zevk aldığım kısım vokal performansı oldu. Romeo vokale gollük paslar veriyor ve vokalist kardeşimiz şık vuruşlarla bu pasları asiste çeviriyor. Jorn Lande sever biri olarak takibe aldım kendisini.
Romeo abim bu baya grup olmuş. Solo projesi olmasına rağmen kendisini gram öne çıkarmak çabasına girmiyor. Parçalar aşırı güzel, baştan sona keyifle dinledim. Ha bu arada umarım bu albüm sonrasında Dino Jelusick’i farklı gruplarda da görürüz. Çünkü bu tarz gruplara cuk oturacak sesi var.