# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
40 WATT SUN – Perfect Light
| 08.02.2022

Belki de her şey yoluna girer.

Bir albümü ilk kez dinlemeye başlamadan önce insanın tüyleri ürperir mi? O albümü incelemek için bilgisayarın başına oturduğunda, biraz sonra kim bilir neler yazacağı düşüncesiyle insana hafif bir üşüme gelir mi? “Wider than the Sky” işte böyle bir albümdü. Hayatımda bir yerle, bir anla örtüşen çeşitli albümler olmuştur. Adını gördüğümde bile belli bir zamandaki belli bir mekânı, o sırada hissettiklerimi aklıma getiren albümler…

“Wider than the Sky” benim için böyle bir albüm. Günüyle, saatiyle, tam olarak nerede dikilerek dinlediğimle hatırladığım; hayatımda dinlediğim en özel albümlerden biri.

Bu gibi albümlerin kendi adıma olumsuz tarafıysa grubun bir sonraki albümünü ister istemez bir kıyaslamaya sokuyor oluşum, hatta “zaten önceki kadar iyi olamaz, o özel bir andı” düşüncesiyle baştan 1-0 geriden başlatıyor oluşum.

Özellikle 2010 sonrasında, bu şekilde aşırı manevi bağlandığım ve sonrasında gelen albümü, hatta albümleri bir türlü içselleştiremediğim çeşitli durumlar oldu ne yazık ki. “Monolith of Inhumanity” bana bunu yaşattı; “Axioma Ethica Odini” bana bunu yaşattı; “After” bana bunu yaşattı; “The Great Mass” bana bunu yaşattı.

Normal şartlarda “Perfect Light”ın da bana bunu yaşatması gerekiyor. “Wider than the Sky” bende öyle bir yer etti ki, bu albümü -ne kadar iyi olsa bile- bir noktaya kadar sevmem ve “pek iyi pek güzel, aferin çocuklara” noktasında bırakmam gerekiyor.

Normalde böyle olması gerekiyor.

Hüzün fazlasıyla öznel bir şeydir. Tek bir kelime, tek bir ses, tek bir görüntü 1000 kişi için hiçbir şey ifade etmezken tek bir kişinin yüreğini yakabilir. Hüzün duygusunun bir altyapısı, geri planı vardır ve hüzünlenebilmemiz için mevcut durumun bizde geçmişe ya da geleceğe dönük bazı çağrışımlar yapması; bazı pişmanlıkları, başarısızlıkları, kayıpları, keşkeleri, beklentileri, hayal kırıklıklarını, umutları tetiklemesi gerekir. 2 dakika önce tanıştığımız bir insanın iş görüşmesinin kötü geçtiğini duyduğumuzda içten bir hüzün duymamamızın, kederlenmememizin ve sadece “hadi ya, geçmiş olsun” dememizin sebebi budur. Diğer yandan hiçbir ön hazırlık, geçmiş referans veya ilintili duygu olmaksızın aşırı mutlu olabilir, sevinebilir, kahkahalarla gülebiliriz. Olumlu duygular daha anlık, daha kısa sürelidir; olumsuz olanlarsa bizle birlikte yaşamaya devam ederler. Bu yüzden de hüzün, keder, efkâr bize daha kalıcı, daha derinlemesine işler.

Hüzün duygusunun öne çıktığı bir sanat ürünü yaratmak da bu yüzden zordur. Kendi öznelinizi, özelinizi diğer insanların empati kurmak ve bu hüzne ortak olmak isteyeceği şekilde sunabildiğiniz oranda başarılı olursunuz. Esasında kederli müzik yapmanın da bir matematiği vardır. Müziğin dinleyicide yaratacağı psikolojik yansımalar da belirli formüllere bağlıdır ve bunları yaptığınız takdirde birilerini üzmeyi, duygulandırmayı başarabilirsiniz. Minör gamlarda çalacağınız ve içerisinde dramatik değişimler barındıran nota bileşimleriyle dinleyicide hüzünlü, acıklı, mutsuz bir şey dinlediği izlenimini çok da zorlanmadan yaratabilirsiniz.

Hüznü bu formüllere başvurmadan ya(r/ş)atabilmek ise bambaşka bir meziyet, bambaşka bir eşsizlik gerektirir.

Patrick Walker, ses rengi ve yorum tarzı sayesinde bunu yaratabilen ve yaşatabilen bir insan. WARNING’le yaptıkları, “Watching from a Distance”ta hissedilen “içinde umut barındıran hüzün” onun bu becerileri sayesinde ortaya çıkıyor.

