Selamlar, normalde huyum değildir ama şu an kritiğini yazmakta olduğum albümü dinlerken uzun süredir aklıma bile gelmeyen ama bu albümün ilk şarkısından itibaren 1 haftadan beri zihnimde dönüp duran ufak bir hatıramı paylaşmak istiyorum. Çünkü o an yediğim şeyin ve şu an dinlediğim şeyin birbirine benzerliği göz yaşartacak cinsten;
Ufak bir arkadaş grubuyla Afyonkarahisar’ın anlat anlat bitmeyecek güzelliklerini ve özel yerlerini gezip gördükten sonra geceleyin eve dönüş yolunda karşılaştığımız pikaptan bozma, ucube bir kokoreç satıcısında akşam yemeği yemek istedik. Göt kadar dükkanda tavandan neredeyse zemine kadar sarkan kol kadar eşek eti sucuklarına ve pikabın lastikleri arasında ‘vikvik’ ederek gezinen kafam kadar cardınların (büyük kanalizasyon faresi) haykırışlarına aldırmadan, ne olduğunu bilmediğimiz türlü sakatatları yemek üzere kapıdan içeri girdik. Arkadaşlardan biri erken davranarak daha taburelere oturmadan 5 adet kokoreç söyledi ama ben bunun iyi bir fikir olmadığını bile söyleyemeden kokoreçler saniyeler içerisinde masaya geliverdi. O an ki açlığın ve boş vermişliğin gafletine düşerek elimdeki ekmekten koca bir ısırık aldım ve tam da sakatat yemenin o kadar da kötü bir fikir olmadığını düşünecek iken küçücük dükkanın içerisinde büyük bir sessizlik ve karanlık sezdim. Herkes elindeki ekmeği birer birer yere bırakıp ufaktan uzamaya başladığında kendi ekmeğimin içine bir göz attım ve kokoreçlerin yeterince temiz olmadığını, daha da kötüsü ekmeğin yarısını çoktan gömdüğümü fark ettim.
Aramızdaki kokoreç uzmanlarının kendi ekmeklerine hiç dokunmadığını, kalanların ise sadece bir ısırıkta kısaca bok yediğini fark ettiğini ama tüm bunlara rağmen ekmeğinin yarısını gömen kişinin sadece ben olduğumu düşündükçe o lastiklerin arasında koşturup duran cardınlar gibi kendimi bir yerlere falan saklamak istiyorum. Yaşadığım bu talihsizliğin boyutu benim için o kadar korkunç ki ”En azından yarısını yemedim” gibi bir iyimserlikte bile bulunamıyorum.
Velhasıl kelam dinlendiğinde kulaklardan sakatat parçaları sarkıtan, kulaklığı yerinden çıkardığımızda üzerinde bir kaç damla kan görmemize neden olan gruplardan biriyle, Meksikalı HATE RITUAL ile birlikteyiz bugün. Bu senenin başlarında çıkmasına rağmen bir köşeye atıp bir gün dinlerim düşüncesiyle kendini unutturan, bu yönüyle de yine aynı muameleyi yaptığım ”Azabache”a benzeyen ”Compelled by Evil” bu sene çıkan, her sene çıkan, kalitesine rağmen çoğunluk tarafından bir türlü fark edilmeyen albümlerden birisi.
Komple müzik sektöründe mainstream canavarları haricinde küresel boyutta artık hiçbir etki yaratmayan, bu yüzden bazı kendini bilmiş Reddit ve benzer platform kullanıcıları tarafından çoktan ”ölü” olarak tanımlanan metal müziğin ”etkileme” boyutuna değil de ”kalite” boyutuna baktığımızda sözü edilen kalitenin küreselliği hakkında tartışmaya, hatta bunun hakkında bilgi vermeye bile gerek yok. Zira sadece şahsen ben sadece bu yıl Şili, Slovenya, Meksika ve Andora gibi ülkelerden çıkma güzellikler hakkında karalamışım. Yine bunlardan birisi olan HATE RITUAL da bizleri ”kalite” boyutuyla asla hayal kırıklığına uğratmayacak türden bir müzik yapıyor zaten. Bu sebeptendir ki bazen sokak arasında yediğiniz bir lezzet, 250 TL’ye lokantada yediğiniz bir parça etten daha nefis olabiliyor (yine de dikkat etmek lazım).
