EXODUS 42 yaşında… Adamlar neredeyse metal müziğin kendisi kadar eski. 70 yaşında olup da bilmem kaç cumhurbaşkanı, salgın, cunta girişimi ve ekonomik devalüasyon gören insanlar gibi EXODUS’un kendisi de metal müziğin büyümesini, patlamasını, Thrash metal türünü icat edenlerden biri olmanın yanı sıra Death metalin ve Black metalin doğuşunu izlemek gibi türlü türlü kronolojik olaylara tanıklık etmiş bir grup.
Gerçi ilk saydıklarımı tecrübe etmek için 70 yaşında olmanıza gerek yok ama neyse. Yaşlı ve tecrübeli olmanın iyi müzik yapmak ile doğrudan bir bağlantısı olmadığını fakat bu etkenin özellikle keskin bir karakter ve oturmuş bir sound elde etmek için son derece gerekli olduğunu düşünürsek EXODUS’u dünya üzerindeki en karakteristik 20 metal grubundan biri olarak ilan edebiliriz.
Neredeyse yarım asırlık kariyerleri boyunca sadece Thrash metal sahnesinin değil komple metal dünyasının en ilham verici gruplarından biri olarak kabul edilen ve düstursuz, kuralsız, dur durak bilmeyen köpek gibi enerjisiyle hala günümüzde de varlığını sürdüren grup bu ay gereğinden fazla geciken albümünü sonunda çıkardı.
Grubun ”Shovel Headed Kill Machine”den beri eli ayağı düzgün bir albüm çıkarmadığını ve bu süre içerisinde çıkardığı albümlerin inanılmaz uzunluklarda olduğu için sıkıcı olduğunu düşünenlerden iseniz sıkı durun. ”Persona Non Grata” turnayı tam gözünden vuramamış olsa da en azından kanadını kırmış gibi gözüküyor.
Gary Holt’un Slayer’da boy gösterip asıl grubuna fazla ilgi gösterememesi, akabinde üstüne bir de korona olup upuzun yatması ve bunlar yetmezmiş gibi grubun emektar davulcusu Tom Hunting (s.a.v.)’a kanser teşhisi konması gibi durumların neticesinde piyasaya gelişi sürekli ertelenen ”Persona Non Grata” için en başta söylemem gerekeni hemen söylemek istiyorum: ”Persona Non Grata”, ”Shovel Headed Kill Machine”den bu yana çıkan en iyi EXODUS albümü. Albümü bu şekilde nitelendirmemdeki asıl olay ise grubun kendi kariyerinde yaptığı neredeyse bütün işlerin kendine has özelliklerini bir arada bulundurması. Bu çerçevede ”Persona Non Grata” için ”İçerisinde ne ararsanız bulabileceğiniz bir EXODUS albümü” demek bence hiç de yanlış olmaz.
EXODUS ile ”tahlil” sözcüklerinin birbirine ne kadar yakışmadığını bildiğimden ötürü uzun uzun analiz kasmak gibi bir niyetim olmayacak ancak kısa cümleler halinde ”Persona Non Grata”nın içeriğine etki eden şeylerin ne olduğunu anlayabilmek için grubun özellikle Rob Dukes devrinde neler yaptığından da haberdar olmak gerekiyor; 1 saatlik süresi ile bir Thrash metal albümü süresinden hala uzun olduğunu düşündüğüm albüm, ”I am the one you blacklist” sözüyle direkt olarak ”Tempo Of The Damned”a gönderme yapan aynı isimli şarkı ile başladığında albümün 1 saatlik bir EXODUS güzellemesi yapacağını tahmin etmiştim. Gerçi önceden yayımlanan single’larda da grubun bu yola kayacağı zaten belliydi ama Gary Holt’un kafasındaki şeyin ilk şarkıda tam olarak kendini belli etmesi şahsım adına çok sevindirici bir haber oldu.
“Shovel Headed Kill Machine” stili rif örgülerini bir araya toplayıp ”Exhibit B: The Human Condition” öküzlüğüne benzer bir sound ile dizginleyip ”Tempo Of The Damned”in hit çıkarma becerisiyle birleştirilmesi diyerek kolayca tanımlayabileceğim ”Persona Non Grata” ayrıca çeşitli börtü böcek sesleri, bebek ağlama sesleri ve Southern stili clean gitar oyunları ile ”Fabulous Disaster” dönemlerine, Prescribing Horror şarkısı ile de Forward March’a göndermeler yapmadan geçmiyor.
