# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
CRADLE OF FILTH – Existence is Futile
| 31.10.2021

Yükseliş trendi devam ediyor.

Oğuz Sel

Şu an yazmakta olduğum satırların, kurduğum cümlelerin, hazırladığım bu ve diğer tüm kritiklerin, geçimimi sağlamak için yaptığım işin, bana ve başkalarına faydalı olabilecek bütün eylemlerimin, dahası, hayatımın ne kadar boş ve anlamsız olduğunun farkındayım. Size kötü bir haber vereyim, sizin hayatınız da böyle. Ne iş yaptığınız, fakirliğiniz veya zenginliğiniz, sahip olduğunuz metalar, kaç kadınla veya erkekle yattığınız, insanlık adına gerçekleştirdiğiniz faaliyetler, tamamı boşuna. Çünkü kaçınılmaz son, ölüm, hepimizin yakınında, hem de en beklemediğimiz anda karşımıza çıkacak kadar yakınında. “Hayır, benim gelecek planlarım var, şu an hayatım harika,” gibi argümanları kabul etmiyorum zira bugünün de geleceğin de ne getireceğini bilmenizin mümkünü yok. Durun, şu keskin cümlemi biraz köklendireyim.

Bu yıl içinde gayet sağlıklı iki akrabamı, bir de tanıdığımı birkaç ay arayla kaybettim. Her iki akrabam da yıllarca çalışıp didinip ömürlerinin görece son demlerini huzurlu şekilde geçirmeyi planlayan kişilerdi. Akrabalarımdan birini, arı sokmasına bağlı anafilaksi sonucunda, diğerini kanser tedavisinin henüz başlarında Covid-19’a yakalanması nedeniyle kaybettim. Tanıdığım ise ayağını sehpaya çarpmasının sonucunda vefat etti. Ayak tırnağındaki mantar, kana karışıp sistemik enfeksiyona, ardından başka komplikasyonlara neden oldu ve bu kazanın birkaç hafta sonrasında hayata veda etti.

Ama başta da dedim ya, bunların tamamı boş. Bundan 1500 yıl sonra ne beni, ne kaybettiklerimi, ne de sizi anımsayan kimse olmayacak. Aynen bizim bundan 500-1000 sene önce yaşayan birilerini anımsamamamız gibi. Peki, bu hayatın ne gibi bir anlamı var? Neden yaşıyoruz? Öldükten sonra her şey sonlanacaksa, öbür dünya, ahiret hayatı gibi kavramlar yalansa, yaşamanın bana göre gerçekten bir manası yok. Hatta dost meclislerinde söylediğim gibi Tanrı, ahiret, cennet gibi kavramlar yoksa -ki şu an olduğuna inancım tam- hemen, şu vakit hayatımı sonlandırırdım korkmadan. Ömrümün geri kalan birkaç yılında yaşayacağım sayılı mutlu an ihtimali için neden geri kalan zamanlarda kendi başıma gelen ve başkalarının yaşadığı acıları kucaklayayım? Bu, bir acziyet ifadesi değil “Ne olursa olsun, yaşamaya mecbursun!” gibi salakça bir cümleye açık bir başkaldırı. Hiç kimse hiçbir şeye mecbur değildir. Canım çekti diye hazırladığım kahveyi içmek istemediğimde dökme imkânım varken kendi iradem dışında elde ettiğim hayatı yaşama gibi bir mecburiyetim de yok. Ancak hayatın, iyisiyle kötüsüyle bir imtihan olduğuna inandığım için tatsızlıklara sabrederek -zaman zaman isyan ettiğim doğrudur- olumlu gelişmelere şükrederek yaşamayı sürdürüyorum.

Sözlerinden, bir agnostik olduğu açıkça anlaşılan Dani Filth gibi.

Varoluşçuluğa, diğer bir adı ve albümle daha uyumlu hâliyle egzistansiyalizme, Jean-Paul Sartre’dan ziyade Albert Camus gibi yaklaşan ve yine Camus’nün ifade ettiği gibi “en önemli felsefi sorun” olan intiharı çözüm olarak düşünmeyip yaşamın anlamsızlığıyla savaşma ve hayatını, hayatın getirdiği kazanımları kutlama, var olabildiği için kendini yüceltme vesilesi olarak değerlendirme yoluna giden Dani, Cradle of Filth kariyerinde ilk defa varoluş temasına eğiliyor.

