Bu satırları, gecenin epey geç saatlerinde yazıyorum. Hava biraz bozuk ve orta şiddette yağmur yağıyor. Kulaklığımı çıkardığımda, kapılar pencereler kapalı olsa da yağmurun sesini rahatlıkla duyabiliyorum. Arada bir gök de gürlüyor. Belki buralarda yazmışımdır, senelerdir, ama bayağı bir uzun senelerdir böyle yağmur yağarken ortam da müsaitse hemen Dimmu Borgir’in “Stormblåst” şarkısını dinlemeye başlarım dertli tasalı piyano pasajıyla biten. Genellikle bir defa kesmez ve arka arkaya aynı parçayı dinlerim. Bunu bir alışkanlık hâline getirdiğim söylenebilir. Gerçekleştirdiğim bu anlamsız eylem, beni, bugünlere kıyasla daha dertsiz tasasız olduğum 2000’lerin başındaki zamanlarıma götürüyor.
Gecenin bu saati olmuşken bilgisayar karşısında kalmakla yatağa yatıp uyumadan önce 1980’ler, 1990’lar reklam kuşağını veya yine o yıllardan kısa program görüntülerini izlemek gibi bir seçeneğim var. Tahmin edeceğiniz üzere ikinci seçenek de gayet nostaljik, geçmişseverlikle dolu bir davranış. Ama şu an kulaklarımda dolanan sesler bütünü, bana ziyadesiyle geçmişi anımsatıyor. Geçtiğimiz günlerde “Opus Blasphematum” split’i ile karşınıza çıkardığım Sarkrista, 2010’lu yıllarda kurulmuş olmasına rağmen 1990’lar black metalinden izler taşıyan, 2000’lerin başlarında fırtınalar estiren oluşumlardan beslenen ve onlara duyduğu hayranlığı, aynen onlarınkine benzer müzikler yaratarak ifade eden bir grup.
Yeni paragrafa geçmiş olsam da önceki paragrafın sonlarındaki cümleyi biraz daha açarak ilerleyeyim. Çünkü bahse konu ifade, şu hâliyle çok havada duruyor. Ne de olsa black metal, kendi içinde apayrı ekoller bulunduran bir tür. Keza 2000’lerin başlarında da saymakla bitiremeyeceğim kadar grup bu türde fırtınalar estirmişti. Sarkrista, black metalin Finlandiya’da şekillenen, yer yer ızdıraplı, yer yer hüzünlü ama genel iskeletini incelemeye aldığınızda saldırganlıktan da öyle kolay kolay ödün vermeyen bir black metal anlayışına sahip. Bu noktada grupla ilişkilendirebileceğim ve aklıma ilk gelen örnek doğal olarak Sargeist. Grubun müzikal olarak ilk üç albümünü, sound olaraksa üçüncü albümü, “Let the Devil In”i andıran “Sworn to Profound Heresy”, aynı zamanda “Opferblut” dönemi Satanic Warmaster’ı da hatırlatıyor. Ancak Satanic Warmaster, daha rahatsız edici, köşeli ve karanlık riflerle müziğini biçimlendirirken Sarkrista, ağza alınmayacak derecede din-diyanet karşıtı liriklerine rağmen melankoli dozu yüksek, daha halim selim bir müzik üretiyor.
Adını andığım ve anmadığım grupların müzik oluşturma sistemlerini masaya yatırıp enine boyuna incelediği her hâlinden belli olan Sarkrista, kendi müziğini belirli formüller üzerine inşa etmekten çekinmiyor. Yakaladığı melodik rifleri, birer döngü olarak önce blast beat’ler, sonrasında ise orta tempo ritimler eşliğinde parçalarına yedirerek anlamlı birer kompozisyon hazırlamayı iyi biliyor. Grubun melodik rifleri şarkı içinde ufak dönüşümlere uğratması, bol tekrarlı parçalarda, pek tekrar edilmeyen yeni pasajlara yer açması, dinleyende oluşabilecek “Yarım saattir aynı şarkıyı dinliyorum,” hissini, daha filizlenmeden ortadan kaldırıyor.
İzinden gittiği gruplar, güncel albümlerinde kendi meşreplerince yenilikler deneseler de üçüncü albümüne ulaşan Sarkrista’da, inatçı bir geçmişe tutunma gereksinimi veya belki de kararlılığı var. Ben bundan kesinlikle şikâyetçi değilim. Albümdeki hemen her eser bana birtakım güzel anıları çağrıştırdığı için bilakis bundan memnun bile oluyorum. Bu cümleden, grubun masaya, müzikal bağlamda yeni bir şey getirmediği sonucuna ulaşabilirsiniz, bunda haksız da sayılmazsınız. Black metalin evrim geçirip türlü türlü hâllere girdiği, deneysel işlerin, post ve progresif elementlerin gırla gittiği bir ortamda Sarkrista’nın black metalde yepyeni bir pencere açtığını filan söylemeyeceğim elbette. Bununla birlikte grubu, bazı modern türdeş ve yaşıtları gibi ayrıksı olamadığından yerin dibine de sokmayacağım. Tabii albümde, hiç beklemediğim şekilde dertli tasalı piyano pasajıyla biten “Destroyer of the Sun” veya yapımın geneline kıyasla şaşırtıcı sayılabilecek “A Whisper from Forgotten Coffins” gibi parçaların bulunduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Herifler isteseler, ilerledikleri yol kapsamında ilginç sayılabilecek fikirler bulup uygulayabiliyorlar ama her şarkıda böyle fikirler bulup uygulama şeklinde bir dertleri -şimdilik- yok.
İki albümdür kapak tasarımı için aynı sanatçıyla iş birliği yapan ve yine iki albümdür kapaklarda boy gösteren dört cübbelinin birtakım ritüellerini, bu defa kilise yakma gibi buram buram 90’lar kokan bir eylem eşliğinde yansıtan “Sworn to Profound Heresy”, Sarkrista ile tanışmanız için güzel bir fırsat olabilir.
Konuk:
Lord Lokhraed: Vokal (5)
The Infidel: Vokal (7)
Ahma: Vokal (9)
Birjer: Klavye
Şarkılar 1. Intro
2. Sworn to Profound Heresy
3. Lair of Cursed Remains
4. Ablazing Ritual Torches
5. The Chosen Ones of Satan
6. Conjuring the Profane Fury
7. Destroyer of the Sun
8. The Beast Reborn
9. A Whisper from Forgotten Coffins