40 WATT SUN’ın hüznünü veya hüzün olarak algıladığımız ancak somutlaşmadığı için görmekte zorlandığımız umut ışığını farklı kılan da bu aslında. Başlangıçta çok acıklı bir şey dinlediğimizi düşünerek hüzünleniyor, Patrick Walker’ın ses rengi eşliğinde kırılgan bir ruh hâline bürünüyoruz. Sonuçta minimal ve köşesiz besteler, bize içini döken naif bir vokal ve empati kurulabilecek tarzda şarkı sözleri… Elbette ki hüzünleneceğiz.

Lakin dinledikçe esasında bu hüznün müziğin kederli oluşundan ziyade, bize bir umut ışığı da gösteriyor oluşundan kaynaklandığını fark ediyoruz. Walker’ın gerçekten de hem çok farklı ve özel hem de son derece sıradan bir ses rengi var ve bu sayede içinizde “bu adam çok acı çekmiş, çok üzülmüş”ten ziyade “bu adam aslında çok mutlu olabilirmiş, içinde bir şeyler kalmış” düşüncesi uyanıyor. Walker’ın sesi bize yıkılmışlık, mahvolmuşluk değil; “belki de olabilir”lik, belki de her şey yoluna girebilir”lik vadediyor ve bu beklenti, mutluluğa ulaşabilmeye yönelik bu ihtimal eşliğinde hüzünleniyoruz. Hüzünlendiğimizi düşünüyor, ancak belki de umut ihtimaliyle gözlerimizi yaşartıyoruz. Pek çok şarkıda kullanılan majör gamlar, country şarkısı dokunuşları da bunun bir göstergesi aslında. 40 WATT SUN şarkıyı bir anda yürek parçalayıcı bir noktaya götürme fırsatını eline geçirdiği pek çok anda bunu tercih etmiyor. Hiçbir şarkının hiçbir yerinde bir depresiflik çabası, süründürme, demagoji, “Babam ve Oğlum”laştırma durumu yok.

Bu öznellikten dolayı “Perfect Light”ı “Wider than the Sky”ın gölgesinde değerlendirmeyi düşünmüyorum. Albümün akılda kalıcılık noktasında “Wider than the Sky”dan geri kaldığını veya onun kadar uzun ömürlü olmayabileceği zaten ortada. Bence “Wider than the Sky”da daha farklı bir ilhamla yapılan ve daha derine işleyen detaylarla bezeli besteler var. Bu yüzden “Perfect Light” “Wider than the Sky” kadar özel ve dinlendiği anla bütünleşecek bir albüm değil. Ancak albümün başarısız olduğunu da hiçbir şekilde söyleyemem. Vuruculuk noktasındaki belirli durumlardan dolayı sevmek için biraz daha çaba sarf edilmesi gerektiğini düşündüğüm ancak bunu yaptığınız takdirde kendini size açan “Perfect Light”, 40 WATT SUN’ın hüzün, melankoli, nostalji gibi kavramlar açısından eşsiz bir yerde durduğunu gösteren samimi, kendi hâlinde bir albüm.

7/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.29/10, Toplam oy: 14)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2022
Şirket
Svart Records
Kadro
Patrick Walker: Vokal, gitar, bas (1, 4, 8), ebow (2, 6), piyano (8), synthesizer (4)

Konuk:
Nicola Hutchison: Keman (1, 2, 8), geri vokal (1, 2, 3)
Roland Scriver: Bas (3, 6)
Andy Prestidge: Davul (3, 6), perküsyon (6)
Lorraine Rath: Bas (7)
Theodore Howarth: Piyano (4), efektler (8)
Pat Crilly: Mandolin (1)
Dave Walsh: Davul (2)
Ajit Gill: Davul (5, 7)
Ryan Cowell: Bas (2, 5)
Chris Redman: Piyano (2, 5)
Şarkılar
1. Reveal
2. Behind My Eyes
3. Until
4. Colours
5. The Spaces in Between
6. Raise Me Up
7. A Thousand Miles
8. Closure
  Yorum alanı

“40 WATT SUN – Perfect Light” yazısına 2 yorum var

  1. Alondate says:

    Cok buyuk hayal kirikligi. Son yillarda dinledigim en siradan ve bayik album. Patrick reis tek olunca olmuyormus demek. Bunu da ogrenmis olduk.

  2. Rashid says:

    Benim normalde bu kadar düz albümü sevmemem lazımdı. Abi nasıl oluyor bilmiyorum ama albümü dinlerken bir anda kendimi düşünürken buluyorum. Walker’in sesinde artık ne varsa insanı yaşadığı zaman diliminden çıkarıp nostaljilerle dolu eski günlere götürüyor. Ha “Wider than the Sky” kesinlikle değil ama kendine özel bir yeri var bu albümün. Albümün her ne kadar minimalistik bir yapısı olsa da farklı müzisyenlerden dolayı her şarkının farklı bir etkisi var. Sen çok yaşa Walker baba.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.