PANTERA, SOULFLY, DOWN ve LAMB OF GOD gibi türünün liderleri konumundaki grupların müziğini naif bir şekilde death metal kalıbına entegre eden, bunun yapılabilmesi için gereken her şeyi sonuna dek karşılayan HATE RITUAL ”Compelled by Evil” ile kariyerinin ilk adımını atarken bu müziğin müptelası olanlar için şimdiden parmakla gösterilecek bir duruşa ve leşçilliğe imza atıyor; ”Compelled by Evil”ı elbette Afyon’da yediğim kokorecin tadıyla ilişkilendirmiyorum. Tam tersi bazen sokak aralarında üç kuruşa yediğimiz ama tadına doyamadığımız, başka bir yere taşındığımızda tadını bir daha bulamadığımız tavuklu pilavlara ve kerhane tatlılarına benzetiyorum. İşte ”Compelled by Evil” dile getirdiği leş gibi müziği ve paçozluğuyla hijyeninden şüphe ettiğimiz ama tadından emin olduğumuz sokak yemekleri gibi bir albüm.
Tüm bunları sağlayan en başlıca şey şüphesiz ki grubun sound ve prodüksiyon tercihi; Ele avuca sığmayan, cayır cayır bir gitar ve bas gitar tonunu arkasına alan albüm gücünün büyük bir bölümünü bu özelliğinden karşılıyor. İkinci olarak işin beste kısmında yukarıda adı geçen gruplara artı olarak yer yer fark edilen doom/death metal, sludge metal ve hardcore tabanlı bir takım bileşenleri de kullanmaktan çekinmiyor. Misal Wastelands şarkısında grup adeta bir ASPHYX şarkısını coverlar’casına hareket ederken Dismembering Clowns ve Target Acquired gibi parçalarda da hardcore’un ve thrash metalin dibine vurabiliyor. Genel eksende eksikliği bir an olsun bile hissedilmeyen bir groove anlayışı ile yaratılan albüm gerek ilham kaynaklarının çeşitliliği ile gerekse de müzik türlerinin birbiri içinde uyum halinde harmanlanması ile dinleyene deliksiz bir bütünlük, dize gelmez bir itlik kopukluk sunuyor.
”Compelled by Evil”da özgünlükten veya ufak da olsa bir deneysellikten bahsetmek açıkçası çok zor. Çağdaşı olan bir çok benzeri ve benzeri olmayan metal albümünde ”yapılmayanı yapmaya çalışmak” anlayışı şu an ki sektörü yavaştan domine etmeye ve bir kısım dinleyiciler de beğenilerini buna göre ayarlamaya başlasa da yapılanın aynısını adam gibi yapana da rastlamak çok zor değil. ”Compelled by Evil” şahsım adına bu işi adam gibi yapan adamların albümü olurken, kaygısızca kendini yere atmaların da jeneriği haline gelebilecek potansiyelde.
Bunların tümüne artı olarak, çok öznel olmasa da gözle görülür, leşçil bir karakter inşa ettiğini düşündüğüm ”Compelled by Evil”ı özellikle PANTERA ve SOULFLY müziğine bağımlı dinleyicilere öneriyorum. Bu dinleyicilerin bu müziği sevmemesi gibi bir durum mümkün bile değil. O yüzden kendinizi pencereden fırlatmaya şimdiden hazır olun.
Bi memlekette cigara, koko, tekila ve avratlar güzel olunca müzik de güzel oluyor haliyle. Death metal yapan Pantera hesabı takılmışlar, şahane bişey çıkmış ortaya.