Esasen bu albüm fikrinin, küresel pandemi ile şekillendiğini düşünüyordum ancak Dani, âdeta 4 kapı ve 40 makam öğretisini tamamlayan bir Melamî saf gönüllüğüne ulaşmış olmalı ki daha pandemi patlak vermeden önce dünyada bir şeylerin çok yanlış gittiğini ve bu yanlışın, dev bir sonucu olacağını öngörmüş. Açık konser meydanlarında bile nefes alamadığını çeşitli vesilelerle belirten Dani, kendini açık alanlarda dahi klostrofobik bir yerlerdeymiş gibi hissettiğini söylüyor. Önceki albümleri “Cryptoriana: The Seductiveness of Decay” için turladıkları yıllarda müzikal materyalleri birikerek filizlenen ve Şubat 2020’de kaydedilmeye başlanan “Existence is Futile”ın bu nedenle önemli olduğunu düşünüyorum. Grup, kariyerinde ilk defa varoluşçuluk temasına giriyor, Dani, dünyanın bugün geldiği noktayla örtüşecek sözler yazıyor, lirikleri güçlü müziklerle destekliyorlar ve bunu, “Bakın biz geleceği gördük!” tadında yaygaralar koparmadan gayet mütevazı bir şekilde pazarlıyorlar. Yılların getirdiği olgunluk böyle bir şey sanırım.

Yılların getirdiği olgunluktan söz açılmışken albüm hakkında bir şeyler anlatmaya başlamadan önce bilmem kaç yüz tane grupla haşır neşir olup sayısı binlerle ölçülebilecek şarkı dinlemiş bir dinleyici olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. “Existence is Futile”ı, dünya üzerinde Cradle of Filth’ten başka yapabilecek bir grup yok. Bu size çok iddialı bir cümle gibi gelebilir belki lakin ortaya konan müzikal zenginliğin şu an bir muadili yok. Ha, “Honduras’ta şöyle bir grup var, ortalığın anasını belliyorlar ve Cradle’ın da eline verirler!” derseniz, o grubu da memnuniyetle dinler, duruma göre bir analiz yaparım tabii. Ama benim şu anki yorumum bu yönde. Hani son zamanlarda black metalci enflasyonu nedeniyle grupların ürettikleri eserlerin birbiriyle benzeşmesinden yakınıyoruz ya işte Cradle of Filth, müzik tarafında yalnızca kendisiyle rekabet hâlinde. Bu rekabet de az önce kulaklarını çınlattığımız 2017 çıkışlı albüm kritiğindeki grup seyriyle doğrudan alakalı. Hatırlatmak gerekirse grup “Hammer of the Witches” ile silkelenip kendine gelmiş, “Cryptoriana – The Seductiveness of Decay” ile hiç kem küm etmeden “Dusk and Her Embrace” ve “Cruelty and the Beast” zamanlarına döner gibi yapmıştı. Hatta bazı parçaların genel yapısı doğrudan “Cruelty…” bonus track’i gibiydi.

Yalnızca PA sayfalarında değil dünyanın genelinde övgüyle karşılanan 2017 çıkışlı albüm, bir yerde Cradle of Filth’in de doğru rotada olduğunu onlara gösterdi. Zira “Existence is Futile” içerdiği eserlerle grubun 1990’lardaki kimliğine bağlılık yemini eden, hadi hakkını yemeyeyim “Midian” zamanlarına da saygı duruşunda bulunan bir albüm.

Aralara serpiştirilen enstrümantal kısa parçalarla atmosfer yönü güçlendirilen ve dijital sürümünde toplam 14 parça bulunan 70 dakikalık dev albüm, bunca yıllık Cradle of Filth dinleyicisini bile şaşırtabilecek sayısız an içeriyor. Yapım, daha başından itibaren, yaşam enerjisinin tamamını müzik üretimine adamış bireylerce hazırlandığını hissettiriyor. Çok klişe gibi başlayan ve dinleyiciyi hiç beklemediği yerden yumruklamaya başlayan şarkılar, dünyanın sonunun olabilecek en şatafatlı şekilde geleceğini müzikal açıdan gösteriyor âdeta. Parçalarda o kadar çok katman kullanılıyor ve her bir katman, müziğin zenginleşmesine o kadar çok katkı sağlıyor ki bunun bir ses mühendisliği harikası mı yoksa Dani manyağının işitsel düzlemdeki hayallerini gerçeğe dönüştürürken hazırladığı acı reçetenin tatlı birer çıktısı mı olduğuna karar veremiyorum. Büyük bir devinim hâlindeki şarkılar, yeri geliyor azman bir black metal grubu maskesi takıyor ve bu racona uygun gürültü çıkarıyor, yeri geliyor grubun içinden, sertlik dozu epey yükseltilmiş bir Iron Maiden çıkıyor. Benzer ifadeyi, önceki albümün kritiğinde de yazmıştım. Grup anlaşılan, nereden puan toplayacağını iyi biliyor ve buradan hareketle benzer formüller üzerinden şarkı üretimi gerçekleştiriyor.

