Florida Death Metali’nin pek göz önünde olmayan ama yaptığı işlerle adını bir yerlerden sık sık duyduğumuz önemli isimlerinden biri Monstrosity. Kariyerinde neredeyse bir tek kötü albümü bile bulunmamasına ve death metal camiasındaki nice grupla eleman alışverişi yapmasına rağmen bugün Floridalı death grupları deyince aklımıza ilk gelenler arasında yer almaması tuhaf bir çelişki. Öte yandan birçoğumuzun ilk kez George “Corpsegrinder” Fisher’ın eski grubu olarak bildiği Monstrosity, ortaya koyduğu müziğe bakıldığında ise bilinmek için yalnız bu kritere muhtaç olmayan bir grup olduğunu 1999 yılında onsuz çıkan ilk albümü “In Dark Purity” ile ispatlamıştı.
Corpsegrinder ile olan döneminde bugün dahi türünde önemli albümler olarak görülen “Imperial Doom” ve “Millenium” gibi işlere imza atran Monstrosity’nin, frontmanini Cannibal Corpse’a gönderdikten sonra büyük bir kan kaybına uğraması pekala mümkündü. En azından bunu beklemek makul bir düşünceydi. Ancak “In Dark Purity”, ironik bir şekilde öyle bir iş ortaya koydu ki Corpsegrinder’ın Cannibal Corpse ile çıkardığı ilk albüm olan “Vile”, hayran görüşleri itibarıyla ciddi eleştirilere tabii tutulurken Monstrosity oldukça yaratıcı bir işle çıkageldi. “In Dark Purity”, bana kalırsa Monstrosity’nin başyapıtı hâline gelmiş bir albüm. Bunun nedenlerini irdelemek için önce albümü oluşturan kadroya hızlıca bir göz atmamız yerinde olur.
Kadro son derece yetenekli ve işini bilen müzisyenlerden oluşuyor. Grubun beyni Lee Harrison, an itibarıyla Terrorizer gitaristliği de yapmakta olup bir dönem Malevolent Creation’da çalmış emektar bir müzisyen. Albümün davullarında muhteşem işler çıkaran Harrison parçaların dinamizminde bana kalırsa en kilit rolü oynuyor. Kompleks partisyonları akıcı bir müziğe yedirme konusunda göz dolduran işlere imza atıyor davulcu. Çalışmadaki ritim ve lead gitarlardan sorumlu olan Tony Norman, sonraları Terrorizer’ın “Darker Days Ahead” (2006) albümünde de pena oynatacak bir müzisyen olarak albüm boyunca yer yer Morbid Angel’ı yer yerse Cannibal Corpse’u çağrıştıran, ama hiçbir şekilde imitasyona kaçmayan yaratıcılıkta yazdığı bölümlerle “Destroying Divinity”, “The Angels Venom” ve “In Dark Purity” gibi parçaların zihnimize kazınmasını ve çalışmanın devleşmesini sağlayan temel isim hâline geliyor. Tabii “Suffering to the Conquered” parçasındaki destansı solosu da unutulmamalı. Bas gitarist pozisyonundaki Kelly Conlon, Death’in “Symbolic” albümündeki işlerinden bir sene sonrasında Monstrosity’e katılıp grupla “Millenium” albümünü kaydetmişti. Bu çalışmadaki işleri de hâliyle, diğer elemanlarla birlikte yükselmiş olan müzikal standartları gayet iyi bir şekilde karşılıyor. “Shapeless Domination” parçasındaki partisyonları ya da albüme adını veren parçadaki işleri buna bir örnek. Nihayetinde albümdeki son kilit isme geliyoruz; George Fisher’ın yerini gerçek anlamda dolduran vokalist Jason Avery.
Corpsegrinder’ın Cannibal Corpse’a gittiğini bilmeyen, hatta hangi yılda gittiğini bilmeyen biri “In Dark Purity”i dinlerken vokalist koltuğunda rahatlıkla Fisher’ın olduğu hissine kapılabilir. Şayet The Metal Archives’dan “Vile” ve “In Dark Purity” albümlerinin çıktığı seneleri karşılaştırmasaydım bu albümün Fisher ile kaydedildiğine inanabilirdim. Jason Avery’nin brutal vokalindeki ses rengi Fisher ile işte bu kadar özdeş. Hatta Fisher’ın “Devoured By Vermin” parçasının başındaki o meşhur çığlığının bile birebir aynısını pek çok parçada rahatlıkla atabilen Avery, Monstrosity’nin vokalist açısından hiçbir kayıp yaşamadığını deyim yerindeyse dinleyicinin kulağına kulağına vurarak gösteriyor. Ancak bu durumu “Taklitler aslını yaşatır.” çerçevesinden de irdelememek gerekir bana kalırsa, çünkü mevcut durumdan bağımsız bir şekilde dinlendiğinde vokalistin sesi parçaların enstrümantal düzenlemesine oldukça yakışıyor.
