Tarihler 16 Mayıs 2005’i gösterdiğinde MESHUGGAH “Catch Thirtythree”yi çıkarmış ve bazı sevenlerini sevindirirken bazılarını ise mırın kırın eden bir ruh hâline sürüklemişti. O sırada albüme fazla bayılmadığımdan, enteresan bir intikam dürtüsüyle veya “benim MESHUGGAH’m bu” düşüncesiyle grubun önceki albümleri dinlemeye başlamıştım. Sadece onları dinliyordum. Mayıs 2005 ile Eylül 2005 arasında neredeyse sadece ve sadece ilk dört MESHUGGAH albümünü dinledim. Enteresan bir dönemdi.
Eylül 2005’te, yaklaşık 1 yıl boyunca eğitim göreceğim Kanada’ya taşındım ve bu MESHUGGAH döngüsünü kıran albüm de Eylül ayı sonunda çıkarak dünyamı şaşırtan “Mars to Sirius” olmuştu. GOJIRA’yla tanışmak çok farklı bir duyguydu. Grup ilham kaynaklarını belli ediyor olmasına rağmen aşırı özgün bir sound’a sahipti ve o sıralarda neredeyse kimseciklerin bilmediği bu grubun hayranı olmak büyük bir olaydı.
“From Mars to Sirius” dominasyonuyla geçen ayların ardından takvimler 2006’ya atlamış ve yeni albümler ardı ardına gelmeye başlamıştı. Yılın beni vuran ilk albümü PSYCROPTIC’in Ocak ayının son günlerinde çıkan albümü “Symbols of Failure”dı. Albümdeki rif çeşitliliğinden ve kalitesinden aklımı kaybetmiştim ve sürekli o albümü dinliyordum. Her şarkıyı kulaktan çıkarmaya çalışıyor; evde olduğum tüm sürede albümdeki şarkıları gitarda çalıyor, “Symbols of Failure”ı dinlemelere doyamıyordum.
Yalnızca bir hafta sonrasında ise PSYCROPTIC’e nur topu gibi bir yancı gelmişti: DECAPITATED ilk üç albümündeki karakterini yeniden şekillendirerek 2000 sonrası modern death metalin başyapıtlarından biri olarak nitelendirilen yeni albümü “Organic Hallucinosis”i çıkarmış, benim gibi pek çok insanı bağımlısı yapmıştı. İlk üç albümüyle hâlihazırda bildiğim ancak o sıralarda son derece underground bir grup olmasından kelli basında karşıma fazla çıkmayan DECAPITATED, bu albümle kendi hikâyesini yeniden yazacağını ve bambaşka noktalara geleceğini belli eden bir güç gösterisine girişmişti. Hemşerileri BEHEMOTH “Demigod”la yükselişini ve kendi dönüşümünü sürdürürken, DECAPITATED geniş çerçevede bakıldığında büyüme potansiyeli daha fazla olan, grubun logosunu daha yukarılara yazdırabilecek bir şeyle çıkagelmişti.
Bunun sebebi DECAPITATED’ın “Organic Hallucinosis”te teknik death metalin akılda kalıcı ve groovy tarafını bize cayır cayır ve kolay benimsenir bir sound’la sergiliyor oluşuydu. Albüm sanki PSYCROPTIC’vari rif bazlı modern teknik death metal ile PANTERA (“Post(?)Organic” 4.08’deki “Primal Concrete Sledge” öykünmeli rif… Mmmm…) groove’unun ve direktliğinin bir araya gelişi ve bunun DECAPITATED’ın önceki yıllarıyla harmanlanmış hâlde sunulmasıydı. Bakıldığında albüm “Winds of Creation” sonrasında sound’unu ve beste yapılarını yavaş yavaş da olsa rafine eden DECAPITATED’ın “The Negation” sonrasındaki gelişiminin doğal, olağan sonucuydu. Karambollerden uzak besteleri, “sert olsun yeter” düşüncesiyle yetinmeyen ve akılda kalıcı olmaları için uğraşılmış bir rif yazımı ile albüme has o soğuk ancak bir yandan da çekici atmosferle “Organic Hallucinosis” gerçek bir 2000 sonrası klasiği olma yolunda ilerliyordu. Grup çatır çatır rifler çalıyor; işin teknik tarafıyla groove tarafını dengeleyerek çok daha fazla insanı konserlere çekebilecek bir mizaç benimsiyordu.
İçerdiği bu yenilikçi, maceraperest ancak bir yandan da death metal ruhundan taviz vermeyen anlayışla “Organic Hallucinosis” 2000’lerin adı anılmadan geçilmeyen death metal yapıtlarından biri oldu ve hem DECAPITATED’ın sonrasını şekillendirdi hem de başka gruplara ilham verdi. Albümün çıkışından yaklaşık 9 ay sonra, turnede geçirdikleri kaza sonucunda metal dünyasının tanık olduğu en acı olaylarından biri yaşandı ve bilindiği gibi davulcu Vitek henüz 23 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Yine bu albümde söyleyen ve kazada ağır yaralanan vokalist Covan ise tedavisinin çok uzun sürecek olması nedeniyle DECAPITATED’dan ayrılmak durumunda kaldı. 2 yıl boyunca faaliyetlerini durduran grup daha sonra Vogg dışında tamamen farklı üyelerle yeniden harekete geçerek yoluna devam etti. Bu olay olmasaydı belki de DECAPITATED “Organic Hallucinosis” sonrasında Earache’ten daha büyük bir şirket tarafından kapılacak ve bambaşka yerlere gelecekti.