“Existence is Futile”ın geneline baktığımda bazı unsurların öne çıktığını görüyorum. Bunun başında, hiç şüphesiz, albümün ilk kaydedilen enstrümanı olan davullar geliyor. Marthus, EZDrummer kusursuzluğuyla ve sert tuşesiyle yapımın davullu her bir saniyesinin sarılıp sarılıp yeniden dinlenebilmesini mümkün kılıyor. Özellikle hızlı blast beat’lerde tam bir şov yapan, anlık ritim değişikliklerinde ilk birkaç dinlemede dumura uğratan Marthus, klavye ve orkestrasyon tarafında da gruba destek oluyor. Konu klavye ve orkestrasyona gelmişken yine önceki albümün kritiğine atıfta bulunup kısa bir bölümü buraya alıntılayacağım.

2017 çıkışlı albümün kritiğinde “Bugün The Metal Archives’a girip baktığınızda gruptan 25 civarı üyenin gelip geçtiğini rahatlıkla görebilirsiniz. 25 ayrı insan, 25 ayrı düşünce ve 25 ayrı müzisyenlik.” demiştim. Bu müzisyenlere bir kişi daha ekleyelim. Çünkü klavye ve kadın vokal yanında birçok başka enstrümandan da sorumlu olan Lindsay Schoolcraft, 2020 itibarıyla gruptan sağlık gerekçeleriyle ayrıldı ve yerine Anabelle Iratni adlı bir başka hanım arkadaş geldi. Kendisinin bestelere ne denli katkısı var bilemiyorum ama kadın vokallerinde büyük bir değişiklik hissetmediğimi söyleyebilirim. Önceki albümde, örneğin “Vengeful Spirit” parçasındaki gibi albenili bir kadın vokal bölümünün olmaması, Anabelle’in koro vokal katkısının daha belirgin seyretmesi, bu hissimin temelini oluşturuyor.

Gitar işçiliği ve özellikle armonik çift gitar kullanımında yine yüz güldüren Cradle of Filth bu albümde basları biraz daha geri plana çekmiş. Önceki albümün etli baslarını, buna tercih ederim açıkçası ama belli ki kendi içlerinde sound açısından tekrara düşmek istemiyorlar pek. Performansının zirvesinde olmasa da vokal tarafını başarıyla kıvıran ve artık yaşı 50’ye dayanmış olan Dani, uzun zamandan sonra yanına aldığı Doug Bradley ile bizleri, yine geçmişe ışınlıyor. 11. ve bonus konumundaki 13. parçaya sesiyle zifiri karanlık katan Bradley’yi işitir işitmez kendimi “Her Ghost in the Fog” dinlerken buldum. Sonra döndüm, bu albümden devam ettim elbette.

Sahnede olduğu 30 yılın 30’unda fevkaladenin fevkinde işler yapamayan Cradle of Filth’in harika başlayan kariyerinin son birkaç yıldır tekrar harika devam etmesinden çok memnunum. Bana göre beste çekiciliği bakımından 2017 çıkışlı albümü geçememiş olsa da yaşanan bunca felakete ve kargaşaya rağmen karşımızda bu olumsuzluklardan etkilenmemiş, bilakis bu olumsuzlukları önceden görüp kendine malzeme olarak kullanmış bir albüm var. Eğer “Existence is Futile”ı henüz dinlemediyseniz, yapmanız gerekeni biliyorsunuz.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.85/10, Toplam oy: 41)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Dani Filth: Vokal
Marek 'Ashok' Smerda: Gitar
Richard Shaw: Gitar
Daniel Firth: Bas
Anabelle Iratni: Kadın vokal, klavye
Martin 'Marthus' Skaroupka: Davul
Şarkılar
1. The Fate of the World on Our Shoulders
2. Existential Terror
3. Necromantic Fantasies
4. Crawling King Chaos
5. Here Comes a Candle... (Infernal Lullaby)
6. Black Smoke Curling from the Lips of War
7. Discourse Between a Man and His Soul
8. The Dying of the Embers
9. Ashen Mortality
10. How Many Tears to Nurture a Rose?
11. Suffer Our Dominion
12. Us, Dark, Invincible
13. Sisters of the Mist (Bonus)
14. Unleash the Hellion (Bonus)
  Yorum alanı