Albümün diğer EXODUS albümleri gibi kendine ait kesin ve net bir tınısının olmadığını düşünsem de grubun uzun zamandan beri yaptığı en iyi bir kaç şarkıyı bünyesinde barındırmasından dolayı bunun bu noktada bir problem yaratmadığını belirtmek istiyorum. Zaten bütün burada söz konusu ettiğimiz şey bir EXODUS albümü olduğu için bunu paragraf paragraf makale yazarmışçasına ispat etmeye çalışmam sizin bu albümü dinlemeye koyulmanız ile önemini yitirecek ve kendinizi kaygısız, tasasız, klasik ve bildiğimiz ama usanmadığımız bir canavarlığın elinde bulacaksınız.
Daha şimdiden Clickbait, The Years of Death and Dying, Slipping Into Madness, The Beatings Will Continue (Until Morale Improves) ve Lunatic-Liar-God gibi parçalarını birer hit şarkı olarak değerlendirdiğim ”Persona Non Grata” EXODUS’un 2000 yılı sonrası yaptığı en iyi işlerden biri. Her ne kadar grubun son yıllarda dinleyenlerine vadettiği heyecan miktarı azalmış olsa da ben bu azalan ve etkisini yitiren heyecanın bu albüm ile tekrar canlanacağı görüşündeyim. Eğer siz de gruba karşı heyecanını yitirenlerdenseniz ”Persona Non Grata”ya bir şans verebilirsiniz.
Kadro Steve "Zetro" Souza: Vokal
Gary Holt: Gitar
Lee Altus: Gitar
Jack Gibson: Bas
Tom Hunting: Davul
Şarkılar 1. Persona Non Grata
2. R.E.M.F.
3. Slipping into Madness
4. Elitist
5. Prescribing Horror
6. The Beatings Will Continue (Until Morale Improves)
7. The Years of Death and Dying
8. Clickbait
9. Cosa del Pantano
10. Lunatic-Liar-Lord
11. The Fires of Division
12. Antiseed
Albümü henüz dinleyemedim ama yazının başlığına binaen, Exhibit’lerin bu albümden geri kalmadığını ya da bundan iyi olduğunu düşünenler mutlaka olacaktır.
Albümün hemen öncesinde Zetro çok kötü bir PR yaptı. Her röportajında Trump destekçisi olduğunu söyledi, çok antipatik bir tavır takındı. O yüzden ilk andan albüme yönelik olumsuz bir hissiyata bürünmüş insanlara rastladım nette.
Dinleyince daha detaylı yorum yapabilirim, tek diyeceğim yayınlanan şarkılarda ilk kez Zetro vokalinden irite oldum. Bildiğin rahatsız etti. Blitz tarzı thrash metal vokaline okeyim ama Zetro’nunkiler tadımı kaçırdı. Albümün tamamını dinleyince umarım daha bir yerli yerine otururlar.
Kimse kusura bakmasın Testament gibi bir grubun yeni albümleri beğenilirken kimse bana Shovel Headed Kill Machine’den beri eli ayağı düzgün albüm çıkarmadı Exodus demesin.
Unutmadan bilmeyen varsa gitaristin grubu olan Heathen da güzeldir.
Kritiğe katılıyorum. Olmuş bu albüm. Her bir parçanın farklı karakterde açılmasını sevdim. Dümdüz, sıkıcı bir thrash albümü olmamış. 40 dakikanın altındaysa Thrash’in dümdüz olanı iyidir. Böyle 1 saatlik olanda ise çeşitlilik olması daha kabul edilesi.
R.E.M.F., Slipping Into Madness, Elitist, Prescribing Horror, Lunatic-Liar-Lord, The Fires of Division, Antiseed dikkatimi çeken parçalar (yarısından çoğunu saydım).
Steve ‘Zetro’ Souza, The Years of Death and Dying’deki berbat vokalini duyduktan sonra albümle ilgili en endişelendiğim şey olmuştu. Şunu söyleyeyim: O parça hariç performansını gayet iyi buldum. Yaşına göre iyi iş çıkarmakla kalmamış, son üç şarkıda adama bir güç mü gelmiş ne olmuşsa o parçalarda muazzam gaz bir vokal sergilemiş. İyi anlamda perişan etti.
Ben şahsen Rob dönemi albümlerini daha çok beğeniyorum. Bilhassa Exibit A nın yeri başka bende ve uzun şarkıların da sıkmadığını düşünüyorum. O albümde belki daha teknik birşeyler denendi, veya farklı bir soluk aldırılmak istendi gruba. Bence o yolda devam edebilirlerdi.
