Avustralya… Dünyanın geri kalanından soyutlanmış gibi duran ancak karman çorman demografik özellikleri de içinde barındıran; kendine özgü bir fauna ve floraya sahip; insan olmayan her canlının sizi yemeye çalıştığı; karada ayrı denizde ayrı tehlikelerle çevrili bir refah ülkesi. Ve elbette ki rahatın battığı her refah ülkesi gibi birbirinden ekstrem, sıra dışı gruplardan oluşan bir metal sahnesi…
Bugün menümüzde sanayi devrimi, bugün tabağımızda death metalin üretim bandından çıkmış hâli var. Endüstriyel death metal enteresan bir konu. Death metalin hayvanlığının mekanik bir düzlemde iyi işlemesi, kafaya kafaya vurması beklenebilir. Bunu başaran ve önüne geleni silip süpüren çeşitli oluşumlar var. İlk aklıma gelen, şu anda yazmakta olduğum THE AMENTA’nın memleketlisi THE BERZERKER’in yaptığı bazı hayvanlıklar, birtakım öküzlükler. Lakin yine endüstriyel death metal içerisinde bana kalırsa son derece bayık, son derece monoton örnekler de mevcut.
Endüstriyel olmanın beraberinde getirdiği bazı sınırlardan ötürü gruplar çeşitli atmosfer yaratma çabaları, korkunçluklar vs. ile bu monotonluğu kırma yoluna gidebiliyorlar. Ne var ki bu bazen epey sert şekilde geri tepebiliyor. Türün hatırı sayılır isimlerinden THE PROJECT HATE MCMXCIX’e veya THE MONOLITH DEATHCULT’a bakalım.
Çok iyi albümleri de var çok vasat olanları da. Hayvan gibi olanları da var “ne gerek var?” dedirtenleri de. Bu yüzden death metali endüstriyel parantezine almak riskli ve sonuçları muallak bir girişim diye düşünüyorum.
8 yıl aranın ardından geri dönen THE AMENTA da death metalin endüstriyel tarafından ilerleyen köklü bir oluşum. PSYCROPTIC’in manyak davulcusu Dave Haley’yi de kadrosunda barındıran topluluk, 2013’teki “Flesh is Heir”in ardından “Revelator” ile karşımıza çıkıyor ve bakalım bunca aranın ardından bizlere neler sunuyor.
Endüstriyel işlerin tadında yapılmazsa müziği boğduğundan ve tekdüzelik getirdiğinden yukarıda kısaca bahsettim. Black metalin bu alandaki önemli isimlerinden olan ve “With No Human Intervention” gibi dehşet albümler çıkardıktan sonra 2017 yılında sik gibi müzik yapmaya karar veren ABORYM’in düştüğü hâller ortada. Adamların bu sene albüm çıkardığını bile unutmuşum, o derece. THE AMENTA’nın da geçmişinde endüstriyel death metal anlamında gayet güçlü işler çıkaran bir grup olarak verdiği bu uzun aranın ardından nasıl geri döneceği epey bir muallaktı. Bu süreçte coşan PSYCROPTIC’e öykünüp daha death metal mi olacaklardı yoksa bilakis ondan ayrışmak adına bildikleri mekanik yolu daha da parlatıp devam mı edeceklerdi?
“Revelator”ı ilk dinleyişimde gördüğüm şey, grubun olayı aşırı mekanik bir düzleme çıkarmamak adına, albümün dinamizmini düşürme pahasına atmosferik anları öne çıkarması oldu. Endüstriyel metal dendiğinde aklımıza gelen gerçek anlamda endüstriyel, mekanik, lineer yapılar albümde baskın olsa da kimi şarkılarda da yoğun bir atmosfer kasması göze çarpıyor. Bunun üstüne bir de “Amoeba” dönemi HACRIDE’ı akıllara getiren, hatta “core” diyebileceğim türde vokaller eklenince, THE AMENTA’nın 8 yıllık aranın ardından kuduz gibi saldırmasını bekleyenlerin hevesi kursağında kalıyor. Core vokaller albümde liberal şekilde kullanılmış ve akıllara ABD’li bir metalcore grubu ile son dönem DECAPITATED arası bir kimliği getiriyor.
Şarkıların genelinde bu mekanik/atmosfer dengesi kurulmaya çalışılmış ve hem makineli tüfek kıvamındaki bölümler hem de haykırışlar eşliğinde sunulan havadar akorlar bir arada kullanılmış. Örneğin “Twined Towers”da ve “Overpast”te STRAPPING YOUNG LAD/Devin Townsend izleri görmek mümkünken; “Silent Twin” ve “Wanderlost” gibi neden var olduğu sorgulanabilecek, bence pek bir vasfı olmayan ve albümün 7 dakikasını çalan atmosfer çabaları da yine “Revelator”da arzıendam ediyor. Kimi şarkılarda aklıma HYPO5E’u hatırlatan uzatılmış vurucu pasajlar kulağa çarparken bazı anlarda ise grubun kendi yaratımına biraz fazla âşık olduğunu hissettiren türde, bence olaya bir artı katmayan fikirler de mevcut.
Dolayısıyla “Revelator” bence endüstriyel death metalin kendisi gibi hem iyi hem de vasat unsurları içinde barındıran bir çalışma. İlk şarkıda hissedilen DEFTONES hissiyatından tutun da kimi şarkılardaki bipolar karaktere kadar albümde sevilecek ve -bence- mesafe konulacak anlar iç içe sunuluyor. Dinleyen herkes buna göre kendi sonucunu çıkarabilir.
Refah ülkesi ama bu elemanların çok refah içinde yaşadığını sanmıyorum. Hiç olmazsa ruhsal olarak.