“CRADLE OF FILTH – Existence is Futile” yazısına 20 yorum var

  1. riser says:

    albüm ismi exercises in futility’nin anagramı gibi ama değil de gibi.

  2. Yiğit says:

    Eline sağlık abi. İlk paragraflarda bahsettiklerini yüz yüze de konuşmuştuk, genel olarak ters bir tabanda olsak da zevkle okudum. Bana kalırsa bu kritiğin bu çizgide hakkını verecek yegane yazarsın.

    Ayrıca başın sağ olsun.

    Ouz

    @Yiğit, Teşekkür ederim, dostlar sağ olsun Yiğit. Aynen, konuşmuştuk bu minvalde meseleleri. Hazır albümün baskın konusu uygunken aklımdakileri kısaca aktarayım dedim. Neredeyse hiç kimseyle bu mevzularda benzer şeyleri düşünmüyoruz ama ziyanı yok. Kritik konusunda ayrıca sağ ol, beğendiysen ne mutlu.

  3. trivago says:

    bu albüm kapağı tişörte basılır aga

  4. Noumena says:

    Çıktığı günden beri her gün dinliyorum. İşitsel bir şölen resmen. Normalde Cradle’ın düşkünü biri değilimdir ama her albümlerini dinleyip birkaçını kendime yakın bulurdum. Bu albümde bonuslar da dahil olmak üzere ayırabildiğim şarkı yok. Thornography sonrası bence duraklama devresine girseler de son 3-4 albümde giderek daha iyi albümler çıkaran grup son albümle -bence- kendi başyapıtını çıkardı. (13. Albüme nasipmiş!)

    Dinlemeyen çok şey kaçırır mı? Bence evet. 9,5/10

  5. deadhousep says:

    Gruptan nefret ediyorum ama kritiği zevkle okudum. Bu samimi kritik için teşekkürler. Bazen ben de ölümden sonra hayat olsa kesin intihar ederdim diyorum. Bu hayat bile bana ağır geldi. Bir başka hayatı daha kaldıramazdım. Bence eğer bir şey varsa bile bu metafizik bir boyutta olur ve asla algılayabileceğimiz bir şey değildir. Cennet cehennem, yeniden bedenlenme, daha fazla huri, daha fazla ateş, gazap dolu bir tanrı. Yok. Bunların olmadığından kesinlikle eminim.

    Ouz

    @deadhousep, Teşekkür ederim, yazıyı beğenmene sevindim. Son cümlede saydıklarının olduğunu da olmadığını da en azından şimdilik kanıtlayamayacağımız için kesin konuşamayız. Neticede bu bir inanç meselesi.

    deadhouse

    @Ouz, Tartışmak istemiyor olabilirsin. Yine de madem konu açıldı izninle bazı şeyler söylemek istiyorum. Cennet cehennem vadeden bir tanrı bence yaratıcılığı eksik, komik ve acınası bir tanrıdır. Semavi dinlerin tanrısı bu yeryüzüne düşmüş en büyük manipülasyon ve uyutma amaçlı üretilmiş tanrıdır. Zerdüştlüğe, Paganizme, Budizme, Taoizme, Hindu inançlarına, Reenkarnasyona baktığımda bir yaratıcılık, bir üzerine düşünmüşlük görüyorum. Temel söylemi ceza ve mükafat olan bir tanrı insanlık için yarar getirmemiş, tam aksine ufuk daraltmış, maneviyata karşı bir savaş açılmışsa, bu üç din bunun en büyük bayrak taşıyıcısı olmuştur. Bu üç din öncesi dünyada maneviyat daha yüksekti bence. Günümüze bak. Bu dinlere artan nefret gün geçtikçe artıyor. Asıl can sıkıcı olan şey, bu dinlerin savunucuları özeleştiri yapmaktan çekiniyorlar. Hıristiyanlık yine reform adı altında bazı pratiksel değişimler yaşadı. Yahudiliğin tek iyi yanı yayılma amacı gütmemesi. İslam ise hem yayılmacı, hem reform peşinde değil. Özeleştiri peşinde koşacaklarına gün geçtikçe radikalleşiyorlar.