Bir tanesi Slayer’dan “Angel of Death” cover’ı ve iki tanesi de enstrümantal olmak üzere toplam 14 şarkı barındıran albüm hacimli olmasına karşılık kompozisyon açısından dolu dolu. Parçalarda grup üyelerinin ne gibi katkıları olduğunu yukarıdaki paragraflarda özetlediğim için daha fazla detaya girmek yerine albümü dinlemenizi öneriyorum. İlk elden tavsiye edeceğim parçalar; “Destroying Divinity”, “The Angels Venom”, Monstrosity severlerin sıklıkla andığı parça olan “Perpetual War” ve albüme adını veren şarkı “In Dark Purity”. Söz konusu besteler dinleyiciyi ilk elden albümün içine çekebilecek kadar güçlü temeller üstüne kurulu ve müzikal açıdan oldukça vurucu. Saydığım bu bestelerin sonuncusu dışında şarkı sürelerinin takribi iki buçuk ila üç buçuk dakika arasında değişmesi de içerdiği parça sayısına karşılık albümün epey akıcı bir doğaya bürünmesini sağlıyor. Laf olsun diye konulmuş denebilecek ölçüde bir beste dahi yok.
Grubun bir tek “Spiritual Apocalypse” albümünü dinlememiş olmakla birlikte, “In Dark Purity”nin neden şimdiye dek dinlediğim en iyi Monstrosity albümü olduğuna yönelik fikrimi detaylandırmak istiyorum son olarak. “Imperial Doom” ve “Millenium” albümleri, tekniği kuvvetli yapısına ve isteneni veren brutal doğasına karşılık belirli istisnalar dışında dinleyiciyi böyle ruhundan tutup silkeleyecek o yakıcılıktan uzak albümlerdi. Monstrosity severlerin büyük bir çoğunluğu için “Millenium” hâlâ favori albüm olarak gösterilir, lakin Tony Norman faktörü sebebiyle en azından gitar söz konusu olunca “In Dark Purity”, “Millenium”un bir tık önünde bir albüm hâline geliyor bana kalırsa.
“Rise to Power” albümü; “In Dark Purity”den sonra grubun bir tek Kelly Conlon dışında kadroyu aynen sabit tutup ortaya çıkardığı bir albümdü. Bazı açılardan son derece iyi ve deneysel denebilecek olayları olmasına karşın yer yer zorlama denebilecek işlere de girişmesi “Rise to Power”ı da “In Dark Purity”nin bir tık gerisine koyuyordu. Az önce dediğim gibi “Spiritual Apocalypse”i henüz dinlemedim, bu yüzden onun hakkında detaylı bir yoruma girişemem. “The Passage of Existence” ise neredeyse modern bir death metal klasiği olabilecek çekiciliğine karşın, biraz fazla melodik işlere giriştiği için Monstrosity’den gördüğüm yırtıcılığı büyük oranda törpülemiş bir albümdü. “Cosmic Pandemia” parçasına ilk elden vurulmuş olmama karşın albümün devamında beni “The Proselygeist” dışında aynı havada tutabilen başka bir besteyle karşılaşamadım ne yazık ki. Fakat bütününde çok iyi bir albüm olduğu ortada.
Tüm bunların ışığında yeniden “In Dark Purity” albümüne dönüp nihai değerlendirmemi yapınca şunu fark ediyorum; bugün bu albümü bir death metal başyapıtı olarak anmamamızın bana kalırsa sebebi hem Monstrosity’nin biraz gölgede kalan imajı hem de albümün 1999 gibi death metalin o ilk ticari dalgalanmasının sönmeye başladığı bir yılda çıkmış olması. Şayet insanlar bu albümü “Legion”, “Cause of Death”, “Left Hand Path”, “Unorthodox” ve “Blessed Are the Sick” gibi albümlerin çıktığı zamanlarda onlarla aynı raflarda görselerdi bugün “80’ler sonundan 90’ların ortalarına değin süren o death metal rüzgarı”nda bahsi geçen albümlerden biri olabilirdi. Çünkü gerek old-school tarzıyla, gerekse prodüksiyonuyla buram buram Florida Death Metal’i kokan “In Dark Purity” vokallerinden müziğine değin eksiği olmayan bir çalışma. Belki bazıları “Angel of Death”in death metal yorumundan pek hazzetmeyebilir ya da enstrümantal şarkıları gereksiz görebilir. Bu da tercih meselesi tabii; ancak albümün vadettiği death metal göz ardı edilebilecek gibi değil.
Kadro Jason Avery: Vokal
Tony Norman: Gitar
Kelly Conlon: Bas
Lee Harrison: Davul
Konuk:
Jamie Osbourne: Lead gitar (12)
Şarkılar 1) The Hunt
2) Destroying Divinity
3) Shapeless Domination
4) The Angels Venom
5) All Souls Consumed
6) Dust to Dust
7) Suffering to the Conquered
8) The Eye of Judgement
9) Perpetual War
10) Embraced by Apathy
11) Hymns of Tragedy
12) In Dark Purity
13) The Pillars of Drear
14) Angel of Death (SLAYER cover'ı)
Bugüne kadar çoktan incelenmiş olması gereken manyak bir albüm ve nefis bir kritik.
Eline sağlık Emir; her yazıya çok özeniyor, emek veriyorsun. Sağ ol var ol.
14.02.2022
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet abi, ne demek. Sen de sağ olasın.
kritiklerini özlemiştik. her zamanki gibi iyi bir yazı.
albüme de ilk defa denk geldim. bugün dinlerim.
14.02.2022
@Rzeczom, Teşekkürler. Dinlersen yorumlarını duymak; incelemede yazdıklarıma katılıp katılmadığını bilmek isterim hocam.