Yeni albümün riffleri de o dönemi anımsatıyor ama vokal çok ön planda mesela. Albümü daha tam dinlemedim, umarım severim.
Ben de albümü daha bir kere dinledim ama yorumlarda belirtildiğinin aksine Zetro’dan bazı anlar dışında rahatsız olmadım. Zetro’lu Exodus’u Rob Dukes’a her türlü tercih eden biri olarak korktuğum başıma gelmedi neyse ki. Ama o bazı rahatsız eden anlarda hakkaten yaşlı bir bitch gibi çıkıyor sesi.
Albümü henüz dinlemedim ama Exhibit A-B albümleri taş gibiydi. Showel Headed Kill Machine’den sonraki en iyi Exodus albümü kısmına katılmayacağım sanki.
Çok sağlam göt ettiler beni, öncelikle teşekkur ederim. Mutlu mesut bir göt olma benimkisi. Bu seviye bir yardırma beklemiyordum.
Hiç bir zaman exodus kalitesini tartışmadım. Tek derdim albüm süreleriydi ki bunu defalarca dile getirdim. Yoksa bu abilere olan sevgimi bilen bilir. Big four bir yana exodus bir yanadır benim için. Evet yine uzun albüm ama besteler o kadar akıcı ki hiç 1 saatlik albüm havası yok. Bunda elbette muhteşem akıllıca yapılmış parça sıralamasının da payı çok büyük. Zetro abinin vokalleri albümün tek zayıf noktası ama evlatlarının back vokal katkılarıyla insan bir şekilde alışıyor. Yine de rob dukes olsa daha iyi olurdu demeden geçmek istemiyorum. Sonuç olarak, hayvan gibi thrash metal ulan. Büyüksün Exodus.
Hızlı,çoşkulu,sıkıcı olmayan bir albüm olmuş bence.Vokal biraz ön planda lakin yer yer kulak tırmalayıcıda olsa da çokta rahatsız etmiyor.Bobby Blitz in seside ince ama sesini doğru kullanıyor oluşu notalara doğru basışı (hayranı olduğum için tarafsız olamıyorum)bazı kimselerce böyle metal vokalimi olur görüşünü alaşağı ediyor.Eski grupların aynı heyecanla üretmeye devam etmeleri çok güzel.
Valla dinledikçe daha çok beğendim albümü. Yukarıda da dediğim gibi keşke biraz daha kısa olsaydı. Testament’in son albümünü donunda sallar, rövaşota çeker, üstüne dalga geçer. Lerzan Mutlu’nun son albümüyle kıyaslayamayacağıma göre Testament ile kıyaslıyorum evet.
Albümü henüz dinleyemedim ama yazının başlığına binaen, Exhibit’lerin bu albümden geri kalmadığını ya da bundan iyi olduğunu düşünenler mutlaka olacaktır.
Albümün hemen öncesinde Zetro çok kötü bir PR yaptı. Her röportajında Trump destekçisi olduğunu söyledi, çok antipatik bir tavır takındı. O yüzden ilk andan albüme yönelik olumsuz bir hissiyata bürünmüş insanlara rastladım nette.
Dinleyince daha detaylı yorum yapabilirim, tek diyeceğim yayınlanan şarkılarda ilk kez Zetro vokalinden irite oldum. Bildiğin rahatsız etti. Blitz tarzı thrash metal vokaline okeyim ama Zetro’nunkiler tadımı kaçırdı. Albümün tamamını dinleyince umarım daha bir yerli yerine otururlar.
Eline sağlık Erhan.
Exodus 42 yaşında yazısını okuyunca tokat yemişe döndüm, geçen Dave abinin yaşına baktım adam 60 yaşına gelmiş, zaman ne biçim geçiyor amk
Kimse kusura bakmasın Testament gibi bir grubun yeni albümleri beğenilirken kimse bana Shovel Headed Kill Machine’den beri eli ayağı düzgün albüm çıkarmadı Exodus demesin.
Unutmadan bilmeyen varsa gitaristin grubu olan Heathen da güzeldir.
Albümü iki kez çevirdim. 2000′ler Exodus diskografisinde benim için sadece Exhibit A’yı geçer bu albüm. Blood in Blood out ile de kafa kafaya. 8/10
Kritiğe katılıyorum. Olmuş bu albüm. Her bir parçanın farklı karakterde açılmasını sevdim. Dümdüz, sıkıcı bir thrash albümü olmamış. 40 dakikanın altındaysa Thrash’in dümdüz olanı iyidir. Böyle 1 saatlik olanda ise çeşitlilik olması daha kabul edilesi.