    Bu arada başın sağ olsun kayıpların için.

    Ouz

    @deadhouse, Sen de sağ ol.

    Tartışmaktan ziyade yapılan eleştirilere verdiğim yanıtların bir aşamadan sonra light bir din propagandası gibi algılanmasını istemediğim için detaylı bir yanıt vermeyeyim. Ama tabii bir iki kelam etmeden de mesajımı sonlandırmayayım.

    Bir dine mensup olan insanların, hatalı din algılayışlarını ve dini arkalarına alıp inançlı veya inançsız ayırt etmeden onlara karşı gerçekleştirdikleri olumsuzlukları/kötülükleri, tanrıya fatura etmeni anlayabiliyorum. Vicdan sahibi her insan evladının vermesi gereken bir tepkidir bu. Öte yandan bu durum, maalesef yeni değil. Muhammed’in yaşadığı dönemde bile kendine Müslüman deyip Allah’ın dinine aykırı iş yapanlar vardı. Bunu ben demiyorum, Allah’ın kendisi söylüyor kitapta. Bahsettiğin yayılmacılığın da İslam’la ilgisi yok. Eğer öyle olsaydı, ortaya Medine Vesikası diye bir şey çıkmazdı.

    İslam adına yayılmacı yaklaşım sergileyenler ve bunu meşru görerek ülkelere savaş açanlar, Allah’a ve ayetlerine düşmandır. Çünkü Kur’an’da yazdığı gibi “Dinde zorlama yoktur” ve “Dileyen inanır, dileyen inkar eder”. Cihat adı altında yayılmacılığı meşru görenlerin alayı, kendi saltanatları sürsün diye hareket edenlerdir.

    Sempatiyle yaklaştığın ve sıraladığın inançların yanı sıra ağır eleştiri getirdiğin dinleri de tarafsız bir gözle değerlendirmeni ve kitaplarını, mukayeseli çevirilerden okumanı öneririm. Böylece eksik, komik ve acınası bulduğun tanrıyı daha iyi tanıyabilirsin, tabii tanımak istersen.

    İslam için reform gerekli mi, bence evet. Gelenek ve hurafelerden, peygamberin ölümünden yüzlerce yıl sonra uydurulan hadislerden arındırılmış Kur’an temelli bir İslam, hem yanlış din ve Allah algısını alaşağı edecektir hem de insanların manevi açıdan doğruya ulaşabilmelerinde onlara ışık tutacaktır. İslam’ın gelenek ve hurafelerle çevrelenmiş şu hâli ise İslam ülkelerini Orta Doğu bataklığına gün geçtikçe daha derinlere batıracaktır, batırıyor da.

  6. Zeitgeist says:

    Daha önce hiç baştan sona bi Cradle of Filth albümü dinlemedim bu albümle ilgili gördüğüm yorumların da geneli olumlu, kritik için teşekkürler. Bu vesileyle en kısa zamanda göz atacağım.

    Ayrıca başın sağ olsun Oğuz abi.

    Ouz

    @Zeitgeist, Rica ederim, sen de sağ olasın.

  7. Aykut taştan says:

    Ellerine sağlık Ouz harika kritik çok güzel bir yazı. Ben bile cradlelı 2000lerden sonra hiçbir işini beğenmez felaket derece ayar olan bir insandım. O zamandan beri hiçbir albümünü ya açıyımda baştan sona şöyle dinleyeyim dememişimdir. Hiç heyecanlandırmamıştır. 2000 öncesi albumleri çocugum gibi kasetti cd dir durur saklarım. Ama bu albüm olmuş valla, o kadar zamandan sonra ilk defa bana oturtup bütün bir albümünü dinletti ya. Ve gerçekten albümün içinda çok iyi çok sağlam yerler var. Heyecanlandırdı nimısız dani ve çetesi. Kaynana gelin düğüne giden makyaj ve kıyafet olaylarından da birazda olsa vazgeçmişler çok şükür:)) yazıya puanım 10 üzerinden 100 albüme 8/10 dir. Belki daha fazlasını hak ediyor ama bir sonraki albümde ne zırtoluk yaparlar bilemem.

