Son 20 yılda USBM sahnesinin en üretken, en tutkulu ve belli noktalarda en ilham verici gruplarından biri olan WOLVES IN THE THRONE ROOM’un yeni bir albüm çıkarması pek çokları gibi benim için de önemli olmuştur. Kariyerinde başyapıt denebilecek birden fazla albüme sahip olan grup, “Celestite” gibi eleştirilere konu olan bir albümün ardından, 2017 yılında bence bu eleştirileri fazla gözeten ve bu nedenle de kendi kendini taklit eden bir albüm olan “Thrice Woven“ı çıkarmıştı.
Esasında albüm kötü değildi, lakin kurtlardan bildiğimiz güzellikleri sadece yapabildikleri için yaptıklarını hissettiren bir mizaca sahipti. Yeni bir şey denemiyor, bir meydan okumaya girişmiyor ve varsayılan WOLVES IN THE THRONE ROOM’u bize vererek inine çekiliyordu.
Geçen 4 yılın ardından grup yeni çalışması “Primordial Arcana” ile karşımızda. Albümü incelemeden önce basında nasıl yorumlar aldığına şöyle bir baktım. “Pitchfork’un incelemeye değer bulduğu ekstrem metal grupları” diye bir fenomen var. Pitchfork müziğin her türünü sayfalarına taşıyan bir site elbet, ancak metal özelindeki belirli alt tür ve gruplarda buldukları ekstra sofistike, bahsetmeye değer bir şeyler varmışçasına bazı metal gruplarını çok övüyor, en azından uzun uzun bahsetmekten çekinmiyorlar. “Primordial Arcana”ya 5,5 verdiklerini gördüğümde, grubun bu albümde de güvenli oynadığını düşündükleri çıkarımını yaptım. Benim bir önceki albümde hissettiklerimi onlar bu albümde hissetmişlerdi. Angrymetalguy’dan 7, Kerrang’da ve Metal Injction’dan 8 alan albüm bu açıdan baktığımızda genel olarak ortalamanın üstü, beğenilen bir albüm olarak göze çarpıyordu.
Şu an okumakta olduğunuz yazıya oturduğumda, içeriklerini okumadığım ve sadece noktalarına baktığım bu yazıların her birinin hak verilebilir olduğunu hissettim. Pitchfork’un “Primordial Arcana”ya neden 5,5 verdiğini de Sputnik’in neden 4,9/5 verip klasik mertebesinde değerlendirdiğini de anlayabiliyorum. Bunun sebebi WOLVES IN THE THRONE ROOM’un bu albümde kendisinden beklenen şeyi; alışık olunan, sürprizsiz, standartlar dâhilinde, ancak iyi şekilde sunuyor oluşuydu.
Albümü ilk dinlememden itibaren “Thrice Woven”dan daha çok etkilenmemi sağlayan şeylerin başında, grubun albümdeki şarkılara kattığı farklı karakterler arasındaki geniş açıklıklar geliyor. Pek çok şarkıda grubu atmosferik black metali farklı bir bakış açısıyla ele alırken görüyoruz.
Misal yukarıda klibi de olan “Spirit of Lightning”de grubun SUMMONING’e kayan, bilinçli bir monotonluk üzerinden ilerleyen bir anlayış benimsediğini düşünüyorum. Daha da ileri gidip şarkının ilk 2 dakikasında açık SUMMONING etkisi hissettiğimi söyleyebilirim. Diğer bir örnek, “Primal Cham (Gift Of Fire)”da grubun klavyeler sayesinde yer yer FALKENBACH’ın epik tatlarına yanaşan çeşitli fikirleri mevcut ve bunlar hem şarkıya lezzet katıyor hem de şarkının albümde farklı bir hava kazanmasını sağlıyor. Diğer bir örnek, yaklaşık 11 dakikalık süresiyle “Primordial Arcana”nın ağa babası konumundaki “Masters of Rain and Storm”. Bu şarkıda ta BATHORY’sinden DARKTHRONE’una kadar, seksenlerin sonlarından doksanların sonlarına kadar İskandinavya’dan çıkan pek çok değerin izlerini bulmak mümkün. Elbette ki 20 yıllık bir gruptan, koskoca WOLVES IN THE THRONE ROOM’dan bahsediyoruz, dolayısıyla grup adını andığım bu şarkılarda bahsi geçen bu referanslar gibi olmaya, onları kopyalamaya falan çalışmıyor. Ancak bana bunları yazdıran farklı ruh hâllerini ve tatları çekinmeden ve gayet yerinde kullanıyor.
Nihayetinde de eli yüzü düzgün, misler gibi bir atmosferik black metal albümü çıkıyor. Can yakan melodiler, acıklı akorlar, çok yerinde kullanılmış klavyeler, doksanlardan fırlamış anlayışlar ve diğer sayısız ayrıntıyla albüm sadece yapması gereken şeyi yapıyor ve başarılı oluyor. Grubu yepyeni bir düzleme taşımıyor, çığır açmıyor, ancak WOLVES IN THE THRONE ROOM’u veya atmosferik black metali sevenleri gayet memnun edebilecek bir işe imza atarak görevini yetine getiriyor.
Bazen sadece bunu yapmanız yeterli olabilir. Ortalığı ayağa kaldırmak amacıyla yola çıkmadan, sadece işinizi yapmanız yeterli hatta takdir edilesi olabilir. WOLVES IN THE THRONE ROOM bence “Primordial Arcana”da bunu yapıyor. Atmosferik black metal adına alışık olduğumuz pek çok şeyi, kendilerine özgü Kuzey Amerika kimliği eşliğinde sunuyor; black metalin bu kıtaya özgü karakteristik ruh hâlini yansıtıyor ve bunu da mükemmel canlı performanslarından rahatça görülebilecek tutkularını esirgemeden, içten ve samimi şekilde yapıyorlar.
Çok büyük bir hevesle dinlemeye başladım albümü ama bana çok vasat geldi. Bir kaç kere çevirmeme rağmen gram özel bir şey bulamadım albümde.