@Rzeczom, sen yakaladığına göre önümüzdeki 2 yıl bu sayfalarda ispanyolca şiirler, mestizo insanların tarihi, aztek ritüelleri, çoluk çocuğu kesen hap müptelası karteller, futbol, taco, burrito, guillermo del toro vs. güzellemeleri okuyacağız diyebilir miyiz yani hocam?:)
@Yedinci hüsar alayı, @Erhan yanlış biliyorsunuz. Meksikalılar meksikanca konuşur. Bir ülkenin nece konuştuğunu bilmek için yapım eki haline “ce,çe,ca,ça” eklerini ekliyoruz. İngilizce, arjantince, brezilyaca vb. İyi günler, iyi Bloodmoon: I dinlemeler.
Kasten mi yoksa maddi imkansızlıklardan dolayı mı bilmediğim çiğ/ayarsız sound albüme o kadar yakışmış ki, anca bu kadar olur. Resmen müziğin hayvanlığını en az on kat arttırmış.
Yeraltının önemi böyle durumlarda daha iyi anlaşılıyor. Season of Mist veya Nuclear Blast bünyesinde olsalar bu şekilde albüm çıkartmalarına izin vermezlerdi. Seviyoruz yeraltı işleri. Hem de çok.
Bi memlekette cigara, koko, tekila ve avratlar güzel olunca müzik de güzel oluyor haliyle. Death metal yapan Pantera hesabı takılmışlar, şahane bişey çıkmış ortaya.
daha ilk albümden yakalamış olduk. tanıttığın için teşekkürler.
18.11.2021
@Rzeczom, sen yakaladığına göre önümüzdeki 2 yıl bu sayfalarda ispanyolca şiirler, mestizo insanların tarihi, aztek ritüelleri, çoluk çocuğu kesen hap müptelası karteller, futbol, taco, burrito, guillermo del toro vs. güzellemeleri okuyacağız diyebilir miyiz yani hocam?:)
18.11.2021
@Yedinci hüsar alayı, bahsettiklerin meksikalı, ispanyol değil. lütfen.
18.11.2021
@Rzeczom, Meksikalılar İspanyolca konuşuyor. Ondan demiş olabilir.
18.11.2021
@Rzeczom, grup meksikalı zaten. Meksikalılar ispanyolca konuşur, fyi.
19.11.2021
@Yedinci hüsar alayı, @Erhan yanlış biliyorsunuz. Meksikalılar meksikanca konuşur. Bir ülkenin nece konuştuğunu bilmek için yapım eki haline “ce,çe,ca,ça” eklerini ekliyoruz. İngilizce, arjantince, brezilyaca vb. İyi günler, iyi Bloodmoon: I dinlemeler.
19.11.2021
@TanSolo, meksikanca dediğimiz şey zaten İspanyolca kanka. Meksika ispanyolcasi diye geçiyor, çok da farketmiyor.
19.11.2021
@Erhan, ben de meksikanca neden İspanyolcaya bu kadar benziyor diyordum.
19.11.2021
@Erhan, Yok artık.
19.11.2021
@Dysplasia, @Yiğit https://open.spotify.com/track/3iUJrkMilUVkUKtYZK7Th4?si=bvchkyx7R32iJ7an-XwBZA&utm_source=copy-link
Hoşgeldiniz sefa getirdiniz gençler. Benim jeton biraz köşeli bugün kusura bakmayın. Alın size güzel bir şarkı hediye edeyim.
Bu albüm işini çok iyi yapıyor. Sadece dinlerken yarrağım şürekli ereksiyon halinde olduğu için giydiğim kot acıtıyor. Başka sıkıntı yok.
Kasten mi yoksa maddi imkansızlıklardan dolayı mı bilmediğim çiğ/ayarsız sound albüme o kadar yakışmış ki, anca bu kadar olur. Resmen müziğin hayvanlığını en az on kat arttırmış.
Yeraltının önemi böyle durumlarda daha iyi anlaşılıyor. Season of Mist veya Nuclear Blast bünyesinde olsalar bu şekilde albüm çıkartmalarına izin vermezlerdi. Seviyoruz yeraltı işleri. Hem de çok.