Geriye dönüp baktığımda, 16 yıl önce çıkan bu canavar gibi albümün hâlâ tüm tazeliğini koruduğunu ve asla eskimediğini görüyorum. Yapılması gereken her şeyi doğru yapmasının yanı sıra, yapılacağı tahmin edilmeyen bir dolu şey daha yaparak DECAPITATED’ı modern death metal haritasının önemli konumlarından birine yerleştiren “Organic Hallucinosis”i şu ana kadar -nasıl olduysa- dinlemeyen her death metal dinleyicisine düşünmeden öneririm. Açın, 32 dakikalık dayağınızı yiyin, yerinize oturun.
Hazır açmışken bir de “Day 69”ın 2.15’inde başlayan, grubun sanki Vitek’in son imzası olsun diye şarkıya koyduğu davul solosunu dinleyin ve grup ilk kurulduğunda 12 yaşında olan, henüz 23 yaşında böyle çalan bir insan bugün hayatta olsaydı neler yapardı diye bir düşünün.
Kadro Covan: Vokal, sözler
Vogg: Gitar, besteler
Martin: Bas
Vitek: Davul, besteler
Şarkılar 1. A Poem About an Old Prison Man
2. Day 69
3. Revelation of Existence (The Trip)
4. Post(?)Organic
5. Visual Delusion
6. Flash-B(l)ack
7. Invisible Control
bu albümü 7-8 sene önce 1-2 kez dinledim ama çok üstüne düşmemiştim, tekrar bir dinliyorum şimdi, gitar tonları acayip iyi cayır cayır ve muhteşem riffler var, davulcusu da baya iyiymiş rip
Çıktığı dönemde çok dinlediğim, hâlâ da ezbere bildiğim bir albüm. Ama kazadan sonra grubu takip etmeyi bıraktım. Vitek gitti, Covan yaşıyor ama bitkisel hayattan hâllice bir durumda. Ufak bir araştırma yaptığımda giderlerinin yalnızca bağışlarla karşılandığına denk geldim. Vitek öldü, resmen kurtuldu ama Covan’ın yaşadıkları gerçekten içler acısı ve bu albümü, yıllardan sonra tekrar açıp dinlediğimde şarkılar beni gaza getirmektense üzüyor.
Sene ikibin küsür Esenler Aksaray metrosu yolculuğunda tanıştık bu albümle. Bayrampaşa ya geldiğimde pür dikkat dinlemiş başım ağrımıştı. O an kendime benim başımı ağrıttıysa bu albümde iş var diye geçirmiştim içimden. Benim için death metalin kalbi olarak nitelendirebileceğim ulu bir albümdür. Diğer ulular da uludur. Amma kardeşlerim bunlar da uludur. Selam olsun.
bu albümü 7-8 sene önce 1-2 kez dinledim ama çok üstüne düşmemiştim, tekrar bir dinliyorum şimdi, gitar tonları acayip iyi cayır cayır ve muhteşem riffler var, davulcusu da baya iyiymiş rip
Day 69 harici bu albüme hakim değildim, ilk spor seansımda yer vereceğim.
Post(?)Organic dinlerken götümden ter çıkmasına engel olamıyorum yaklaşık bi 10 senedir. Az önce açtım gene mümkün gözükmüyor.
Hasta ruhlu bir albüm.
Çıktığı dönemde çok dinlediğim, hâlâ da ezbere bildiğim bir albüm. Ama kazadan sonra grubu takip etmeyi bıraktım. Vitek gitti, Covan yaşıyor ama bitkisel hayattan hâllice bir durumda. Ufak bir araştırma yaptığımda giderlerinin yalnızca bağışlarla karşılandığına denk geldim. Vitek öldü, resmen kurtuldu ama Covan’ın yaşadıkları gerçekten içler acısı ve bu albümü, yıllardan sonra tekrar açıp dinlediğimde şarkılar beni gaza getirmektense üzüyor.
Sene ikibin küsür Esenler Aksaray metrosu yolculuğunda tanıştık bu albümle. Bayrampaşa ya geldiğimde pür dikkat dinlemiş başım ağrımıştı. O an kendime benim başımı ağrıttıysa bu albümde iş var diye geçirmiştim içimden. Benim için death metalin kalbi olarak nitelendirebileceğim ulu bir albümdür. Diğer ulular da uludur. Amma kardeşlerim bunlar da uludur. Selam olsun.
Kazımasyon rifflerin kölesiyim.