    Ouz

    @Aykut taştan, Teşekkür ederim Aykut. Cradle’ın 2000 öncesi hâli pek çok kişi için inanılmaz kıymetli, benim için de. Eğer bu albümü beğendiysen bir önceki albüme de göz at derim, benim nazarımda bundan bir tık daha iyi bir iş. Yazı için ettiğin güzel sözlere ayrıca teşekkür ederim.

  8. Wirelesson says:

    Yaziyi bir solukta okudum,ellerine saglık.
    Ofiste calisirken dur bakayim bu adamlar ne yapmış diye sesi 2/10 üzerinden açıp başladım dinlemeye.
    Harmonik gitarlar,özellikle kadın vokaller,mirıldanmalar,albümün gayet huzurlu(bir o kadar da huzursuz) gitmesi falan beni yormadı ve hala da akip gidiyor ben bunları yazarken.

    Yazinin başindaki fikirler,babami kaybetmemden bu yana 6 senedir sürekli duşundugum seyler.
    Ozellikle de hayatimda guzel diye adlandirabilecegim ve keyifli anlarımdan sonra hep aklıma gelen “bir gün öleceğim ve herşey bitecek” hissi ile başa çıkmak oldukça zor oluyor.

    Bu noktada bir inanca sarılmak bu duygu ile baş etmeyi kolaylaştiriyor,aksi halde gercekten çok manasız bir durum var.
    Evet ölüm sanki bir uyku veya hayata gelmeden önceki bilinçsiz bir an ile aynı gibi olsa da onca yıl yaşayıp hayata karışan bir varlığın bir anda yaşamdan silinmesi bir o kadar mantıksız ve açıklanamaz geliyor.

    Kayıplarin icin basin sag olsun.

    Albüme geri dönersek galiba arşivime ilk kez bir cof album plağı katacağım.

    Ouz

    @Wirelesson, Çok teşekkür ederim, baş sağlığı dileğin için de yazıyla ilgili düşüncelerin için de. Senin de başın sağ olsun.

    Albüme ısındıysan başka arkadaşlara da yazdığım gibi bir önceki albüme de göz atmanı tavsiye ederim.

  9. enemyofgod says:

    Aklımın ucundan geçmiyordu böyle bir albüm. Çok sevdim. Bu kadar çok element bir arada çorba olmadan o kadar güzel kullanılmış ki. Benim için senenin en iyileri arasında yer alacak gibi. 9/10

  10. Wirelesson says:

    @Ouz, ben de teşekkur ederim,dostlar sağ olsun.

    Bu gidişle bi araba para verip cof albümlerinin plaklarini alip dinlicem galiba

  11. Rashid says:

    CoF’un son iki albümle başlayan çıkışını çok büyük bir keyifle takip ediyorum. Üçüncü albümde de gram şaşma yok gidilen yoldan. Dani adeta ikinci baharını yaşıyor yaratıcılık anlamında. Baştan sona bir hikayesi olan ve bunu aşırı derecede iyi anlatan bir albüm var karşımızda. Aranjmanlar, enstrüman kullanımları hepsi yerli yerinde. Anabelle Dani’nin Devilment grubunun da üyesiydi. Lindsay gidince yeniden klavyeci aramak yerine tanıdığı birine yönelmiş bu sefer. Zaten gruba katılan her kadının klavyecinin güzel vokalleri olmak zorunda. Bu artık bir kurala dönüştü.

    Ouz’un da dediği gibi bu albümü yapacak tek grup vardı, o da kendileriydi. Her ne kadar çoğu insanın grubun kendi tekrar ettirdiğini düşünse de neticede adamların kendine has bir tarzı var. Cradle of Filth yarın dağılsa onun yerini alacak bir tane adam akıllı grup yok.

    Bu arada Ouz, yine döktürmüşsün, eline sağlık.

    Ouz

    @Rashid, Sanırım önceki mesajım sisteme kaydedilmedi. Tekrar yazıyorum o yüzden. Güzel sözlerin için teşekkür ederim, sağ olasın.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.