R.E.M.F., Slipping Into Madness, Elitist, Prescribing Horror, Lunatic-Liar-Lord, The Fires of Division, Antiseed dikkatimi çeken parçalar (yarısından çoğunu saydım).
Steve ‘Zetro’ Souza, The Years of Death and Dying’deki berbat vokalini duyduktan sonra albümle ilgili en endişelendiğim şey olmuştu. Şunu söyleyeyim: O parça hariç performansını gayet iyi buldum. Yaşına göre iyi iş çıkarmakla kalmamış, son üç şarkıda adama bir güç mü gelmiş ne olmuşsa o parçalarda muazzam gaz bir vokal sergilemiş. İyi anlamda perişan etti.
sırf albüm çıkarmak için çıkartılmış bir albüm,maalesef kötü olmuş.
Ben şahsen Rob dönemi albümlerini daha çok beğeniyorum. Bilhassa Exibit A nın yeri başka bende ve uzun şarkıların da sıkmadığını düşünüyorum. O albümde belki daha teknik birşeyler denendi, veya farklı bir soluk aldırılmak istendi gruba. Bence o yolda devam edebilirlerdi.
Yeni albümün riffleri de o dönemi anımsatıyor ama vokal çok ön planda mesela. Albümü daha tam dinlemedim, umarım severim.
Ben de albümü daha bir kere dinledim ama yorumlarda belirtildiğinin aksine Zetro’dan bazı anlar dışında rahatsız olmadım. Zetro’lu Exodus’u Rob Dukes’a her türlü tercih eden biri olarak korktuğum başıma gelmedi neyse ki. Ama o bazı rahatsız eden anlarda hakkaten yaşlı bir bitch gibi çıkıyor sesi.
Albümle ilgili yorumlarımı daha sonra yapacağım.
Albümü henüz dinlemedim ama Exhibit A-B albümleri taş gibiydi. Showel Headed Kill Machine’den sonraki en iyi Exodus albümü kısmına katılmayacağım sanki.
Çok sağlam göt ettiler beni, öncelikle teşekkur ederim. Mutlu mesut bir göt olma benimkisi. Bu seviye bir yardırma beklemiyordum.
Hiç bir zaman exodus kalitesini tartışmadım. Tek derdim albüm süreleriydi ki bunu defalarca dile getirdim. Yoksa bu abilere olan sevgimi bilen bilir. Big four bir yana exodus bir yanadır benim için. Evet yine uzun albüm ama besteler o kadar akıcı ki hiç 1 saatlik albüm havası yok. Bunda elbette muhteşem akıllıca yapılmış parça sıralamasının da payı çok büyük. Zetro abinin vokalleri albümün tek zayıf noktası ama evlatlarının back vokal katkılarıyla insan bir şekilde alışıyor. Yine de rob dukes olsa daha iyi olurdu demeden geçmek istemiyorum. Sonuç olarak, hayvan gibi thrash metal ulan. Büyüksün Exodus.
Sabah şekerim.
Exodus domaltır, Exodus çoğaltır.
10. parçanın girişindeki flamingo gibi şeye bayılıyorum.
Hızlı,çoşkulu,sıkıcı olmayan bir albüm olmuş bence.Vokal biraz ön planda lakin yer yer kulak tırmalayıcıda olsa da çokta rahatsız etmiyor.Bobby Blitz in seside ince ama sesini doğru kullanıyor oluşu notalara doğru basışı (hayranı olduğum için tarafsız olamıyorum)bazı kimselerce böyle metal vokalimi olur görüşünü alaşağı ediyor.Eski grupların aynı heyecanla üretmeye devam etmeleri çok güzel.
Allah rızası için 45-50 dakikadan uzun Thrash albümü yapmayın artık ya. Şimdi sinirden parçaliycam bilgisayarı.
Valla dinledikçe daha çok beğendim albümü. Yukarıda da dediğim gibi keşke biraz daha kısa olsaydı. Testament’in son albümünü donunda sallar, rövaşota çeker, üstüne dalga geçer. Lerzan Mutlu’nun son albümüyle kıyaslayamayacağıma göre Testament ile kıyaslıyorum evet.
The Fires of Division’ı burada anmayı unutmuşum, anayım madem;
Anasının amı gibi bir albümden anasının amı gibi bir şarkı. Ayrıca solosu da anasının amı gibidir.